Bir kayık neyi çeker Acıyı mı... aşkı mı...sevdayı mı... Bir kayık neyi çeker kendisinden gitmiş hasretin geceyi kuşanmış yalnızlığında...
Ben neyi çekerim içime... Sensiz alınan nefeslerden geriye kalan bir tutam hüzün Ve yaralara basılan tütün...
Bir düş neyi çeker Gecesinden giderken yanına aldığı ışıktan...
Bir kızıl karanfil bırakmışsa direncini güneşin koyu aydınlığına...
Gül dikenlerinde direnebilir Yaseminler aynı güzellikte kokularını salabilir mi...
Peki ya Batan güneşin muhteşem ihtişamında Gölgeler ... gölgelerimiz... Herşeye rağmen dans edebilir mi...
bou
Dokunduğum herşey kendine susuyor Ay geceyi bekliyor Güneş sabahı Yağmur bulutunu bekliyor Volkan patlamayı Her ayrılık bir vuslat için yaşanıyor Her gidiş bir dönüş için... Dönüşü olmayan zamanlar mı… Ömrüme haram oluyor…
bou
Üşüyen yüreğim kar taneleri gibi ışıdı bu sabah Zor değildi artık Güneşe gözlerimi açmak Yaşıyorum işte! herşeye inat! Bir gelincik değildim Rüzgarda kırılacak... Bir manolya değildim Koklayınca solacak...
Bir maya çaldım evrene Hüznü değil sevinci kutsayacak...
bou
Kanatlarım yüreğine değdikçe
Çağlayanını unutmuş nehirlere
Akıyor tüm ırmaklar …
Ne nefes bırakıyor solumak
Ne kokunda boğulmak sen oluyor…
Sensizlik varya bensizlikte
Bir varoluştur
Bensizlikteki sensizlik döngüsünde…
bou
Gülüşün utangaç bir kızdır Şarap dediğin İçtikçe yüzün açılır Yüreğin büyür Gözbebeklerinde Ve bir keman tınısı Yıl döngüsü geç saatlerde Bir isyandır yaşam Şarabi rengin kanında Aktığınca kırmızı Vurdukça yüzüne Düşersin kendi uzağına Dışarıda bir kar kokusu özlemi Ayaz vurur sözlerine Kelimelerini toplamak istersin Saçılmıştır ortalığa Ne yapsan Ve geceye bir damla düşer Üşür yüreğim Kimsesizde değilim oysa Kanayan yerlerim bir kadeh Şarabın rengiyle Daha bir kızıla döner … bou
Acıyı mı... aşkı mı...sevdayı mı...
Bir kayık neyi çeker
kendisinden gitmiş hasretin
geceyi kuşanmış yalnızlığında...
Ben neyi çekerim içime...
Sensiz alınan nefeslerden
geriye kalan bir tutam hüzün
Ve yaralara basılan tütün...
Bir düş neyi çeker
Gecesinden giderken
yanına aldığı ışıktan...
Bir kızıl karanfil
bırakmışsa direncini
güneşin koyu aydınlığına...
Gül dikenlerinde direnebilir
Yaseminler aynı güzellikte
kokularını salabilir mi...
Peki ya
Batan güneşin
muhteşem ihtişamında
Gölgeler ... gölgelerimiz...
Herşeye rağmen dans edebilir mi...
bou
Dokunduğum herşey
kendine susuyor
Ay geceyi bekliyor
Güneş sabahı
Yağmur bulutunu bekliyor
Volkan patlamayı
Her ayrılık bir vuslat için yaşanıyor
Her gidiş bir dönüş için...
Dönüşü olmayan zamanlar mı…
Ömrüme haram oluyor…
bou
Üşüyen yüreğim
kar taneleri gibi ışıdı bu sabah
Zor değildi artık
Güneşe gözlerimi açmak
Yaşıyorum işte! herşeye inat!
Bir gelincik değildim
Rüzgarda kırılacak...
Bir manolya değildim
Koklayınca solacak...
Bir maya çaldım evrene
Hüznü değil sevinci kutsayacak...
bou
Kanatlarım yüreğine değdikçe
Çağlayanını unutmuş nehirlere
Akıyor tüm ırmaklar …
Ne nefes bırakıyor solumak
Ne kokunda boğulmak sen oluyor…
Sensizlik varya bensizlikte
Bir varoluştur
Bensizlikteki sensizlik döngüsünde…
bou
Gülüşün utangaç bir kızdır
Şarap dediğin
İçtikçe yüzün açılır
Yüreğin büyür
Gözbebeklerinde
Ve bir keman tınısı
Yıl döngüsü geç saatlerde
Bir isyandır yaşam
Şarabi rengin kanında
Aktığınca kırmızı
Vurdukça yüzüne
Düşersin kendi uzağına
Dışarıda bir kar kokusu özlemi
Ayaz vurur sözlerine
Kelimelerini toplamak istersin
Saçılmıştır ortalığa
Ne yapsan
Ve geceye bir damla düşer
Üşür yüreğim
Kimsesizde değilim oysa
Kanayan yerlerim
bir kadeh
Şarabın rengiyle
Daha bir kızıla döner … bou