Adam birgün, çantasına rulo yapılıp bırakılmış bir şiir buldu. Emily Dickinsonın 'Eğer' şiiriydi bu Şiir şöyleydi
'Eger sonbaharda geliyor olsaydın Yazı yok ederdim Yarı tebessüm ve yarı inkarla Uçardim ev kadınları gibi. Eger seni bir sene sonra görebilseydim Ayları yumak gibi sarar Değişik çekmecelere koyardım Birbirine karişmasınlar diye. Eger asırlar ertelenseydi Onları parmaklarımla sayıp Hesaplardım, Van Dieman'ın ülkesine Parmaklarım düşene kadar. Eğer bu hayatın sonunda Herşey kesin ve gerektiği gibi bizim olsaydı Yaşamı bir kabuk gibi öteye atar Ölümsüzlüğü seçerdim. Ama şimdi ne zaman biteceği belirsiz Bu hatıralar Beni öldürdüğünü sezdirmeden Bal arisi gibi dürtüyor '
Adam bir an durdu bogazına birşeylerin takıldıgını hissetti. Birlikteliklerin hepsinde acı, ama gerçek, ayrılık kaçınılmazdı. Dünyadan ayrılmayanlar, ölürken ayrılacaktı. Biliseydi, ölümden sonrası var, yaşam bile pas geçilebilirdi. Birkaç gün sonra, adamın çantasında, bu kez, beyaz rulo yapımıs bir kağit, üzerindeki kırmızı kurdelesiyle açilmayi bekliyordu. Kağit bir aşk diploması gibi duruyordu. içindede şu sözler vardı: ' Ve hayat geçip giderken akan bir Nehir gibi Elinde Bazen tuzu kalır bazen ıslaklıgı Seninle geçip giderken aylar Kalbimde kalanlar mutluluk ve aşk Gözyaşları uzak dursun bizden Kavgalar kapımızı çalmasın Satıcılar köpekler ve kin girmesin Apartmanımızdan içeri Şiirim ol benim Sen ruhumun eşisin'
Bir kadın şiir gibi davranıyordu yada bir şiir kadın kılıgına girmişti. Kimdi aceba, böyle birdenbire çantasına sızan? nasıl karar vermşti ruh eşini bulduguna? Her aşk ateşle başliyor, sözlerle, bakışlarla, vücutlara körükleniyordu. Sonra, y,ne sözlerle bakışlarla, vücutlarla söndürülüyor, kirleniyordu... Yolda giderken, birileriyle göz göze gelirsiniz. İki saniyelik bir aşk yaşarsınız ve geçtiginiz anda biter aşk yada gözleri gözlerinize değmediği anda artık. Belki o iki saniye içinde, birlikte yaşayabileceğiniz bir aşki tahmin edersiniz. Bu ter istikametlere giden iki trenin istasyonda karşilaşması anından daha da dramatik olur. Her iki pencereden sarkmış bakınan iki insan birbirlerini bir filmin bir klibin oyuncuları gibi severler. Trenlerden biri ayrılırken, aşkda biter. Ayriliği tren getirir. Ne yaralayıcı sözler ne alişkanlıklar arayişlar! acisi olmayan bir ayrılıktır bu. Bir köşe yazısıda aşik olabilir bir başka köşe yazısına. Aşkla ilgili cümleler aşkin kendisidir. Sevgilim çantanın içindedir. Kağidin beyazlıgı kadar temiz, Kurdelenin kırmızısı kadar ateşli...
Adam birgün, çantasına rulo yapılıp bırakılmış bir şiir buldu. Emily Dickinsonın 'Eğer' şiiriydi bu Şiir şöyleydi
'Eger sonbaharda geliyor olsaydın
Yazı yok ederdim
Yarı tebessüm ve yarı inkarla
Uçardim ev kadınları gibi.
Eger seni bir sene sonra görebilseydim
Ayları yumak gibi sarar
Değişik çekmecelere koyardım
Birbirine karişmasınlar diye.
Eger asırlar ertelenseydi
Onları parmaklarımla sayıp
Hesaplardım, Van Dieman'ın ülkesine
Parmaklarım düşene kadar.
Eğer bu hayatın sonunda
Herşey kesin ve gerektiği gibi bizim olsaydı
Yaşamı bir kabuk gibi öteye atar
Ölümsüzlüğü seçerdim.
Ama şimdi ne zaman biteceği belirsiz
Bu hatıralar
Beni öldürdüğünü sezdirmeden
Bal arisi gibi dürtüyor '
Adam bir an durdu bogazına birşeylerin takıldıgını hissetti. Birlikteliklerin hepsinde acı, ama gerçek, ayrılık kaçınılmazdı. Dünyadan ayrılmayanlar, ölürken ayrılacaktı. Biliseydi, ölümden sonrası var, yaşam bile pas geçilebilirdi. Birkaç gün sonra, adamın çantasında, bu kez, beyaz rulo yapımıs bir kağit, üzerindeki kırmızı kurdelesiyle açilmayi bekliyordu. Kağit bir aşk diploması gibi duruyordu. içindede şu sözler vardı:
' Ve hayat geçip giderken akan bir
Nehir gibi
Elinde Bazen tuzu kalır bazen ıslaklıgı
Seninle geçip giderken aylar
Kalbimde kalanlar mutluluk ve aşk
Gözyaşları uzak dursun bizden
Kavgalar kapımızı çalmasın
Satıcılar köpekler ve kin girmesin
Apartmanımızdan içeri
Şiirim ol benim
Sen ruhumun eşisin'
Bir kadın şiir gibi davranıyordu yada bir şiir kadın kılıgına girmişti. Kimdi aceba, böyle birdenbire çantasına sızan? nasıl karar vermşti ruh eşini bulduguna? Her aşk ateşle başliyor, sözlerle, bakışlarla, vücutlara körükleniyordu. Sonra, y,ne sözlerle bakışlarla, vücutlarla söndürülüyor, kirleniyordu... Yolda giderken, birileriyle göz göze gelirsiniz. İki saniyelik bir aşk yaşarsınız ve geçtiginiz anda biter aşk yada gözleri gözlerinize değmediği anda artık. Belki o iki saniye içinde, birlikte yaşayabileceğiniz bir aşki tahmin edersiniz. Bu ter istikametlere giden iki trenin istasyonda karşilaşması anından daha da dramatik olur.
Her iki pencereden sarkmış bakınan iki insan birbirlerini bir filmin bir klibin oyuncuları gibi severler. Trenlerden biri ayrılırken, aşkda biter. Ayriliği tren getirir. Ne yaralayıcı sözler ne alişkanlıklar arayişlar! acisi olmayan bir ayrılıktır bu. Bir köşe yazısıda aşik olabilir bir başka köşe yazısına. Aşkla ilgili cümleler aşkin kendisidir. Sevgilim çantanın içindedir.
Kağidin beyazlıgı kadar temiz, Kurdelenin kırmızısı kadar ateşli...