memé got: 'tu mın nas naki' ez mem ım, wergi din ım. mina teyreki serdesten i çeng bı şebab ü xebxeb zér per zérin ım? ez ne tırk ü ne tacık ım,ez kurdé canpola ü serhışk ü dılbirin ım!
AXİN JI DERDé NEZANA.......
'senin doğru söylediğine inanan bir adama yalan söylemen,en büyük hainliktir.'
'BÜYÜK GÖRÜNME KÜÇÜLÜRSÜN'
'BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR,ANCAK SORU SORULMAZ'
bahçemsin gülün yasak seni sertçe sevmişim sürgünsün ilin yasak seni mertçe sevmişim yurdumsun kuyun yasak kuyunda suyun sayak türkümsün dilin yasak seni kürtçe sevmişim SENİ KÜRTÇE SEVMİŞİM...
BENİM CENNETİM BANA BAKAN GÖZLERİNDİR..
'dünyanın en iyi davranışı; en kutsal güzelliği, insanın insana cömert bir sevgiyle yaklaşımıdır. dünyada her iyilik unutulur,unutulmaz ya unutulur diyelim,hiçbir zaman,hiçbir insanın unutamayacağıbir güzellik var.oda bir insanın bir insanda,gördüğü yürekten bir sevgidir..'
XEMGİN BÜ HESTIRé MIN DI ŞEVéN MéRKUJ DE,METIRSE! EZ MéVANé GORİSTANA DILé TE ME....
DİSA Jİ
ZER KIRİYE NAVBERA HERDU TILİYéN MIN. BEHN AVéTİYE NAV MUYéN SINBéLé MIN. SIPİ KIRİYE,WEŞANDİYE MIJANGéN ÇAVéN MIN. SİNOR E,LI NAVBERA HERDU LéVéN MIN. DİSA Jİ DIKIŞİNIM ÇAXARA BéBEXT. JI BER KU BI DÜMANA XWE LI EZMANAN LI BER ÇAVéN MIN Çé DIKE NEXŞA EVİNA MIN...
İnce Memed
Çakmağı yandıran kavdır Demiri dövdüren tavdır Dayan İnce Memed dayan Şimdi direnecek çağdır İnce Memed Toroslardan gürledi Buhurcular kulak verip dinledi Onyedi kurşunu yedi ölmedi Dayan İnce Memed dayan Nidelim gardaş nidelim oy Tut elimden İnce Memed gidelim Dağlar gidelim oy Kıratın boynunda püsküllü koza Kanlarım damladı çimene toza Kurtulursam eğer sorarım size Buhurcular bölük bölük geldiler Ak bağrımı delik delik deldiler Duvarın dibinde resmim aldılar Ak kağıt üstünde tanıyın beni Gardaş gidelim oy . KOÇERO
keklik serer palazını tenha kayalıklara uçurur korkusunu kara diken savurur tohumunu kurtulur korkusundan orda bir dağ orda bir tas bir pınar dağ ardında tas ardında pınarlı bir kara mavzer bıyıkları kartallıda başı yağlıklı durur dimdik bakar dimdik bakar barışlı bir güvercin pır pır eder ucunda namlusunun 'tutam yar elinden tutam çıkam dağlara dağlara! ' koçero hep durur orda dağlarda
ben türkçe anlatamam o kürtçe anlatamaz farsça çıkmaz doruklara koçero hep durur orda dağlarda
ey elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler simdi siz içebilir misiniz kendi sıcak kanınızı altun taslarda geçirebilir misiniz su yağlı ipi kendi güzel ellerinizle o güzel boynunuza ve şakıyormuşçasına kafeste kanaryanız bakıp bakıp zindanlı aksamlara yudumlayabilir misiniz soğutulmuş içkinizi?
dolaşıyor akşam yelinin büyücü parmakları çankaya'nın gençirisi kavaklarının gümüşlü yapraklarında önce yaprak sonra dal sonra dallar ipil ipil küme küme kavakları çankaya sırtlarının çalar gibi bir gizli piyanoda sonsuzluğun şarkısını ve saksıda soluk alan belki de bir camgüzeli bir fesleğen bir kaktüs tutuşurken ormanlar oylum oylum savrulurken kul ve kerpiç rüzgarda! ey elleri mis kokulu sabunlarla kurutulan beyler almış kanlı gömleğini nere gider bu türkü sarınmış kıl şalvara nerden gelir bu ağıt?
yığdım kitapları dağ dağ çağırdım nemrutu karanlığıma bir kucak yeşil yoncayla geldi nemrut öptü ıslak gözlerini aç öküzümün
gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin silah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı imdatlara saldırmayın basmayın düğmelere yürekleri hoplatmayın güzel beyler hanımlar zor ve çetin bir ağıttır koçero bir gelin ağlar ona ben ağlayamam bıyıkları çengel çengel bir kardaş ağlar acili bir bacı ağlar bağrıyanık bir ana ben ağlıyamam! ince bir ay batar gider karadağın ardında dolanır kerpiç damı ince bir rüzgar irkiltir bir gece kuşu osmanlı karakollarının duvarlarını bir elinde kanlı mendil bir elinde kara mavzer kimse bilmez nerde nasıl taptaze bir sımsıcak bir gencecik bir ölüdür o bir selamdır sımsıcak varamamış dostuna varamamış koçero 'leb-i derya' şu saltanat şu konaklar şu saraylar şu köşkler bu bereket bu bolluk bu çılgınca hovardalık gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! kırkbin köyden birer kişi göçüyor kırkbin kişi kırkbin köyden onar kişi göçüyor yarim milyon ya ellişer yüzer kişi? göçüyor milyon milyon vatanda vatan güzel beyler hanımlar kusuyor butun köyler insanlarını kusuyor kasabalar baştanbaşa butun ülke kusuyor insanini! bu eziklik bu hırçınlık güzel beyler hanımlar bu sinirsiz tedirginlik acaba nerede biter? nasıl baslar acaba senlikli günleri bu toprakların?
bulacak bir gün elbet yatağını bu nehir durulup dinginleşecek birgün elbet bu nehir ve çocuklar oynaşacak mutlu çocuklar anacan sularında bu mutlu nehrin!
koçero bir dağ çekirgesinin gecede irkilmesidir bir belirsiz karanlıktan bir belirsiz karanlığa irkilip uçmasıdır bir dağ çekirgesinin bir kurdun kaçmasıdır kendi karaltısından yamaçtan bir taşın yuvarlanması bir pınarın durup durup akması bir çift gözün karanlığa bakması şimşeklerin uzak uzak çakmasıdır dağlarda bir mavzerin yanlışlıkla patlamasıdır bir geyiktir koçero sekerken tastan tasa kırılmış bilekleri tırnakları kekik nane ve menekşe kokulu tırnakları rüzgarlı suçsuz bir geyik avcılar yakalarsa mezedir eti köpekler kovalarsa diş kirasıdır bir okul piyesidir koçero açış konuşmalıdır ve halaylı türkülüdür müsamere derler adına oralarda kaymakamlı savcılı ve çavuşludur biletlidir ve yoksullar yararınadır festivaldir sosyetede modada son buluşlar en taze ilişkiler gürültülü boşanmalar gürültülü birleşmeler hele birde balesi ve operası 'ey vatan' aryası bir de saygıdeğer prensesin saygıdeğer oynaşının ardından telli sazlar ardından yaylı sazlar ardından vurmalılar çekmeliler ve üfürmeliler ardından 'kuğu gölü' ardından 'fındık kiran' hemencecik candarmalar ve ardından 'haydutlar'ı şiller'in köroğlu'nun narası: 'yine de hey hey! ' ve ardından çocukları gülmekten kırıp geçiren çağdaş banka reklamları! candarmalar geçirince kelepçeyi zinciri bileklerine karıncanın poz verince bir fukara karınca en komprador basın aynalarına aşka gelir komputürler aşka gelir telefonlar telsizler ve doyum noktasına sosyete nunni! o zaman iste çelenk o zaman iste tören alkış bando ve rap rap donanır bayraklarla bankalar sigortalar ve uygunsuz işyerleri bilcümle ve kadehler kadehler ki ses verir yıldızlardan!
gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! koçero bir oyundur yazılır yazılır bitmez koçero bir oyundur oynanır oynanır bitmez vurur onu candarma vurur onu candarma durmadan vurur ama o bitmez o hep durur öyle orda bıyıkları kartallıda göğsü çapraz fişeklikli gözleri beş yaşında kolları nuh nebi'den bir elinde kanlı mendil bir elinde kara mavzer pır pır eder bir güvercin ucunda namlusunun o hep öyle durur orda taş ardında rüzgarda!
muhtara sorarsanız bizim serseri veli marabaya sorarsanız isini bilmemiş deli köylüye sorarsanız ekmeksiz garibin teki çocuklara sorarsanız yüce dağlar aslanı aslan koçero kimsesize sorarsanız hükümet bilir onu candarmaya sorarsanız devletin dağlarda silah çatması vurguncuya sorarsanız yolkesici yağmacı soyguncuya sorarsanız devletin acizliği sağcıya sorarsanız siktiret pezevengi solcuya sorarsanız 'ferman padişahın dağlar bizimdir' istanbullu inanır ki boğazda kaşalottur ankaralı sanır ki temele dinamittir izmirlinin düşlerinde şaşkın köpek balığı antalyalı her gece gergedan görur düşünde erzurum'da kol başıdır erzincan'da deli daylak pir sultan yoldaşıdır sivas'ta bir 'kılıcı kanlı' van'da mardin'de bir gözükanlı kaçakçı ah koçero vah koçero koçero eyvah!
gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! patron gazetelerinde yüksek tirajdır koçero hükümet programlarında bir 'nakl-i yekun' kapitalist dış basında nobel'lik bir roman politik sürtüşmelerde bir yılan hikayesi diplomata sorarsanız turistik bir serüven kaymakama sorarsanız 'ahval-i adiye'den sosyeteye sorarsanız eğlenceli bir briç sorarsanız bezirgan filimciye gişelik bir senaryo sorarsanız bürokrata atatürk'ün gardrobuna tükürmüş biri hümaniste sorarsanız fransızca bilmeyen montenyi'den anlamıyan mitologya tragedya humanizma helenizma hiçbirinden çakmayan bir yörüktür koçero! ne anlar rönesanstan ne anlar restorasyondan? bir bazlama bir uçkur üç telli bir zımbırtıdır koçero! sanki sırasımıydı dağlara tırmanmanın demokratik tragedyayı uçuklatmanın sanki sırası mıydı!
müfrezeler yürümüş dağ dağ ve dere dere kesmiş geçitleri korkunun silahları bir tükenmez sermayedir koçero haksiz yönetimlere! gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin silah silah çatmayın o güzel kaslarınızı koşturmayın şifreleri telefonları basar gibi tuz yarama basmayın düğmelere yürekleri hoplatmayın güzel beyler hanımlar paralar girsin diyedir kalantor kasalara toprak sömürülsün diyedir orta çağlarda ışıksız kalsın diyedir bir koca ülke karanlıkta boğazlaşsın diyedir güzel yüzlü insanlar fabrikalar işçi yesin para kussun diyedir kıyılar yağmalansın ormanlar çiftlikleşsin bankalar yağ bağlasın tekeller et bağlasın holdingler palazlansın ortaklıklar göbeklensin bu rüzgar böyle essin bu değirmen böyle donsun bu çuvallar böyle dolsun diyedir koçero'nun dağlarda medetsiz yalnızlığı! gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin yeni değil bu hikaye bu oyun eski oyun! ah koçero vah koçero koçero eyvah!
bir akşam birdenbire bir can çıkar dağlara bin kardaş bin acı bin ana bin kerpiç bin harman bin açlık bin yenge bin emmi bin dayı bin zulüm bin acı ve bin karanlık bir akşam birdenbire çıkar dağlara bıyıkları terlememiş bin çocuk bin aşık bin deli bin meczup bin ekmeksiz bin issiz bin suçsuz kil şalvar kurtlu çarık naldöken mazıkıran dervişçatlatan itburnu koyakgülü ahlatçalısı bir aksam birdenbire çıkar dağlara çökelekler yoğurtlar arpa bazlamaları yalnayaklar gömleksizler dayanaksızlar munzur'lar cilo'lar palandöken'ler dersim'ler tunceli'ler bingöl'ler tunceli'de mercan'lar ağrı bereketleri tahtalı'lar toroslar ve binboğa'lar bir aksam birdenbire çıkar dağlara
turistik bir gösteridir dağlara çıkmak örneğin ağrı'lara alpler'e sübhan'lara ant'lara himalaya dağlarına derin asya'nın klimancaro'nun tropik karlarına turistik bir gösteridir dağlara çıkmak! gelgör ki böyle yazmıyor bizim burda kitaplar turistik diye göstermiyor dağları turist diye vermiyor dağlara çıkanları bir sürekli çıplaklıktır koçero bir sürekli açlıktır bir sürekli haksizliktir koçero bir sürekli itilmişlik koçero bir vazgeçiştir koçero bir ilgisizlik bin yıllık yoldan gelir üstübaşı kan içinde yorgun bir dilekçedir bir arzuhal koçero bir tanrı selamıdır alınıp verilmemiş görülmemiş bir hacettir koçero çiğnenilip geçilmiş ve sorulmamış upuzun bir eyvahtır upuzun bir pişmanlık bir ünlemdir koçero sığmaz okul kitaplarına erzurum yaylasından erzincan çukuruna ve tecer dağlarından harran cenderesine bir uzun masaldır ki koçero dağların dağlara yaşlandığı yerde anlatılır geçitlerin geçitlere küstüğü oyaklarda benek benek anlatılır nakış nakış anlatılır bıçak bıçak kurşun kurşun ve türkü türkü! göğsü çapraz fişeklikli bıyıkları kan içinde bir kara mavzerdir koçero yatar türkülerde upuzun ağıtlarda fidan fidan koçero bildirir hal-u ahvalini dört mevsim tanrısına bildirir divanına şaşırtılmaz adaletin: 'arkam sensin kalam sensin dağlar hey! ' gocunmayın güzel beyler hanımlar alınıp incinmeyin! koçero bir vatandır yaşanılır boydan boya koçero bir vatansızlık bir dağlaşmış yalnızlıktır koçero mavzerleşmiş bir haksizlik yanıtsız bir dilekçe! ben türkçe anlatamam o kürtçe anlatamaz farsça çıkmaz doruklara! gocunmayın güzel beyler hanımlar kan bulaşır ellerime ben anlatamam!
memé got: 'tu mın nas naki' ez mem ım, wergi din ım.
mina teyreki serdesten i çeng bı şebab ü xebxeb zér
per zérin ım?
ez ne tırk ü ne tacık ım,ez kurdé canpola ü serhışk ü
dılbirin ım!
AXİN JI DERDé NEZANA.......
'senin doğru söylediğine inanan bir adama yalan söylemen,en büyük hainliktir.'
'BÜYÜK GÖRÜNME KÜÇÜLÜRSÜN'
'BURADA HER SORUYA CEVAP VERİLİR,ANCAK SORU SORULMAZ'
bahçemsin gülün yasak
seni sertçe sevmişim
sürgünsün ilin yasak
seni mertçe sevmişim
yurdumsun kuyun yasak
kuyunda suyun sayak
türkümsün dilin yasak
seni kürtçe sevmişim SENİ KÜRTÇE SEVMİŞİM...
BENİM CENNETİM BANA BAKAN GÖZLERİNDİR..
'dünyanın en iyi davranışı; en kutsal güzelliği, insanın insana cömert bir sevgiyle yaklaşımıdır. dünyada her iyilik unutulur,unutulmaz ya unutulur diyelim,hiçbir zaman,hiçbir insanın unutamayacağıbir güzellik var.oda bir insanın bir insanda,gördüğü yürekten bir sevgidir..'
XEMGİN BÜ HESTIRé MIN DI ŞEVéN MéRKUJ DE,METIRSE!
EZ MéVANé GORİSTANA DILé TE ME....
DİSA Jİ
ZER KIRİYE NAVBERA HERDU TILİYéN MIN.
BEHN AVéTİYE NAV MUYéN SINBéLé MIN.
SIPİ KIRİYE,WEŞANDİYE MIJANGéN ÇAVéN MIN.
SİNOR E,LI NAVBERA HERDU LéVéN MIN.
DİSA Jİ DIKIŞİNIM ÇAXARA BéBEXT.
JI BER KU BI DÜMANA XWE
LI EZMANAN LI BER ÇAVéN MIN
Çé DIKE NEXŞA EVİNA MIN...
İnce Memed
Çakmağı yandıran kavdır
Demiri dövdüren tavdır
Dayan İnce Memed dayan
Şimdi direnecek çağdır
İnce Memed Toroslardan gürledi
Buhurcular kulak verip dinledi
Onyedi kurşunu yedi ölmedi
Dayan İnce Memed dayan
Nidelim gardaş nidelim oy
Tut elimden İnce Memed gidelim
Dağlar gidelim oy
Kıratın boynunda püsküllü koza
Kanlarım damladı çimene toza
Kurtulursam eğer sorarım size
Buhurcular bölük bölük geldiler
Ak bağrımı delik delik deldiler
Duvarın dibinde resmim aldılar
Ak kağıt üstünde tanıyın beni
Gardaş gidelim oy
.
KOÇERO
keklik serer palazını tenha kayalıklara
uçurur korkusunu
kara diken savurur tohumunu
kurtulur korkusundan
orda bir dağ
orda bir tas
bir pınar
dağ ardında
tas ardında
pınarlı bir kara mavzer
bıyıkları kartallıda
başı yağlıklı
durur dimdik
bakar dimdik
bakar barışlı
bir güvercin pır pır eder ucunda namlusunun
'tutam yar elinden tutam
çıkam dağlara dağlara! '
koçero hep
durur orda
dağlarda
ben türkçe anlatamam
o kürtçe anlatamaz
farsça çıkmaz doruklara
koçero hep
durur orda
dağlarda
ey elleri mis kokulu sabunlarla kurtulan beyler
simdi siz
içebilir misiniz kendi sıcak kanınızı altun taslarda
geçirebilir misiniz su yağlı ipi
kendi güzel ellerinizle
o güzel boynunuza
ve şakıyormuşçasına kafeste kanaryanız
bakıp bakıp zindanlı aksamlara
yudumlayabilir misiniz soğutulmuş içkinizi?
dolaşıyor akşam yelinin büyücü parmakları
çankaya'nın gençirisi kavaklarının gümüşlü yapraklarında
önce yaprak
sonra dal
sonra dallar ipil ipil
küme küme kavakları çankaya sırtlarının
çalar gibi bir gizli piyanoda
sonsuzluğun şarkısını
ve saksıda soluk alan belki de bir camgüzeli
bir fesleğen
bir kaktüs
tutuşurken ormanlar oylum oylum
savrulurken kul ve kerpiç
rüzgarda!
ey elleri mis kokulu sabunlarla kurutulan beyler
almış kanlı gömleğini nere gider bu türkü
sarınmış kıl şalvara
nerden gelir bu ağıt?
yığdım kitapları dağ dağ
çağırdım nemrutu karanlığıma
bir kucak yeşil yoncayla geldi nemrut
öptü ıslak gözlerini aç öküzümün
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
alınıp incinmeyin
silah silah çatmayın o güzel kaşlarınızı
imdatlara saldırmayın
basmayın düğmelere
yürekleri hoplatmayın
güzel beyler
hanımlar
zor ve çetin bir ağıttır koçero
bir gelin ağlar ona
ben ağlayamam
bıyıkları çengel çengel
bir kardaş ağlar
acili bir bacı ağlar
bağrıyanık bir ana
ben ağlıyamam!
ince bir ay batar gider karadağın ardında
dolanır kerpiç damı ince bir rüzgar
irkiltir bir gece kuşu
osmanlı karakollarının duvarlarını
bir elinde kanlı mendil
bir elinde kara mavzer
kimse bilmez nerde nasıl
taptaze bir
sımsıcak bir
gencecik bir ölüdür o
bir selamdır sımsıcak
varamamış dostuna
varamamış koçero
'leb-i derya' şu saltanat
şu konaklar şu saraylar şu köşkler
bu bereket bu bolluk
bu çılgınca hovardalık
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
alınıp incinmeyin!
kırkbin köyden birer kişi
göçüyor kırkbin kişi
kırkbin köyden onar kişi
göçüyor yarim milyon
ya ellişer yüzer kişi?
göçüyor milyon milyon
vatanda vatan
güzel beyler
hanımlar
kusuyor butun köyler insanlarını
kusuyor kasabalar
baştanbaşa butun ülke
kusuyor insanini!
bu eziklik
bu hırçınlık
güzel beyler
hanımlar
bu sinirsiz tedirginlik
acaba nerede biter?
nasıl baslar acaba
senlikli günleri bu toprakların?
bulacak bir gün elbet
yatağını bu nehir
durulup dinginleşecek
birgün elbet bu nehir
ve çocuklar oynaşacak mutlu çocuklar
anacan sularında bu mutlu nehrin!
koçero bir dağ çekirgesinin gecede irkilmesidir
bir belirsiz karanlıktan
bir belirsiz karanlığa
irkilip uçmasıdır
bir dağ çekirgesinin
bir kurdun kaçmasıdır kendi karaltısından
yamaçtan bir taşın yuvarlanması
bir pınarın durup durup akması
bir çift gözün karanlığa bakması
şimşeklerin uzak uzak çakmasıdır dağlarda
bir mavzerin yanlışlıkla patlamasıdır
bir geyiktir koçero
sekerken tastan tasa kırılmış bilekleri
tırnakları kekik nane ve menekşe kokulu
tırnakları rüzgarlı
suçsuz bir geyik
avcılar yakalarsa mezedir eti
köpekler kovalarsa diş kirasıdır
bir okul piyesidir koçero
açış konuşmalıdır ve halaylı türkülüdür
müsamere derler adına oralarda
kaymakamlı savcılı ve çavuşludur
biletlidir ve yoksullar yararınadır
festivaldir sosyetede
modada son buluşlar
en taze ilişkiler
gürültülü boşanmalar
gürültülü birleşmeler
hele birde balesi ve operası
'ey vatan' aryası bir de
saygıdeğer prensesin saygıdeğer oynaşının
ardından telli sazlar
ardından yaylı sazlar
ardından vurmalılar
çekmeliler ve üfürmeliler
ardından 'kuğu gölü' ardından 'fındık kiran'
hemencecik candarmalar
ve ardından 'haydutlar'ı şiller'in
köroğlu'nun narası:
'yine de hey hey! '
ve ardından
çocukları gülmekten kırıp geçiren
çağdaş banka reklamları!
candarmalar geçirince kelepçeyi zinciri
bileklerine karıncanın
poz verince bir fukara karınca
en komprador basın aynalarına
aşka gelir komputürler
aşka gelir telefonlar telsizler
ve doyum noktasına
sosyete nunni!
o zaman iste çelenk
o zaman iste tören
alkış
bando
ve rap rap
donanır bayraklarla bankalar sigortalar
ve uygunsuz işyerleri bilcümle
ve kadehler
kadehler ki ses verir yıldızlardan!
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
alınıp incinmeyin!
koçero bir oyundur
yazılır
yazılır
bitmez
koçero bir oyundur
oynanır
oynanır
bitmez
vurur onu candarma
vurur onu candarma
durmadan vurur
ama o bitmez
o hep durur öyle orda
bıyıkları kartallıda
göğsü çapraz fişeklikli
gözleri beş yaşında
kolları nuh nebi'den
bir elinde kanlı mendil
bir elinde kara mavzer
pır pır eder bir güvercin
ucunda namlusunun
o hep öyle durur orda
taş ardında
rüzgarda!
muhtara sorarsanız
bizim serseri veli
marabaya sorarsanız
isini bilmemiş deli
köylüye sorarsanız
ekmeksiz garibin teki
çocuklara sorarsanız
yüce dağlar aslanı aslan koçero
kimsesize sorarsanız
hükümet bilir onu
candarmaya sorarsanız
devletin dağlarda silah çatması
vurguncuya sorarsanız
yolkesici yağmacı
soyguncuya sorarsanız
devletin acizliği
sağcıya sorarsanız
siktiret pezevengi
solcuya sorarsanız
'ferman padişahın dağlar bizimdir'
istanbullu inanır ki
boğazda kaşalottur
ankaralı sanır ki
temele dinamittir
izmirlinin düşlerinde
şaşkın köpek balığı
antalyalı her gece
gergedan görur düşünde
erzurum'da kol başıdır
erzincan'da deli daylak
pir sultan yoldaşıdır sivas'ta
bir 'kılıcı kanlı' van'da
mardin'de bir
gözükanlı kaçakçı
ah koçero
vah koçero
koçero eyvah!
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
alınıp incinmeyin!
patron gazetelerinde yüksek tirajdır koçero
hükümet programlarında bir 'nakl-i yekun'
kapitalist dış basında nobel'lik bir roman
politik sürtüşmelerde bir yılan hikayesi
diplomata sorarsanız
turistik bir serüven
kaymakama sorarsanız
'ahval-i adiye'den
sosyeteye sorarsanız
eğlenceli bir briç
sorarsanız bezirgan filimciye
gişelik bir senaryo
sorarsanız bürokrata
atatürk'ün gardrobuna
tükürmüş biri
hümaniste sorarsanız
fransızca bilmeyen
montenyi'den anlamıyan
mitologya tragedya
humanizma helenizma
hiçbirinden çakmayan
bir yörüktür koçero!
ne anlar rönesanstan
ne anlar restorasyondan?
bir bazlama
bir uçkur
üç telli bir zımbırtıdır koçero!
sanki sırasımıydı dağlara tırmanmanın
demokratik tragedyayı uçuklatmanın
sanki sırası mıydı!
müfrezeler yürümüş dağ dağ
ve dere dere
kesmiş geçitleri korkunun silahları
bir tükenmez sermayedir koçero
haksiz yönetimlere!
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
alınıp incinmeyin
silah silah çatmayın o güzel kaslarınızı
koşturmayın şifreleri
telefonları
basar gibi tuz yarama
basmayın düğmelere
yürekleri hoplatmayın
güzel beyler
hanımlar
paralar girsin diyedir kalantor kasalara
toprak sömürülsün diyedir orta çağlarda
ışıksız kalsın diyedir bir koca ülke
karanlıkta boğazlaşsın diyedir güzel yüzlü insanlar
fabrikalar işçi yesin para kussun diyedir
kıyılar yağmalansın ormanlar çiftlikleşsin
bankalar yağ bağlasın tekeller et bağlasın
holdingler palazlansın ortaklıklar göbeklensin
bu rüzgar böyle essin
bu değirmen böyle donsun
bu çuvallar böyle dolsun diyedir
koçero'nun dağlarda medetsiz yalnızlığı!
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
alınıp incinmeyin
yeni değil bu hikaye
bu oyun eski oyun!
ah koçero
vah koçero
koçero eyvah!
bir akşam birdenbire bir can çıkar dağlara
bin kardaş bin acı bin ana
bin kerpiç bin harman bin açlık
bin yenge bin emmi bin dayı
bin zulüm bin acı ve bin karanlık
bir akşam birdenbire çıkar dağlara
bıyıkları terlememiş bin çocuk
bin aşık bin deli bin meczup
bin ekmeksiz bin issiz bin suçsuz
kil şalvar kurtlu çarık
naldöken mazıkıran dervişçatlatan
itburnu koyakgülü ahlatçalısı
bir aksam birdenbire çıkar dağlara
çökelekler yoğurtlar arpa bazlamaları
yalnayaklar gömleksizler dayanaksızlar
munzur'lar cilo'lar palandöken'ler
dersim'ler tunceli'ler bingöl'ler
tunceli'de mercan'lar ağrı bereketleri
tahtalı'lar toroslar ve binboğa'lar
bir aksam birdenbire çıkar dağlara
turistik bir gösteridir dağlara çıkmak
örneğin ağrı'lara
alpler'e sübhan'lara ant'lara
himalaya dağlarına derin asya'nın
klimancaro'nun tropik karlarına
turistik bir gösteridir dağlara çıkmak!
gelgör ki böyle yazmıyor bizim burda kitaplar
turistik diye göstermiyor dağları
turist diye vermiyor dağlara çıkanları
bir sürekli çıplaklıktır koçero
bir sürekli açlıktır
bir sürekli haksizliktir koçero
bir sürekli itilmişlik
koçero bir vazgeçiştir
koçero bir ilgisizlik
bin yıllık yoldan gelir
üstübaşı kan içinde
yorgun bir dilekçedir
bir arzuhal koçero
bir tanrı selamıdır
alınıp verilmemiş
görülmemiş bir hacettir koçero
çiğnenilip geçilmiş
ve sorulmamış
upuzun bir eyvahtır
upuzun bir pişmanlık
bir ünlemdir koçero
sığmaz okul kitaplarına
erzurum yaylasından
erzincan çukuruna
ve tecer dağlarından
harran cenderesine
bir uzun masaldır ki koçero
dağların dağlara yaşlandığı yerde anlatılır
geçitlerin geçitlere küstüğü oyaklarda
benek benek anlatılır
nakış nakış anlatılır
bıçak bıçak
kurşun kurşun
ve türkü türkü!
göğsü çapraz fişeklikli
bıyıkları kan içinde bir kara mavzerdir koçero
yatar türkülerde upuzun
ağıtlarda fidan fidan
koçero
bildirir hal-u ahvalini dört mevsim tanrısına
bildirir divanına
şaşırtılmaz adaletin:
'arkam sensin
kalam sensin
dağlar hey! '
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
alınıp incinmeyin!
koçero bir vatandır
yaşanılır boydan boya
koçero bir vatansızlık
bir dağlaşmış yalnızlıktır koçero
mavzerleşmiş bir haksizlik
yanıtsız bir dilekçe!
ben türkçe anlatamam
o kürtçe anlatamaz
farsça çıkmaz doruklara!
gocunmayın güzel beyler
hanımlar
kan bulaşır ellerime
ben anlatamam!