Gizem Güneş - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

                    Kapadokya-Nevşehir
                                                Grubu'na


YORUM SIZIN ARKADAŞLAR BİR DAVET SONUCU GELEN MESAJ;

Kubik
Kime: Kapadokyanın_gizemi
Tarih: 02.11.2009 10:48 (GMT +2:00)


Konu: Yn: Günaydın Kapadokya-Nevşehir grubuna davetlisiniz


günaydın kapatokyanın güzel insanıYORUM SIZIN ARKADAŞLAR BİR DAVET SONUCU GELEN MESAJ;

Kubik
Kime: Kapadokyanın_gizemi
Tarih: 02.11.2009 10:48 (GMT +2:00)


Konu: Yn: Günaydın Kapadokya-Nevşehir grubuna davetlisiniz


günaydın kapatokyanın güzel insanı bana bir telefon yazarsan tabiki bende nevşehirli olarak katılırım sizingibi güzel insanlarla tanışmak tabiki iyi olur sayın hemşerim ben ilhan başbakanlıktayım saygı ve sevgilerimle kendinize iyi bakın tel.294 68.44 

bana bir telefon yazarsan tabiki bende nevşehirli olarak katılırım sizingibi güzel insanlarla tanışmak tabiki iyi olur sayın hemşerim ben ilhan başbakanlıktayım saygı ve sevgilerimle kendinize iyi bakın tel.294 68.44



Kör cehalet çirkefleştirir insanları !
Suskunluğum asaletimdendir...
Her lafa verecek bir cevabım var...
Lakin bir lafa bakarım laf mı diye,
bir de söyleyene bakarım Adam mı diye...

 
Kapadokyanın gizemi




 
4000 yıl önce varolan yeraltı kentleri

Temel neden tartışılmaz olarak korkudur çünkü yeraltı kentleri içine girilmesi çok zor olsun diye yapılmışlardır, bu yüzden de uzun zaman fark edilmediler. Derinkuyu, Kaymaklı ve Özkonak´da bulunan yeraltı kentlerinde, değirmen taşı şeklinde insan boyunda taşlar girişleri kapatmak amacıyla kullanılmıştır ama bu taşlar ancak içerden açılabilmektedir. Kimler, kimlerden kaçıyorlardı? Bunu bilmiyoruz. Yunanlı tarihçi-asker Xenephon 'Anabasis' adlı kitabında Pers Kralı Kiros´un emrindeki Hellenler´in bu yeraltı kentlerinde bir zaman konakladıklarını söyler. Öyleyse, yeraltı kentlerini yapanlar bazı tarihçilerin ve arkeologların iddia ettikleri gibi Roma´nın şerrinden kaçan ilk Hıristiyanlar değildirler ama buraları bulmuşlar ve sığınmışlardır, daha sonraları da aynı amaçla Bizans ve Selçuklu dönemlerinde de kullanılmıştır.


Katlara inildikçe geç Hitit döneminden birkaç kalıntının bulunduğu da belirtilmektedir. Anabasis, MÖ 4. Yüzyılı anlatır, Hititler ise MÖ 2.000-1.200 arasında etkindiler. Yeraltı kentlerinin geçmişini iyi niyetli bir tahminle buralara kadar götürürsek, kentlerin yaklaşık 4.000 yıllık olduklarını belirlemiş oluruz. Buna karşın bilinen Hitit tarihinde Kapadokya´daki yeraltı mağaraları veya kentleri ile ciddi bir referansa raslanmaz ve sonuç olarak bu aşama işimiz söylencelere kalacaktır; ilginç bir yöresel örnek vardır.


Melekler Derinkuyu´damı?

Kaymaklı ve Derinkuyu köylülerinin yaşlıları dedelerinin anlattıklarına göre çok eski zamanlarda yeraltı kentlerinde meleklerin yaşadıklarını anlatıyorlar. Göklerden gelen bu melekler, yöreyi çok sevmişler ve yerleşmişler ama uzun zaman sonra yine göklerden gelen kötü cinler. melekleri yok etmeye niyetliymişler. Büyük bir savaş çıkmış, cinleri yenemeyen melekler büyü yaparak yeraltı kentlerini oluşturmuşlar, buradan dünyanın içine girerek cinlerden uzaklaşmışlar ve hala dünyanın içinde yaşıyorlarmış. Köylü dedeler, meleklerin nurdan ışıklar halinde göğe yükseldiklerini görenlerin olduğunu da söylüyorlar.


Bizim köylülerin Daniken´den ve UFO´lardan hiç haberleri yok ama bu şirin söylence ister istemez akla çizgi dışı düşünceleri getiriyor. Herşey bir yana günümüzün nükleer savaş tehlikesine karşı, yeraltı kentlerinden daha mükemmel, daha uygun bir sığınak sistemi düşünülemez, hele bir de tamamı ortaya çıkarılırsa... Bir kez daha söylemeden edemiyoruz; şu kralın, bu imparatorun veya bir padişahın ya da tarihsel kişiliğin yazdırdığı tarihleri bir yana atarak, kendi tarihimizi kendimiz öğrenmeye karar verip, bir sürü siyasi saçmalığa harcadığımız paraları buralara yönlendirsek? O zaman, kimbilir neler bulacağız...

Bilime göre Kapadokya

'Kapadokya Bölgesi geçmişte sık sık saldırılara uğradığından yeraltı kentlerinin yapılış amacı daha çok tehlike anında halkın geçici olarak sığınmasıdır. Yeraltı kentleri aynı zamanda yörede bulunan hemen her eve gizli geçitlerle bağlıdır. Burada yaşayanlar kendilerini güvenceye almak için kayadan evlerin içlerine girilmesi zor odalar açmışlar ve ihtiyaç arttıkça da odaları kayaları oyarak odaları çoğaltmışlardır ve böylece yeraltı kentleri meydana gelmiştir... Bölgede tarih öncesi döneme ait izler bulunmasına karşın, yeraltı kentleriyle bağlantısı olup olmadığı bilinmemektedir.


En eski yazılı kaynak Xenephon´un ´Anabasis´ adlı kitabıdır, bu kitapta Hellenler´in Derinkuyu ve Kaymaklı´daki yeraltı kentlerinde konakladıklarından söz edilir. Bu şekilde de, yeraltı kentlerinin MÖ 4. Yüzyıl´da varoldukları kesin olarak tarıhlenmektedir... Hitit kentlerindeki savunma sistemlerinde ´Potern´ denen yeraltı geçitlerine raslanması ve ustaca yapılması nedeniyle buraların yapımında ve genişletilmesinde Hititler´in rolü olduğu düşünülebilir... Bulgular MS 5.-10. Yüzyıllar arasına yani Bizans dönemine aittir, önceki izler yok edilmiş olabilirler...' (Arkeolog Ertuğrul Gülyaz/Kapadokya-Nevşehir)
Kapadokya2006_240

Kapadokya´daki önemli yeraltı kentleri

Kaymaklı yeraltı kenti; 1964 yılında açıldı, henüz dört katı ziyaret edilebiliyor, oturma mekanları havalandırma bacalarının çevresindedir. İçerde bakır cevherinin ergitilmesi için kullanılan delikli baharat taşları vardır. Derinkuyu yeraltı kenti; Derinliği 85 km.´dir, olağanüstü bir yapı olarak dikkat çeker; içinde ahır, kiler, yemekhane, kilise, depolar ve şaraphane gibi bölümler vardır. Hava bacası 55 m. derinliğindedir ve aynı zamanda da su kuyusudur, özellikle de suların düşmanlar tarafından zehirlenmemesi için bazı kuyuların ağızları yeryüzüne kapatılmıştır. 1965´de ziyarete açılan Derinkuyu´nun ancak % 15-20´si gezilebilmektedir.' Özkonak yeraltı kenti; Avanos´dadır, katlararası iletişim amacıyla ötekilerden farklı olarak, 5-8 cm. çapında, uzun bacalar veya delikler yapılmıştır. Derinkuyu ve Kaymaklı´da kapılar sürgü taşı denen dev yuvarlak taşlarla kapatılıyordu. Özkonak´da ise farklı olarak bir de düşmana taş, ok, mızrak atmak veya kızgın yağ dökebilmek amacıyla özel delikler de açılmıştır.
Tarih zengini Kapadokya'ya yolculuk
Hristiyanlık döneminde büyük bir yerleşim yeri olan Kapadokya, Bizans döneminde dinsel önem kazanmış. Tarih zengini olan Kapadokya'nın Pers dilinde 'Güzel atlar ülkesi' anlamı taşıyor.
















Pers dilinde 'Güzel atlar ülkesi' anlamına gelen Kapadokya, ülkemizin en önemli turizm bölgelerinden biri. Güneyde Toroslar, kuzeyde Karadeniz dağları, batıda Tuz Gölü havzası ve doğuda Fırat nehriyle çevrili Kapadokya bölgesi içinde Ürgüp, Göreme, Avanos öne çıkmış, ama geniş bölgede birbirinden ilginç oluşum ve daha birçok görülmesi gereken yer bulunuyor. Peribacaları ve yeraltı şehirleri ile ünlü Kapadokya'nın M.Ö. 2 bin yılı başlarına uzanan tarihinde Asur, Pers Roma ve Türklerin egemenlik izlerine rastlanıyor. Jeolojik dönemlerde aktif bir yanardağ olan Erciyes ve Hasan Dağı'nın püskürttüğü lavlar, Kapadokya bölgesine yayılarak bir tabaka meydana getirmiş rüzgar, yağmur, kar ve akarsuların aşınımıyla çeşitli oluşumlar ortaya çıkmış. Bu yumuşak tabakayı sabırla oyanlar, kendilerine barınak ve kilise yapmış, bazılarının duvarlarını resimlerle süslemişler.

Bunların içinde yedi katlı yeraltı şehirlerinde dışarıdan gelen saldırılarda gizlenmişler.
Hristiyanlı döneminde büyük bir yerleşim alanı olan Kapadokya, Bizans döneminde dinsel önem kazanmış. Bölge, görenleri hayrete düşürecek ve bir defa gezmekle bitip tükenmeyecek güzellikler sergiliyor. Her biri ayrı karakter taşıyan merkezler arasında Ortahisar, Uchisar, Gülşehir, Cavuşin, Sinesos, Kızılçukur Vadisi, Kurtdere Vadisi, Çemil Köyü, Damsa Köyü, Zindanönü, Soğanlı, Güzelyurt, Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara, Belisırma ve daha birçok görülmesi gereken özellikli yer bulunuyor.

Kiliselerin bir arada olduğu açıkhava müzesi Göreme, Nevşehir'e 11 km. uzaklıkta. Restorasyonu devam eden Karanlık Kilise, El Nazar, Yılanlı, Elmaslı kiliseleri Tokalı ve Kızlar manastırı her yıl ziyaretçilerle dolup taşıyor.

Avanos yolunda yer alan Nevşehir'e 18 km. uzaklıktaki Cavuşin, terk edilmiş hayalet şehir görünümünde. Önce çatlayıp, daha sonra yıkılan dev bir kaya etrafına kurulu eski yerleşim, vahşi ve ürpertici bir görünüm kazanmış. Cavuşin'den devam edip içeri giren yolda Zelve Vadisi var. İlginç doğa yürüyüşleri, bisiklet turları, eşek ve at sırtında geziler düzenlenen Zelve'de 1-2-3 nolu gezi vadileri, yüksek kayalara ayrılmış kilise ve dehlizler görülebiliyor.

Avanos'a bağlı Cavuşin'de gezilen yerlerden biri de 'Kızıl Çukur Vadisi'. Kızılımsı toprak rengi nedeniyle akşam gün batımında kırmızıya boyanan vadide en ilginç renkler yağmur sonrası batan güneşte yaşanıyor. Aynı bölgede Çağılı dere doğa yürüyüş alanı. 1 km. uzakta Güllüdere, Saint Jean kiliseleri turistlerin diğer uğrak yerleri Avanos Kızılırmağın üzerinden geçerek ulaşılan bir nevi çömlek cenneti. Müzelerde sergilenen antik çağlardan kalma kaplardan örnek alınarak yapılan çömlekler, kaplar arasında gagalı testi ve vazolar en çok ilgi çeken parçalar. Avanos'ta çömleklerin nasıl yapıldığını gösteren show atölyelerinde uygulama imkanı da bulunabiliyor.

Bezbebekler ülkesi Soğanlı Vadisi
Lav ve tüflerin sertlikleriyle şekillenen plato ve vadiler, akarsu, göl ve yağışların tüf tabakasını aşındırmasıyla bugünkü halini almış. Kayseri'nin Yeşilhisar ilçe sınırları içindeki Soğanlı Vadisi, yer sarsıntıları sırasında çökmelere uğramış, derinleşip vadi ve platoları meydana getirmiş. Roma döneminden itibaren devamlı yerleşme görülen vadide yamaçları Romalılar mezarlık, Bizanslılar kilise olarak kullanmışlar. Soğanlı Köyü Vadisi'nde en etkileyici yerlerin başında Kubbeli Kilise geliyor. Dev bir peri bacasının çok ustalıkla
işlenmesi sonucu kubbeler oluşturulmuş. Kilisenin dışı mimari eseri içi ise kayalar oluyarak yapılmış şaşırtıcı tünel, merdivenler, dehliz ve koridorlarla içinden çıkılması güç bir labirenti andırıyor. Kilise, sesin nereden geldiğini belli etmeyen akustik bir yapıya sahip. Kayalara oyularak yapılmış güvercin yuvaları, kök boyalarla süslenmiş. Bölgenin en ünlü ürünü renkahenk kumaşlarla yapılan şirin ve sempatik bez bebekler, tüm bölgeye hakim olmuş.













Bir başka ilginç yerleşim alanı da, yıkılma tehlikesine karşı boşaltılan Uchisar-Göreme arsından gidilen Ortahisar. Her mevsim serin tutulan yeraltı depolarına sahip oluşu nedeniyle Türkiye'nin narenciye deposu olarak görev üstlenen Ortahisar'ın girişinde kayalara oyulmuş görkemli bir kale ve altında antikacı dükkanları bulunuyor. Anadolu'nun çeşitli yerlerinden toplanmış nadide ahşap parçalar arasında kapı, pencere tavan süsleri, çeyiz sandıkları duvar süsleri ve el işi takılar hayranlık uyandırıyor.

Gece ve gündüzü hareketli yaşayan merkezlerin başında ise Ürgüp geliyor. Halıların ve hediyelik eşyaların satıldığı dükkanların yanısıra Kapadokya bölgesinde turizmden sonra bölgenin en önemli geçim kaynaklarından biri olan bağcılık ve şarapçılık ürünlerinin satıldığı dükkanlar var.

Vitrin ve tezgahlara dizilen sofra şaraplarını test ederek satın alabiliyorsunuz. Şarapçılarda eski tarz ev yapımı şaraplar veya preste fabrikasyon üretilen türde iki tür şarap bulunabiliyor. Açık hava müzesi görünümlü Kapadokya'da, hemen hemen her yerde rastlanan hediyelik eşyalar arsında bölgeye has özellik taşıyan bez bebekler, el işi dantel ve oyalar, mermer biblolar, çeşitli yerlerden getirilmiş madenler, taşlar, Erciyes taşlarından oyularak yapılmış peribacalarının maketleri, bakır işi çeşitli ev eşyaları, el örgüsü yün başlık, eldiven ve renk renk çoraplar, Niğde-Bor-Taşpınar'da dokunan Avanos Yahyalı'nın halıları, kilimleri, heybeleri, yazmaları bulunuyor.