Bulutlar toplandı, bulutlar çözüldü; Suskunluk büyüdükçe, âlem küçüldü; Yağmurlar boşaldıkça iki küçük penceremden; Titreyen güller değil, deli gönlümdü...
Ben sensiz bebeğim, ben sensiz ağladım! ..
Bitti karanlık, gece güne çevirdi yüzünü; Mavi bir sevda sarıldı yeşilin huzuruna... Seher vakti, gönül bülbülünün türküsünü; Dudak dudak güller söyledi huşuyla...
Ben sana bebeğim, ben sana sevdalandım ............................................................................................
Karanlığın hikayesiydi dipsiz bir kuyu kadar siyah gözleri,
Bakmaktan ürkerdi insan çoğu zaman
Öyle donuk öyle soğuk öylesine çekici bir albenisi vardı ki
Cesaret edipte güvenip alamazdı bile insan,
Her uzanmak istediğinde eller ona öyle yakın dururdu ki
Uzatsan ellerini alacak gibi heveslenirdi
Parmaklar..
ince, kalın, nasırlı, parmaklar
Her uzatıldığında ateş düşerdi avuçların içine uzaktan kopan bir kor
Bir köz yakardı etleri, etleriyle tutuşan kalpleri
Hem herkesin gibi dururdu
Oysa hiç kimsenin değildi.. kendinden başka..
Bir sarmaşıktı yıllanmış bir çınar üzerinde,
Arada bir kopardı ağacından nefes alsın
Dalları, gövdesi diye
Ve bir başka ağaçta yeniden can bulurdu,
Unutulmaktan zevk alacak kadar sadist
Unutmak istemediği halde unutacak kadar mazohist,
Nefret edilecek haline bile hayran bir narsist
Sevilmeyecekleri sevecek kadar hümanist
Ve bütün bu sevgilere pabuç bırakmayacak kadar nihilist bir varlıktı
Günleri gecelere iğneledim;
Ayışığını teğelledim günışığına;
Yıldızları çağırdım, güneşe seslendim;
Gökkubbeyi bastım bağrıma...
Bir seni bebeğim, bir seni bulamadım! ..
İçimdeki denizler köpürdü kıskanç dalgalarla;
Denizyıldızlarını serdiler kumsala;
Sonra saçlarından tuttular denizkızlarını;
Tuttular savurdular martı çığlıklarıyla...
Bir sana bebeğim, bir sana kıyamadım! ..
Bulutlar toplandı, bulutlar çözüldü;
Suskunluk büyüdükçe, âlem küçüldü;
Yağmurlar boşaldıkça iki küçük penceremden;
Titreyen güller değil, deli gönlümdü...
Ben sensiz bebeğim, ben sensiz ağladım! ..
Bitti karanlık, gece güne çevirdi yüzünü;
Mavi bir sevda sarıldı yeşilin huzuruna...
Seher vakti, gönül bülbülünün türküsünü;
Dudak dudak güller söyledi huşuyla...
Ben sana bebeğim, ben sana sevdalandım
............................................................................................
Karanlığın hikayesiydi dipsiz bir kuyu kadar siyah gözleri,
Bakmaktan ürkerdi insan çoğu zaman
Öyle donuk öyle soğuk öylesine çekici bir albenisi vardı ki
Cesaret edipte güvenip alamazdı bile insan,
Her uzanmak istediğinde eller ona öyle yakın dururdu ki
Uzatsan ellerini alacak gibi heveslenirdi
Parmaklar..
ince, kalın, nasırlı, parmaklar
Her uzatıldığında ateş düşerdi avuçların içine uzaktan kopan bir kor
Bir köz yakardı etleri, etleriyle tutuşan kalpleri
Hem herkesin gibi dururdu
Oysa hiç kimsenin değildi.. kendinden başka..
Bir sarmaşıktı yıllanmış bir çınar üzerinde,
Arada bir kopardı ağacından nefes alsın
Dalları, gövdesi diye
Ve bir başka ağaçta yeniden can bulurdu,
Unutulmaktan zevk alacak kadar sadist
Unutmak istemediği halde unutacak kadar mazohist,
Nefret edilecek haline bile hayran bir narsist
Sevilmeyecekleri sevecek kadar hümanist
Ve bütün bu sevgilere pabuç bırakmayacak kadar nihilist bir varlıktı
Varlıktı
Yada
Yokluk
Geçtiği her yerde
Sindiği herkesin ardında bıraktıklarıyla,
Ondan arta kalan tek şey ise karanlık bir yokluk
--------------------