Işıl Durmaz - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Işıl Durmaz


iSTiKLAL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır parlayacak!
O benimdir, o benim milletimindir ancak!

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal.
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım;
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar.
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyyet! ' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli-
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım.
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım;
Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım!

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet,
Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!

Mehmet Akif Ersoy



OSMANLI1299 Grubuna bekleriz



GENÇLİĞE HİTABE
Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
'Zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ' şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre...
Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...
İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet...
Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında 'belhümadal - hayvandan aşağı' dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü? ...
Son yarım asır! .. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle,
madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet...
İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören...
Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...
Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün 'dikey'leri 'yatay' hale getirecek bir çığlık kopararak 'mukaddes emaneti ne yaptınız? '
diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik.
Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında 'Hakimiyet Hakkındır' düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti
Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
Emekçiye 'Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın! ' diyecek...
Kapitaliste ise 'Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın! ' ihtarını edecek...
Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını,
her sistem ve mezhebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin,İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
'Kim var? ' diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert 'ben varım! ' cevabını verici, her ferdi 'benim olmadığım yerde kimse yoktur! ' fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...
Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnetsayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldağı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara 'siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız! Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi! ' diyecek ve gerçek müslümanlığın 'nasıl' ını ve 'ne idüğü' nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu,hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak,
ve O'ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşman larını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...
İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerîmden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!
Allahın selâmı üzerine oIsun...
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es! ..
Necip Fazıl

GENÇLİĞE HİTABE
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!

Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK




''Allahım! .. Seni zikretme,senin nimetlerine şükretme ve sana güzelce
ibadet etme konusunda bana yardım eyle.'


''Yakın akrabasıyla ilişkiyi kesen kimse -tevbe etmedikçe veya
cezasını çekmedikçe- Cennete giremez.''



ALLAHım, Bizlere öyle bir kalp ver ki, Sadece sevginle çarpsın, Bizlere öyle
göz verki, Senin nurunla baksın, Bizlere öyle beden ver ki sana
şükretmekte,sana zikretmekte Nefes aldığı her mekana seni
nakşetmekte mürekkebi tükenmeyen kalem olsun,
Şüphesiz sen dilediğini yağmur sonrası gök yüzü misali tertemiz ve
serin edersin, Varlığa varlık manasını veren sensin ya Rabbim!
Kötü işlere ve buna yönlendiren her türlü araca, aracıya darlık ver de,
Baharımıza cemreler düşür, İrademizi imanı irfanımıza sadık
bir rehber eyle de Bizi her daim senin ilminle pişir,
Habibin Muhammed (SAV) e yarattığın zerreler sayısınca salat ve selam,
Şükür sana her daim sana ey yüceler yücesi, Yailahi! Ya mevlam!
Duasız üşür yürekler... Sana bir dua eden olsun
Sen birine dua et! Duasız üşür yürekler... Biliyor musun? ..
Baskasına dua ettiğinde, aslında sen kendine dua ediyorsun!
Ne kadar çok kimse için dua edersen, o kadar çok
KAZANIYOR YA DA KAYBEDİYORSUN!
Çünkü melekler, Duan, rahmet ve hayr ise: ' Bir misli de sana olsun,
amin', Duan zulmet ve şer ise: ' Bir misli de sana olsun, amin' derler...
Dua: içimizle muhasebe olunacağımız bir SIRdır.. Bir ayine gibidir tıpkı,
içimizi yansıtır bize.. Rabb'e sunulan bir arzuhaldir dua,
geri döner bize o kapılardan yüreğimizce..Hep hayra dua edenlerin,
maddeten ve manen hayırlara ermesi, şerre dua edenlerinse,
rahmetten mahrum kalması bundandır işte..
Duasız üşür yürekler bil! .. Sana bir dua eden olsun Sen birine dua et!
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
sana ummadık kapılar açan.. Bilmezsin kimin için ettiğin duadır,
seni böyle ayakta tutan..
Hiç üşümesin yüreklerimiz, Dualarda buluşalım..




Niceler bu dünyada günahını yuyamaz
Omrü geçer yok yere ey dırîga duyamaz

Bir nice kişilerin gaflet gözün bağlamış
Hak yoluna der isen bir yufkaya kıyamaz

Bu dünya bir gelindir yeşil kızıl donanmış
Kişi yeni geline bakıbanı doyamaz

Ey nice arslanları alır aktarır ölüm
Azrail pençesine bir yoksulca duyamaz

Var imdi miskin Yunus uryan olup gir yola
Yüz çukallı gelirse yalıncağı soyamaz



Müslümanlar zemane yatlı oldu
Helal yenmez haram kıymetli oldu

Okuyan kur'ana kulak tutulmaz
Şeytanlar semirdi kuvvetli oldu

Haram ile hamir tuttu cihanı
Fesat işler eden hürmetli oldu

Kime kim Hak'tan haber verirsen
Bakaır başın salar huccetli oldu

Şagrit üstat ile arbede çalar
Oğul ata ile izzetli oldu

Fakirler miskinlikten çekti elin
Gönüller yıkıban hetbetli oldu

Peygamber yerine geçen hocalar
Bu halkın başına zahmetli oldu

Tutulmaz oldu peygamber hadisi
Halayık cümle Hak'tan utlu oldu

Yunus gel aşık isen tövbe eyle
Nasuh'a tövbe ucu kutlu oldu.



Sabahın sinleye vardım gördüm cümle ölmüş yatar
Her biri biçâre olmuş ömrün yayıvarmış yatar

Vardım bunların katına baktım ecel heybetine
Nice yiğit muradına ermeyiben ölmüş yatar

Yemiş kurt kuş bunu keler nicelerin bağrın deler
Şol ufacık nâ-resteler gül gibice solmuş yatar

Tuzağa düşmüş tenleri Hak'a ulaşmış canları
Görmez misin sen bunları növbet bize gelmiş yatar

Esilmiş inci dişleri dökülmüş sarı saçları
Kamu bitmiş teşvişleri emr-ü nemde ermiş yatar

Gitmiş gözünün karası hiç işi yokdur durası
Kefen bezinin pâresi sönüğe sarılmış yatar

Yunus gerçek âşık isen mülke sûret bezemegil
Mülke sûret bezeyenler kara toprak olmuş yatar



Her şey, her şey şu tek müjdede;
Yoktur ülum, Allah diyene
Canım kurban, başı secdede,
İki büklüm, Allah diyene

Akıl, kırık kanadı hiçin;
Derdi gücü 'nasıl' ve 'niçin'...
Bağlı, perçin üstüne perçin,
Benim gönlüm Allah diyene...






RAHMAN,RAHİM ALLAH ADINA

DE Kİ: SİZE BİR TEK ÖĞÜDÜM VAR; İSTER BAŞKALARIYLA BİRLİKTE İKEN İSTER YALNIZ,
ALLAH'IN HUZURUNDA BULUNDUĞUNUZUN BİLİNCİNDE OLUN.
(SEBE 46)



OSMANLI1299 Grubuna bekleriz