© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Alper Tunga Taktak - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
7 Şubat 2025 Cuma - 10:16:10
Her şeyin başı gibi Tanrı’nın adıyla başlar bizim de hikâyemiz…
Çocukluğunu büyük adamların hayatlarına öykünerek geçirmiş bir çocuğun zaman içersinde edinilmiş tecrübeler ya da siz nasıl diyorsanız öğrenme sonucu insanın içinde şişen, biriken bir takım duygu ve düşüncelerin şifrelenmiş kelimeler ve devrilmiş cümlelerle ifadesidir benim için şiir. Ve hayranıyım hala kendimi yolunda bulduğum bu hayatımın.
Dediğim gibi şifrelenmiş kelimeler ve devrilmiş cümleler, dürüstlük peşinde koşmanın onuncu köyünde kulağıma fısıldandı şu cümle:” Yazdıklarım benimle yine benim aramda kalan sırlarımdır.” İşte bu cümleyle başlar susmanın dürüstlüğü ve sükûtun altınlığı…
Saflığıyla övgü toplayan kalbimin zaman içersinde biraz kirlenmesiyle bencil düşüncelere itti beynim kedini. Aslına bakarsanız bu bencilliğin adı göreceliliktir ve yazdıklarımın sırdaşlığında “Şiirin dili erotiktir.” Yani asıl ifade etmek istediğiniz şeye elbise giydirmektir ve sırdaşlıkla erotikliğin girdiği ilişki sonucu doğan ironidir. Yazının başında da dediğim gibi öykündüğüm o büyük adamların cümlelerinden öğrendim göreceliliğin nasıl bir şey olduğunu “İnsan her şeyin ölçüsüdür, yani verilen herhangi bir şey bana, bana göründüğü gibi; sizeyse size göründüğü gibidir.” (Pratogoras). Kendisine öykündüğüm bir başka büyük adam da şöyle derdi: “Göz, ancak bireyin bildiği kadarını görür.” (J. W. Von Goethe). Bu bahsetmiş olduğum şeylerin özü eğer şiirlerimi okursanız onlara benim yüklediğim anlamları bir kenara bırakıp kendi hesabınıza bir şeyler çıkarabilmenizi tavsiye etmektir. Ve de işinizi kolaylaştırabilmek açısından.
Şiir hissetmekle başlar, hissettiğini yazabilmekle oluşur. Şiiri sanat yapan ise avam bir dilin çıplaklığından sıyrılıp hissettiklerinizi istediğiniz gibi giydirip başkalaştırarak yazabilmektir. En azından kendi şiirlerim için bu kanaatteyim. Hissetmekle neyi kastettiğimizi şu şekilde açıklayabilirim belki. Bir gün bir yönetmenin ağzından duyduğum bir söz vardı: “Ben bir şeylere kızmadan, sinirlenmeden kamera arkasına geçemiyorum.” İşte böyle bir şey hissetmek ve onu sanata kavuşturup, ona vücut buldurmak.
Dediğim gibi yolunda olmayı sevdiğim bu hayatta aşk şiirleri de yazdım fakat bir yaştan sonra aşk hakkındaki duygu ve fikirlerimi de sorgulamak zorunda kaldım. Sokrates’in bir cümlesiydi bu zihinsel evirilmeyi başlatan “Sevdiği sen değilsin, sen de bulduğu bir şeydir.” Anladım ki meğerse ben hayatımda hiçbir kadını sevmemişim, sevmek fiilinin kendisi kadar. Hissettiğim şeylerin derecesi hep aynıydı hiç birinde değişmedi ne bir eksik ne bir fazla. Korktuğum ya da kaçtığım için değil, birinin peşinde Mecnun olmaya değmeyecek kadar kısa bulduğumdan hayatı. Belki de çok uzun bir zaman olalı, olmayacak bir dua için alnımı secdeye koymayalı veya dibini görmediğim bir kuyuya taş atmayalı. Galiba aşk bir ihtiyaç kredisiydi ilham perilerime ödenecek rüşvetler için.
Büyüdükçe, büyüklerin de benimle aynı sofrada oturabildiğini gördüm. Şiirlerini hiç okuyamadığım bir İspanyol şair vardı şiirlerini ısrarla insanlarla paylaşmaktan kaçan “insanlar onca medeniyete rağmen hala birbirlerini sevmeyi öğrenemediler.” Diyerek. Ben daha fazla dayanamadım, benim yolum çile yolu değildir. Kimse tutmadı elimden ya da itmedi arkamdan şair ol diye. Toplumdan baskı da gördüm bu yolda o yüzden ne sığındım toplumcu gerçekçi yalnızlıklara ne de avam edebiyatlara. “Sanat benim için ve sanat, sanat için.” diyerek yazdım gök kubbelere ve fildişinden kulelere. “Hayatta en büyük ideolojim, ideolojisizm.” Diyerek ne gittim birilerinin kuyruğundan ne de sürükledim birilerini arkamdan. Bir bilet aldım kendime ve başladım duygu yüklü vagonlarla ideaların buğusuna doğru yolculuğa…
ALPER TUNGA TAKTAK
2 AĞUSTOS 2009 PAZAR 9:35 BOLVADİN/AFYON