Hülya Coşkun - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı


Hülya Coşkun Bir bozuk saattir yüreğim,hep sende durur…
Turgut Uyar

"Çok bağırdım duyulmadı...
Artık fısıldamam bile.''



Pardon

Pardon bakar mısınız, tanışmış mıydık?
Sevmiş miydim ben sizi hiç, sevişmiş miydik?
Pardon daha önce konuşmuş muyduk?
Yürüyüp çıkmazlarda yorulmuş muyduk?

Yüzünüz ne kadar da aşina
Avcumun içine alıp öpmüş olabilirim
Gözünüz öyle uzak bakmasa
Sizi tanıdığıma yemin ederim

Peki, bu şarkıyı hatırlar mısınız?

Pardon bakar mısınız, adınız neydi sizin?
Baş harfini göğsüme yazmış olabilirim
Pardon daha önce nerdeydiniz?
Geçtiğiniz yollara düşmüş olabilirim

Peki, bu melodiyi
Hatırlarsınız
Hatırlarsınız..
Sibel Algan-Sezen Aksu


Hiç sarılmadık birbirimize.
Kokun hiç üzerime sinmedi.
Hiç gelmedik göz göze.
Ya da hiç beklemedin beni bu şehrin her hangi bir yerinde.
Kahve içmedik mesela.
Ya da çay demlemedim sana.
Bir rakı masasında kadehlerimizi tokuşturmadık örneğin.
Göğsüne yatırmadın beni.
Ya da üşüyen ellerimi hiç ısıtmadın.
Parmakların parmaklarımın arasında gezmedik hiç seninle.
Ağlarken gözümden süzülen yaşları hiç silmedin örneğin.
Herhangi bir tartışma esnasında lafımı bölüp 'seni seviyorum' demedin.
Ya da evimin önüne gelip 'çık dışarıya seni görmek istiyorum' demedin.
Ama özledik.
Çok özledik.
Ve unutma en güzel biz sevdik…??
~
Eliza Pr Mia????


Hiç değilse bir gece,
Meydan okusaydık kadere,
Rest çekseydik hasrete,
Nokta koysaydık özleme.Hiç değilse bir gece,
Sarmaş dolaş yürüseydik sokaklarda,
Sırılsıklam ıslansaydık,
Yaz yağmurlarında.Hiç değilse bir gece,
Başını koysaydın omzuma,
Sevda şarkıları söyleseydik,
Dilek tutsaydık yıldızlar kaydığında.Hiç değilse bir gece,
Beste olsaydık şarkılara,
Mısra olsaydık şiirlere,
Konu olsaydık romanlara.Hiç değilse bir gece,
Bıraksaydık kendimizi,
Sevdanın coşkusuna,
Aşkın çılgınlığına,Hiç değilse bir gece,
Bir gece gelseydik yan yana,
İster dizime yatsaydın ister omzuma,
Romantizm dolu bir anı kalsaydı aşkımızda.
Mevlut Çetinkaya

Beni güzel hatırla Gidiyorum
Beni güzel hatırla Bunlar son satırlar Farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından Yada bir yağmur, sel oldum sokağında Sonra toprak çekti suyu kaybolup gittim Belkide bir rüyaydım Senin için.. Uyandın ve ben bittim Beni güzel hatırla Çünkü sevdim seni ben her şeyini Sana sırdaş oldum dost oldum, koynumda ağladın Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini Beni üzdün, kınamadım Alışıktım vefasızlığa el oldun aldırmadım Beni güzel hatırla Sayfalarca mektup bıraktım sana Şiirler yazdım her gece Çoğunu okutmadım Sakladım günahını sevabını içimde Sessizce gittim senden öncekiler gibi sende anlamadın Beni güzel hatırla Sana unutulmaz geceler bıraktım Sana en yorgun sabahlar Gülüşümü gözlerimi sonra sesimi bıraktım En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye Vedalar bıraktım duraklarda Ne arasan bir sevdanın içinde Fazlasıyla bıraktım ardımda Beni güzel hatırla Dizlerimde uyuduğunu düşün Saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne Anlından öptüğüm dakikaları Birazdan kapını çalan kişi olabileceğini düşün Şaşırtmayı severim biliyorsun Bu da sana son sürprizim olsun Şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum Beni güzel hatırla Gidiyorum
Okan Savcı

BEKLEYENLER İÇİN

Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum
Gelen sen misin diye
Bir sarı saç görmeyeyim
Yüreğim burkuluyor
Ağlamaklı oluyorum
Her şey bana seni hatırlatıyor
Gökyüzüne baksam
Gözlerinin binlercesini görürüm
Bir rüzgar değse yüzüme
Ellerini düşünmeden edemem
Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer
Tadı senden gelir
Yediğim yemişlerin
İçtiğim içkilerin
Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı
Bu emsalsiz hüzün
Seni beklediğim içindir


Resmine bakamaz oldum
Uykulardan korkuyorum artık
Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan
Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor
Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni
Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada

Ve şu saat geldiğin anda
Durabilir sevincinden
Zaman çıldırabilirş
Çünkü benim dünyamda
Ölümsüzlük, seni sevmek demektir.

Bir çocuk doğmayı bekler
Bir ağır hasta ölmeyi
Bitkiler yağmur ve güneşi bekler
Yalnız bir kadın sevilmeyi
Ve düşün ki bir adam
İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi
Seni bekler
Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi

Sen gelinceye kadar
Pencerem kapalı duracak
Rüzgar gelmesin diye
Artık perdeleri açmayacağım
Gün ışığı girmesin diye
Sonra kahrolacağım
Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta
Ve günlerce gecelerce haykıracağım
Nerdesin diye, Nerdesin?

Bir gün bu kapıdan sen gireceksin
Biliyorum
Ergeç bu bekleyişin bir sonu gelecek
Yıllarca sonra
Öldüğüm gün bile gelsen
Bütün bu bekleyişimi ve öldüğümü unutup
Çocuklar gibi sevineceğim
Kalkıp sarılacağım ellerine
Uzun uzun ağlıyacağım.

Ümit Yaşar Oğuzcan

Sonunda Geleceksen...
Biliyorsun.
Bekliyorum seni,
Yıllardır bekliyorum...Bazen bir limanda,
Boşalan bir gemiden,
Bazen bir istasyonda,
Yaklaşan bir trenden
İnecekmiş gibisin...Ne zaman bir uçak görsem,
İçinde mi? diye,
Sevinir,
Avunurum...Bir taksi dursa yanımda,
İndirse güzel bir kadını,
Sen misin? diye ürperir,
Haykırırım adını...Hep bana geldiğini düşünür,
Bana geldiğini sanırım.
Ne yazık ki, her zaman
Ben aldanırım...Olsun varsın.
Ben kavuşanları, sarılanları görür,
Gizlice ağlarım.
Silerim göz yaşımı.
Sonra,
Sessizce alır giderim
Başımı...Çıkmasan da her trenden,
Boşalan gemilerden,
Ben beklerim...Uçaklar sensiz uçsun,
Taksilerden inme sen,
Ölene dek beklerim,
Sonunda geleceksen...Marmaris (12.8.2010)
Oktay Tem

Boşuna



Sen yoksun

Boşuna yağıyor yağmur

Birlikte ıslanmayacağız ki…



Boşuna bu nehir

Çırpınıp pırpırlanması

Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki…



Uzar uzar gider

Boşa yorulur yollar

Birlikte yürüyemeyeceğiz ki…



Özlemler de ayrılıklar da boşuna

Öyle uzaklardayız

Birlikte ağlayamayacağız ki…



Seviyorum seni boşuna

Boşuna yaşıyorum

Yaşamı bölüşemeyeceğiz ki …



Aziz Nesin

MİLYON KERE AYTEN

Ben bir Ayten'dir tutturmuşum Oh ne iyi
Ayten'li içkiler içip
Sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor Şarkılar söylüyorum Şiirler yazıyorum Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var Ya da Aytenli beş geçiyor
Ne ya...na baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz Günlerden Aytenertesidir
Odur gün gün beni yaşatan
Onun kokusu sarmıştır sokakları
Onun gözleridir şafakta gördüğüm
Akşam kızıllığında onun dudakları
Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim Aytenii övecekseniz ne ala, oturabilirsiniz
Bir kadehte sizinle içeriz Ayten'li iki laf ederiz Onu siz de seversiniz benim gibi
Ama yağma yok
Ayten'i size bırakmam
Alın tek kat elbisem i size vereyim Cebimde bir on liram var
Onu da alın gerekirse
Ben Ayten'i düşünürüm, üşümem
Üç kere adını tekrarlarım, karnım doyar Parasızlık da bir şey mi
Ölüm bile kötü değil
Aytensizlik kadar
Ona uğramayan gemiler batsın Ondan geçmeyen trenler devrilsin Onu sevmeyen yürek taş kesilsin Kapansın onu görmeyen gözler Onu övmeyen diller kurusun
iki kere iki dört elde var Ayten Bundan böyle dünyada
Aşkın adı Ayten olsun
Ümit Yaşar Oğuzcan

Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.

Ölmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu

Fatih'te yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.

Belki haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor

Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.

Attilâ İlhan



Bağışla

Ya zamanından çok erken gelirim,
Dünyaya geldiğim gibi.
Ya zamanından çok geç,
Seni bu yaşta sevdiğim gibi.

Mutluluğa hep geç kalırım,
Hep erken giderim mutsuzluğa.
Ya her şey bitmiştir çoktan,
Ya hiçbir şey başlamamış.

Öyle bir zamanına geldim ki yaşamın
Ölüme erken, seviye geç
Yine gecikmişim, bağışla sevgilim
Seviye on kala, ölüm beş.
~
Aziz Nesin


Bazı sevdalar vardır..
Bedenlerin buluşmadığı...
Yüreklerin saatlerce..
Sessizce konuştuğu.
Hergün yeniden aşık olduğu..
İçinde senelerce büyüttüğü...
Hiç kavuşamayacak Olsalar da..
Hiç veda edemediği.
Yeniden dünyaya gelsem...
Yine seni severim dediği..
Ve bu sevdaları...
Günümüzde yaşayamayan..
Ne çok insan vardır..
Belkide o sevdanın yolundan geçen.
Ama hiç bir zaman vazgeçmeyen...
Diyorum ya..
Özlemle dolu sevdalara aşığız hepimiz..
İlla kişiye gerek yok...
İmkansızıda severiz biz..
Bir gülüşe destanlar yazan aşıklar..
Eskidenmi güzeldi bu sevdalar......



Sen yokken bambaşkaydı dünyam...Sen yokken mutluydum farkında olmadan...
Sen yokken belki yalnızdım ama, bir o kadar da huzurlu...
Sen yokken tatlı uykulara dalardım..
Sen yokken gündüz bekleyen gece nöbetçilerinden değildim...
Sen yokken gözyaşlarım pek akmazdı...Sen yokken umarsızca yaşardım...
Sen yokken gözlerim parlardı...Ve sen yokken ben severdim yaşamayı...


Başım Gözüm Üstüne
Senden başka yar bilmem ömür boyu gözüme
Bak de yeter bakarım başım gözüm üstüne
İster aşk denizine ister hicran gölüne
Ak de yeter akarım başım gözüm üstüne

Yılda bir olsa bile seviyorum de hele
Senden gelmişse eğer sefadır bana çile
Yalnız kalbimi değil koca dünyayı bile
Yak de yeter yakarım başım gözüm üstüne

Yeter ki sen bekle de hiç kalır sabır taşı
Küçük bir umut bile olur gönül yoldaşı
Razıyım ömür boyu gece gündüz gözyaşı
Dök de yeter dökerim başım gözüm üstüne

Biliyorum bu aşkın yalnız sensin galibi
Her derdine razıyım çıkmasın tek talibi
Varsın yağmur yağmasın sen iste şimşek gibi
Çak de yeter çakarım başım gözüm üstüne

Tek söz etmem bu sevda vursa beni her yandan
Tanrım beni korusun benden bıktığın andan
Ne kadar sevsem bile bir gün olur dünyandan
Çık de yeter çıkarım başım gözüm üstüne

Biliyorum sevgili gönlünde yerim gurbet
İster sılaya çağır ister hergün sürgün et
Sen mutlu ol bir tanem ben ömür boyu hasret
Çek de yeter çekerim başım gözüm üstüne

Seni bu kadar sevmek yalnız benim günahım
Hiç şikayet ettim mi bir gün çıktı mı ahım
Bir elimde yüreğim bir elimde silahım
Sık de yeter sıkarım başım gözüm üstüne

Şevki Dinçal

*


. . . SENi TANIMAK GÜZELDi . . .
Seninle yaşanılan ilkler güzeldi .
Bazen acıtsa da seni özlemek güzeldi.
Bazen ağlatsa da kavgalarımız güzeldi. Hep ihtiyac duyduğumuzda birbirimizin yanında olamasak da beklemek güzeldi. Gerçekleşmeyeceğini bile bile kendi dünyamızda sıradışı hayaller kurmak güzeldi.
En güzeli de uzun bir zamanı kısa kısa yaşamaktı.
Ve Seninle Olmak Harbi Güzeldi . . .

*


BEN SENİ UNUTURUM

Ben seni unuturum, unutmasına ya!
Seni unutma kararını akşamları almasam
Kendi kendime söz verip, son kez resmine bakmasam
Son kez adını, penceremin buğusuna yazmasam
Ben seni unuturum, unutmasına ya!
Sabahları uyandığımda, perdelerimi araladığımda
İlk adınla karşılaşmasam.

Ben seni unuturum, unutmasına ya!
Her nefes alışımda, içime hava gibi sen dolmasan
Hayat gibi, içimin nehirlerinde sen dolaşmasan
Ve an gibi her an, nabızlarımda sen atmasan
Ben seni unuturum, unutmasına ya!
Önce yağmur yağanda, sonra güneş açanda
Ebem kuşağı gibi kalbimi sen sarmasan.

Ben seni unuturum, unutmasına ya!
Sabahları içtiğim çayın deminde
Akşamları baktığım Ada seyrimde
Uzaklardan duyduğum Üsküdar musikilerinde,
Hep sen olmasan
Ben seni unuturum, unutmasına ya!
Toprağın kırkikindiye kavuşması,
Baharın Nisanı bulması gibi
Gün doğumlarında sadece sana uyanmasam.

Ben seni unuturum, unutmasına ya!
Aklıma her düşende kendime kızgınlığım
Ne olur dediğimde Allah’a yakarışlığım
Bütün sebepsiz haykırışlığımda
Yalnız sen olmasan
Ben seni unuturum, unutmasına ya!
Kudüs’ün mahsuniyeti, Ayasofya’nın mahkumiyeti gibi
Hep sana meftun, hep sana mahpus kalmasam.

Recep Deliduman



*

Neler söylemek istedim sen giderken.Sessiz çığlıklarım boğazımda düğümlendi Adım... atmak istedim , ...
koştuğumu sandım hatta.Cümleler kurdum , anlattım sana derdimi.
Hatta yalvardım , haykırdım sandım …Oysa sen giderken ben ardından. Sadece, bakakaldım.
Öylece… donakaldım.İnanamadım …Kirpiğimden süzülen damla…
Ve Ayrılığın adı ,HOŞCAKAL. Sen gittikden sonra hoş kalırım mı sandın.
Alırmıyım bir bardak demli çayın tadını ..Perdeyi açınca içeri giren güneş, ısıtırmı sandın ..Görürmüyüm sandın açan çiceği…
Bakarmıyım sandın batan güneşe…Dilek tutarmıyım kayan yıldıza…Koklarmıyım sandın yağmurun kokusunu,Severmiyim sence baharları?
Ayrılığın adı ,hoşcakal…Ben senden sonra yaşarmıyım sandın … Peki o zaman sende HOŞCAKAL…

Can Yucel

Sen Uyurdun
Sen uyurdun,
Bilmezdin ben seni severdim.
Aglardim belki her gece sessizce.
Belki hala şiirler yazardim gözlerine,
Sen bunu da bilmezdin... sen uyurdun... sen uyurdun,
Bilmezdin,
Ben her gece seni düşlerdim.
Hic bir seyle ugrasmadan, sadece seni düşlerdim.
Sisli gecelerde öksürük nöbetlerine girerdim
Her uykuya daldığım da senden nefret eder,
Her sabah uyandığım da tekrar aşık olurdum... Sarkılar dinlerdim -beraberken dinleyemedigimiz-
Sabah namazına yakın,
Sessizce seni severdim.
Sadece seni severdim.
Bunları da bilmezdin,
Sen uyurdun... Sen uyurdun,
Bilmezdin baş sancılarını,
ve haziranda ki karpuz tarlalarını.
Sen bilmezdin gözyaşının,
Yastığa ait olduğunu.
Sen göğsümde ki basını da bilmezdin... Yorgun hayallere bırakırdım gündüzlerimi.
Ve saçlarının sonbahar sarılığını arardım gecelerde.
Hiç bir şiir, hiç bir şarkı da bulamazdim.
Her sokakta seni görürdüm oysa,
Her köşe başında, her kaldırımda... En karanlıkta yüzünü okşardım,
Avucumu öperdin... Ve bir daha severdim seni.
Sen bunlarıda bilmezdin... Sen uyurdun
Halil İbrahim Aykut
Sen uyurdun,
Bilmezdin
Ben uzaklardan
Üstünü örterdim
Her gece...


SEN YOKKEN

Sen yokken gittim
Korkularımın üstüne
Hiç ardıma bakmadım
Gümüş şiirler yazdım sen yokken
Çok yangın çıktı yüreğimde
Küllerini bile savurmadım
Irak denizlerin fırtınasıydım
Uzak iklimlerin sert rüzgarları
Kulaçlarken denizinde gurbeti
Kanlı savaşlarım,
Belalı sevdalarım olmadı hiç
Ama hep sustum,
Hep ağladım, hep yandım sen yokken.
Bekliyorum dönüşünü yeniden,
Bir gelsen,
Hayatın önünden alsan beni
Bir gelsen,
Sellerin önünden alsan beni
Bir gelsen,
Ölümlü düşlerimden alsan beni.

Çok durdum güneşe karşı bir başıma
Savrulurdum rüzgarlarında sensizlik denizinin
Sen yokken,
Az dolaşmadım gönlümün kuytularında
Üşüyen karanfilim şimdi buruşuk parmaklarda
Bir kırağı ayazıydım gecenin kollarında
Zifirlerinde sadece ben üşürdüm.
Hiç aldırmadım esen rüzgara
Hiç dinlenmiş bir yürekle çıkmadım ortaya
Yinede hiç yıkılmadım giden trenlerin ardından
Ama bütün yangınlar beni yaktı önce
Hep ortasında kaldım vurgunların
Vurgun nedir ki? deme
Bir babanın serzenişi nasılsa öyle
Bayrakları indirilmiş,
Bozguna uğramış bir hisardım sen yokken
Hep sustum,
Hep yandım, hep ağladım sen yokken.
Bir gelsen,
Yangınlardan alsan beni,
Bir gelsen,
Dünyalarımdan alsan beni,
Bir gelsen,
Şafaksız gecelerden alsan beni,
Ama ne zaman gelsen,
Akşam kızılı gözlerimle bulacaksın beni.

Şiir; CAHİT KÜLEBİ

*

SENİ SEVDİĞİMİ HİSSET
Merhaba saklı sevdam ..
Bu gece bir eşkiya kadar yürekli ,
Ama bir serçe kadar , ürkek geldim sana ..
Aslında , şuan bir kaç şehir ötemde değilsin ..
Senin sokağına , senin gecelerine benzemez ,
Buralar soğuk olur ..
Üşüme diye , sobanın yanı başına koydum hayalini ..
Hani sokak lambasının , dokunduğu yer ..
Hani cam kenarı mı , can kenarı mı ,
Benim bile adını koyamadığım ,
Orası işte ...
Bırak her zamanki gibi , karanlık kalsın odam ..
Zaten konuşmaya , zor ikna olmuş yüreğim ..
Utanırım ,
Korkarım ,
Susarım gözlerimi görürsen ..
Biliyor musun ,
Aslında hiç üşümedim ..
Hiç karanlıkta kalmadım ..
Ve hiç nefsime yenilip günahı yaşamadım senin dışında ..
Her gece ,
Hayalinin ateşiyle yanıp , onunla aydınlandım ..
Onu sevdim ,
Ona kul oldum ,
Ona inandım ..
Ne çok demlen din yüreğimde ,
Ne çok yudumladım seni ruhumla ,
Ve ne çok öldüm ben sana ,
Bir ben bilirim , birde bu karanlık gece ...
Benim kisi yağmurla toprağın aşkı gibi ..
Buram buram , sen kokuyor gecelerim ..
Senden habersiz seninle yaşadıklarımı ,
Anlatmak isterim ama ,
Nefesim utanır ,
Mesafeler utanır ,
Geceyi kovan güneş utanır ..
Sustuklarım dile gelse ,
Aşkı yazan kalem utanır ,
Kalem tutan şair utanır ,
Can almaya azrail utanır ...
Aslında bir şehir ,
Bir gece ,
Bir hece ,
Bir nefes ötemde sin ..
Uzatsam ellerimi ,
Belkide benden ötesin ..
Ama korkuyorum sevdiğim ..!
Ya sevmezsen ,
Tutmazsan yüreğimi ,
Ya söker alırsan hayalini gecelerim den ,
Ya nefessiz kalırsam bu kahpe dünyada ,
Yok sevdiğim yok ..
Bende kalsın ölümler ,
Bende kalsın üşümeler ,
Bende kalsın hayalinle sevişmeler ,
Sen bile bilme seni içimde yaşadığımı ...
Sen bile bilme seninle yaşlandığımı ...
Ama sadece seni sevdiğimi hisset ...
( Bedirhan Almas )

*

SEN GİTTİĞİNİ SANDIN YANILDIN

Ah sevdiğim
“Can” dediğim
Sırra kadem basmış gündüzlerimin güneşi
Karanlığı aşikâr gecelerimin
Parlayan tek yıldızısın sen
Geceler boyu
Soluksuz seyrederim ben seni
Her seyredişim bir şiir olur
Başı sen, ortası sen, finali sen
Kumdan bir saat gibidir düşlerimdeki vuslatın
Biter kum, çeviririm saati
Bıkmadan usanmadan

Sensizliğe uyanışlarım
Bezen bir kardan adam bıraksa da kirpiklerime
Sen gözbebeklerimde hemen dönüşürsün bir kardelene
Aslında benimki
Ne aramak seni, ne de beklemek
Hiç gitmedin ki!

Gitseydin
Hâlâ mavi olur muydu bu kentin denizleri
Serçeler şakır mıydı adını
Sen kokar mıydı bütün güller
Ruhumun efsun gözlü kadını
Sen gittiğini sandın, yanıldın

Oysa ben
Batırmıştım bu şehrin seni taşıyacak gemilerini
Yakmıştım otobüslerini
Raylarını sökmüştüm trenlerin
Bu şehirden seni götürecek tek şey yüreğimdi
Onun da kaptanı benim
Sen gittiğini sandın, yanıldın
Yanıldın sevgilim

Bir gün gerçekten gittiğinde
Bir salâ okunur bu şehrin minarelerinde
Solar gözlerimde açan kardelen
Çığ düşer kirpiğimden makbere
İşte o gün gitmişsindir sen
Ve bil ki o gün ölmüşümdür ben

İhsan Turhan
*



SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM
Nasılsın bilmiyorum ama ..
Ben hala , aynı benim ..
Çaya sigaraya fazla yükleniyorum bu aralar .
Uyanmak günün ortasını buluyor , uyumak ezan vaktini .
Yüreğim bu kadar yorgunken , birde midemi yormuyorum .
Düğümlenmiş boğazım ,
Akşamdan akşama bir kaç lokma işte .
Ha ..
Birde , ısıtmıyor bu yorgan ..
Çok üşüyorum geceleri ...
Biliyor musun ..
En çokta üşürken seni hayal ediyorum .
Tuhaf olan ne biliyor musun ..
Onca anın arasında uyuyamayacağını düşündükçe ,
Yüreğimdeki can yanması üşüme mi unutturuyor ..
Sahi ..
Baş edebiliyor musun onca sevişmelerimizle .
Ben mi ..
Ben sil baştan başlıyorum seninle olan anlarımızı ..
Sen şimdi çaya da küsersin ..
İçin hep üşür , titrer ellerindeki demlik ..
Bak şimdi ağladığını görüyorum ,
Birde buna ağlıyorum iyimi ...
Şimdi gözüne takılıyordur resimlerimiz .
O kadarda söyledim sana ..
Şu televizyonun yanında kaldır şunları diye ..
Gerçi , senin telefonun ekran resmiydi bizim resmimiz .
Bak bunu unutmuştum ,
Bak şimdi unuttuğuma kahroldum ..
Şimdi günde kaç kez bakıp kakıp öldüğünü kim bilir .
Edep adap bozup neye küfrettiğini kim bilir .
Her telefonu aldığında ellerinin neden titrediğini kim bilir .
Biliyor musun ..
En çokta buna ağlıyorum İyimi ...
Sen şimdi yatağa da küser ,
Kanepeye kıvrılır bel ağrısı çekersin .
Sen şimdi sevdiğim türküleri dinler ,
Yürek ağrısı çekersin .
Sen şimdi her defasında ikimize çay demler ,
Göz yaşı dökersin .
Sen şimdi yokluğuma isyan eder günaha girersin ..
Biliyor musun ..
Bunların hepsine ağlıyorum iyimi ...
Senden farklı bir yanım yok ..
Bırak sigaranın dumanını ,
Yağmur bile ağlamama bahane oluyor .
Bozuk plak gibi tek bir şarkıya takılıp kalmışım .
Yine ahmet kaya yine senin derdindeyim diyor .
Şu kahrolası üşümem geçsin diye ,
Saçlarını geceye serpiyorum olmuyor .
Bir gece olsun uyuyabilmek için ,
Hayaline arkandan sarılıyorum olmuyor .
Kapatıp gözlerimi edepsizce sevişiyorum hayalinle ,
Yüreğimdeki yangın sönmüyor .
Sana üşüdüğümü ,
Sana yandığımı ,
Sana ağladığımı biliyor musun .
Ve biliyor musun ..
Seni çok özlüyorum ...
( Bedirhan Almas )

*
Dağ gecenin koynunda
Gece ayın, ay denizin
Yüreğimle sarmak istediğim
Kaç ayrılık gündüzü
Kaç kavuşmak gecesi
Hâlâ yalnızlığın koynunda anılarım
Daha gelmeyecek misin?
REFİK DURBAŞ

*

Güzeldiniz
Bir zamanlar sizi de sevmiştik hatırlar mısınız
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz
Her gece ayla beraber çıkardınız gökyüzüne
Gün olur güneşler doğardı aydınlığınızdan
Gözlerinizin şavkı vururdu duvarlara
Gün olur dağ rüzgarıyla gelirdiniz
İnsanı büyüleyen bir havanız vardı
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz.

Tutunca avuçlarımızda eriyecek sanırdık elleriniz
Öyle beyazdılar, inceydiler anlatılmaz
Ya dudaklarınız yaban eriği kokulu
İnsanı deli divane eden dudaklarınız
Hiç öpmemiştik ama bilirdik tadını öpmüşçesine
Zekiydiniz aklımızdan geçenleri bilirdiniz
Bir tanrı yüreğiyle severdik sizi
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz.

Nereye gitsek sizi bulurduk karşımızda
Yürüsek gölgemizdiniz uyusak düşümüzdünüz
Kır çiçekleri açardı bastığınız yerde
‹yot kokuları gelirdi uzak denizlerden
Gözlerinize gemilerin biri gelir biri giderdi
Yosun yeşili elbiseler giyerdiniz
Bilseniz nasıl da yaraşırdı size.

Şimdi ne desek faydasız yoksunuz
Bir karanlıktır bıraktınız arkanızda
Yüzünüzü görmek mümkün değil artık
Kulaklarımızda yalnız aksi kaldı gülüşlerinizin
Hani yokluğunuz bu kadar uzun sürmeyecekti
Hani giderken gelirim demiştiniz
Vefasızlık bile yakıştı size
Güzelsiniz demiştik gerçekten güzeldiniz…
Ümit Yaşar Oğuzcan

*

SEN GEL BENCE
Hazır yağmurda başlamışken ,
Hazır bu kadar yorulmuşken ,
Hazır kendimden vazgeçmişken ,
Hazır her şeyi göze almışken ,
Hazır çayı da demlemişken , sen gel bence ...
Islanmaktan korkma hatta yanmaktan da ..
Adımlarını küçültüp yavaşlatan topukluları da at .
Ne der , ne düşünür düşüncelerini de .
Olabildiğince özgür ,
Olabildiğince sınırsızlaştır duygularını .
Yarını olmayan kelebek gibi kanat çırp düşlerine .
Hiç olmadığı kadar hazır ,
Hiç olmayacağı kadar korkusuz ,
Hiç olmadığı kadar sorgusuz ,
Hiç olmadığı kadar sualsizim .
Yalın ayak yürekle sen gel bence ...
Üşümekten , yorulmaktan , yenilmekten korkma .
İki bardak çayla nefeslendikten sonra ,
Nefes nefese kurulanır ısınırız nasılsa .
Sana bu kadar demlenmişken ,
Sana bu kadar niyetlenmişken ,
Sana bu kadar inanmışken , sen gel bence ...
Hazır sesleri örtecek yağmur varken ,
Dudağında hasret yangını türkümüzle gel .
Hazır herkes köşesine çekilmişken ,
Sokakları sahiplenerek gel .
Hazır aşk bu kadar yüreklenmişken ,
Kapıları kıra kıra gel .
Hazır tüm ruhumla seni arzularken , sen gel bence ...
Çay öncesi üşüyen ıslak bedenini sahiplenir ,
Gerekirse diye bir şey yok ..!
Şarttır ağlamak ve ağlarken öpüşmek şarttır .
Hazır şehir karanlığa teslim olmuşken ,
Umutları aydınlatmak şarttır .
Kaç bahar yokluğunu saymışken ,
Bekleyene gitmek şarttır .
Ben bu kadar hazırken ,
Sen , sen gel bence ...
( Bedirhan Almas )

*

IHLAMURLAR ÇİÇEK AÇTIĞI ZAMAN

Dilimde sabah keyfiyle yeni bir umut türküsü
Kar yağmış dağlara, bozulmamış ütüsü
Rahvan atlar gibi ırgalanan gökyüzü
Gözlerimi kamaştırsa da geleceğim sana
Şimdilik bağlayıcı bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Beklesen de olur, beklemesen de
Ben bir gök kuruşum sırmalı kesende
Gecesi uzun süren karlar-buzlar ülkesinde
Hangi ses yürekten çağırırsa beni sana
Geleceğim diyorum, takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bu şiir böyle doğarken dost elin elimdeydi
Sen bir zümrüd-ü ankaydın, elim tüylerine deydi
Sevda duvarını aştım, sendeki bu tılsım neydi?
Başka bir gezegende de olsan dönüşüm hep sana
Kesin bir gün belirtemem, n`olur takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Eski dikişler sökülür de kanama başlarsa yeniden
Yaralarıma en acı tütünleri basacağım ben
Yeter ki bir çağır beni çiçeklendiğin yerden
Gemileri yaksalar da geleceğim sana
On iki ayın birisinde, kesin takvim sorma bana
-Ihlamur çiçek açtığı zaman.

Bak işte, notalar karıştı, ezgiler muhalif
Hava kurşun gibi ağır, yağmursa arsız
Ey benim alfabemdeki kadîm Elif
Ne güzellik, ne de tat var baharsız
Güzellikleri yaşamak için geleceğim sana
Geleceğim diyorum, biraz mühlet tanı bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Ihlamurlar çiçek açtığı zaman
Ben güneş gibi gireceğim her dar kapıdan
Kimseye uğramam ben sana uğramadan
Kavlime sâdıkım, sâdıkım sana
Takvim sorup hudut çizdirme bana
Ben sana çiçeklerle geleceğim
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.

Bahaeddin KARAKOÇ
(Uzaklara Türkü)

*
Var mısın? ...
Alsam seni yanıma, enginler aşsam,
Hayalini kurduğum eve ulaşsam,
Sana olan aşkımı dağlara yazsam,
Benimle o dağlara var mısın söyle? ...

Saçların simsiyah, gözlerin yosun,
Bilirim çok gururlu, çok onurlusun,
Kimseler erişemez, işte sen busun,
Yüce dağ başındaki kar mısın söyle? ...

Çok incesin anlarım o duruşundan,
Dile ne istiyorsan, dile kulundan,
Seni üzmek istemem, korkarım bundan,
Bin parçaya bölünen nar mısın söyle? ...

Yolumuz kapansa da yağmurdan, kardan,
Asla şikâyet etmem, yoklukdan, dardan,
Yalnız sevgi beklerim, sevdiğim yardan,
Ömür boyu sevecek yar mısın söyle? ...

Marmaris(24.8.2010)

Oktay Tem

*

NE ZAMAN SENİ DÜŞÜNSEM

Ne zaman seni düşünsem
Aynada yüzüme
Dilimde sözüme küsüyorum
Bedenim zifiri bir geceye dönüyor
Gözlerimde ışıltılar sönüyor
Kulaklarımda kırılışımın sesi
Sesin içinde sanki ölümün nefesi
Sanırsın ki bütün ömrüm
O nefesin içinde yakılıyor
Binlerce acı üstüme yıkılıyor

Ne zaman seni düşünsem
Bütün yıldızlar siyaha boyanıp
Gecenin yüreği kanıyor
Ateş böcekleri bile, kendi ateşlerinde yanıyor
Yaşamayı bir kenara koyuyor
Düşüncemin elleriyle yüreğimi oyuyorum

Ne zaman seni düşünsem
Umudumun içindeki her tomurcuk
Gidip zemherilerle kucaklaşıyor
İçimde gözlerini kapayıp bir çocuk
Boynunu büküp uzaklaşıyor

Hissediyorum
Renkli bilyelerini kırıyor avucunun içinde
Bilyeler ki gözyaşı içinde
Çoktan gömmüş uçurtmalarını
Zora ki atıyor titreyen adımlarını
Yüzünde bitimsiz hüznü
Üstünde kayıp bir gökyüzü
Yürüyor bilinmezin içine

Ne zaman seni düşünsem
Susuyorum
Söylenecek binlerce söz var oysa
Mesela
“Gelsen alsan beni
Suskunluk giyinmiş dilimi soysan
Alıp sevinç çığlıklarının içine koysan
Avaz avaz “Seni seviyorum” diye bağırsam
Gelir misin çağırsam?”
Demek varken, diyemiyorum

Biliyorum gelmezsin
Gelecek olsan gitmezdin
İşte bu yüzden
Ne zaman seni düşünsem
Bin kere düğümleniyor
Bir kere çözülemiyorum
Ne zaman seni düşünsem
Düğümlenip öylece kalıyorum

İhsan Turhan

*
GİDİYORUM

Sus dedin ya bir kere inan olmaz tekrarı
Hayatından sessizce çıkıp da gidiyorum
Üzülme, dile düşmez yaşananın ikrarı
Bükülmemiş boynumu büküp de gidiyorum…

Hatta “Üzülme” deyip, beklendiğin köşeyi
Kaldırımda gözyaşım, öksüz kalan neşeyi
İçimde ukde olan yaşanmamış her şeyi
Yazdığım şiirleri yakıp da gidiyorum

Mademki idamlığım, kurulmuş darağacım
Son isteğim şudur ki olmasın kalbi acın
En sevdiğim yıldızı sen diyerek baş tacım
Gözlerinin içine takıp da gidiyorum

Hasretin ki kalbimde olsa da derin mezar
Ne içimden ne dilden sana etmem intizar
Yarınlarda neşeni etmesin diye nazar
Gözlerimi yerinden söküp de gidiyorum

Bir gün sen de seversin o da bırakır seni
O zaman üzülürsün anlarsın diye beni
Sana kıyamam diye yaşanan kötü anı
Hatırlama diyerek yıkıp da gidiyorum

Söz vermiştik ya hani bir gün biterse diye
Bütün bu yaşananlar kalanadır hediye
Bu söze sadık kalıp istemeden tediye
Son defa gözlerine bakıp da gidiyorum

Beni ilk tanıdığın sevdiğin kişi gibi
Görmüyorsan sen artık kalbinin eşi gibi
Silik solgun belirsiz kayıp gözyaşı gibi
Düştüm madem gözünden akıp da gidiyorum

İhsan Turhan

*
Üzülme...
Sana sevgim hala çok.
Lakin bilesin ki;
Artık gelmeye vaktim yok.
Yanlış anlama,
Yollar uzak olduğundan değil,
Zamanım dolduğundan.
***
Üzülme...
Biz hiç ayrılmadık,
Lakin ne acıdır ki;
Bir gün bile beraber olmadık.
Yok yok öyle düşünme,
İstemediğimizden değil,
Gücümüz yetmediğinden.
***
Beni görsen eminim tanımazsın.
Öyle ya;
Geldiğimiz yeri bile hatırlamazsın.
Oysa dünyaya doğmadan önce,
Sen bendin ben de sen,
Nasıl da severdik birbirimizi bir bilsen.
***
Şimdi bu nasıl iş diyeceksin.
Belki de;
Yalan söylediğimi düşüneceksin.
Haklısın;
Çok zaman oldu görüşmeyeli.
Birbirimizden haber almayalı,
Göz göze gelmeyeli.
O halde sen,
Gerçek alemi nasıl bileceksin.
***
Orada aşk başkadır.
Göz başkadır,
Söz başkadır.
Yalan yoktur,
Riya yoktur,
İhanet yoktur.
Aşk vardır aşk.
O aşkın da,
Eşi benzeri yoktur.
***
Üzülme;
Mahşerde buluruz birbirimizi.
Yeter ki çıkarıp atalım,
Aşkımızı örten şu tenimizi.
Hele bir canlar buluşsun,
Sen o zaman gör ikimizi.
Hele bir tenler toprak olsun,
Anlarsın o zaman sevgimizi.
***
Üzülme,
Ölmüyor gözümü açıyorum.
Çok çektim şu dünyadan,
Yoruldum kaçıyorum.
Bir ömür seni aramakla geçti,
Tam buldum derken,
Gördüm ki ikimiz için çok geçti.
Gördüm ki bizim için artık çok geçti...

Celal BAHAR
*
Hiçbir şey kalıcı değil bu dünyada
Ne gençlik, Ne güzellik
Ne mal, Ne de Mülk
Hepsi bir tadımlık
Kalmaya gelmedim yüreğine,
Sadece Dokundum Sevgiyle !
Bu An'ın
Kıymetini bil..
Cavit ÇAĞ
*
SENİ SEYREDERDİM
Saçların uçuşurdu rüzgardan.
Yanından seni seyrederdim.
Güneş yakardı,deniz yanardı..
...Sen konuşurdun,dinlerdim.
Gülerdin..
Susardın,düşünürdün.
Benimle el-ele yürüdün..
Yol biterdi.
Görmezdim seni..
Zaman yıl yıl geçerdi.
Uzaktan,çok uzaklardan
Seni seyrederdim...
Özdemir Asaf

*
Son umudum sana
Son bekleyişlerdeyim..
Gelmez isen dönmezsen de
Son gidişim senden
Senden vazgeçişlerdeyim.
Kırdığın kalbime derman olmuyor anılar.
Yorulmuşum tükenmişimbitmişim.
Bir deli rüzgar olmuşsun yüreğimde.
Yıkmış darmadağın etmişsin.
Yok olmuşum sevginin girdabında...
*Son umudum sana
Son bekleyişlerdeyim..
Gelmez isen dönmezsen de
Son gidişim senden
Senden vazgeçişlerdeyim.
Kırdığın kalbime derman olmuyor anılar.
Yorulmuşum tükenmişimbitmişim.
Bir deli rüzgar olmuşsun yüreğimde.
Yıkmış darmadağın etmişsin.
Yok olmuşum sevginin girdabında...
*
Seviyorsan kimin ne dediğini boş ver.
Hayatı boyunca kaç kez gerçek aşkı buluyor insan?
Acı çeksen de tadını çıkart...
...
Grumpy Bear

*
Uykuların kaçar geceleri, bir türlü sabah olmayı bilmez.
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya,
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar ne yastık.
Girmez pencerelerden beklediğin o aydınlık.
Onun unutamadığın hayali,
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine.
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu.
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin.
Gün gelir de sesini bir kerecik duyabilmek için,
Vurursun başını soğuk taş duvarlara.
Büyür gitgide incinmişliğin kırılmışlığın.
Duyarsın,
Ta derinden acısını, çaresiz kalmışlığın.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin.
Niçin yaratıldığını.
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini.
Uzun uzun seyredersin aynalarda güzelliğini.
Boşuna geçip giden günlerine yanarsın.
Dolar gözlerin, için burkulur.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın tadını sevilen dudakların.
Sevilen gözlerin erişilmezliğini.
O hiç beklenmeyen saat geldi mi?
Düşer saçların önüne, ama bembeyaz.
Uzanır, gökyüzüne ellerin.
Ama çaresiz,
Ama yorgun,
Ama bitkin.
Bir zaman geçmiş günlerin hayaline dalarsın.
Sonra dizilir birbiri ardına gerçekler, acı.
Sevmek ne imiş bir gün anlarsın.
Bir gün anlarsın hayal kurmayı;
Beklemeyi, ümit etmeyi.
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi.
Lanet edersin yaşadığına...
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın.
O zaman bir çiçek büyür kabrimde, kendiliğinden.
Seni sevdiğimi işte o gün anlarsın...
Ümit Yaşar

Ne mi yapacağım bundan sonra?
Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün
yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir yazmayacağım bir süre.
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye. Hediyelik
eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim. Senin için biriktirdiğim
yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim. Falcı kadınlara
inanmayacağım artık. Trafik polislerine adres sormayacağım. Geleceğe
ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye...Ne yapacağımı sanıyorsun
ki? Tenin tenime bu kadar sinmişken, ömrüm azala azala önümden akarken,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken...Senin korkularını, benim
inceliğimi doldurup yüreğime, bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce
heykelini yapacağım...

Şükrü Erbaş

Ne hasta bekler sabahı
Ne genç ölüyü mezar,
Ne şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar..

Geçti…İstemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni,
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık..Neye yarar…
Necip Fazıl Kısakürek

Marya
Bekir Sıtkı Erdoğan
Sustu another life gazinosu
Sustu şarkılar
Paletimde renk sustu fırçamda şekil
Ve bu gece ilk defa şimal körfezinde
Sustu paramos'un mazgallarından
Şehre pancur pancur dökülen arya,
Artık ne tayfalar mevcut, ne komondoslar,
No o kor tenli, kızıl saçlı kanarya.
Bu medar ikliminin tenha gecesinde
Sardı bambu kamışlarını pişman bir sukut
Sardı bu sızı
Hani birdenbire bazen etrafımızı
Sapsarı bir şüphe sarar ya
İşte öylesine berbat bir hal var
Hiçbir şey düşünmek istemiyorum, hiçbir şey
Ama dördüncü tarassut kulesinde
Bir şüpheli sinyal var
Hayır, hayır yalan bütün bunlar
Artık ne kadere inanıyorum ne fala
Yalan söylüyor o falcı kadın
O hintli parya
Ben yalnız sana inanıyorum
Yalnız sana marya
Beni kahrediyor böyle geçen her gece
Bu hoyrat yıldızlar, bu su, bu okyanus, bu yer
Ve gökyüzünde emanet duran
Şu asma fener
İnan ki sevgili marya
Ne varsa hepsi yalan hepsi keder
Ve hepsi omuzumuzun üstünde çaresiz bir yük
Ve hepsi angarya
Biliyorum bu sabah güneşle beraber biliyorum
Bir vapur demirleyecek bu nankör limanda
Pol'ün ebedi matemine rağmen
Virjini olabilirdi bu vapurda
Ama sen yoksun biliyorum sen yoksun
Baharda geleceğim diyordun hani
İşte mevsim bahar ya
Fırçam neden böyle titrer bilir misin
Ve neden resimlerde fon sapsarı
Anlıyorsun değil mi yavrum
Bütün kağıtlara sinmiş anlıyorsun
Bu tropikal zehir
Bu müzmin malarya,
Sensiz nasıl da boş iskele
Sensiz nasıl da tenha şehir
Müfreze nöbetçilerinin gözü önünde
Koydan yıldızları çalmışlar bir bir,
Yine birkaç çımacı, birkaç palikarya
Ama kim düşünür yıldızları
Yüzbaşı Arnold'u vurmuş yerliler
Matemler içinde tekmil batarya.
Bu insanlar, bu gök bu deniz, bu yer
Birer birer kaybolmaya mahküm, birer birer
Biz ki çoktan bu sapsarı hasret içinde susuz
Biz ki çoktan beri kaybolmuşuz
Nasıl, ağlıyor musun marya
Sil gözlerini sil yavrum
Bizim yokluğumuzdan ne çıkar
Aşkımız var ya...
.
Seni hiç göremesem bile,
Sen BENİMSİN..
Frank Kafka


GERÇEKTEN SEVMEK

O durmadan kaçıyor;
sen ardından gitmiyorsan;
o günün her saatinde saklanıyor,
sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
o sana acıların en büyüğünü tattırıyo
sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
boşuna aldatma kendini,
onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde,
dudağındaki sigarada,
okuduğun kitapta,
mırıldandığın şarkıda,
söylediğin şiirde,
gördüğün rüyada
ve yasaman için
ciğerlerine doldurduğun havada
o yoksa;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa,
örneğin onsuz kırmızı kırmızılığının,
mavi maviliğinin farkında değilse,
beyaz yalnız o giydiği zaman
güzelliğini haykırmıyorsa,
sabahları onu görünceye kadar
güneş doğmuyorsa
ve onsuz gökyüzü geceleri
aya, yıldızlara
hasret değilse
onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde
ondan birşeyler aramıyorsan,
güzel bir manzara,
hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa
uykudan uyandığın zaman
yasamakta olduğundan önce
onu hatırlamıyorsan,
omuzlarına dökülmüş sacları,
bir sis perdesinin ardında
her zaman gülen,
ışık saçan gözleri
aklına gelmiyorsa,
durup durup avuçlarının
sıcaklığını özlemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşayan öteki insanların
senin için hala bir değeri varsa ,
ona karsı tutumunu
toplumun köhne ve manasız
kurallarına göre ayarlayorsan
ve açık açık
sanki var olduğunu haykırırcasına
sevgini söylemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin için
herşeyden değerliyse,
gözünü yumduğun anda
onu görebiliyorsan,
o bütün şarkılarda,
bütün şiirlerde,
bütün resimlerde ise,
ona muhtaç olduğunu
söylemekten utanmıyorsan,
senin içten ve büyük sevgine
karşılık vermeyeceğinden
korkmuyorsan,
bütün bencil duygularından
sıyrılabilmişsen
onun için herşeyi,
ama herşeyi yapacak gücü
kendinde buluyorsan,
her hali sana
ayrı ayrı güzel geliyorsa,
karşısında kendini
bir çocuk gibi hissediyorsan,
istediği anda onun için
ölebileceksen,
onun için yaşıyorsan
ve yine onun için
bildiğin bilmediğin
bütün düşmanlıklara
karşı koyabileceksen,
o her geçen dakika
sende biraz daha büyüyorsa
ve kendi kendine bile
çok sevdiğini bütün
samimiyetinle,
inanmışlığınla
itiraf edebiliyorsan,
bir gün o seni hiç,
ama hiç sevmediğini söylese bile ,
senin sevginde azalma olmayacaksa
ve ölünceye kadar onu aşkların
en ölümsüzü ile sevebileceksen;
iste o zaman
onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi,
gerçek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O, hiç sen olmasan bile,
seni bir parça sevmese bile..

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN


YABANCI

Hangi cennetten geldim bu cehenneme
Ki her yokluk bendedir, her acı benim
Baltalar kıyasıya inmiş gövdeme
Bak! Şu devrilen hayat ağacı benim

Bir gün beni de unut her yalan gibi
Adımı sokaklara tükür kan gibi
Oysa ki yaşadıkça bir çıban gibi
İçinde sızlayacak o sancı benim

Terkedilmiş eski bir şehircesine
Sensiz yaşıyor o can verircesine
Tutuşmuş özleminle erircesine
Bir zaman sevdiğin bu yabancı benim ..

Ümit Yaşar OĞUZCAN


BİLDİĞİM BİR ŞARKI VAR

Merhametsiz karanlıklar içindeyim
Ne zaman güneş doğacak bilmiyorum
Mavi denizlere mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum

Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum
Bütün şarkılar gibi kederli
Sokaklar, caddeler, evler bomboş
Yokluğun sırtıma saplandı bir bıçak gibi

Yokluğun sırtıma saplandı bir bıçak gibi
Akıtır taşa, toprağa kanımı
Dünya seninle aydınlık ve güzeldi
Şimdi bin güneş doğsa götürmez karanlığımı

Şimdi bin güneş doğsa götürmez karanlığımı
Yanmaz elinin değmediği ışıklar
Gel, o şarkıyı beraber söyleyelim
Tut ellerimden beni aydınlığa çıkar

Tut ellerimden beni aydınlığa çıkar
Yumdum gözlerimi seni düşünüyorum
Mavi denizlere, mor dağlara karşı
Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum

Ümit Yaşar OĞUZCAN


AYNALARDAN UZAKTA

Şimdi en açık renginde gözlerin
Şimdi benimlesin tüm kaygılardan uzak
Anlatılmaz bir şey var aramızda hazin
Şiir gibi bir şey seninle yaşamak

Bulutsuz bir gökyüzüdür güzelliğin
Yıldızların en parlak olduğu zamansın
Denizlerim senin kıyılarında sakin
Bırak ellerini avuçlarımda kalsın

Çirkin olan, fena olan ne varsa unut
Gözlerimin söylediği şarkıyı dinle
Ellerimizde sevgi içimizde umut
Bütün iyilikleri paylaşalım seninle

Aşkın büyülü sesini duyuyor musun
Şimdi onun gülleri açan güz bahçelerinde
Gitme ki günlerimiz gecelerimiz olsun
Çoban kulübelerinde balıkçı kahvelerinde

Varlığın dudaklarımda bir bal tadı
Yokluğun en korkuncu ölümlerin
Senden başka dindiren olmadı
Acısını içimde kanayan yerin

Benimle kal zaman bitinceye kadar
Benim ol yüzyıllar ve çağlar boyunca
Bir ömürdür seninle geçen dakikalar
Ölümden güçlüyüm sen yanımda olunca

Şimdi öyle büyük ki beraberliğimiz
Nabzın benim bileklerimde vurmakta
Artık bütün kaygıların ötesindeyiz
Benimle en güzelsin aynalardan uzakta.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN



SESSİZCE ÖLMEK

Doğarken mi başladı benim son yolculuğum
Ondan mı öyle geçti o garip çocukluğum
Masallarla düşlerle beni hep aldattılar
Yaşadığım; en büyük yalandı biliyorum
Boşluğu kucaklardım uzatsam ellerimi
Düşsem diye beklerdi pusuda bir uçurum
Kol gezerdi çevremde acılar ölüm gibi
Ben ondan böyle kaldım, ondan karardı ruhum
Yağmur mu yağmazdı ne, tarlalar mı çoraktı
Neden hiç yeşermedi serptiğim onca tohum
Şimdi ölen bir şey var içimde azar azar
Ha söndü ha sönecek yıllar önce yanan mum
Susmayın biliyorum, ben bir yalan dünyada
Gürültülü yaşadım, sessizce ölüyorum

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN


ACILAR DENİZİ

Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN


i
KUM

Sen kum nedir bilmezsin
Deniz görmedin ki.
Yum gözlerini, zamanı düşün,
Deniz bir gözünde
Kum bir gözündedir.

Sen taş nedir bilmezsin
Dağa çıkmadın ki
Yürü ufuklara doğru,
Dağ bir ayağında
Taş bir ayağındadır

Sen kül nedir bilmezsin
Ateş yakmadın ki,
Uzat ellerini gökyüzüne,
Ateş bir elinde
Kül bir elindedir

Sen kan nedir bilmezsin
Ölmedin, öldürmedin ki,
Yat toprağa boylu boyunca
Ölüm bir yanında
Kan bir yanındadır

Sen aşk nedir bilmezsin
Beni sevmedin ki
Ağla, ağlayabildiğin kadar
Bütün güzellikler sende
Aşk bendedir.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN



İnsan Bir Kere Ölür

Her bulunduğum yerde yitiriyorum seni
Yanıbaşımda olduğun oluyor kimi gün
Ya da ben oluyorum sessizce gözlerinde
Bir yaprak kımıldıyor hafiften
Bu sessizlik bir kasırga başlangıcı
Kükremeye hazırlanışı denizin
Bu, aslanların sarı, vahşi gözlerindeki ölüm parıltısı
Bu bir yerde erimek
Apansız yok olmak belki de
Ve sonra susmak, susmak yüzyıllar boyu
Beni unuttuğun bir uzak çizgide
Tuvale sürdüğüm boya değil artık
Kırmızı kan rengidir gözlerimin
En karadan daha kara yok
Oysa en beyazdın sen gecelerimde
O bana en yakın renkti tüy gibi
Buram buram sıcaklığını çizerdim duvarlara
Kokun bir tuhaftı çocuksu
Sonra katmerli bir gül gibiydi baygın
Gecenin en koyulaştığı o yerde
Düşerdi ellerime darmadağın.
Öten bir ishak kuşudur şimdi
Haber getirir ölümlerden, dinle
Yaşamak bir manga asker karşımda
Ateş etmeyin diyorum
Bir diyeceğim var
Gözlerimi bağlamayın
Son defa görmek istiyorum insanı
Göğü, güneşi, denizleri
Ve bu son ölümün olsun diyorum
Bir daha öldürmeyin beni.
Kibritim ıslak
Sigaram yanmıyor
Ne olur bir ateş verin
Bu ilk aldanışım değil
Bu ilk sönüşü değil umutlarımın
Ben bu denizin son kıyısıyım.
Bir cam kırıldı uzakta
Ta uzakta, içimde bir cam kırıldı
Bütün şiirlerim anlamsız şimdi
Resimler renksiz, şarkılar ruhsuz
Hiç bir şey artık avutamaz beni
Bakın, bir çağ devriliyor içimde sersefil
Son şair de kırdı son kalemini
İlk meşaleyi kim yaktı bu karanlıkta
Kimdi aydınlatan benim zindan gözlerimi
Sevilmek mi
O son artığı en ilkel çağların
Bir mağara duvarındaki en eski resim
Ya sevmek
Hiç sönmeden bir ömür boyu
O en güzel huy benimsediğim
Yıkıldıkça tutunduğum dal bu boşlukta
O en insancıl gerçeğim benim
Ben hep böyle yüzyıllar boyu sevdim
Çağlar boyu
Kopkoyu bir geceydi yaşadığım sevince
Ellerimi arardım, bulamazdım çoğu gün
Bir saklayan vardı beni
Bir tutan vardı
Sana yaklaşamazdım
Anlayamadığım korkular vardı içimde
Hep böyle seninle sensiz kalırdım ben
Bir kıvılcım sönerken
Bir yanardağ patlardı içimde.
Ko şimdi ben yalnız öleyim
Vur ellerimi ekmeğimi al
Tiksinir beni kim görse sensiz
Utanır yalnızlığım bana baktıkça
Aynalar mı
Hani nerdeler
Kimbilir kaç yüzyıl oldu kendimi görmeyeli
Adım mı neydi
Besbelli unutmuşum
Hadi vur
Hadi öldür
Kurtar beni ezilmekten çürümekten
Hadi gel, açtım kollarımı
Bir zaman
Ölmeye vaktim mi vardı seni sevmekten
Sen büyüyen bir sessizliktin içimde
Beni ben eden en duru ırmaktın
En güzeliydin mozaiklerin
Seninle maviydi gökyüzüm
Çiçeklerim sende yeşerirdi
Sen bambaşka bir evren yaratırdın
Sularımdan Güneşimden rüzgarımdan
Bak! Nasıl da her şey değişiverdi apansız
Şimdi bu karanlıklarda yapayalnız
Mavi mavi bir resim ağlar duvarlarımdan
Ben bir tohumum
Al beni toprağa ek yeniden
Neredesin hani ne oldun
Antik bir kadın başı mıydın
Yoksa bir deniz miydin eskiden
Yosunların kurudu mu öldü mü balıkların
Hani bir Nefertiti yaşamıştı eski Mısır'da
Yoksa o muydun sen
Hadi, anlat bana neydin
Belki de uzak belirsiz bir noktaydın sen
Öyküme girmeseydin
İnsan bir kere ölür
Her gün ölen umutlarımızdır içimizdeki
Paramparça olmuş sevgilerdir
Her aldanış
Yeni bir aldanışa hazırlar bizi
Zamanla renkler değişir
Donuklaşır anılar
Silinir üstümüzden
Güzel olan ne varsa
Görür içindeki bütün hayallerin olduğunu
İnsan yaşarsa.
Ve bir gün insan da ölür
Çimen gibi yaprak gibi
Sarsılır yeryüzü yerinden
Devrilen koca bir ağaçtır sanki
Durur atışları yorgun kalbimizin
El, ayak kesilir
Göz ölür, dudak ölür, kan ölür
Susar ta içimizde
Yıllardır çalan çalgı
Bütün teller ses vermez olur
Acılar diner
Ve bir gün biter bu çirkin oyun
Perde iner...


Ümit Yaşar Oğuzcan


2.MEKTUP

Aramak... Ömür boyunca aramak... Yalnız seni aramak.. Paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhalarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya. Belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı... Beni bekliyorsun yada bir başkasını, bir başkasını..

Hiç gel demeyeceğim sana.. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç saklan Seni aramak istiyorum.

Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık, o uzak dağlara. Rüzgarların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim, yine kaç. Başını al açıl denizlere. Gemilerin en güzeli, en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya!

Bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan, ama ne aradığını bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu, yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı.

Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika'dan getirip bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım. Saçların Sibirya’da olmalı dudakların Çin’de. Gözlerin Hindistan'da bir mabudun gözleri olmalı. Ellerin İtalya'da bir heykelin elleri. Bulursam seni parça parça bulmalıyım. Yine de bir yerin eksik olmalı. Yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.

Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim..


Ümit Yaşar Oğuzcan



SANA BİR TANRI GETİRDİM


Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi
Hani sen iyiydin
Halden anlardın
Hani sen git demeyecektin bana
Ve ben herşeye rağmen gelecektim
İçimde bir umut
Ellerimde olgun meyveler
Dünya nimetleri
Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı
Ama ne sen gel dedin
Ne de ben gelebildim herşeye rağmen
Aşkımız ayrılıklarla başladı

Deli dolu akan nehirlerden, tas tas sular içtik
Öyle ateşlerle doluydu yüreklerimiz öyle tutkundu
Karlı dağların serinliğinde uyurduk geceleri
Deniz fenerinin ışığında yıkanırdık
Köpükten bir çalkantıydı içimizde zaman
Ne yana baksak denizdi maviydi ışıktı
Sonra bir çaresizlikti zifir
Akıntıya kapılmıs gemiler gibiydik

Bir org çalınır gibi yanıbaşımızda
Öyle kendinden geçmiş öyle başıboş
Öyle derin duygular içindeydik anlatılmaz
Sarhos rüzgarlara bıraktık kendimizi
Aldığını geri vermez dalgalara
Görmediğimiz ülkeler gördük gün doğuşunda
Tatmadığımız yemişlerden tattık günahkar olduk
Alevden bir tasta eridi günler
Bir cehennem ateşiydi aşk içimizde
Hiç sönmeyecekmiş gibi yanıyorduk


Tutsaklığımız nasıl başladı bilinmez
Paslı demir kapılar kapandı üstümüze
Taş duvarlarda kayboldu boğuk seslerimiz
Çaresizliğimizi bize aynalar söyledi inanmadık
Kuşatıldık ansızın kederle, ayrılıkla
Aman vermez karanlıklar sardı dört yanımızı
Yalnızlık bir ağrı gibi çöktü başımıza
Uyuduk bir daha uyanamadık

Şimdi bir kutup var sana çeker beni
Bir kutup var senden öteye
Ben onun için böyle ortalıklarda kaldım
Dağ yollarında caddelerde sokaklarda
Onun için bulup bulup yitirdim seni
Hangi kapıyı çaldıysam sen açtın bana
Hangi gözümü yumduysam seni gördüm
Zamandın, zamandan öte bir şeydin
Yıllarca bir meşale gibi yandın uzaklarda.


Bu manyetik alanda boğulmam senin yüzünden
Bu zincirleri sen vurdun ellerime
Sen getirdin bunca karanlıkları
Al şunu mum yak
Korkuyorum ..
Bir taş aldım attım denize
Günahlarımdan kurtuldum
Alfabenin yirmisekizinci harfindeyim
Öteye gidemem
İtme beni ..

Benim de bir insan tarafım vardı
Bakma böyle kötü olduğuma
Benim de dileklerim vardı
Benim de bir beklediğim vardı yaşamaktan
Yeter artık vurma yüzüme çirkinliğimi
Hergün bir kadın ağlar benim yüzümde
Büyük dertler için benim ellerim
Anlamıyor musun ?
Sen sevildiğin için güzelsin bu kadar
Ben sevilmediğimden böyle çirkinim


Bütün kötü yerlerde ben korkarım
Biliyorum
Bir hayvan leşiyim öleli kırk gün olmuş
Fabrika bacalarında bir kara dumanım
Zehirim akrep kuyruklarında
Kötüyüm sevemediğin kadar
Öyle fenayım
Kapanmış bıçak yaralarında
Bu pis çöp tenekelerinde unut beni
Unut artık
Bayat bir ekmek gibi
Çürümüş bir elma gibi

Sarı badanalı evlerde kazanlar kaynar
Sarı badanalı evlerde günahlar işlenir her gece
Sarı badanalı evlerde ölüler yıkanır
Sarı badanalı evleri sev biraz
Bu evlerde zaman benim akşamlarımdır yitirilmiş
Bu kazanlarda benim gözbebeklerimdir kaynayan
Bu sarılarda benim yüregim bir ölür bir dirilir
Anladım
Bu dünyada benden başka kimse yok beni anlayan

Tosca' dan bir arya hatırlıyorum şimdi
Sus biraz
Ensemde bir akrep yürüyor
Bırak yürüsün
Sabaha asacaklar beni
Dokunma
Yedi canım vardı ikisi gitsin
Bunca ölümler az gelir bana

Kalbimi yardım
Bir damla kan aktı
Kutuplara kar yağıyordu
Üşüdüm
Failatun vezniyle seni çağırıyorum
Bana imbiklenmiş yeşilligini getir
Dur gitme
Beş kuruşum vardı kaybettim
Dur gitme
Isırgan otlarından kurtar beni

Deniz analarının gözlerini çaldım
Sana bakmak için
Güneşi üçe böldüm
Al biri senin olsun
Yüzümde beş bıçak yarası var
Bir de sen vur
Barut kokusunu severim
Bir portakalı dilim dilim soy
Acıktım
Tut ki ben yoğum artık yeryüzünde
Tut ki bir marul yaprağıydım
Öldüm ..

Al şu serçe parmağım sende kalsın.
Ben kötüyüm
Allahsızım
Korkunç çirkinim
Ben seksensekizinci tul dairesiyim
Sağ gözümün üç kirpigini kestim
Al
Ben lanetlendim


Chopin' in cenaze marşı çalınıyor
Ölüler ayağa kalktı
Görüyor musun
Şu soldan ikinci benim
Senin yüzünden öldüm ..
Şimdi seni getiriyorlar karanlığıma
Aglıyorum
Biraz sev beni
Gül biraz
Yaklaş biraz
Seni affediyorum


Kuşkonmaz dallarına astım kendimi
Sedir ağaçlarına gül yapraklarına
Başımı taşlara vurdum
Gözbebeklerimde büyük camlar parçalandı
Tanrısal duygular içindeydim
Bütün tanrısızlıgımdan uzakta
Bir kemiklerinin sertliğini aldım,
Bir teninin aklığını
Sonra sıcaklığını dudaklarının
Gel bak,
Sana bir Tanrı getirdim
Gel bak,
Bir Tanrı yarattım senden ..

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Sen benim gönlümü hiç almadın
Ben kendi kendime bir köşede affettim hep seni..
Bir kalbin varsa buna ağla..!

Sessizliğini anlamayan birine sevdanı verme
Göynün incinir uykusuz kalırsın…
Neşet Ertaş



Ayrılık Sevdaya Dahil
AçıImış sarmaşık güIIeri kokuIarıyIa baygın
En görkemIi saatinde yıIdız aIacasının
GizIi bir yıIan gibi yuvarIanmış içimde kader
Uzak bir teIefonda ağIayan yağmurIu genç kadın
Rüzgar uzak karanIıkIara sürmüş yıIdızIarı
Mor kıvıIcımIar geçiyor dağınık yaInızIığımdan
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Heryerimde vücudumun ağır yanık sızıIarı
Bir yerIere yıIdırım düşüyorum
AyrıIığımızı hisettiğim an demirIer eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçIarı gümüş tozu
Gecenin ırmağında yüzüyor zambakIar yaseminIer unutuImuş
Tedirgin güIümser
Çünkü ayrıIık da sevdaya dahiI çünkü ayrıIanIar haIa sevgiIi
Hiç bir anı tek başına yaşayamazIar
Her an ötekisiyIe birIikte herşey onunIa iIgiIi
TeIaşIı karanIıkta yumuşak yarasaIar
Gittikçe genişIiyen yakıImış ot kokusu
YıIdızIar inanıImıyacak bir iriIikte
YansımaIar tutmuş bütün sahiIi
Çünkü ayrıImanın da vahşi bir tadı var
ÖyIe vahşi bir tad ki dayanıIır gibi değiI Çünkü ayrıIıkIar da sevdaya dahiI
Çünkü ayrıIanIar haIa sevgiIi
YanIızIık hızIa aIçaIan buIutIar karanIık bir ağırIık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır
Su tozIarı yağıyor üstümüze
ÖzgürIüğümüz yoksa yaInızIığımız mıdır
EfIatuna çaIar pusIu Iacivert bir sis kuşattı ormanı
KaranIık çöktü denize
YanIızIık çakmak taşı gibi sert eImas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesiIir fena kan kaybedersin
Kapını bir çaIan oImadı mı heIe eIini bir tutan
BiIekIeri bembeyaz kuğu boynu parmakIarı uzun ve ince
Sımsıcak bakışIarı suç ortağı kaçamak güIüşIeri gizIice
YaInızIarın en büyük sorunu tek başına özgürIük ne işe yarayacak
Bir türIü çözemedikIeri bu öIü bir gezegenin soğuk tenhaIığına
Benzemesin diye özgürIük mutIaka payIaşıIacak suç ortağı bir sevgiIiyIe
Sanmıştık ki ikimiz yeryüzünde ancak birbirimiz için varız
İkimiz sanmıştık ki tek kişiIik bir yaInızIığa biIe rahatça sığarız
Hiç yanıImamışız her an düşüp düşüp kristaI bir bardak gibi
Tuz parça kırıIsak da haIa içimizde o yanardağ ağzı
HaIa kıpkızıI güIümseyen sanki ateşten bir tebessüm zehir zemberek AŞKIMIZ

Attila İlhan

Ben senin ilk aşkın olmaya çok geç kaldım,
Ama son aşkın olmaya ilk ben geldim.
Neredeydin diye sakın sorma..
Bende bilmiyorum senden önce nerede olduğumu.Yaşanamayan bir hayat için beni fazla yorma..
Senden öncesi talan
Sendenöncesi yalan
Sen ,
Senden sonrası ile oyalan.
Yaşanmış zamanların, yaşanmamış duygularıydın.
Sen aslında bu yüreğin aranan kadınıydın.
Yaşanabilecek zamanları benimle yaşayabilir misin,
Zordur,beni sevmek sen beni sevmeyi kaldırabilirmisin.
C¸u¨nku¨ Ben yu¨rek isterim.
Yu¨z gu¨zelligˆini, silerim.
Ben go¨ru¨nmeyeni severim.
Kimsenin go¨rmedigˆini go¨rmek isterim.
Ben sevdigˆim insanın , go¨zlerine baktım mı cigˆerini bilirim.
Ses tonunda ki mutsuzlugˆu hissederim.
Hasta olsa, ilacı olmak isterim
Ne oldu derim,neyin var derim,
Seviyorsam ,hesap veririm.
Seviliyorsam da hesap sorarım.
Nereye gidiyor sun
Ne yapıyorsun
Neredeydin derim
Seviyorsam kıskanırım,degˆil bas¸ka birinin elinin, eline degˆmesini, go¨zleri u¨zerine degˆse go¨zlerini eline veririm..
Yani ben aslında sevilmesi gerektigˆi gibi severim.
Sen olması gerektigˆi gibi sevebilirmisin...



Bir gün gelecek kalmayacak minnetimiz,
Son yaklaşıyor eksiliyor kuvvetimiz,
Bir anlayan çıkmadı, yıllar geçti
Sanmam ki bilinsin kıymetimiz..
ÜMİT YAŞAR


Geçmiş günü beyhude yere yad etme,
Bir gelmemiş an için de feryad etme
Geçmiş gelecek masal bütün bunlar
Eğlenmene bak ömrünü berbat etme…
HAYYAM


Kitaplara sığmaz yaşadıklarım
Karanlık dünyamda yapayalnızım…


Gülümse, mutlu olmadığını kimse bilmesin…


Hayat doluydum..
Boşalttılar ..!


Bu gece gene bir garip hüznüm var,
Sohbetinle yaşat hatıratımı;
Gamla bunalmasın, bir kaç günüm var,
Şenlendir şu bezgin hissiyatımı..
RIZA TEFİK

Neden sonra farkına varıyorsun
Etrafındaki korkunç ıssızlığın,
Yâr olsun, dost olsun, ne arıyorsun,
Adresi belli mi vefasızlığın…
CAHİT SITKI TARANCI


Seni düşünürken
Bir çakıltaşı ısınır içimde..


DÜŞÜNCE
Yıllar var ben onu hiç unutmadım
O beni sorarmı hatırlar mı ki!
Büsbütün silinip gitti mi adım
Gönlünün vefası bu kadar mı ki!

Döktüğü yaşları kurutmuş mudur
Kendini aldatıp avutmuş mudur
Vadini tutmuş mu unutmuş mudur
Acep eskisinden bahtiyar mı ki?

Şimdi uzaklarda kimler ağlıyor
Kimlerin kalbini aşkı dağlıyor
Acep bahtiyar mı, yas mı bağlıyor
Yoksa eskisinden bahtiyar mı ki…
ORHAN SEYFİ ORHON



Sen misin
Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkâr
Ve yine içimde şarkılı sesin
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar,
Duraklarda hayâl meyâl sen misin? Sen misin yanyana gezemediğim?
İnce sitemini sezemediğim,
Sırrını bir türlü çözemediğim,
İçimdeki çetin sual sen misin? Bu nasıl yürekten söylenmiş makam?
Dinlediğim bütün türkülerde gam.
Lâleli-Aksaray arasında bir akşam,
Dinlediğim tatlı masal sen misin? Ne derse aldırma şimdi artık el.
Gel bir akşam yine türkülerle gel!
İstanbul seninle çok daha güzel
İstanbul'dan güzel hayal sen misin? Biliyorum seni türküler yaktı,
Türkülü gözlerin ıslak ıslaktı.
Şimdi beni sokak sokak her akşam vakti.
Dolaştıran "Dişi kartal" sen misin? Yine akşam, yine gurbet, yine başımda efkâr.
Ve yine içimde şarkılı sesin.
Gözlerimde çizgi çizgi duraklar
Duraklarda hayâl meyâl sen misin?
Yavuz Bülent Bakiler


Çok sevilmedim ben..
Öyle alelade,
Az sonra gidecek gibi.

Çokta değmedim.
Hiç yoktan iyiydim.
Vazgeçilmezde olmadım..

Gidersem gitsindim hep.
Vardım ama iyi ki değildim...!
Alıntı.



KENDİME ÖĞÜTLER:
Çıkış noktam benim. Hatalarımın sorumlusu da benim.
Kime, nereye gidersem gideyim;evime/kendine geri dönebilmeliyim !
Yaşam ve de tüm ilişkilerim durağan değil,hep bir hareket ve değişim halinde.
Kimseye saplanıp kalmamalıyım.Yosun tutmamak için;berrak bir su gibi akmalıyım.
Sevmeliyim ama bu ilişki içinde kendimi kaybetmemeliyim! Ona varınca kendini unutmamalıyım.
Evimin yolunu gözden kaybetmemeliyim !
Sevdiklerime vakit ayırıp ilgimi vermeli ama yalnızlığımı da sevmeliyim!
Ne onları ne de kendimi ihmal etmemeliyim !
Nefes almak gibi; bir alıp bir vermeliyim !
Kafam karışmış, huzursuz olmuşsam bir yerde takılı kalmışım demektir.
Akışa uymadığım içindir.
Ya nefes alıp vermedim ya da verip geri almadığım için tıkanıp kalmışımdır !
Ya kendimle yalnız kalmaya tahammülüm kalmamış ya da ilişki kurma cesaretimi yitirmişimdir...
Hiç bir şeye veya hiç kimseye kendimi kaybedecek kadar tutunmamalıyım....Ne de boşlukta kalmalıyım...
Mutluluk değil huzurumun; egolarımın değil kendimin peşinde olmalıyım...
Kendimi akışa bırakmalıyım !
Uzaklık- yakınlık dengemi iyi korumalıyım...
Ne kendini unutturmalı, ne de kendimden bıktırmalıyım.
DENGEDE OLMALIYIM..!




Ölü
Ümit Yaşar Oğuzcan
Bir ölü gelecek evine yarın
Gözlerinde yarım kalmış arzular
Dalıp hayaline hatıraların
Duracak kapında sabaha kadar

Duyunca kapının çalındığını
Korkulu gözlerle dışarı bakma
Bütün odaların yak ışığını
Bir benim kaldığım odayı yakma.

Siyahlar giyin de pencereye çık
Aç kapıyı korkma yabancı değil
Bir ölü ki yaşıyor, gözleri açık

Ölüm seni sevmekten acı değil
Aradı bu ölü hayatı sende
Öldü artık, sevsen de sevmesen de…






YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa...
Bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar.
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte,  yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
törenlerle dikilirdik burçlarınıza.
türküler söylerdik hep aynı telden
aynı sesten, aynı yürekten
dağlara biz verirdik morluğunu,
henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...
Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
ne tan atışı doğumların sevincine
ey bir elinde mezarcılar yaratan,
bir elinde ebeler koşturan doğa
bu seslenişimiz yalnızca sana
yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!
Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! 
  
Adnan YÜCEL


Delikanlı


Gene başın dumanlı,
Kirpiklerin ıslak.
Gözlerin kanlı, kanlı,
Buram, buram içki kokuyorsun.
Buram, buram delikanlı.
Hani içmeyecektin,
Ağlamayacaktın hani!..
Anmayacaktın adını
Çürük bir diş gibi,
Söküp attım diyordun.
Çürük bir diş gibi,
Hayatımdan o kadını.
Nar çatlağı her gün sonu,
Şarkılarda bulamayacaktın onu…
Çatılmayacaktı kaşın,
Sızlamayacaktı yürek başın.
Sarmayacaktı seni hüzün;
Güneyli güneşler gibi gülecekti
Güneyli güneşler gibi yüzün…
Tütmeyecekti gözünde
Saçların ne kumralı, ne kestanesi,
Çınlamayacaktı kulaklarında
Hiçbir kadın sesi.
Oysa ki,
Başın gene dumanlı
Kirpiklerin ıslak
Gözlerin kanlı,kanlı.
Buram, buram rakı kokuyorsun
Buram, buram delikanlı.
Hani içmeyecektin,
Ağlamayacaktın hani..




Güney Yelleri isimli şiir kitabından



Rıza Polat AKKOYUNLU

Ümit Yaşar’dan
Biraz kül ,biraz duman..O benim işte
Kerem misali yanan…O benim işte
İnanma gözlerine ben ben değilim
Beni sevdiğin zaman…O benim işte.

Bilmem kaç yıl aradım seni bulana kadar
Ayıkladım içimi tek sen kalana kadar
Seninle bir bütünüm, seninle varım şimdi
Bil,sana tapacağım toprak olana kadar.

Bir gün kader çağırır ,gelmem diyemezsin
Ecel istense eğer ölmem diyemezsin
O kadar. sevildin ki Tanrılar misali
Artık,aşkı tatmadım, bilmem, diyemezsin..

Aklın ne de geç geldi başına hey budala
Gerçeği gördün ama on ikiye beş kala
Çabaların boşuna, ne yapsan yararı yok
Dolu dizgin yaşadın ölüyorsun dört nala..

Ne haz var senden ayrı, ne bir tat senden öte
Bir an yüzünü görmek değer binbir zahmete
Vereceğin her acı gönülden kabulümdür
Sendeki cehennemi değişmem bin cennete..

Kaderden bir dolu zehir olmuşuz
Gül,deniz olmuşuz, nehir olmuşuz
Yaşarken neşeyi bilmedik asla
Gamla, öyle haşır neşir olmuşuz..

Saçlarını okşasam bir kuytu ormandayım
Bir tutsam ellerinden en sakin limandayım
Mesafeleri aşıp yanıma sen gelince
Zamanların üstünde bir başka zamandayım..

Uzuyor yıllar gibi dakikalar sen yoksan
Teselliler , ümitler neye yarar sen yoksan
Alev alev yanarken bilsen nasıl her gece
Bin defa ölüyorum fecre kadar sen yoksan..

Haksız değilim hep senin olmak diliyorsam
Düşmem güzelim, dopdoluyum,sendeliyorsam
Her kahrı çekip haz duyarım tek sen üzülme
Ölmem daha bin yıl seni ölmez biliyorsam..

Her zevki tadıp her şeyi bilmek ne güzel
Her sevgiyi her neş’eyi bilmek ne güzel
İnsanlığın alçaldınız bir dünyada
Bir insanı sonsuz sevebilmek ne güzel..

Masal
Onlar erdi muradına
Biz eremediysek
Murat bey utansın…
Ümit Yaşar



Şiirler
Köpek yalnızlığım
Her sabah seninle başlar
Önce gözlerin girer odamdan içeri
Sonra ellerin, saçların, dudakların
Her sabah senin olan ne varsa
Bir bir hatırlarım.
Yüzüm aydınlanır
Şarkılar söylemek gelir içimden
Yakınlarımda bir kuş öter
Uzaklarda bir tren sesi
Sonra kornalar, çocuk ağlamaları
Vapur düdükleri
Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirden
Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarımıza
Sarar benliğimi birden
Büyük devamlı dalgalar halinde duygularım
Her sabah seninlle başlar
Ve ben her sabah
Ta içimde bir ağrı gibi yokluğunu hissederim..



Köpek Yalnızlığım
Benim yalnızlığım köpek yalnızlığı
Sürer bütün sokakları boyunca dünyanın
Nereye varsam
Orada yalnızlığı beni bekler bulurum

Her sabah evler boşalır
Bir sel akar sokaklardan caddelere
Ben kendi içimde kaybolurum
Ne gidecek yerim vardır ne bekliyenim
Gökyüzü saltanatım, dünya soframdır benim
Zamanlar geçer, mevsimler değişir
Değişmez benim kaderim
Görür yüzüme bakanlar ilk aldanmışlığımı
Söyler köpek yalnızlığımı gözlerim

Ne zaman ellerin elime değse
İnsan yüreğim o zaman çarpar
Yalnızlık bir o zaman terk eder beni
Tutar eşsiz gözlerin dağınık saçlarımdan
O ışıktan dünyasına sürükler beni
Ellerin bir bir ayıklar
Eski halimden ne kalmışsa
Doldurur sevgiyle, umutla, aşkla
Suyum çekilmişse, içim boşalmışsa
Verdiğin mutluluktan, sunduğun aydınlıktan
Bir anda değişir bakışlarım
Çözülmüş bir yumağı
Yeniden sarmaya başlarım

Işıkların demet demet
Denizlerin dalga dalga gelir üstüme
Yokluğun ölüme
Varlığın aşka çağırır bir yandan
Bilirim biraz sonra gideceksin
Saatleri durduramam
İnsanları öldüremem
Ne çare ben de güçsüzüm bir yerde
Kadere karşı duramam
Ve işte çirkin alınyazım
Sensizliğe mahkum eder
İşte o zaman
Yıkılmış bir şehirdir kalbim
İçinde baykuşlar öter

Dünyaya gelişimin
Kırkıncı yılına bir basamak kala
Bütün basamakların çöktüğünü hissederim
Dünyaya gelişimin
Kırkıncı yılına bir basamak kala
O kırk kuruş etmez kaderim
Her adım başında beni bir kere boğmaya başlar
Gözbebeklerim sönmeye
Ellerim soğumaya başlar
Taşlar yağar üstüme gökyüzünden
Uzun, sivri iğneler saplanır tenime
Bir kere daha içim isyanla dolar
Bir kere daha lanet ederim dünyaya geldiğime

Kapını açık tut, pencereni kapatma
Yarın evinin önünden ben geçeceğim
O zaman
Duvarların ağladığını duyacaksın

İlk çağırışımda gel
İkincisinde çok geç olabilir
Ve ben ilk çağırışında geleceğim
İkincisinde çok geç olabilir
Kimbilir nasılım ve nerdeyim
Bulursan ne olur beni bırakma
Bulamazsan aradığın yerdeyim
Hani o toprakla denizin kesiştiği
Kumların üzerine yorgun gölgelerin düştüğü
Sevenlerin ürkek adımlarla buluştuğu o yerde

Yoksul rıhtımlarda köhne gemiler
Benden bir parça koparıp gider
Ben hep böyle yarım, ben böyle kırık dökük
Ne olur beni bırakma bulunca
Ve ilk çağırışımda gel
Sarsın krallığım yeryüzünü bir uçtan bir uca

Elini uzatsan tutacaksın
Yakındayım
Baksan göreceksin
Görsen seveceksin
Aradığın benden başkası değil
Farkındayım
Benim yüreğim değil
Kayan bir zamandır avuçlarından
Uzat ellerini susadım
Güzelliğin
Bir eski şarap gibi sızıyor parmak uçlarından

Gel diyorum
İlk çağırışımda gel
Gel ki
Aydınlığında
Bütün geceler gündüz olsun
Dinle, uzak bir saat onikiyi çalıyor
Ne güç anlamıyor musun
Bir ömür boyu arayıp da seni bulmamak
Ben yokluğunda böyle yok, böyle yoksun
Ben yokluğunda böyle paramparça
Sensiz olmak hiç olmamak

(İstanbul, 1965)

Ümit Yaşar Oğuzcan.



Sonra aramıza
Şehirler, ülkeler belki
Dünyalar girecek hiç
Karşılaşamayacağız
Kader ağlarını örmeyecek
Bizi bir araya getirmek için
Sonra birimiz öleceğiz
Diğerimiz bunu hiç bilmeyecek..

Belki bir gün son kez görüşeceğiz, ikimiz de bunun son olduğundan habersiz.
Son kez el ele gezeceğiz, belki de son kez söyleyeceğiz birbirimizi sevdiğimizi.
Yine beraber planlar yapıp, tutamayacağımız
Son sözleri vereceğiz birbirimize.
Ve elbette yollarımız yine ayrılacak bir gün.
Sonra aramıza şehirler girecek,
Hiç karşılaşmayacağız.
Tesadüfler bile bir araya getiremeyecek.
Sonra da belki birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek.
Nazım Hikmet Ran