kimse aramasın boşu boşuna yüreğime sakladım seni gözlerime hapsettim bedenini başkaları da görüp de sevmesin sana aşık olmasın diye göstermem asla hiç kimseye senin o güzel gözlerini şimdi ruhum huzur içinde bulamazlar artık senin gölgeni bile inan ki ömrünce bir tek sen duyacaksın bu alemde sevdadan yana en muhteşem sevgi sözlerini seni sevdiğimden beri dilim durmadan adını heceler besbelli ben seni böyle çılgınca delicesine sevdikçe kıskanıyorlar seni yer yüzündeki bütün eceler artık çekilmez oldu sensiz ne gündüzler ne de geceler yeter ki bırakma tutuğun ellerimi ölünceye değin serpiştiririm geçeceğin yollara atarım ayaklarının altına rengarenk yediveren güllerimi dökerim başından aşağıya senin gelişinle bahar olmuş gönül bahçemi
1. CÖMERTLİK VE YARDIM ETMEDE AKARSU GİBİ OL 2. ŞEVKAT VE MERHAMETTE GÜNEŞ GİBİ OL 3. BAŞKALARININ KUSURUNU ÖRTMDE GECE GİBİ OL 4. HİDDET VE ASABİYETTE ÖLÜ GİBİ OL... 5. TEVAZU VE ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKTE TOPRAK GİBİ OL 6. HOŞGÖRÜLÜLÜKTE DENİZ GİBİ OL.... 7. YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL .............YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN (mevlana)
KAÇ MEVSİM
kaç mevsim geçti sensiz
kaç bahar
ellerimde hala sıcaklığın var
nefesin içimde
bekle dedim ben geleceğim
bekledin sabırsız sevdiğim
sabrı belki ben öğrettim
ben uzakta olsan senindim
sen sevdamın şairi
ben sevdanın kadını
bitmeyecek ne sevda şiirlerin
ne de sevdan
sıcaklığın hala yüzümde inan
içimdeyse hep ateşin var
bitecek bu hasret
geleceğim
yüreğindeki acıyı ben dindireceğim başka bahar olmayacak beklediğin biz bu sonbahar buluşacağız sevdiğim başka mevsim yaşamayacaksın bensiz beşyüz gün mü oldu bensiz beşyüz şiir beşyüz acı dolu kıvrandığın gece hepsi bitecek ben sana geldiğimde unutacaksın tüm karanlık geceleri ısnacak yüreğin yüreğimin ateşiyle bu ateşi sen yaktın sen söndüreceksin yüreğimdekini
SEN EN GÜZEL SEVDASIN
güneşim ol dedin
sana hep güneş oldum sevdiğim
mabedimsin dedin
tapıyorum sana dedin
ben de taptım sana
damarlarımdan bağlandım dedin
akan kanım sen oldun
yemyeşil bahçem ol dedin
rengarenk çiçek açtım
yalnız sana açtım
sevdam nehir
akıp doldurdu okyanusları dedin
ben içine girip yüzdüm
sen muhteşemsin dedin
beni şımarttın
ben de şimdi seni şımartıyorum
sen dünyadaki en iyi aşıksın
en güzel sözleri söyleyensin
ruhları en iyi sen okşarsın
sen en güzel sevdasın
YUMDUM GÖZLERİMİ
Yumdum gözlerimi Karanlıkta sen varsın Karanlıkta sırtüstü yatıyorsun Karanlıkta bir altın üçgendir alnın ve bileklerin
Yumulu göz kapaklarımın içindesin sevdiceğim Yumulu göz kapaklarımın içinde şarkılar Şimdi orda herşey seninle başlıyor Şimdi orda hiçbir şey yok senden önceme ait Ve sana ait olmayan
NAZIM HİKMET
SENİ DÜŞÜNMEK
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, Dünyanın en güzel sesinden En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey... Fakat artık ümit yetmiyor bana, Ben artık şarkı dinlemek değil, Şarkı söylemek istiyorum.
NAZIM HİKMET
SEN BENİM SARHOŞLUĞUMSUN
Sen benim sarhoşluğumsun ne ayıldım ne ayılabilirim ne ayılmak isterim başım ağır dizlerim parçalanmış üstüm başım çamur içinde yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
NAZIM HİKMET
HAVA SOĞUK
Hava puslu, soğuk Kırlar koyu, kırmızı Saman sarısı, ölü yeşil Kış gelmek üzere oysaki gönül Kışa girmeye hazır değil
NAZIM HİKMET
GÜZ
Günler gitgide kısalıyor, yağmurlar başlamak üzre. Kapım ardına kadar açık bekledi seni. Niye böyle geç kaldın?
Soframda yeşil biber, tuz, ekmek. Testimde sana sakladığım şarabı içtim yarıya kadar bir başıma seni bekleyerek. Niye böyle geç kaldın?
Fakat işte ballı meyveler dallarında olgun, diri duruyor. Koparılmadan düşeceklerdi toprağa biraz daha gecikseydin eğer...
NAZIM HİKMET
GÖZLERİNE BAKARKEN
Gözlerine bakarken güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma, bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde kayboluyorum... Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum, durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren fakat hiç bir zaman büsbütün teslim olmayacak olan...
NAZIM HİKMET
DURUP DURURKEN
Durup dururken içimde bir şeyler kopup tıkıyor boğazımı, Durup dururken sıçrayıp kalkıyorum yarıda bırakıp yazımı, Durup dururken rüya görüyorum bir otelde, holde, ayakta, Durup dururken çarpıyor alnıma kaldırımdaki ağaç, Durup dururken bir kurt uluyor aya karşı bahtsız, öfkeli, aç, Durup dururken yıldızlar inip sallanıyor bir bahçede, salıncakta, Durup dururken mezardaki halim geçiyor aklımdan, Durup dururken kafamda bir güneşli duman, Durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum başladığım güne, Ve her seferinde sen çıkıyorsun suyun yüzüne...
NAZIM HİKMET
YAR
Senden ötesi yok bana YAR Adını anamazsa Tadını alamazsa ruhum İlk sönen yıldız olurum. Bende saklı mektupların var Satırlarında gizli bir aşk yakar Gecenin bir yarısında En gizli odalarda Beklerim seni YAR
Alıp verdiğn her nefes ruhuma dolsun Senle esen rüzgarlar şarkımız olsun Kış bahçelerinde aşk bizi bulsun Bu şehir sensiz bana haram olsun /YAR
Senden ötesi yok bana YAR Elini tutamazsa, Sesini duyamazsa ruhum İlk sönen yıldız olurum. Bende saklı mektupların var Satırlarında gizli bir aşk yakar Gecenin bir yarısında En gizli odalarda Beklerim seni YAR
Delirdim Sensizliğinle
Aşkından deli, divane olan şu kalbim. Yine yanlız geceler de seni beklemekte. Sevgini her gün daha da hisseder oldum. Özlemin, umutsuzluğumla birleşti kalbim de.
Bitmeyen bir sızı var içimde.. Sensizlik yüreğimi daraltıyor benliğim de. Ruh gibi, dolaşıyorum evim de. Seni yaşıyorum her yer de tüm gecelerim de.
Dar bir boğazdayım sanki, ilerlemek zor bu yerde. Sana ulaşamamak, sana kavuşamamak tüm benliğimde. Bitsin bu ayrılık, seni yaşamak istiyorum bedenim de. Tek umudum sensin, kurban olayım seni veren Rabbime.
Çiçekler açtı bak, benim gönül bahçem de. Ellerinin dokunuşunu özledim ellerim de. O güzel kokunu özledim tüm tenin de. Fallarımda ayrılık çıkıyordu. Bu ayrılığı yaşadım seninle.
Şu canıma tak dedirttin Artık delirdim sensizliğinle. Özledim gülüm özledim seni,eskisi gibi olsak artık seninle.
Menekşe Gülay
BİR FOTOĞRAFA Karşımdasın işte... Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni. Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim. Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim. Tıkandığım o an, Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte, Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim. Ellerim boşlukta, ben darda kaldım. Ellerim buz gibi, ben harda kaldım. Bir senfoni vardı kulağımda çalınan, bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme. Bakış açım belli oldu yine. Geride kalan, ardından bakar gidenlerin. Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim. Dağlara çarptım her esişimde. Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan: “Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil, ‘zamanla bırakmamak’tir..” Şimdi bana, geçen o zamanın Unutulmaz sancısı kalır
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim? Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
NAZIM HİKMET
HOŞGELDİN KADINIM Hoş geldin kadınım benim hoş geldin yorulmuşsundur; nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını ne gül suyum ne gümüş leğenim var, susamışsındır; buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim acıkmışsındır; beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin ayağını basdın odama kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi güldün, güller açıldı penceremin demirlerinde ağladın, avuçlarıma döküldü inciler gönlüm gibi zengin hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
NAZIM HİKMET
SEVGİLİM YALAN SÖYLERSEM Sevgilim yalan söylersem sana Kopsun ve mahrum kalsın dilim Seni seviyorum demek bahtiyarlığından
Sevgilim yalan yazarsam sana Kurusun ve mahrum kalsın elim Okşayabilmek saadetinden seni
Sevgilim yalan söylerse sana gözlerim İki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar Ve göremesinler seni bir daha
NAZIM HİKMET
YİNE SANA DAİR Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini, Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin, Sende uzaklığı, Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli, Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.
Sende, ben, imkansızlığı seviyorum, Fakat asla ümitsizliği değil...
NAZIM HİKMET
HASRET Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli, belini sarmayalı, gözünün içinde durmayalı, aklının aydınlığına sorular sormayalı, dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık. Aynı daldan düşüp ayrıldık. Aramızda yüz yıllık zaman, yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta koşuyorum ardından.
NAZIM HİKMET
GÖZLERİN Gözlerin gözlerin gözlerin, ister hapisaneme, ister hastaneme gel, gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte, şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte Antalya tarafında ekinler seher vakti.
Gözlerin gözlerin gözlerin, kaç defa karşımda ağladılar çırılçıplak kaldı gözlerin altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak, fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar.
Gözlerin gözlerin gözlerin, gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün sevinçli bahtiyar alabildiğine akıllı ve mükemmel dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın.
Gözlerin gözlerin gözlerin, sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın ve yaz yağmurundan sonra yapraklar ve her mevsim ve her saat İstanbul.
Gözlerin gözlerin gözlerin, gün gelecek gülüm, gün gelecek, kardeş insanlar birbirine senin gözlerinle bakacaklar gülüm, senin gözlerinle bakacaklar.
NAZIM HİKMET
Mevsim, sonbahara akarken ben de sana geliyorum. Elimde yokluğun yüreğimde suskunluğunla sana geliyorum sevgili. Ilık bir Eylül gecesi kentin yorgun kaldırımlarında tanıdık kelimeler arıyorum sevdana dair. Sana dair tek bir kelime yeterdi bana. Tek bir nefes bile gülümsemem için yeterdi bana..Sensizlikte kanarken sol yanım, ben hep seni düşledim zembereği kırılmış zamanın avuçlarında. Seni aradım güneşin sıcak alnında, senin ellerini aradım yağmurun ıslak dualarında.
Sana gelirken toprak yağmur kokuyordu sokaklar ise yalnızlık... Sana çıkan tüm yollar arsız dikenlerle süslenmişti sanki. Ayaklarım kan revan..Bir yanım uçurum bir yanım sensizlik ama her şeye inat sana geliyorum. Hava puslu, etraf ise sensizlik.. Dikenlere aldırmadan yalınayak yürüdüm gecenin dar sokaklarında. Yüreğimle ezdim tüm engelleri, ayaklarımla öptüm yollarındaki ikiyüzlü dikenleri. Her şeye inat sana geliyorum bir elimde mevsimlerin koynundan çaldığım ılık bahar bir elimde bulutların saçlarından arakladığım rüzgar ile.. Bir ömür uzaktan sana geliyorum bir elimde bir avuç gülüş karakışlarda güneş bil diye bir elimde bir yudum umut zifiri karanlıklarda aydınlığa sımsıkı tutun diye. Sana geliyorum sevgili....
HERŞEY SENDE GİZLİ Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kar sayma: Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat! İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar ötebildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
ANLAYAMADILAR...
Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda... Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye! ..
ANLAYAMADILAR... Nazım Hikmet Ran
**SENI GETIRSIN DIYE GECELERE YALVARDIM, BU HASRET BITSIN DIYE SAATLERCE AGLADIM, GOZUMDEKI HER YASTA OZLEM VARDI, EN BASTA KUSTUM SEVGIYE ASKA, AGLADIKCA AGLADIM!
*Her an hoyrat bir ayağın altında ezilebilecek kadar korumasız, her tarafı kaplayan ARSIZ OTLARIN arasında fark edilmek gibi bir kaygıları olmadan etrafa neşeli bir güzellik saçarak yaşıyorlar. Yaşama sevinciyle dolu, sevecen gözler gerekiyor onları görebilmek için… Dünyanın hiç bir parfümünün boy ölçüşemeyeceği güzellikteki kokusundan, görüntüsünden mutlu olabilmek için aşmış olmak gerekiyor bir çok şeyi. İLAHİ BİR SEVGİ GEREKİYOR YÜREKLERDE. Ve ne yazık ki, bu mutluluğu tüm benliğiyle, yüreğiyle hissetmek her insana bahşedilmiyor… Ne hercai, ne de Afrika, onlar hiçbir çiçekçi de satılmayan, yabani kır menekşeleri...
Yabani otların arasında gizli saklı kalmış, üzerine düşmüş güneş ışıklarını içine hapsetmiş ebruli morun birbirinden güzel tonlarıyla bezeli kır menekşeleri. Koyu yeşil yapraklarının arasında büyük bir alçakgönüllülükle hafifçe eğik başları, yukarıya uzanmış narin gövdeleriyle çok güzeller. Ne kadar gizlenirse gizlensinler, burcu burcu yayılan mis kokuları onları ele veriyor. Sizler annemin MUTLULUK ÇİÇEKLERİ........
''Ya ümitsizsiniz. Ya da ümit sizsiniz. Ya çaresizsiniz. Ya da çare sizsiniz '' Behçet Necatigil
kimse aramasın boşu boşuna
yüreğime sakladım seni
gözlerime hapsettim bedenini
başkaları da görüp de
sevmesin sana aşık olmasın diye
göstermem asla hiç kimseye
senin o güzel gözlerini
şimdi ruhum huzur içinde
bulamazlar artık senin gölgeni bile
inan ki ömrünce
bir tek sen duyacaksın bu alemde
sevdadan yana
en muhteşem sevgi sözlerini
seni sevdiğimden beri
dilim durmadan adını heceler
besbelli
ben seni böyle
çılgınca delicesine sevdikçe
kıskanıyorlar seni
yer yüzündeki bütün eceler
artık çekilmez oldu sensiz
ne gündüzler ne de geceler
yeter ki bırakma tutuğun ellerimi
ölünceye değin
serpiştiririm geçeceğin yollara
atarım ayaklarının altına
rengarenk yediveren güllerimi
dökerim başından aşağıya
senin gelişinle bahar olmuş gönül bahçemi
1. CÖMERTLİK VE YARDIM ETMEDE AKARSU GİBİ OL
2. ŞEVKAT VE MERHAMETTE GÜNEŞ GİBİ OL
3. BAŞKALARININ KUSURUNU ÖRTMDE GECE GİBİ OL
4. HİDDET VE ASABİYETTE ÖLÜ GİBİ OL...
5. TEVAZU VE ALÇAK GÖNÜLLÜLÜKTE TOPRAK GİBİ OL
6. HOŞGÖRÜLÜLÜKTE DENİZ GİBİ OL....
7. YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL
.............YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN (mevlana)
KAÇ MEVSİM
kaç mevsim geçti sensiz
kaç bahar
ellerimde hala sıcaklığın var
nefesin içimde
bekle dedim ben geleceğim
bekledin sabırsız sevdiğim
sabrı belki ben öğrettim
ben uzakta olsan senindim
sen sevdamın şairi
ben sevdanın kadını
bitmeyecek ne sevda şiirlerin
ne de sevdan
sıcaklığın hala yüzümde inan
içimdeyse hep ateşin var
bitecek bu hasret
geleceğim
yüreğindeki acıyı ben dindireceğim
başka bahar olmayacak beklediğin
biz bu sonbahar buluşacağız sevdiğim
başka mevsim yaşamayacaksın bensiz
beşyüz gün mü oldu bensiz
beşyüz şiir
beşyüz acı dolu kıvrandığın gece
hepsi bitecek
ben sana geldiğimde
unutacaksın tüm karanlık geceleri
ısnacak yüreğin yüreğimin ateşiyle
bu ateşi sen yaktın
sen söndüreceksin yüreğimdekini
SEN EN GÜZEL SEVDASIN
güneşim ol dedin
sana hep güneş oldum sevdiğim
mabedimsin dedin
tapıyorum sana dedin
ben de taptım sana
damarlarımdan bağlandım dedin
akan kanım sen oldun
yemyeşil bahçem ol dedin
rengarenk çiçek açtım
yalnız sana açtım
sevdam nehir
akıp doldurdu okyanusları dedin
ben içine girip yüzdüm
sen muhteşemsin dedin
beni şımarttın
ben de şimdi seni şımartıyorum
sen dünyadaki en iyi aşıksın
en güzel sözleri söyleyensin
ruhları en iyi sen okşarsın
sen en güzel sevdasın
YUMDUM GÖZLERİMİ
Yumdum gözlerimi
Karanlıkta sen varsın
Karanlıkta sırtüstü yatıyorsun
Karanlıkta bir altın üçgendir alnın ve bileklerin
Yumulu göz kapaklarımın içindesin sevdiceğim
Yumulu göz kapaklarımın içinde şarkılar
Şimdi orda herşey seninle başlıyor
Şimdi orda hiçbir şey yok senden önceme ait
Ve sana ait olmayan
NAZIM HİKMET
SENİ DÜŞÜNMEK
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.
NAZIM HİKMET
SEN BENİM SARHOŞLUĞUMSUN
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
üstüm başım çamur içinde
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.
NAZIM HİKMET
HAVA SOĞUK
Hava puslu, soğuk
Kırlar koyu, kırmızı
Saman sarısı, ölü yeşil
Kış gelmek üzere oysaki gönül
Kışa girmeye hazır değil
NAZIM HİKMET
GÜZ
Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?
Soframda yeşil biber, tuz, ekmek.
Testimde sana sakladığım şarabı
içtim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek.
Niye böyle geç kaldın?
Fakat işte ballı meyveler
dallarında olgun, diri duruyor.
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
biraz daha gecikseydin eğer...
NAZIM HİKMET
GÖZLERİNE BAKARKEN
Gözlerine bakarken
güneşli bir toprak kokusu vuruyor başıma,
bir buğday tarlasında, ekinlerin içinde
kayboluyorum...
Yeşil pırıltılarla uçsuz bucaksız bir uçurum,
durup dinlenmeden değişen ebedi madde gibi gözlerin:
sırrını her gün bir parça veren
fakat hiç bir zaman
büsbütün teslim olmayacak olan...
NAZIM HİKMET
DURUP DURURKEN
Durup dururken içimde bir şeyler kopup tıkıyor boğazımı,
Durup dururken sıçrayıp kalkıyorum yarıda bırakıp yazımı,
Durup dururken rüya görüyorum bir otelde, holde, ayakta,
Durup dururken çarpıyor alnıma kaldırımdaki ağaç,
Durup dururken bir kurt uluyor aya karşı bahtsız, öfkeli, aç,
Durup dururken yıldızlar inip sallanıyor bir bahçede, salıncakta,
Durup dururken mezardaki halim geçiyor aklımdan,
Durup dururken kafamda bir güneşli duman,
Durup dururken hiç bitmeyecekmiş gibi bağlanıyorum başladığım güne,
Ve her seferinde sen çıkıyorsun suyun yüzüne...
NAZIM HİKMET
YAR
Senden ötesi yok bana YAR
Adını anamazsa
Tadını alamazsa ruhum
İlk sönen yıldız olurum.
Bende saklı mektupların var
Satırlarında gizli bir aşk yakar
Gecenin bir yarısında
En gizli odalarda
Beklerim seni YAR
Alıp verdiğn her nefes ruhuma dolsun
Senle esen rüzgarlar şarkımız olsun
Kış bahçelerinde aşk bizi bulsun
Bu şehir sensiz bana haram olsun /YAR
Senden ötesi yok bana YAR
Elini tutamazsa,
Sesini duyamazsa ruhum
İlk sönen yıldız olurum.
Bende saklı mektupların var
Satırlarında gizli bir aşk yakar
Gecenin bir yarısında
En gizli odalarda
Beklerim seni YAR
Delirdim Sensizliğinle
Aşkından deli, divane olan şu kalbim.
Yine yanlız geceler de seni beklemekte.
Sevgini her gün daha da hisseder oldum.
Özlemin, umutsuzluğumla birleşti kalbim de.
Bitmeyen bir sızı var içimde..
Sensizlik yüreğimi daraltıyor benliğim de.
Ruh gibi, dolaşıyorum evim de.
Seni yaşıyorum her yer de tüm gecelerim de.
Dar bir boğazdayım sanki, ilerlemek zor bu yerde.
Sana ulaşamamak, sana kavuşamamak tüm benliğimde.
Bitsin bu ayrılık, seni yaşamak istiyorum bedenim de.
Tek umudum sensin, kurban olayım seni veren Rabbime.
Çiçekler açtı bak, benim gönül bahçem de.
Ellerinin dokunuşunu özledim ellerim de.
O güzel kokunu özledim tüm tenin de.
Fallarımda ayrılık çıkıyordu. Bu ayrılığı yaşadım seninle.
Şu canıma tak dedirttin Artık delirdim sensizliğinle.
Özledim gülüm özledim seni,eskisi gibi olsak artık seninle.
Menekşe Gülay
BİR FOTOĞRAFA
Karşımdasın işte...
Bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
Ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
Kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
Tıkandığım o an,
Elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
Aklımdan o kadar çok şey geçti ki takip edemedim.
Ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
Ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
Bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
bitti artık hepsi...
Köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
Bakış açım belli oldu yine.
Geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
Bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
Dağlara çarptım her esişimde.
Yollara küfrettim her gidişinde.
Demiştim sana hatırlarsan:
“Önemli olan ‘zamana bırakmak’ değil,
‘zamanla bırakmamak’tir..”
Şimdi bana, geçen o zamanın
Unutulmaz sancısı kalır
Gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
Sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...
NAZIM HİKMET
HOŞGELDİN KADINIM
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
yorulmuşsundur;
nasıl etsemde yıkasam ayacıklarını
ne gül suyum ne gümüş leğenim var,
susamışsındır;
buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim
acıkmışsındır;
beyaz ketenli örtülü sofralar kuramam
memleket gibi yoksuldur odam.
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin
ayağını basdın odama
kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi
güldün,
güller açıldı penceremin demirlerinde
ağladın,
avuçlarıma döküldü inciler
gönlüm gibi zengin
hürriyet gibi aydınlık oldu odam...
Hoş geldin kadınım benim hoş geldin.
NAZIM HİKMET
SEVGİLİM YALAN SÖYLERSEM
Sevgilim yalan söylersem sana
Kopsun ve mahrum kalsın dilim
Seni seviyorum demek bahtiyarlığından
Sevgilim yalan yazarsam sana
Kurusun ve mahrum kalsın elim
Okşayabilmek saadetinden seni
Sevgilim yalan söylerse sana gözlerim
İki nadim gözyaşı gibi avuçlarıma aksınlar
Ve göremesinler seni bir daha
NAZIM HİKMET
YİNE SANA DAİR
Sende; ben, kutba giden bir geminin sergüzeştini,
Sende; ben, kumarbaz macerasını keşiflerin,
Sende uzaklığı,
Sende; ben, imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine
Ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
Ve bir avcı iştahıyla etini dişlemek senin.
Sende, ben, imkansızlığı seviyorum,
Fakat asla ümitsizliği değil...
NAZIM HİKMET
HASRET
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekliyor beni
bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.
NAZIM HİKMET
GÖZLERİN
Gözlerin gözlerin gözlerin,
ister hapisaneme, ister hastaneme gel,
gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte,
şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte
Antalya tarafında ekinler seher vakti.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
kaç defa karşımda ağladılar
çırılçıplak kaldı gözlerin
altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak,
fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün
sevinçli bahtiyar
alabildiğine akıllı ve mükemmel
dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın
ve yaz yağmurundan sonra yapraklar
ve her mevsim ve her saat İstanbul.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
gün gelecek gülüm, gün gelecek,
kardeş insanlar birbirine
senin gözlerinle bakacaklar gülüm,
senin gözlerinle bakacaklar.
NAZIM HİKMET
Mevsim, sonbahara akarken ben de sana geliyorum. Elimde yokluğun yüreğimde suskunluğunla sana geliyorum sevgili. Ilık bir Eylül gecesi kentin yorgun kaldırımlarında tanıdık kelimeler arıyorum sevdana dair. Sana dair tek bir kelime yeterdi bana. Tek bir nefes bile gülümsemem için yeterdi bana..Sensizlikte kanarken sol yanım, ben hep seni düşledim zembereği kırılmış zamanın avuçlarında. Seni aradım güneşin sıcak alnında, senin ellerini aradım yağmurun ıslak dualarında.
Sana gelirken toprak yağmur kokuyordu sokaklar ise yalnızlık... Sana çıkan tüm yollar arsız dikenlerle süslenmişti sanki. Ayaklarım kan revan..Bir yanım uçurum bir yanım sensizlik ama her şeye inat sana geliyorum. Hava puslu, etraf ise sensizlik.. Dikenlere aldırmadan yalınayak yürüdüm gecenin dar sokaklarında. Yüreğimle ezdim tüm engelleri, ayaklarımla öptüm yollarındaki ikiyüzlü dikenleri. Her şeye inat sana geliyorum bir elimde mevsimlerin koynundan çaldığım ılık bahar bir elimde bulutların saçlarından arakladığım rüzgar ile.. Bir ömür uzaktan sana geliyorum bir elimde bir avuç gülüş karakışlarda güneş bil diye bir elimde bir yudum umut zifiri karanlıklarda aydınlığa sımsıkı tutun diye. Sana geliyorum sevgili....
HERŞEY SENDE GİZLİ
Yerin seni çektiği kadar ağırsın
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün..
Gülebildiğin kadar mutlusun
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Bebek ağladığı kadar bebektir
Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...
CAN YÜCEL
ANLAYAMADILAR...
Biz ince bel, ela göz, sütun bacak için sevmedik güzelim
Gümbür gümbür bir yürek diledik kavgamızda...
Ateşin yanında barut, barutun yanında ateş olasın diye! ..
ANLAYAMADILAR...
Nazım Hikmet Ran
**SENI GETIRSIN DIYE GECELERE YALVARDIM, BU HASRET BITSIN DIYE SAATLERCE AGLADIM, GOZUMDEKI HER YASTA OZLEM VARDI, EN BASTA KUSTUM SEVGIYE ASKA, AGLADIKCA AGLADIM!
*Her an hoyrat bir ayağın altında ezilebilecek kadar korumasız, her tarafı kaplayan ARSIZ OTLARIN arasında fark edilmek gibi bir kaygıları olmadan etrafa neşeli bir güzellik saçarak yaşıyorlar. Yaşama sevinciyle dolu, sevecen gözler gerekiyor onları görebilmek için… Dünyanın hiç bir parfümünün boy ölçüşemeyeceği güzellikteki kokusundan, görüntüsünden mutlu olabilmek için aşmış olmak gerekiyor bir çok şeyi. İLAHİ BİR SEVGİ GEREKİYOR YÜREKLERDE. Ve ne yazık ki, bu mutluluğu tüm benliğiyle, yüreğiyle hissetmek her insana bahşedilmiyor… Ne hercai, ne de Afrika, onlar hiçbir çiçekçi de satılmayan, yabani kır menekşeleri...
Yabani otların arasında gizli saklı kalmış, üzerine düşmüş güneş ışıklarını içine hapsetmiş ebruli morun birbirinden güzel tonlarıyla bezeli kır menekşeleri. Koyu yeşil yapraklarının arasında büyük bir alçakgönüllülükle hafifçe eğik başları, yukarıya uzanmış narin gövdeleriyle çok güzeller. Ne kadar gizlenirse gizlensinler, burcu burcu yayılan mis kokuları onları ele veriyor. Sizler annemin MUTLULUK ÇİÇEKLERİ........
''Ya ümitsizsiniz. Ya da ümit sizsiniz.
Ya çaresizsiniz. Ya da çare sizsiniz ''
Behçet Necatigil