Paylaşımların gökyüzünde güneş gibi parladığı yarınlara söz verenler; merhaba!
AYNI YALINLIKLA ÖLMEK İSTERİM
Aynı yalınlıkla ölmek isterim Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz. Mum yerine yıldızlar parlasın üstümde Yeryüzü uzansın altımda sessiz.
Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim Varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim.
Jose MARTI
ÇOK VE ÇOCUKLAR
Hiç göze gelmediler Gözdesi de olmadılar kimsenin Kimse farkına varmadı yalansız gözlerinin Göz göz olduğunu yüreklerinin Hiç anlamadılar Oysa ne çoktular Ne kadar çocuktular Çözülemedi bakışlarındaki Tarifsiz sevdalar Kin miydi, sevgi mi Büyüyünceye kadar Cevapsızdılar Oysa ne çoktular Ne kadar çocuktular Sarıydılar ya da soluk benizli Çoğunlukla da Karaya yakın bir esmer Ve onlar genellikle Hiç burunlarını silmezler Derin iç çekişleri bundandır Dünyanın kahrından değil Çünkü umurlarında değil Onların farkında olmayanlar Oysa ne çoktular Ne kadar çocuktular Onlar çok ve çocuklar Büyüyecek Adam olacaklar Önceleri öğretmen Ebe sonra doktor olmak isteyecekler Bildiklerinden değil En yakınlarında hep onları gördüler Hep onlar olmak istediler Çalınmış geleceklerinden habersiz Yarım yamalak düşlerde eridiler Oysa ne çoktular Ne kadar çocuktular
O güzelim yürekleri Delikanlılık edebiyatıyla körelttiler Okumanın erdeminden İnsan gibi yaşamanın Bilimden geçtiğinden haberleri olsun istemediler Ne kadar parlarsa parlasın Hep suskun kaldı o gözler Oysa ne çoktular Ne kadar çocuktular Ahmet Arif’ten bu yana Yolunu gözleyenlerin adı değişti Hepsi o kadar “Kuş palazı, boğmaca, kara çiçek, sıtma” Belki azaldı ama Yeni nedenleriyle “yürek efarktı, kanser filan” hala pusuda Çaresizlik dağlar aşmakta Yer yurt terkedildi Gurbet artık sıla Çalansa bildik değil başka bir hava Kırıldılar farkında olmasanız da Oysa ne çoktular Ne kadar çocuktular Onlar çok ve çocuklar Gözlerinden dillerine dökülürse Bir gün sorular Sürdürebilecek miyiz aynı yalanı Yoksa yine Susturacak mıyız onları Küçüldü dünya Çoğu gitti azı kaldı çünkü Geçici demişlerdi körlüğümüze Biraz uzadı Oysa ne çoktular Ne kadar çocuktular Onlar çok ve çocuklar Sessiz de kalsalar bizi bağışlamayacaklar Mazeretlerimize inanmayacaklar Yaşamımızda görünmedikleri her karenin Hesabını soracaklar Hazırlıklı olmak gerek Çünkü onlar şimdilik çok ve çocuklar...
Paylaşımların gökyüzünde güneş gibi parladığı yarınlara söz verenler; merhaba!
AYNI YALINLIKLA ÖLMEK İSTERİM
Aynı yalınlıkla ölmek isterim
Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz.
Mum yerine yıldızlar parlasın üstümde
Yeryüzü uzansın altımda sessiz.
Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim
Varsın hainleri gizlesinler soğuk bir taş altında
Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında
Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim.
Jose MARTI
ÇOK VE ÇOCUKLAR
Hiç göze gelmediler
Gözdesi de olmadılar kimsenin
Kimse farkına varmadı yalansız gözlerinin
Göz göz olduğunu yüreklerinin
Hiç anlamadılar
Oysa ne çoktular
Ne kadar çocuktular
Çözülemedi bakışlarındaki
Tarifsiz sevdalar
Kin miydi, sevgi mi
Büyüyünceye kadar
Cevapsızdılar
Oysa ne çoktular
Ne kadar çocuktular
Sarıydılar ya da soluk benizli
Çoğunlukla da
Karaya yakın bir esmer
Ve onlar genellikle
Hiç burunlarını silmezler
Derin iç çekişleri bundandır
Dünyanın kahrından değil
Çünkü umurlarında değil
Onların farkında olmayanlar
Oysa ne çoktular
Ne kadar çocuktular
Onlar çok ve çocuklar
Büyüyecek
Adam olacaklar
Önceleri öğretmen
Ebe sonra doktor olmak isteyecekler
Bildiklerinden değil
En yakınlarında hep onları gördüler
Hep onlar olmak istediler
Çalınmış geleceklerinden habersiz
Yarım yamalak düşlerde eridiler
Oysa ne çoktular
Ne kadar çocuktular
O güzelim yürekleri
Delikanlılık edebiyatıyla körelttiler
Okumanın erdeminden
İnsan gibi yaşamanın
Bilimden geçtiğinden haberleri olsun istemediler
Ne kadar parlarsa parlasın
Hep suskun kaldı o gözler
Oysa ne çoktular
Ne kadar çocuktular
Ahmet Arif’ten bu yana
Yolunu gözleyenlerin adı değişti
Hepsi o kadar
“Kuş palazı, boğmaca, kara çiçek, sıtma”
Belki azaldı ama
Yeni nedenleriyle “yürek efarktı, kanser filan” hala pusuda
Çaresizlik dağlar aşmakta
Yer yurt terkedildi
Gurbet artık sıla
Çalansa bildik değil başka bir hava
Kırıldılar farkında olmasanız da
Oysa ne çoktular
Ne kadar çocuktular
Onlar çok ve çocuklar
Gözlerinden dillerine dökülürse
Bir gün sorular
Sürdürebilecek miyiz aynı yalanı
Yoksa yine
Susturacak mıyız onları
Küçüldü dünya
Çoğu gitti azı kaldı çünkü
Geçici demişlerdi körlüğümüze
Biraz uzadı
Oysa ne çoktular
Ne kadar çocuktular
Onlar çok ve çocuklar
Sessiz de kalsalar bizi bağışlamayacaklar
Mazeretlerimize inanmayacaklar
Yaşamımızda görünmedikleri her karenin
Hesabını soracaklar
Hazırlıklı olmak gerek
Çünkü onlar şimdilik çok ve çocuklar...
Tayfun TALİPOĞLU