Hayatı net görebileceğim bir yer arıyorum. En güzel manzara hangi bakış açısı diye merakla ne çok kitap okudum. Bir kitabın gözünden bakınca hayat, yeri geliyor karla kaplı, kimi zaman yerle-yârla bir... Çıplak gözle hayata baktığımda bir hayvan yavrusunun gördüğünden fazlası değil renkler. Kamaşıyor manzara.. "Hem, Dersimli bir adam o.."
Uzun zaman kadınları dinledim kendimden soyutlanıp yabancılaşarak. Kadınlar suyun hangi yüzünden bakınca şeffaf... Hangisi kendi yüzü? Kadınlar yalanları koynunda uyutuyor. Bir yalana taparcasına tutuluyor. Bir yalanın bazen kalbi olabiliyor ve çarpıyor, çarpılıyor. Çarpık ilişkileri sevda belliyor. Bir yalnızlık çizdim, yürüyorum.
Kınına sıkışmış paslı bir bıçaktı söylenmemiş sözleri... Kadınlar çok şeyi duyuyor, çok yalan. Kadınların anneleri sevgisiz, kederli ve yoksun. Kadınlara vaatler sunuluyor. En büyük vaat bir soyadı. İnanıyorlar... Hayatı bu manzara ile hatırlamak istemiyorum. "Bir de adamın babası Hüseyin.."
Eve eli kolu dolu, ruhu çekilmiş adamlar geliyor. Tencerede aş pişiyor da, ruhta aşk dem tutmuyor. Kadınlar dünyadan aç kalkıyor. Tok tutsun diye abur cubur adamlara dokunuyorlar, oysa onların hepsi ruha yasak! Kitap kapaklarını öyküden daha çok seviyorlar. İnsan kapaklarını da öyle sevdiler...
Kürek kemiğine yer yatağı sersem şimdi, beyaz sabun kokusu gibi genizimi yakar mısın? Kadınlar ince kalmak istiyor. İnce belli olmak için; ruhları aç. Sevgiye, maviye, şarkı söylemeye... "Adam kimi zaman gidenlere şiir yazıyor!"
Adamların yüreği yetmez gürbüz bir kadın sevmeye. Gürül gürül sevişmeden ölür giderler. Onlar da aç. Çıplaklığa, kefaletsiz gülmelere, ısmarlanmamış sevmelere... Sevginizi pat diye vermeyin ele, alıştıra alıştıra söyleyin. Bir kadını sevmek belki de zordur. Adamlar gözle görünene dokunur. Ruhlarımız el değmemiş. Ucuna çiğ damlamış bir küfür görsek, onu da aşk sanmışız. Çok yazığız, çok açız.
İhtiyaç duyulan insan olmak nasıl bir şeydir acaba? Yanımda kal, sana ihtiyacım var! Gereksinimlerimiz arzı aşıyor. Ekonomisi yok ki sarılmanın, el ele tutuşmanın. Yasaklar içinde bir hapishane şimdi idealizm sandığınız doğrular. Yüzünü güneşe dönünce, yeşermiyorsa içinde bir kuru dal, bedenin nefes alan bir cesettir en fazla... "Adam bir kızı olsun istiyor."
Sabah uyandığında yüzünden gitmeyen yastık izi gibidir şu yalnızlık denen şey, insanı çirkinleştiriyor. Alıştıra alıştıra söyleyin sevdiğinizi, hepsini alan adamlar gün gelip, ağza alınmayacak ayrılık lafları ediyor.Kalbinden çıkanı kulağı duymuyor... Biliyorum ben de dünyadan aç kalkacağım, kalanlara 'ziyade olsun' dercesine onurla... Bir gün olsun tıka basa doymamış bir ruhla. Dokunulmamış bir yalnızlık götüreceğim Tanrı'ya, 'al bak, bu bir tek sana mahsus' saygısıyla... "Aynı kadına tutulmuş üç adamdan biri o adam.."
Ehlileşmeye başladım günden güne. Akşam sefalarına benziyorum. Serpilmek ve rengimi göstermek için güneşin batmasını bekliyorum. Geceye dik dik bakıyorum.
Bugün bir daha eksildik güzel seven kadınlardan...
Gülten Akın'dan şimdi ölü diye söz edecek birçok kendini bilmezler. Ölümsüz dizeler yazanlar, ecel eliyle ölmezler ki.. 'Gülü gül diye sevmeyi, çok var dostum gibi özledim' demişti gitmeden evvel.. "Adamın annesi Gülbeyaz."
Şairleri ölümsüz sandığım günden beri yazıyorum. İçimdeki çocuk kardeş istiyor benden... Kadına şiddetin en ağırı sevgisiz sevişmelerdi. Öğrendim.. Sarılmadan uyumalar, gülüşüne kanmadan uykuya geçişler, sesini unutmaktı korku dolu rüyalarda.. Kimsesizliğin ete kemiğe büründüğünü gördüm o dev aynasında. Bitmeyecek bu şiddet. Mezarıma çiçekler bırakıyorum güneşli günlerde. Ruhuma şiirler okuyorum. Bedenim masmavi bir kefenle sarılmış... "O adamı hep seviyorum!"
Sonra bir bardak çay dolduruyoruz, Aşık Veysel'i yanlış anlıyoruz... Çay var, içiyoruz... Yol var, gidiyoruz... Bir şey daha olmalıydı ortasında bir yerde. Onu bulamıyoruz... Çarpık kentleşmeler gibi duruyorum yanında.. Apartmanlara omuz vermiş bir gecekondu misâli.. Çapsız ama yürekli.. Beni kime emanet edeceksin gidersen. Kendini kimle ziyan edeceksin... Hiçkimse görmeyecek içindeki çocuğun gözlerinin rengini. Soyunup sarıldığın hiçbir bedene sığmayacaksın, yaraların mikrop kapacak. Yüreğimi alçıya alsalar, iyileşir mi? Ruhumun sevgiye ihtiyacı var. "Adamın adı Cemal Süreya"
Çok şiir okudum, çok şarkı dinledim. Çok manzara izledim. Hepsinin birleşimi şimdi zihnimden salınarak geçen hallerin..
Dünyadan aç kalkan kadınlar..
Hayatı net görebileceğim bir yer arıyorum. En güzel manzara hangi bakış açısı diye merakla ne çok kitap okudum. Bir kitabın gözünden bakınca hayat, yeri geliyor karla kaplı, kimi zaman yerle-yârla bir... Çıplak gözle hayata baktığımda bir hayvan yavrusunun gördüğünden fazlası değil renkler. Kamaşıyor manzara..
"Hem, Dersimli bir adam o.."
Uzun zaman kadınları dinledim kendimden soyutlanıp yabancılaşarak. Kadınlar suyun hangi yüzünden bakınca şeffaf... Hangisi kendi yüzü? Kadınlar yalanları koynunda uyutuyor. Bir yalana taparcasına tutuluyor. Bir yalanın bazen kalbi olabiliyor ve çarpıyor, çarpılıyor. Çarpık ilişkileri sevda belliyor. Bir yalnızlık çizdim, yürüyorum.
Kınına sıkışmış paslı bir bıçaktı söylenmemiş sözleri... Kadınlar çok şeyi duyuyor, çok yalan. Kadınların anneleri sevgisiz, kederli ve yoksun. Kadınlara vaatler sunuluyor. En büyük vaat bir soyadı.
İnanıyorlar...
Hayatı bu manzara ile hatırlamak istemiyorum.
"Bir de adamın babası Hüseyin.."
Eve eli kolu dolu, ruhu çekilmiş adamlar geliyor. Tencerede aş pişiyor da, ruhta aşk dem tutmuyor. Kadınlar dünyadan aç kalkıyor. Tok tutsun diye abur cubur adamlara dokunuyorlar, oysa onların hepsi ruha yasak! Kitap kapaklarını öyküden daha çok seviyorlar. İnsan kapaklarını da öyle sevdiler...
Kürek kemiğine yer yatağı sersem şimdi, beyaz sabun kokusu gibi genizimi yakar mısın? Kadınlar ince kalmak istiyor. İnce belli olmak için; ruhları aç. Sevgiye, maviye, şarkı söylemeye...
"Adam kimi zaman gidenlere şiir yazıyor!"
Adamların yüreği yetmez gürbüz bir kadın sevmeye. Gürül gürül sevişmeden ölür giderler. Onlar da aç. Çıplaklığa, kefaletsiz gülmelere, ısmarlanmamış sevmelere... Sevginizi pat diye vermeyin ele, alıştıra alıştıra söyleyin. Bir kadını sevmek belki de zordur. Adamlar gözle görünene dokunur. Ruhlarımız el değmemiş. Ucuna çiğ damlamış bir küfür görsek, onu da aşk sanmışız. Çok yazığız, çok açız.
İhtiyaç duyulan insan olmak nasıl bir şeydir acaba? Yanımda kal, sana ihtiyacım var! Gereksinimlerimiz arzı aşıyor. Ekonomisi yok ki sarılmanın, el ele tutuşmanın. Yasaklar içinde bir hapishane şimdi idealizm sandığınız doğrular. Yüzünü güneşe dönünce, yeşermiyorsa içinde bir kuru dal, bedenin nefes alan bir cesettir en fazla...
"Adam bir kızı olsun istiyor."
Sabah uyandığında yüzünden gitmeyen yastık izi gibidir şu yalnızlık denen şey, insanı çirkinleştiriyor. Alıştıra alıştıra söyleyin sevdiğinizi, hepsini alan adamlar gün gelip, ağza alınmayacak ayrılık lafları ediyor.Kalbinden çıkanı kulağı duymuyor...
Biliyorum ben de dünyadan aç kalkacağım, kalanlara 'ziyade olsun' dercesine onurla... Bir gün olsun tıka basa doymamış bir ruhla. Dokunulmamış bir yalnızlık götüreceğim Tanrı'ya, 'al bak, bu bir tek sana mahsus' saygısıyla...
"Aynı kadına tutulmuş üç adamdan biri o adam.."
Ehlileşmeye başladım günden güne. Akşam sefalarına benziyorum. Serpilmek ve rengimi göstermek için güneşin batmasını bekliyorum. Geceye dik dik bakıyorum.
Bugün bir daha eksildik güzel seven kadınlardan...
Gülten Akın'dan şimdi ölü diye söz edecek birçok kendini bilmezler. Ölümsüz dizeler yazanlar, ecel eliyle ölmezler ki..
'Gülü gül diye sevmeyi, çok var dostum gibi özledim' demişti gitmeden evvel..
"Adamın annesi Gülbeyaz."
Şairleri ölümsüz sandığım günden beri yazıyorum. İçimdeki çocuk kardeş istiyor benden... Kadına şiddetin en ağırı sevgisiz sevişmelerdi. Öğrendim.. Sarılmadan uyumalar, gülüşüne kanmadan uykuya geçişler, sesini unutmaktı korku dolu rüyalarda.. Kimsesizliğin ete kemiğe büründüğünü gördüm o dev aynasında. Bitmeyecek bu şiddet. Mezarıma çiçekler bırakıyorum güneşli günlerde. Ruhuma şiirler okuyorum. Bedenim masmavi bir kefenle sarılmış...
"O adamı hep seviyorum!"
Sonra bir bardak çay dolduruyoruz, Aşık Veysel'i yanlış anlıyoruz...
Çay var, içiyoruz...
Yol var, gidiyoruz...
Bir şey daha olmalıydı ortasında bir yerde. Onu bulamıyoruz...
Çarpık kentleşmeler gibi duruyorum yanında.. Apartmanlara omuz vermiş bir gecekondu misâli.. Çapsız ama yürekli..
Beni kime emanet edeceksin gidersen. Kendini kimle ziyan edeceksin... Hiçkimse görmeyecek içindeki çocuğun gözlerinin rengini. Soyunup sarıldığın hiçbir bedene sığmayacaksın, yaraların mikrop kapacak.
Yüreğimi alçıya alsalar, iyileşir mi?
Ruhumun sevgiye ihtiyacı var.
"Adamın adı Cemal Süreya"
Çok şiir okudum, çok şarkı dinledim. Çok manzara izledim. Hepsinin birleşimi şimdi zihnimden salınarak geçen hallerin..
Ben bu gece kör olayım, sen hep güzelsin..
Gül Özdemir
4 Kasım 2015