Gökhan Yavuz - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

Şimdi bir başka mevsime kanat açan kuşlar gibi; uçup gidiyor gönlüm, bir yerden bilmediğim bir başka yere.Öyle süzüldüğüme bakmayın siz yine de. Öyle çırpınışlarımdaki ahenk , heyecandan değil , yaşama telaşından. ..Bir nebze daha sıcak olur kaygısıyla bu amansız göç… Bu ayrılık biraz da mecburiyet hani. Biraz daha sıcak, daha sevecen bir rüzgar esintisine yol almaktayım ben. İsterim ki koynumda dolu dolu olsun o naif meltem. İsterim ki güneş en sıcak dokunuşları ile değsin kanatlarıma. Duru pınarlar ,güneş yüzü gören engin denizler hayal etmekteyim , sonra alabildiğince bozkır, bir baharda tomurcuk veren bir ağac tepesini düşlemekteyim. Bana bakan heyecanlı çocukları düşlemekteyim , bir bahar telaşı, bir çiçek sevecenliği ile bana bakan çocuklar hani. Gözlerinin içi gülen çocuklar, kalpleri temiz çocuklar ,tenleri esmer ,kalbi pespembe çocuklar düşlemekteyim. Şimdi bir başka dünyaya kanat açan kuşlar gibi ya kalbim, ne yalan söyleyim üzülürüm bende ayrılıklara, geride bıraktığım derme çatma yuvama, ayak bastığım toprağa, kar altında üşüyen çocukların soğuk ve donuk bakışlarına üzülürüm. Üzülürüm kömürün yoksul ve yoksun kokusuna , metruk varoşların yalnızlığına, yalınayak aç ve umutsuz insanlara üzülürüm. Ağır ağır kaldırmaktayım kanatlarımı bu yüzden , ince ince süzülmekteyim ve usul usul ve sessiz sedasız gitmekteyim. Sevmiyorum ya ayrılıkları ,Allah şahidimdir, ne vakit bir yaprak düşse , bir damlası eksilse o engin denizlerin , o uçsuz bucaksız ovalarda bir avuç çiçek yitip gitse, bir böcek ölse , bir karınca yitip gitse , ben derd etmekteyim, içimin yangınında yanıp, kor olup tükenmekteyim. Bana hayırsız demeyin, gitmek zorundayım çünkü. Ben güneşi severim ezelden, güneş benim evimdir, ona boyun bükerim ,ona tövbe ederim. O nerde yüzünü gösterse ,nerde bir ışık verse , her daim ona giderim. Bir ayrılık değildir bu, kaçmak ta değil üstelik.Güneşim ,canım efendim, sevdiğim güneşim …Biliyorum bir gün yakacaksın beni, ölümüm belki peşinde olacak. Ama bir sevdadır yaşamak yine de .bu kavuşma sevdası bir ölümdür belki de…Şimdi bir başka mevsime kanat açan kuşlar gibi, vefasız, bir aşka kanat açar gibi heyecan dolu yolculuğum devam etmekte…g.y

yürümüyor kalemler eskisi gibi, sözler eskiden olduğu gibi kolay çıkmıyor ağızlardan. Kaybetmenin ve kazanmanın kolay olduğu zamanlardan bahsetmek gerekirse eğer ; çok eski dilde bir aşk öncesine tekamul eder...Gençliğimiz ; öyle asi rüzgarların seyrine saldığımız uzun ve dökülmeyeceğine yemin edebileceğim saç zamanlarıydı hani. Kolaydı sövüp saymak, öyle beylik cümleler kurup dünyaya göğüs germek kolaydı.Bir fidanın bin kökünün olduğunu bildiğimiz ancak bin kökün bir kaderi olduğunu öngöremediğimiz zamanlardı, kanımızın delirmişcesine dolaştığı anlardı. -Balıklar gibi tutarim seni ey zaman ! diyip, kaş kaldırdığımız, sert baktığımz zamanlar hani. Hani ile başlayan her cümlenin terkinde, işte o güç ve heyecan dolu zaman gelir önüme. hani mevsimlerden bir bahardı ve çiçekler açmıştı hani !
geçer lakin ,Sonra ansızın bastonlu bir adam bulurum aynada, ne çok benzer bana, hergün daha çok ,hergün daha...Hergün daha karmaşıklaşarak yüzümdeki cizgiler ve her fikir daha yayılarak geniş bir coğrafyaya, kontrolü zor hükmü zor bir sürü fikirler silsilesi peydahlanır aklımın ücrasında. Bazen az şey bildiğimiz ve kendimizden emin olduğumuz zamanlarda daha kolay olur seçimler ya hani, ne kaybedeceğini , nasıl kaybedeceğini tam olarak idrak edemeden öyle bodoslama her fikre, ateşli bir ok gibi fırladığımız zamanlarda daha eminizdir, daha hızlı daha sert ve ne var ki , kazası daha can alıcıdır; öngöremediğimiz kazası hani, hasarı daha maliyetlidir, ödeyemediğimiz gibi... hani ile başlayan her geçmiş zaman bana toyluğumun o dinç, o başı dik zamanını hatırlatsa da , hayatın doğasından bir o kadar da uzak olduğum fikrine kaptırır beni.Şşimdi biliyorum bir kulağınızdan gelip bir kulağınızdan çıkıyor ise sözler ,'hani' demiyorsunuzdur henüz. Yüksek ritimli yazılar okumak ise niyetiniz, yayından çıkmaya hazır bir ok gibisinizdir. Size verecek tek öğüdüm yok ,işe yaramayacaktır çünkü. Bu koşulsuz, bu kaçınılmaz sürecten, bu sevdadan bu intihardan geçmeniz gerekse de, bir çok ölü hücre feda edeceğinizi bilsemde,ölü bakışlar ölü gülüşmeler de dahildir bu kayba, size koca bir sessizlik birakmaktir niyetim. Bekleyin görün, yaşayın , hızlı yaşayın ölmeyeceksiniz inanın bana ve ölümün aslında sadece kalp atışlarından ibaret olmadığını , mutluluğun gülmek ile alakalı olmadığını anlayacaksınız.Size zaman veriyorum.Bir gün tekrar buluşmak üzere... g.y







***
Sevinciniz maskesinden sıyrılmış kederinizdir.
Şimdi kahkahalarınızın yükseldiği o kuyu, çokça zaman
gözyaşlarınızla dolmuştu.
Başka nasıl olabilir ki?
Kederin varlığınızda açtığı oyuk ne kadar derin olursa,
taşıyabileceğiniz sevinç o kadar çok olur.

**********************

İçinizde pek çok şey hala insan
ve pek çok şey henüz ,insan değil !

**********************

sevgi kendi derinliğini bilmez ayrılık vakti gelip çatana kadar.

**********************







dostum, göründüğüm gibi değilim. görünüş sadece giydiğim bir elbisedir. senin sorgularından beni, benim kayıtsızlığımdan seni koruyan, özenle örülmüş bir elbise.
benim içimdeki ‘ben’, dostum, sessizlik içinde oturur, sonsuzluğa dek kalacak orada, doyulmaz, erişilmez.
ne söylediklerime inanmanı, ne de yaptıklarıma güvenmeni isterim- çünkü sözlerim senin aklından geçenlerin dile getirilmesinden, yaptıklarımsa umutlarının eylemleştirilmesinden başka bir şey değildir.
‘rüzgar doğuya esiyor’ dediğin zaman ‘evet, doğuya esiyor’ derim: çünkü düşüncelerimin rüzgarda değil, deniz üzerinde dolaştığını bilesin istemem.
denizlerde gezen düşüncelerimi anlayamazsın, zaten anlamanı da istemem. bırak denizimle başbaşa kalayım.
senin için gündüz olduğu zaman dostum, benim için gecedir: böyle olsa da ben yeşil tepelere değerek oynayan öyle vaktini, vadiden süzülen mor gölgeleri anlatırım; çünkü sen ne karanlığımın türkülerini duyabilir, ne de yıldızlara çarpan kanatlarımı görebilirsin-görmemenden, duymamandan hoşnudum ben. bırak gecemle başbaşa kalayım.
sen cennetine yükselirken ben cehennemime inerim- o zaman bile bu ulaşılmaz uçurumu ötesinden bana seslenirsin,’arkadaşım, yoldaşım’ ben de sana seslenirim, ‘yoldaşım, arkadaşım’-çünkü cehennemimi görmeni istemem. alevler görüşünü yakacak, duman burnuna dolacaktı. senin gelmeni istemeyecek kadar çok severim cehennemimi.bırak, cehennemimle başbaşa kalayım.
sen gerçeği, güzeli, doğruluğu seversin; ben de sen hoşnut olasın diye bunları sevmenin yerinde ve iyi olduğunu söylerim ama içimden senin sevgine gülerim. gene de gülüşümü göresin istemem. bırak kahkahalarımla başbaşa kalayım.
dostum, sen iyi, ihtiyatlı, akıllısın; hayır sen eksiksizsin- ben de seninle ölçülü ve düşünerek konuşurum. oysa ben deliyim. ama gizliyorum deliliğimi. bırak deliliğimle başbaşa kalayım.
dostum, sen benim dostum değilsin, ama ben bunu sana nasıl anlatacağım? benim yolum senin yolun değil, gene de birlikte yürüyoruz elele.
h.cibran



http://ufuruktenhikaye.blogspot.com/