Kaldırımlara isyanlarımızı döker Issız sakin caddelerde kol kola gezerek Ne küfürler savururduk seninle bu hayata Devriyelerden kaçardık kimsesiz iki kimliksiz olarak Hiç yakalanmak istemezdik Az sabahlamadık seninle parkların banklarında O yıldız senin bu yıldız benim diye Az ateş yakıp ısınmadık kuytu köşelerde Jopların en yakın arkadaşıydık Polislerin döverken en keyif aldığı iki kafadar Senin bir özelliğin vardı dayak yerken bile gülerdin Ben şaşardım bir anlam veremezdim Ordan oraya ordan buraya derken Akşamı nasıl eder bilemezdik Ulan biz kendimize bakamazdık Tuttun taktın birde peşimize bir köpek Oda bizim gibi kimsesizdi sahipsiz Adınıda sahipsiz koyu verdik Sen simit satardın bense su Biriktirdiğimiz parayı gider senin yüzünden At yarışlarında yerdik Zaten tutturduğumuzuda hiç görmemiştik beş parasız kalınca da oturur kara kara düşünürdük Ay ışığının denize vuran parlaklığında Taş yarıştırırdık seninle Yenilgiyi hiç kabullenmezdin, hep ben geçtim derdin. Bense birşey demezdim; oysa hep ben yenerdim Bizim dünyamızdan farklı insanların mekanlarına gider Dilenirdik seninle sosyetenin takıldığı yerlerde Üç beş kuruş için olümü hiçe sayarak Sen atılırdın giden arabanın önüne Bense para koparma peşinde Kaparsak helede üç beş kuruş nede sevinirdik seninle Şehrin tüm sokaklarını gezerdik O çöp senin bu çöp benim karıştırır dururduk Yerlere saçtığımız çöplerden az dayak yemedik çöpçülerden Sigarasız kalıncada gelin arabalarının önünü keserdik Beşiktaş deyince akan sular dururdu bizim için Beşiktaşı çok severdik Maçlarına girebilmek için azmı uğraş verirdik benim siyah bir montum, beşiktaş maçımda sergenin Tribünlere attığı bir formam altından su alan bir ayakkabım vardı Seninse lacivert bir montun, kızın hediye ettiği siyah bir kazağın Sağlam bir ayakkabın Bir gün ben seninkileri giyerdim sende benimkileri seninkiler biraz büyük gelirdi bana, benimkilerse sana küçük olsun derdik zaten başka alternatifimizde yoktu idare ederdik Kızla buluşacağın günün öncesi hep düşünür dururdun Tahmin ettiğim gibi Simit ve çay ısmarlamaktan artık utanır olmuştun Hep o zamanlarında hırçınlaşır Duvarları yumruklayarak isyanlarını dile getirirdin Kor ateşe tekme savurur alır başını giderdin Kuytu bir köşede ağlarken bulurdum hep seni Küfürler savurur neden biz neden der dururdun Acımasız hayatın içinde hep bir umutla yaşardık Hayallere dalan düşler kuran iki kan kardeştik biz iki kimsesiz Bir ekmeğin yarısı idik Yanan bir siğaranın ateşi ve dumanıydık biz Biz kimdik bilinmezdik Bir sonbahar sabahında karar vermiştik Yıldızları seyrettiğimiz falezlerden Hırçın dalgaların kollarına bırakmaya kendimizi Ağaçların yapraklarını toprağa verdiği gibi toprağa Verecektik bedenimizi Her zaman ki gibi gidilecek yere yine beraber gidecektik Ve sen yine gülüyordun oysa dayakta yemiyordun Ve ben yine anlam veremiyordum Herşeye elveda diyerek bıraktık elele dalğalara kendimizi Artık sessiz mezarlıkların Bir ağlayan bir gülen iki ruhu İki kankardeşi oluverdik
İKİ KİMSESİZ KANKARDEŞ
Kaldırımlara isyanlarımızı döker
Issız sakin caddelerde kol kola gezerek
Ne küfürler savururduk seninle bu hayata
Devriyelerden kaçardık kimsesiz iki kimliksiz olarak
Hiç yakalanmak istemezdik
Az sabahlamadık seninle parkların banklarında
O yıldız senin bu yıldız benim diye
Az ateş yakıp ısınmadık kuytu köşelerde
Jopların en yakın arkadaşıydık
Polislerin döverken en keyif aldığı iki kafadar
Senin bir özelliğin vardı dayak yerken bile gülerdin
Ben şaşardım bir anlam veremezdim
Ordan oraya ordan buraya derken
Akşamı nasıl eder bilemezdik
Ulan biz kendimize bakamazdık
Tuttun taktın birde peşimize bir köpek
Oda bizim gibi kimsesizdi sahipsiz
Adınıda sahipsiz koyu verdik
Sen simit satardın bense su
Biriktirdiğimiz parayı gider senin yüzünden
At yarışlarında yerdik
Zaten tutturduğumuzuda hiç görmemiştik
beş parasız kalınca da oturur kara kara düşünürdük
Ay ışığının denize vuran parlaklığında
Taş yarıştırırdık seninle
Yenilgiyi hiç kabullenmezdin, hep ben geçtim derdin.
Bense birşey demezdim; oysa hep ben yenerdim
Bizim dünyamızdan farklı insanların mekanlarına gider
Dilenirdik seninle sosyetenin takıldığı yerlerde
Üç beş kuruş için olümü hiçe sayarak
Sen atılırdın giden arabanın önüne
Bense para koparma peşinde
Kaparsak helede üç beş kuruş nede sevinirdik seninle
Şehrin tüm sokaklarını gezerdik
O çöp senin bu çöp benim karıştırır dururduk
Yerlere saçtığımız çöplerden az dayak yemedik çöpçülerden
Sigarasız kalıncada gelin arabalarının önünü keserdik
Beşiktaş deyince akan sular dururdu bizim için
Beşiktaşı çok severdik
Maçlarına girebilmek için azmı uğraş verirdik
benim siyah bir montum, beşiktaş maçımda sergenin
Tribünlere attığı bir formam altından su alan bir ayakkabım vardı
Seninse lacivert bir montun, kızın hediye ettiği siyah bir kazağın
Sağlam bir ayakkabın
Bir gün ben seninkileri giyerdim sende benimkileri
seninkiler biraz büyük gelirdi bana, benimkilerse sana küçük
olsun derdik
zaten başka alternatifimizde yoktu idare ederdik
Kızla buluşacağın günün öncesi hep düşünür dururdun
Tahmin ettiğim gibi
Simit ve çay ısmarlamaktan artık utanır olmuştun
Hep o zamanlarında hırçınlaşır
Duvarları yumruklayarak isyanlarını dile getirirdin
Kor ateşe tekme savurur alır başını giderdin
Kuytu bir köşede ağlarken bulurdum hep seni
Küfürler savurur neden biz neden der dururdun
Acımasız hayatın içinde hep bir umutla yaşardık
Hayallere dalan düşler kuran iki kan kardeştik biz
iki kimsesiz
Bir ekmeğin yarısı idik
Yanan bir siğaranın ateşi ve dumanıydık biz
Biz kimdik bilinmezdik
Bir sonbahar sabahında karar vermiştik
Yıldızları seyrettiğimiz falezlerden
Hırçın dalgaların kollarına bırakmaya kendimizi
Ağaçların yapraklarını toprağa verdiği gibi toprağa
Verecektik bedenimizi
Her zaman ki gibi gidilecek yere yine beraber gidecektik
Ve sen yine gülüyordun oysa dayakta yemiyordun
Ve ben yine anlam veremiyordum
Herşeye elveda diyerek bıraktık elele dalğalara kendimizi
Artık sessiz mezarlıkların
Bir ağlayan bir gülen iki ruhu
İki kankardeşi oluverdik
merhabalar yorumlarınızı beklerim