Yalnızlığımdan değil yalnızlığım Söyleyemediğim için kimseye Yalnızlığımı...
Sensizim Sensizliğimden değil bu yok olan düşler Boşluğundan içimde barındığın inin Sensizliğimi sana yükleyemediğim için sensizim...
Sessizim Bulamıyorum pişman olacak birsey Yâda ' yapmasaydım ' ile başlayacak bi ' keşke ' Bitirememekten daha başka başlayamadığımızdan aşka Böylesine sonuçsuzum...
Yalnızım Ne benden taraf içimdeki ses Ne de hepten seni savunmakta Çakılmamış kibritler gibi düşüncelerim Yanmaya amadeyken bile sönüşe düşman Ergimiş güller gibi amansızım.
Issızım Terk edilmiş parklar gibi Duaya hasret mezarlar gibi Sonsuz bir geceye mahkûm bırakılmış Unutmuşum şafağın kızıllığını Ve ışıltısını yakamozların Karanlığın içinde darmadağın Işıksızım...
Dönüşsüzüm Gülsüz ve dikensiz bir bahçeyim Güneşin cilveleşmediği dallarında Kuşların kelebeklerin Terk ettiği güzel olan her şeyin Ölümün bile kucaklamayı çok gördüğü yitik bir düşüm Ne yazık Ölüşsüzüm...
Ayrılığın hakkını ver..
Anlamsız kıl tüm yaşanmışlığı..
Kalmayı BECEREMEDİN.
Bari gitmesini öğren..!
Ne bileyim vur sırtımdan mesela.
Adı AYRILIK olsun.!
Gidişlerden gidiş beğen
Yeter ki GİTMELER senin olsun...
Çok oluyorsun böyle gitmek mi olur..!!!
Her gidişinde kendini BENDE UNUTUYORSUN
gιтѕєм ∂ιуσяυм вιяαz, öℓѕєм İskelenin en ucundaki, en gıcırtılı tahtanın üstüne oturmuş, denizdeki nereye gittiklerini bilmediğim, bilmeyi de istemediğim parlak renkli balıklara bakıyorum. Bir süre izleyebiliyorum ancak onları, sadece bir yere kadar görebiliyorum, sonrası görünmüyor. Nedense her düşüncemin arkasına bir olumsuzluk eki katılıyor bu günlerde… Devrik düşüncelerle pekiştiriyorum bu ruh halini. Düşüncelerimin bağlaçları yok, sırf kafiyeli olsun diye kurulmuş iki yabancı cümle gibi irbirinden kopuk ve anlamsızlar… Hava sıcak, su ılık, toprak soğuk, ben yanıyorum.
Günahlar gözyaşlarında yıkanır, diyor birisi, yağmurlar kadar çok gözyaşları istiyorum o zaman diyorum içimden… ve eğer ağlayabilseydim ne yağmuru ne de küçük bir ağacın en küçük yaprağına düşen yağmur damlasının süzülüşünü bu kadar çok sevmezdim herhalde… gιтѕєм ∂ιуσяυм, вαℓıкℓαя∂α gιттι zαтєη. ..
Yıllardır tanıdığım, bana yabancı olan bu evin derin sessizliğinde aslında normal çıkan bütün seslere bile bile kulak verip, kendi kendimi bile bile korkutuyorum. Sonra korkuları susturmak için, kendi kendimi susturup sadece yüreğimi seslendiriyorum, çünkü duymak düşünmekten daha az üzüyor insanı.
Yüreğini ve beynini sırtlanmış, yükünden yorgun adamların halleri geliyor aklıma.
Herkes uyurken korkuyorum, sessizlikten, sessizliğimden…
Yıllardır bilip tanıdığın, yanlış şehirde, doğru otobüse binip, yanlış durakta indiğini fark ettiğinde yürümek zorunda kalmış gibi, geçte olsa gitsem diyorum…
Ve senden daha değersiz olan anlamsız şeylerin bekçiliğini bırakıp, ayağını acıtan ayakkabılara, sıcağa, fırtınaya rağmen ne varsa yakıp yıkıp ardına bakmadan yürümek gibi…
gιtѕєм ∂ιуσяυм вιяαz, öℓѕєм…
(alıntıdır)
MUMLAR YAKTIM SENSİZLİĞE BUGECE
Sen gittin gideli bu ilk ve son mektubum sana... Artık seninleyken yazdığım şiir ve mektupları düzeltiyorum ve düzeltecegim... Seni seviyorumları 'seni ne cok sevdim' yaptım,meğer ne çok seni seviyorum yazmışım,seni öpüyorumları 'seni özlüyorum ' yaptım... Yaptım da bir 'seni unuttum' yapamadım... 'Seni unutmalıyım'da kaldı hep...
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında sevdalanmış onun deli dalgalarına. Hırçın hırçın kayalara vuruşuna, yüreğindeki duruluğa Demiş ki suya: Gel sevdalım ol, Hayatıma anlam veren mucizem ol...
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa al demiş; Yüreğim sana armağan... Sarılmış ateşle su birbirlerine sıkıca, kopmamacasına...
Zamanla su, buhar olmaya, ateş, kül olmaya başlamış. Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı... Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de yüreğindeki kederi de alıp gitmiş uzak diyarlara su...
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları... Aramış suyu diyarlar boyu, günler boyu, geceler boyu Bir gün gelmiş, suya varmış yolu Bakmış o duru gözlerine suyun, biraz kırgın, biraz hırçın.
Ve o an anlamış; aşkın bazen gitmek olduğunu. Ama gitmenin yitirmek olmadığını.... Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.
İşte o zamandan beridir ki: Ateş sudan, su ateşden kaçar olmuş..
Ateşin yüreğini sadece su, Suyun yüreğini Sadece ateş alır
en sevdiğim renktir siyah...gecelerimin siyahı...sevdamın karası...ve gizlenmek...ve saklanmak...insanlardan...sadece rahmanın bilmesi içimi...ve güzelliğin gizi...sonsuzluktur siyah...zamana modaya insanlara meydan okumadır tekbaşına... siyah hattır... eliftir... vavdır... gerçektir siyah...tüm renklerin içinde kaybolduğu bir karadelik,tüm hepsini yutan...siyah belirsizliktir hüznü ve mutluluğu içinde boğan...tevazudur kırmızının karşısında...korkuyla durur beyazın,şeffaflığın yanında...turuncunun sevecenliğine inat soğukluktur...mavinin karşısında umutsuzca durur,yeşilin yanında ise feryad...isyandır siyah...ama asil bir isyan...sessiz ve asil...ve en derinden... gizliden kibirdir...korkudur...insanlara tenezzül etmeme halidir...benden uzak dur mesajıdır...ben kendimim demektir...kendime aitim demektir...sana kırgınım ey aşk,ey sevgili...yıldım senden demektir...artık sarılmaz ve kanamaz yaralarım var...hüzün ve hazan daim demektir...bırak beni yalnızlığıma,kaderime demektir... ve siyah...perdedir günahıma...perdedir gözyaşlarıma...tövbeme... pişmanlığıma... siyah yoktur aslında...yalandır renk olduğu...renkler bir yanılsamadır aslında yalan değil mi hayat olduğu...hayat siyah bir boşluktur aslında içinde zamanın kaybolduğu...
AŞK OLMASAYDI HANGİ MÜZİK İÇİNİZİ KANATIRDI, DANS ETTİRİRDİ….
AŞK OLMASAYDI ŞİİRLER OKUYABİLİRMİYDİNİZ, PUSLU HAVALARDA SEVGİLİYE SARILARAK…?
YALNIZIM
Yalnızlığımdan değil yalnızlığım
Söyleyemediğim için kimseye
Yalnızlığımı...
Sensizim
Sensizliğimden değil bu yok olan düşler
Boşluğundan içimde barındığın inin
Sensizliğimi sana yükleyemediğim için sensizim...
Sessizim
Bulamıyorum pişman olacak birsey
Yâda ' yapmasaydım ' ile başlayacak bi ' keşke '
Bitirememekten daha başka başlayamadığımızdan aşka
Böylesine sonuçsuzum...
Yalnızım
Ne benden taraf içimdeki ses
Ne de hepten seni savunmakta
Çakılmamış kibritler gibi düşüncelerim
Yanmaya amadeyken bile sönüşe düşman
Ergimiş güller gibi amansızım.
Issızım
Terk edilmiş parklar gibi
Duaya hasret mezarlar gibi
Sonsuz bir geceye mahkûm bırakılmış
Unutmuşum şafağın kızıllığını
Ve ışıltısını yakamozların
Karanlığın içinde darmadağın
Işıksızım...
Dönüşsüzüm
Gülsüz ve dikensiz bir bahçeyim
Güneşin cilveleşmediği dallarında
Kuşların kelebeklerin
Terk ettiği güzel olan her şeyin
Ölümün bile kucaklamayı çok gördüğü yitik bir düşüm
Ne yazık
Ölüşsüzüm...
Ayrılığın hakkını ver..
Anlamsız kıl tüm yaşanmışlığı..
Kalmayı BECEREMEDİN.
Bari gitmesini öğren..!
Ne bileyim vur sırtımdan mesela.
Adı AYRILIK olsun.!
Gidişlerden gidiş beğen
Yeter ki GİTMELER senin olsun...
Çok oluyorsun böyle gitmek mi olur..!!!
Her gidişinde kendini BENDE UNUTUYORSUN
gιтѕєм ∂ιуσяυм вιяαz, öℓѕєм
İskelenin en ucundaki, en gıcırtılı tahtanın üstüne oturmuş, denizdeki nereye gittiklerini bilmediğim, bilmeyi de istemediğim parlak renkli balıklara bakıyorum. Bir süre izleyebiliyorum ancak onları, sadece bir yere kadar görebiliyorum, sonrası görünmüyor.
Nedense her düşüncemin arkasına bir olumsuzluk eki katılıyor bu günlerde… Devrik düşüncelerle pekiştiriyorum bu ruh halini. Düşüncelerimin bağlaçları yok, sırf kafiyeli olsun diye kurulmuş iki yabancı cümle gibi irbirinden kopuk ve anlamsızlar… Hava sıcak, su ılık, toprak soğuk, ben yanıyorum.
gιтѕєм ∂ιуσяυм, şöуℓє уαğмυяℓαяı σℓαη υzαк вιя уєяℓєяє…
Günahlar gözyaşlarında yıkanır, diyor birisi, yağmurlar kadar çok gözyaşları istiyorum o zaman diyorum içimden… ve eğer ağlayabilseydim ne yağmuru ne de küçük bir ağacın en küçük yaprağına düşen yağmur damlasının süzülüşünü bu kadar çok sevmezdim herhalde…
gιтѕєм ∂ιуσяυм, вαℓıкℓαя∂α gιттι zαтєη. ..
Yıllardır tanıdığım, bana yabancı olan bu evin derin sessizliğinde aslında normal çıkan bütün seslere bile bile kulak verip, kendi kendimi bile bile korkutuyorum. Sonra korkuları susturmak için, kendi kendimi susturup sadece yüreğimi seslendiriyorum, çünkü duymak düşünmekten daha az üzüyor insanı.
Yüreğini ve beynini sırtlanmış, yükünden yorgun adamların halleri geliyor aklıma.
Herkes uyurken korkuyorum, sessizlikten, sessizliğimden…
gιтѕєм ∂ιуσяυм α¢ıℓαяı αℓıρ, уαℓηızℓığα ѕαяıℓмαуα..
Yıllardır bilip tanıdığın, yanlış şehirde, doğru otobüse binip, yanlış durakta indiğini fark ettiğinde yürümek zorunda kalmış gibi, geçte olsa gitsem diyorum…
Ve senden daha değersiz olan anlamsız şeylerin bekçiliğini bırakıp, ayağını acıtan ayakkabılara, sıcağa, fırtınaya rağmen ne varsa yakıp yıkıp ardına bakmadan yürümek gibi…
gιtѕєм ∂ιуσяυм вιяαz, öℓѕєм…

(alıntıdır)
MUMLAR YAKTIM SENSİZLİĞE BUGECE
Sen gittin gideli bu ilk ve son mektubum sana...
Artık seninleyken yazdığım şiir ve mektupları düzeltiyorum ve düzeltecegim...
Seni seviyorumları 'seni ne cok sevdim' yaptım,meğer ne çok seni seviyorum yazmışım,seni öpüyorumları 'seni özlüyorum ' yaptım...
Yaptım da bir 'seni unuttum' yapamadım...
'Seni unutmalıyım'da kaldı hep...
Seni unutmalıyım...!!!
ateş ve suyun aşkı
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında
sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,
yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya:
Gel sevdalım ol,
Hayatıma anlam veren mucizem ol...
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa
al demiş;
Yüreğim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine
sıkıca, kopmamacasına...
Zamanla su, buhar olmaya,
ateş, kül olmaya başlamış.
Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de
yüreğindeki kederi de
alıp gitmiş uzak diyarlara su...
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...
Aramış suyu diyarlar boyu,
günler boyu, geceler boyu
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu
Bakmış o duru gözlerine suyun,
biraz kırgın, biraz hırçın.
Ve o an anlamış;
aşkın bazen gitmek olduğunu.
Ama gitmenin yitirmek olmadığını....
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.
İşte o zamandan beridir ki:

Ateş sudan,
su ateşden kaçar olmuş..
Ateşin yüreğini sadece su,
Suyun yüreğini
Sadece ateş alır
en sevdiğim renktir siyah...gecelerimin siyahı...sevdamın karası...ve gizlenmek...ve saklanmak...insanlardan...sadece rahmanın bilmesi içimi...ve güzelliğin gizi...sonsuzluktur siyah...zamana modaya insanlara meydan okumadır tekbaşına... siyah hattır... eliftir... vavdır... gerçektir siyah...tüm renklerin içinde kaybolduğu bir karadelik,tüm hepsini yutan...siyah belirsizliktir hüznü ve mutluluğu içinde boğan...tevazudur kırmızının karşısında...korkuyla durur beyazın,şeffaflığın yanında...turuncunun sevecenliğine inat soğukluktur...mavinin karşısında umutsuzca durur,yeşilin yanında ise feryad...isyandır siyah...ama asil bir isyan...sessiz ve asil...ve en derinden...
gizliden kibirdir...korkudur...insanlara tenezzül etmeme halidir...benden uzak dur mesajıdır...ben kendimim demektir...kendime aitim demektir...sana kırgınım ey aşk,ey sevgili...yıldım senden demektir...artık sarılmaz ve kanamaz yaralarım var...hüzün ve hazan daim demektir...bırak beni yalnızlığıma,kaderime demektir...
ve siyah...perdedir günahıma...perdedir gözyaşlarıma...tövbeme... pişmanlığıma...
siyah yoktur aslında...yalandır renk olduğu...renkler bir yanılsamadır aslında yalan değil mi hayat olduğu...hayat siyah bir boşluktur aslında içinde zamanın kaybolduğu...
AŞK OLMASAYDI HANGİ MÜZİK İÇİNİZİ KANATIRDI, DANS ETTİRİRDİ….
AŞK OLMASAYDI ŞİİRLER OKUYABİLİRMİYDİNİZ, PUSLU HAVALARDA SEVGİLİYE SARILARAK…?