Anapol - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

http://img46.imageshack.us/img46/6185/82732810615bildeh162018ui6.jpg


Ben.. Sen...

Öylece durmayı seviyorum ben..
Durup ardından bakmayı..
Sen yürümeyi seviyorsun ama arkana bakmadan..
yaprak seviyorum ben yaprak..
Kuru, yaş ayırmadan..
Sen ezmeyi seviyorsun, neye bastığına bakmadan..







Müsteri herzaman haklı mı?

Tüketici haklari konusunda Müsteri her zaman hakli mi? sorusunu
irdelerken çesitli ülkelerdeki mahkemelik olaylari arastirmislar ve bulduklari belgelerden birisi.
Olay gerçek...
WorldPerfect (Bilmeyenler için yaziyorum, bilgisayari -elektrikli- daktilo gibi yapan bir programin yapimcisi) ...
Bu Sirketin müsteriye yardim hattinda banda alinmis bir telefon
konusmasini okuyacaksiniz.
Bu konusma sonrasi WorldPerfect gorevlisi isinden kovuluyor.
Kovulan gorevli WorldPerfecti kendisini 'Gerekçesiz' isten çikardigi
için mahkemeye veriyor.
Iste bu konusmanin desifresi.
-WorldPerfect yardim hatti, buyrun, nasil yardimci olabilirim.
-WorldPerfect`te bir sorun oldu.
-Nasil bir sorun?
-Yazi yaziyordum, birden bütün kelimeler gitti.
-Gitti mi?
-Yokoldu!
-Ekranda su anda ne görüyorsunuz?
-Hic bir sey.
-Hic bir sey mi?
-Yazdigim hiç bir şey ekrana çikmiyor.
-Hala WorldPerfect programinda misiniz yoksa programdan çikitiniz mi?
-Bunu nereden bileyim.
-Ekranda bir 'C' harfi görüyormusunuz?
-Bir 'hece' mi..
-Bosverin. Ekranda yanip sönen bir çizgi var mi?
-Söyledim ya hiç bir sey yazmiyor.
-Monitör üstünde yanan bir lamba var mi?
-Monitor ne?
-Ekrani olan yer, televizyon gibi... Çalistiginizi gösteren kücük bir
lamba var mi?
-Bilmiyorum.
-Monitorün arkasina bakin, oraya bir elektrik kablosu giriyor olmasi
lazim. Görebiliyor musunuz?
-Evet.
-Harika, o kabloyu takip edin duvarda elektrige baglimi bana soyleyin.
-Bagli.
-Harika. Monitorün arkasina bakinca bagli olan tek kablo mu gördünüz,
yoksa iki tane mi?
-Görmedim.
-Tekrar bakar misiniz, ikinci bir kablonunda bagli olmasi lazim.
-Evet buldum.
-Tamam, simdi onu takip edin bilgisayara bagli mi diye bakin.
-Kabloya ulasamiyorum.
-Ulasmayin, bagli mi diye bakabilir misiniz?
-Olmuyor.
-Bir seyden destek alip egilip bilgisayarin arkasina baksaniz...
-Egilmek dert degil, karanlik oldugu için bakamiyorum.
-Karanlik?
-Ofisin isiklari kapali, pencereden gelen isik yetmiyor.
-Ofisin isiklarini yakin.
-Yanmaz.
-Neden?
-Elektrikler kesik.
-Elektrikler mi kesik. Tanrim..! (kisa bir sessizlik) Bilgisayarin
kutusu, kitaplari herseyi
duruyor mu?
-Evet dolapta.
-Simdi bilgisayari sökün, aynen aldiginizdaki gibi paketleyin ve
aldiginiz dükkana iade edin.
-Durum bu kadar kötü mü?
-Korkarim öyle!
-Peki tamam. Onlara ne diyecegim?
-'Ben bilgisayar kullanamayacak kadar aptalim' diyeceksiniz


-
-

Kuş Kadınlar

Tepeden aşağı bisikletle hızla inen güzel kadının ardından ona âşık olan genç adam bağırmaktadır:
- Iris, yavaşla! Dur! Sana yetişemiyorum!
- Yavaşlayamam. Sen bana yakın durmaya çalış. Bir şey olmaz!
İngiliz yazar Iris Murdoch? un hayatını anlatan 'Iris' filminde üç kez aynı sahne tekrarlanıyor. Adam, kadının hızına yetişemiyor ömür boyu, ama ona 'yakın durmayı' beceriyor. Peki hakikaten bir şey olmuyor mu?
Ne oluyor ya da?
***
Bazı kadınlar, yakalanamaz, durdurulamaz ve kimseye ait olamazlar.
Onlar zaten kendilerine bile ait değildir de, o karmaşık bir mesele. O kadınlara yalnızca yakın durulabilir, yakalanıp durdurursan, kendine ait kılarsan...
Ölüverirler. Çünkü onlar kuş gibidirler. Böyle uçucu kadınlar, tepeden aşağıya inen bir bisiklet gibi, fren yaptıklarında düşeceklerini pekiyi bilirler.
O yüzden belki de hayat boyu kendilerini en sevdiklerinden bile korumak mecburiyetindedirler. Kendilerini durdurup, öldürüverecek şeylere karşı dikkatli olmaları gerektiğini
-her nasılsa bilirler. Onlar, insanı ancak frensiz bir
seyahate davet edebilirler. Zira fren yaparlarsa artık onlar, o kadınlar değiller. Bozulmuş bir oyuncak gibi kıymetsizler...
Kanatlarının altına rüzgârı aldığında uçabilen kuşlar gibi, rüzgârsız kaldığında bir lokma ete dönüşen kadınlar...
Ve adamlar, ekseriyetle, kadınları eğitilebilecek kuşlar sanırlar. Bilir misiniz? Eğiticiler, eve dönsünler,
uzaklara uçmasın diye önce kuşların kanatlarını biraz kırarlar...
Ama kimi kuşlar ve kadınlar, gökyüzü kadar uçmayacaklarsa ölüvermeyi tercih ederler...
***
Yıllar geçer. Iris Murdoch bütün o şahane kitapları yazar, bütün o şahane konuşmaları yapar. Zekâsıyla etrafı büyüleyip dururken, tutulamayacak bir kuş gibi oradan oraya uçuşurken birden amansız bir illete tutulur. Alzheimer hastalığı ışıklı sözcüklerini hızla elinden çekip almaktadır. Gökyüzünü ateşe veren alev rengi kanat tüylerini bir bir söker gibi... Ona 'yakın durmak için'
onca çaba harcayan adam, yatakta, yanında duran, artık tam da en başından beri istediği gibi 'yavaşlayıp durmuş' bu düşkün kuşu artık istememektedir.
Neden?
- Iris! İlk kez bana aitsin! ilk kez benimsin!
Ve ben seni istemiyorum!
***
Bilir misiniz? Manolyalar, o kocaman beyaz çiçekler, dokunuldukları anda küserler. Birden, kahverengi çürürler.
Kuş kadınlar, manolyalar gibidirler.
Kimi kadınlar hareketinin önüne geçilmeden, 'yakın durarak' izlenmek, sevilmek mecburiyetindedirler. Bu bir seçim değildir, sevilen renklerini korumak için bunu yapmaları gerektiğini her nasılsa bilirler. Kollarından tutulduklarında amansız bir illete yakalanacaklarını bilirler. Uçuşup, renklerini dağıtıp,
çırpınıp hayat içinde, sonra sessizce gidecekler. Durmak büyüyü bitirir, bunu bildikleri için onları sevmiş olan adamlar onlara güvenmelidirler. Tepeden aşağı
inen bir bisiklet gibi, fren yapmadan gitmeyi tez elden öğrenmelidirler.
Fren yaparsa o kadının artık o kadın olmayacağını... Kuş kadınlar, uçamadıklarında kıymetsiz bir av etine dönüşeceklerini pek iyi bilirler.