Kaderinizi sevin belki sizinki en iyisidir! Baktım arkama dün, Muhasebesel bir bakıştı hayata karşı takındığım tavır. Aldım çocukluktan, ergenliğe koydum, baktım dar geldi gençliğe sordum, henüz erken dedi orta yaşımın takdirine bıraktım. Otuzlu yaşlara gelebilmek uzak bir ihtimaldi bir zamanlar ama artık bu yaşlarında ortasındayım. Nasıl geçti hayat ? O kadar çok şey tüketiyor ki bizleri. Önce okul, yarış halinde, en güzeli en doğrusu kimin kararı, kimin kızı /oğlu hangi komşunun ya da akrabanın rakibi, aileler hangisinde tatminkar ya sen ne istiyorsun? Sonra seçilen bir yol ve uğraş didin bitsin diye oku, Hadi bitti, sırada iş telaşesi. Çoğu zaman senin için seçilen ya da senin seçtiğinden çok uzak bir tercih, aza tamah edip yaşamaya çalıştığın. Etrafında binbir yalan dolan, riya, yarış ve timsah gözyaşları. Sabır sınayan. Sabır çatlatan. Belki diyorsun belki şimdi iyi oldu takdir bekleyen bir omuz ve kalakaldığın yalnızlık. Sonra yavaş yavaş kabulleniş. Acı çekmemek, ters düşmemek bulunduğun toplumda bir nebze fark edilmek için çaresizce kabulleniş. başka bir yol hikayesi, Şanslı isen sevdiğin biri ile evlilik. Faklı kültür, farklı iki kişilik. İsmi farklı ama kabulleniş yine aynı telaşe içinde. Binbir naz, eda, kıskançlık. İyi zaman, kötü zaman. Hemen uzantılı başka bir karar, Çocuk. Eyvah Eyvah. hadi bakalım yeniden sorular, sorunlar ve düzen kurma zamanı. Üstelik bir dönemde değil alınan sorumluluk, hayat boyu takip ve endişe başladı. Hayırlı olsun. İşte bu dömensel ama kesintisiz uzun hayat yolculuğunda, ara ara belki de sıkça hayata dair çok küstük, darıldık, sevindik, ağladık, kahırlar ettik, hasta olduk,küfürler ettik, yaşadık bir çok şeyi karmakarışık. Hep başımıza bunlarda mı gelecekti dedik, isyan ettik. Bak ama burada başka bir kapı var deyip umutlar ettik, adımlar attık. Derken sonuna geldik. Dönüş yok, umut yok, karmaşa yok, sessiz bir karanlık ve sen, al bakalım yeni soru sana, Değdi mi ? bu kısmına henüz varamadım hayatın ama, edinilecek dersler var elbette. Hep en iyisini istedik oysa öyle değil mi ? ama belki de en iyisi kendi kaderimizdir. Zaman zaman örnek almak lazım oysa, son noktayı koymadan ve son cümlesini kurmadan hayat bir söz, bir bakış ,bir nesne,bir olay şekli ve anlatımı önemli değil belki de bir nasihat yeterli kendini hatırlamak için, tıpkı o güzel hikaye gibi, Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontuyor. Güneş onu yakıp kavurur. O da Tanrıya yakarıyor “keşke güneş olsaydım” , 'Ol' diyor Tanrı. Güneş oluveriyor ihtiyar… Fakat bulutlar geliyor örtüyor güneşi, hükmü kalmıyor güneşin. Bulut olmak istiyor. 'Ol' diyor yine Tanrı. Şimdide buluttur bizim ihtiyar… Rüzgâr alıp götürüyor bulutu, rüzgârın oyuncağı oluyor. Rüzgâr olmak istiyor bu kez . Ona da 'Ol' diyor Tanrı… Rüzgâr her yere egemen oluyor, fırtına oluyor, kasırga oluyor.Her şey karşısında eğiliyor ihtiyarın… Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlıyor bu kez…Oradan esiyor, buradan esiyor, kaya bana mısın demiyor! Sonunda Tanrı kaya olmasına da izin veriyor ihtiyarın .Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünya karşısında... Sonra bir gün bir sabah sırtında bir acı ile uyanıyor ihtiyarcık ... Niye mi? Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır da bu yüzden ... Onun içindir ki fark edin ve Kaderinizi sevin belki sizinki en iyisidir…
Kaderinizi sevin belki sizinki en iyisidir!
Baktım arkama dün,
Muhasebesel bir bakıştı hayata karşı takındığım tavır.
Aldım çocukluktan, ergenliğe koydum, baktım dar geldi gençliğe sordum, henüz erken dedi orta
yaşımın takdirine bıraktım.
Otuzlu yaşlara gelebilmek uzak bir ihtimaldi bir zamanlar ama artık bu yaşlarında ortasındayım. Nasıl
geçti hayat ?
O kadar çok şey tüketiyor ki bizleri.
Önce okul,
yarış halinde, en güzeli en doğrusu kimin kararı, kimin kızı /oğlu hangi komşunun ya da akrabanın
rakibi, aileler hangisinde tatminkar ya sen ne istiyorsun?
Sonra seçilen bir yol ve uğraş didin bitsin diye oku,
Hadi bitti,
sırada iş telaşesi.
Çoğu zaman senin için seçilen ya da senin seçtiğinden çok uzak bir tercih, aza tamah edip yaşamaya
çalıştığın.
Etrafında binbir yalan dolan, riya, yarış ve timsah gözyaşları. Sabır sınayan. Sabır çatlatan. Belki
diyorsun belki şimdi iyi oldu takdir bekleyen bir omuz ve kalakaldığın yalnızlık.
Sonra yavaş yavaş kabulleniş. Acı çekmemek, ters düşmemek bulunduğun toplumda bir nebze fark
edilmek için çaresizce kabulleniş.
başka bir yol hikayesi,
Şanslı isen sevdiğin biri ile evlilik.
Faklı kültür, farklı iki kişilik. İsmi farklı ama kabulleniş yine aynı telaşe içinde. Binbir naz, eda, kıskançlık.
İyi zaman, kötü zaman.
Hemen uzantılı başka bir karar, Çocuk.
Eyvah Eyvah. hadi bakalım yeniden sorular, sorunlar ve düzen kurma zamanı. Üstelik bir dönemde
değil alınan sorumluluk, hayat boyu takip ve endişe başladı. Hayırlı olsun.
İşte bu dömensel ama kesintisiz uzun hayat yolculuğunda, ara ara belki de sıkça hayata dair çok
küstük, darıldık, sevindik, ağladık, kahırlar ettik, hasta olduk,küfürler ettik, yaşadık bir çok şeyi
karmakarışık.
Hep başımıza bunlarda mı gelecekti dedik, isyan ettik. Bak ama burada başka bir kapı var deyip
umutlar ettik, adımlar attık. Derken sonuna geldik.
Dönüş yok, umut yok, karmaşa yok, sessiz bir karanlık ve sen, al bakalım yeni soru sana, Değdi mi ? bu
kısmına henüz varamadım hayatın ama, edinilecek dersler var elbette.
Hep en iyisini istedik oysa öyle değil mi ? ama belki de en iyisi kendi kaderimizdir.
Zaman zaman örnek almak lazım oysa, son noktayı koymadan ve son cümlesini kurmadan hayat
bir söz, bir bakış ,bir nesne,bir olay şekli ve anlatımı önemli değil belki de bir nasihat yeterli kendini
hatırlamak için, tıpkı o güzel hikaye gibi,
Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontuyor.
Güneş onu yakıp kavurur. O da Tanrıya yakarıyor “keşke güneş olsaydım” , 'Ol' diyor Tanrı. Güneş
oluveriyor ihtiyar…
Fakat bulutlar geliyor örtüyor güneşi, hükmü kalmıyor güneşin. Bulut olmak istiyor. 'Ol' diyor yine
Tanrı. Şimdide buluttur bizim ihtiyar…
Rüzgâr alıp götürüyor bulutu, rüzgârın oyuncağı oluyor. Rüzgâr olmak istiyor bu kez . Ona da 'Ol'
diyor Tanrı…
Rüzgâr her yere egemen oluyor, fırtına oluyor, kasırga oluyor.Her şey karşısında eğiliyor ihtiyarın…
Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlıyor bu kez…Oradan esiyor, buradan esiyor, kaya bana
mısın demiyor!
Sonunda Tanrı kaya olmasına da izin veriyor ihtiyarın .Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünya
karşısında...
Sonra bir gün bir sabah sırtında bir acı ile uyanıyor ihtiyarcık ...
Niye mi? Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır da bu yüzden ...
Onun içindir ki fark edin ve Kaderinizi sevin belki sizinki en iyisidir…