(herkesin bir feridesi vardır bilmez miyim herkesin bir ayakkabısı gibi birde şarkısı herkesin bir kimsesi vardır bilmez miyim bir de kimsesizliği..)
gözlerimle gözlerime dokunuyosun bir bilsen o an gözlerim oluyosun kaçalım beni gören sen sanacak
görüyor musun dağlara dokunuyor insanlar giderek dağlaşıyorlar görüyor musun adınla başlıyor her şey karın eriyişi yağmurun dirilişi özlemenin ilk harfi gücün hecelenişi
adınla! adınla her şey: şarabın dökülüşü sesimin eskimeyişi... ben ise sana abanıyorum büsbütün aşk kesiyorum...
yenile yenile bana abanıyosun sende ateş kesiyor dudakların saçların iri bir tutumak oluyor bu yangın yerlerinde ben nereye gitsem biraz senden gelirim ardımdan kuşlar ve uykular gelir...
feride ey yaar!
gelip bana çıkıyor bu kent ben kentlere çıkıyorum kentler kent olmadı feride bir türkü tutturup açabilmeliyim anlımı gecelerinde güne koşarken çocuklar güne erkenden ya deniz yada dağ kokmalı yolları
çocuklar çocuk olmalı aç bakmalı sevgiye çocuklar bazen bir ülkedir gözleri gök (yüzünde)
ter ve güneş kokarken işçiler evlerinde herkes gibi olmalıadı gibi yoksa sonumuz olur feride utanır rüzgarlar hakedilmiş iklimlere
çarşılarda kalabalık yürüyor sanki topyekün bir ülke toprağın şiddetinde ansızın o kalabalık soluyor'faili meçhul'lerde
(bu kalabalık ölmese aşk önce!)
çarşılarda kalabalık yürüyor her yanım kalabalık ve kabarık duramıyom böyle çarşılara abanıyorum bende -gülüşleri konuşmaları oturuşları nerde? hani çocuklar mavi esintilerde? bu kanlar da ne?
bir bilsen o an gömleğimi parçalıyorum günün orta yerinde çatırdıyarak kopuyor düğmelerim suçlulular nerde? bıyıklarımı kemiriyorumbitiyor çekip koparıyom saçlarımı bir bilsen ter damlıyor yüreğimden yerlere bileklerim kesilmiş damarlarım dökülmüş caddelere
çarşılara abanıyorum işte çarşılar yanlız çarşılar yalan çarşılar bana abanmıyor feride...
keder bile yıkar bendini yağmur iner gök boşaltır içini büyür mü benim yüzyılım b e n i m y ü z y ı l ı m h a n i ?
çoğaldım ve bir soruyla dolaştım sokakları bir soruyla açıp her sabah penceremi benim yüzyılım hani? benim yüzyılım hani?
sonra susamışlık oldum gitgide ağlamışlık kanamışlık birdenbire artık bütün sularda bir susuzluğum yankısı yok sesimin caddelerde 'bir yudum' diyorum sonra 'bir yudum halkım!' çarşılara abanıyorum işte çarşılar yanlız çarşılar yalan çarşılar bana abanmıyor feride...
artık böyle başlar gün: gün tomurcuk patlar bir dal kırılır apansız. birileri düşer yağmurlara... yağmurlar zamansız... belki ağzının kıyısı kansız yarım kalır türküsü; dağılır yiter sesi anlatılır rüzgarlara öyküsü... daha önümde ardımda korkunun kokusu dağlarda kırılan alevin yanlızlığın vahşetin böhründe zulmün tortusu!
sonra güne koştum güne coştum kucağımda dünyaların türküsü; çıkıp kentin en geniş meydanına boğazımı gömleğim gibi yırtıyorum: susmayın! bir şey bilmiyorsanız küfredin düpedüz küfredin işte!
bir şey anlamıyorlar bile; o an gökyüzünde dingin bir bulut duvarları aşabilen rüzgarlar çarpıyor yüzüme... (bakıyorum da kanım pıhtılaşıyor üstüm başım kir karanlık vay balam!)
kapıyı yağmur diye çaldılar oysa açtık: k a s ı r g a!
kasırga kasılıyor kalarında ülkemin
(bu hep böyle sürmese aşkönce!)
sonra bir bilsen teni kan içinde hayatın eti kan yılmaz'ın sesi kan bir kahve önünde duruyorum insanlar öylece oturmuş kendilerini turşuluyorlar tuzsuz...
-dikkat dikkat! ülkem dolaylarında yatmakta olan insanlar için .... guruplarında kan aranmıyor!
yitirdik infazda günlerimizi can aranıyor!can aranıyor!
birden ön masadan üç adam kalkıyor 'kes ulen' diyorlar: '-ne canı? can burada işte! oturmuş pişti oynuyor çayına kahvede!'
utanıyor çok utanıyorum benim yüzyılım hani? ülkem nerede? arkadaşlar su.. su yok mu be!
d(erken) 'kimliğiniz lütfen...'
yerlerde pıhtılaşmış kanların üzerinden bir uğultu ummanında seslerin üzerinden çarşılar yanlız kentlerin üzerinden sessiz... sensiz gidiyoruz feride...
(herkesin bir feridesi vardır bilmez miyim
beni gören sen sanacak
yağmurun dirilişi
gücün hecelenişi
sesimin eskimeyişi...
adı gibi
konuşmaları
oturuşları nerde?
bitiyor
damarlarım dökülmüş caddelere
çarşılar yalan
gök boşaltır içini
kanamışlık birdenbire
çarşılar yalan
yiter sesi
güne coştum kucağımda dünyaların
düpedüz
duvarları aşabilen rüzgarlar çarpıyor yüzüme...
önce!)
sesi kan
çok utanıyorum
su.. su yok mu be!
herkesin bir ayakkabısı gibi birde şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır bilmez miyim
bir de kimsesizliği..)
gözlerimle gözlerime dokunuyosun
bir bilsen o an gözlerim oluyosun
kaçalım
görüyor musun dağlara dokunuyor insanlar
giderek dağlaşıyorlar
görüyor musun adınla başlıyor her şey
karın eriyişi
özlemenin ilk harfi
adınla!
adınla her şey: şarabın dökülüşü
ben ise sana abanıyorum
büsbütün aşk kesiyorum...
yenile yenile bana abanıyosun sende
ateş kesiyor dudakların
saçların iri bir tutumak oluyor bu yangın yerlerinde
ben nereye gitsem biraz senden gelirim
ardımdan kuşlar ve uykular gelir...
feride
ey yaar!
gelip bana çıkıyor bu kent
ben kentlere çıkıyorum
kentler kent olmadı feride
bir türkü tutturup açabilmeliyim anlımı
gecelerinde
güne koşarken çocuklar güne erkenden
ya deniz yada dağ kokmalı yolları
çocuklar çocuk olmalı
aç bakmalı sevgiye
çocuklar bazen bir ülkedir
gözleri gök (yüzünde)
ter ve güneş kokarken işçiler evlerinde
herkes gibi olmalı
yoksa sonumuz olur feride
utanır rüzgarlar hakedilmiş iklimlere
çarşılarda kalabalık yürüyor
sanki topyekün bir ülke toprağın şiddetinde
ansızın o kalabalık soluyor'faili meçhul'lerde
(bu kalabalık ölmese
aşk
önce!)
çarşılarda kalabalık yürüyor
her yanım kalabalık ve kabarık
duramıyom böyle
çarşılara abanıyorum bende
-gülüşleri
hani çocuklar mavi esintilerde?
bu kanlar da ne?
bir bilsen o an gömleğimi parçalıyorum günün orta yerinde
çatırdıyarak kopuyor düğmelerim
suçlulular nerde?
bıyıklarımı kemiriyorum
çekip koparıyom saçlarımı
bir bilsen ter damlıyor yüreğimden yerlere
bileklerim kesilmiş
çarşılara abanıyorum işte
çarşılar yanlız
çarşılar bana abanmıyor feride...
keder bile yıkar bendini
yağmur iner
büyür
mü benim yüzyılım
b e n i m y ü z y ı l ı m h a n i ?
çoğaldım ve bir soruyla dolaştım sokakları
bir soruyla açıp her sabah penceremi
benim yüzyılım hani?
benim yüzyılım hani?
sonra susamışlık oldum gitgide
ağlamışlık
artık bütün sularda bir susuzluğum
yankısı yok sesimin caddelerde
'bir yudum' diyorum sonra 'bir yudum
halkım!'
çarşılara abanıyorum işte
çarşılar yanlız
çarşılar bana abanmıyor feride...
artık böyle başlar gün: gün tomurcuk patlar
bir dal kırılır apansız.
birileri düşer yağmurlara... yağmurlar zamansız...
belki ağzının kıyısı kansız
yarım kalır türküsü;
dağılır
anlatılır rüzgarlara öyküsü...
daha önümde ardımda korkunun kokusu
dağlarda kırılan alevin yanlızlığın
vahşetin böhründe zulmün tortusu!
sonra güne koştum
türküsü; çıkıp kentin en geniş meydanına boğazımı
gömleğim gibi yırtıyorum:
susmayın! bir şey bilmiyorsanız küfredin
küfredin işte!
bir şey anlamıyorlar bile; o an gökyüzünde dingin bir
bulut
(bakıyorum da kanım pıhtılaşıyor
üstüm başım kir karanlık vay balam!)
kapıyı yağmur diye çaldılar oysa
açtık:
k a s ı r g a!
kasırga
kasılıyor
kalarında ülkemin
(bu hep böyle sürmese
aşk
sonra bir bilsen teni kan içinde hayatın
eti kan yılmaz'ın
bir kahve önünde duruyorum
insanlar öylece oturmuş kendilerini turşuluyorlar
tuzsuz...
-dikkat dikkat!
ülkem dolaylarında yatmakta olan insanlar için
.... guruplarında kan
aranmıyor!
yitirdik infazda günlerimizi
can aranıyor!can aranıyor!
birden ön masadan üç adam kalkıyor
'kes ulen' diyorlar: '-ne canı? can burada işte!
oturmuş pişti oynuyor çayına kahvede!'
utanıyor
benim yüzyılım hani?
ülkem nerede?
arkadaşlar
d(erken)
'kimliğiniz lütfen...'
yerlerde pıhtılaşmış kanların üzerinden
bir uğultu ummanında seslerin üzerinden
çarşılar yanlız kentlerin üzerinden
sessiz... sensiz gidiyoruz feride...