Dilgeş Aslan - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

(herkesin bir feridesi vardır bilmez miyim
herkesin bir ayakkabısı gibi birde şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır bilmez miyim
bir de kimsesizliği..)

gözlerimle gözlerime dokunuyosun
bir bilsen o an gözlerim oluyosun
kaçalım beni gören sen sanacak

görüyor musun dağlara dokunuyor insanlar
giderek dağlaşıyorlar
görüyor musun adınla başlıyor her şey
karın eriyişi yağmurun dirilişi
özlemenin ilk harfi gücün hecelenişi

adınla!
adınla her şey: şarabın dökülüşü sesimin eskimeyişi...
ben ise sana abanıyorum
büsbütün aşk kesiyorum...

yenile yenile bana abanıyosun sende
ateş kesiyor dudakların
saçların iri bir tutumak oluyor bu yangın yerlerinde
ben nereye gitsem biraz senden gelirim
ardımdan kuşlar ve uykular gelir...

feride
ey yaar!

gelip bana çıkıyor bu kent
ben kentlere çıkıyorum
kentler kent olmadı feride
bir türkü tutturup açabilmeliyim anlımı
gecelerinde
güne koşarken çocuklar güne erkenden
ya deniz yada dağ kokmalı yolları

çocuklar çocuk olmalı
aç bakmalı sevgiye
çocuklar bazen bir ülkedir
gözleri gök (yüzünde)

ter ve güneş kokarken işçiler evlerinde
herkes gibi olmalıadı gibi
yoksa sonumuz olur feride
utanır rüzgarlar hakedilmiş iklimlere

çarşılarda kalabalık yürüyor
sanki topyekün bir ülke toprağın şiddetinde
ansızın o kalabalık soluyor'faili meçhul'lerde

(bu kalabalık ölmese
aşk
önce!)

çarşılarda kalabalık yürüyor
her yanım kalabalık ve kabarık
duramıyom böyle
çarşılara abanıyorum bende
-gülüşleri konuşmaları oturuşları nerde?
hani çocuklar mavi esintilerde?
bu kanlar da ne?

bir bilsen o an gömleğimi parçalıyorum günün orta yerinde
çatırdıyarak kopuyor düğmelerim
suçlulular nerde?
bıyıklarımı kemiriyorumbitiyor
çekip koparıyom saçlarımı
bir bilsen ter damlıyor yüreğimden yerlere
bileklerim kesilmiş damarlarım dökülmüş caddelere

çarşılara abanıyorum işte
çarşılar yanlız çarşılar yalan
çarşılar bana abanmıyor feride...

keder bile yıkar bendini
yağmur iner gök boşaltır içini
büyür
mü benim yüzyılım
b e n i m y ü z y ı l ı m h a n i ?

çoğaldım ve bir soruyla dolaştım sokakları
bir soruyla açıp her sabah penceremi
benim yüzyılım hani?
benim yüzyılım hani?

sonra susamışlık oldum gitgide
ağlamışlık kanamışlık birdenbire
artık bütün sularda bir susuzluğum
yankısı yok sesimin caddelerde
'bir yudum' diyorum sonra 'bir yudum
halkım!'

çarşılara abanıyorum işte
çarşılar yanlız çarşılar yalan
çarşılar bana abanmıyor feride...

artık böyle başlar gün: gün tomurcuk patlar
bir dal kırılır apansız.
birileri düşer yağmurlara... yağmurlar zamansız...
belki ağzının kıyısı kansız
yarım kalır türküsü;
dağılır yiter sesi
anlatılır rüzgarlara öyküsü...
daha önümde ardımda korkunun kokusu
dağlarda kırılan alevin yanlızlığın
vahşetin böhründe zulmün tortusu!

sonra güne koştum güne coştum kucağımda dünyaların
türküsü; çıkıp kentin en geniş meydanına boğazımı
gömleğim gibi yırtıyorum:
susmayın! bir şey bilmiyorsanız küfredin düpedüz
küfredin işte!

bir şey anlamıyorlar bile; o an gökyüzünde dingin bir
bulut duvarları aşabilen rüzgarlar çarpıyor yüzüme...
(bakıyorum da kanım pıhtılaşıyor
üstüm başım kir karanlık vay balam!)

kapıyı yağmur diye çaldılar oysa
açtık:
k a s ı r g a!

kasırga
kasılıyor
kalarında ülkemin

(bu hep böyle sürmese
aşkönce!)

sonra bir bilsen teni kan içinde hayatın
eti kan yılmaz'ın sesi kan
bir kahve önünde duruyorum
insanlar öylece oturmuş kendilerini turşuluyorlar
tuzsuz...

-dikkat dikkat!
ülkem dolaylarında yatmakta olan insanlar için
.... guruplarında kan
aranmıyor!

yitirdik infazda günlerimizi
can aranıyor!can aranıyor!

birden ön masadan üç adam kalkıyor
'kes ulen' diyorlar: '-ne canı? can burada işte!
oturmuş pişti oynuyor çayına kahvede!'

utanıyor çok utanıyorum
benim yüzyılım hani?
ülkem nerede?
arkadaşlar su.. su yok mu be!

d(erken)
'kimliğiniz lütfen...'

yerlerde pıhtılaşmış kanların üzerinden
bir uğultu ummanında seslerin üzerinden
çarşılar yanlız kentlerin üzerinden
sessiz... sensiz gidiyoruz feride...