Batan güneşi bağrında saklayan bir heykelin kara ışıklarında doğdum. Bir nisan akşamıydı. Şıpsevdi yağmur makyajını tazelemek için yüzünü benden çevirmişti. Taştan aynasına doğru yağdı; sakladı onu benden. Ayışığımdı o. Benim de aynamdı. Benim gökteki kristal mezarımdı. O gece; doğduğum gece parçaladım o kristal mezarı. Taştan aynamı kırdım. Tuzla buz oldu; bir daha birleşmemecesine. Yılgın yüreğim karalarını çıkardı. Solgun yüzüm gecenin aynasızlığında ısındı. Gecemin titrek elleri şafağa kavuştu. İçimde sonsuzca büyüttüğüm hazineyi gördüm sonra. Herkes mutlu olsundu. Çocuklar kötülüklerden korkmasın, masum suçlarından utanmasınlardı. Hastalar hep iyileşsin, kötülükler onsun, acılar dinsindi. Bu devran bu dergah alsın yürüsündü. Bunun için kendime bir maske taktım. Çocukluğumda çıkardığım gülümseyen maskeyi.. Bebeklere çocuklara, ağaçlara kuşlara, insanlara gülümsüyordum sonsuzca. Batsa da doğsa da güneşi, geçse de kalsa da zamanı, esse de dinse de rüzgarı seviyordum. Seviyorum. Dileğim gerçek oldu. Sevebilen gerçek bir insan oldum. Beni seven gerçek bir insan var şimdi. Ben ağladığımda şefkatle ellerini saçlarımdan esirgemeyen, o bir damla yaş olduğunda birkaç sevecen sözü esirgemediğim. Kadın ve çocuk çocuk bakan yaldızlı gözlerinden ağu aldığım; uğruna ağladığım, tanrıya yalvardığım. Yoluna kötülüklerimi kurban ettiğim. Sevdiğim. Şimdi bu şiir bahçesine bu yüzden giriyorum işte. Sevdiğim için bir insanı. Nezaketle düşen yaprağın düşüşündeki asaleti görebiliyorum. Sıcak bir yemekte ev sahibinin kokusunu duyabiliyorum. Yanaklarımı okşayan esen rüzgarı hissedebiliyorum. Bana göz, kulak, ten, koku olan bir gerçeğim var şimdi. Aklıma şiirleri geliyor..Ve ben onun aynasında şiir söylüyorum.
Batan güneşi bağrında saklayan bir heykelin kara ışıklarında doğdum.
Bir nisan akşamıydı.
Şıpsevdi yağmur makyajını tazelemek için yüzünü benden çevirmişti.
Taştan aynasına doğru yağdı; sakladı onu benden.
Ayışığımdı o. Benim de aynamdı. Benim gökteki kristal mezarımdı.
O gece; doğduğum gece parçaladım o kristal mezarı.
Taştan aynamı kırdım. Tuzla buz oldu; bir daha birleşmemecesine.
Yılgın yüreğim karalarını çıkardı. Solgun yüzüm gecenin aynasızlığında ısındı. Gecemin titrek elleri şafağa kavuştu.
İçimde sonsuzca büyüttüğüm hazineyi gördüm sonra.
Herkes mutlu olsundu.
Çocuklar kötülüklerden korkmasın, masum suçlarından utanmasınlardı.
Hastalar hep iyileşsin, kötülükler onsun, acılar dinsindi.
Bu devran bu dergah alsın yürüsündü.
Bunun için kendime bir maske taktım.
Çocukluğumda çıkardığım gülümseyen maskeyi..
Bebeklere çocuklara, ağaçlara kuşlara, insanlara gülümsüyordum sonsuzca. Batsa da doğsa da güneşi, geçse de kalsa da zamanı, esse de dinse de rüzgarı seviyordum.
Seviyorum.
Dileğim gerçek oldu.
Sevebilen gerçek bir insan oldum.
Beni seven gerçek bir insan var şimdi.
Ben ağladığımda şefkatle ellerini saçlarımdan esirgemeyen, o bir damla yaş olduğunda birkaç sevecen sözü esirgemediğim.
Kadın ve çocuk çocuk bakan yaldızlı gözlerinden ağu aldığım;
uğruna ağladığım, tanrıya yalvardığım.
Yoluna kötülüklerimi kurban ettiğim.
Sevdiğim.
Şimdi bu şiir bahçesine bu yüzden giriyorum işte.
Sevdiğim için bir insanı.
Nezaketle düşen yaprağın düşüşündeki asaleti görebiliyorum.
Sıcak bir yemekte ev sahibinin kokusunu duyabiliyorum.
Yanaklarımı okşayan esen rüzgarı hissedebiliyorum.
Bana göz, kulak, ten, koku olan bir gerçeğim var şimdi.
Aklıma şiirleri geliyor..Ve ben onun aynasında şiir söylüyorum.