İik ağlayışı dünyaya geldiği an- dı, ciğerlerinin açılması için gerekliydi bu damlalar. Yaşama merhaba demekti heyy ben de varım artık...
Merhaba YAŞAM, Merhaba KAVGAM ...
Zaman içinde akrep - yelkovan birbiriyle yarışırken, O' da başladı minicik ellerinin yardımıyla ayaklarına destek olup, önce sürünmeye, sonra yürümeye ve ardından koşmaya... Düştü bazen, ama avutanı vardı, annesinin sıcacık kollarında avunur ve unuturdu ağlamayı..
Büyüdü.. karıştı yaşama; toplumsal dayatmalar ters geldi, trafik kurallarından başkasına uymadı harfien, kendi kuralları vardı, doğru insan olmak adına.. Baş kaldırdı her türlü haksızlığa, bazen sokaktaki simitçiyi, bazen tinerci bir çocuğu sahiplendi. Ak-akçeyi karagün için saklamadı, paylaştı olmayanla. Bir tek şey vardı biriktirdiği yüreğinde hiç kirlenmeyen, sevgiydi adı , sonrasında SEVDA dediği...
Bazen dost bildikleri bazen el uzattıkları kırmıştı, yüreğinde cam kırıkları da vardı ama sevgisi öyle güçlü, öyle inatçıydı ki yine de uzatıyordu elini düşmanına bile...
Bazen de batardı yüreğine cam kırıkları, acıtırdı içini.. annesi de yoktu ki yanında ağlasın, sığınsın kucağına..
Öylesi an-larda durdururdu yüreğindeki akrep ve yelkovanı kendince, zamanı ertelerdi bir adım öte. Tıpkı doğduğu gün ki gibi ağlardı, ama bu defa sessizce. Yüreğindeki cam kırıklarının acısını yıkar, temizlerdi gözyaşları. Oraya hapsedip son sevdaları, düşünür, bekler ve yavaşça katılırdı yaşama yine....
İik ağlayışı dünyaya geldiği an- dı, ciğerlerinin açılması için gerekliydi bu damlalar.
Yaşama merhaba demekti heyy ben de varım artık...
Merhaba YAŞAM, Merhaba KAVGAM ...
Zaman içinde akrep - yelkovan birbiriyle yarışırken, O' da başladı minicik ellerinin yardımıyla ayaklarına destek olup, önce sürünmeye, sonra yürümeye ve ardından koşmaya... Düştü bazen, ama avutanı vardı, annesinin sıcacık kollarında avunur ve unuturdu ağlamayı..
Büyüdü.. karıştı yaşama; toplumsal dayatmalar ters geldi, trafik kurallarından başkasına uymadı harfien, kendi kuralları vardı, doğru insan olmak adına.. Baş kaldırdı her türlü haksızlığa, bazen sokaktaki simitçiyi, bazen tinerci bir çocuğu sahiplendi. Ak-akçeyi karagün için saklamadı, paylaştı olmayanla. Bir tek şey vardı biriktirdiği yüreğinde hiç kirlenmeyen, sevgiydi adı , sonrasında SEVDA dediği...
Bazen dost bildikleri bazen el uzattıkları kırmıştı, yüreğinde cam kırıkları da vardı ama sevgisi öyle güçlü, öyle inatçıydı ki yine de uzatıyordu elini düşmanına bile...
Bazen de batardı yüreğine cam kırıkları, acıtırdı içini.. annesi de yoktu ki yanında ağlasın, sığınsın kucağına..
Öylesi an-larda durdururdu yüreğindeki akrep ve yelkovanı kendince, zamanı ertelerdi bir adım öte.
Tıpkı doğduğu gün ki gibi ağlardı, ama bu defa sessizce.
Yüreğindeki cam kırıklarının acısını yıkar, temizlerdi gözyaşları.
Oraya hapsedip son sevdaları, düşünür, bekler ve yavaşça katılırdı yaşama yine....
Merhaba Dostlar Merhaba...