Gülçin Tetik - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı

düşünen bir adamı düşünüyorum.düşündüğümü bildiğim için ben varım.düşündüğünü bildiğim için düşlediğim bu adamın da varolduğu biliyorum.böylece o da benim kadar gerçek oluyor.bundan sonrası daha karışık düşündüğünü düşündüğüm bu adamın beni düşlediğini düşlüyorum. öyleyse gerçek olan biri beni düşlüyor ama o gerçek ben ise bir düş mü oluyorum?

Dalgaları elimde ne kadar tutabiliyorsam, elimde ancak o kadarın var. Rengin ne bilemiyorum. Sayın kaç? Islak kumların avucumdaki taneleri benim için ne kadar zorsa benim için öylesine zorsun. Kimsin sen? Bilmiyorum… Soru işaretlerinin yanıtısın ortaya çıkarsan eğer. Dedim ya, dalgalardan elimde ne kadar kalırsa o kadarsın. Ellerime bakıyorum. Kupkuru. SEN BENİM HİÇBİRŞEYİM MİSİN?

Yaşantının sonsuzluğuna taşınıp, sözlerinin esrarına takılırım bazen. Elinden tutarak yollarda gezinirim. Sarhoşluğumuz mudur, beni sana bağlayan. SEN KİMSİN???

BİLİYORMUSUN?

Biliyor musun?
Şu an seni düşündüğümü
Bir bahar akşamı
Önümde hüzünlü bir şiir
Seni okuduğumu biliyor musun?

Her tarafımı saran benliğin
Aşkının zindanlarında tutsağım sanki
Senin için azap çektiğimi biliyor musun?

Belki de çok uzak
Çok uzaklarda mutluluk
Bir gökkuşağı gibi
Kavuşmak için
Sana koştuğumu biliyor musun?

Sessizliği bozan bir çığlık
Bir haykırış bu
Umuda yalvarmak gibi
Sana seslendiğimi biliyor musun?

Bir şiir,
Tatlı bir tebessüm
Bilmem anlatırmı sana duygularımı?
Bir çöl aşamam, bir dağ delemem ama
Bir kalbim, bir sevgim var
Senin için deli divane olduğumu biliyor musun?

AYRILIKTA BİTMELİ

Sevgilim,
Sana sevgilim diyorum.
Ayrılık da sevdaya dahil
Ayrılanlar hala sevgili
Dediği gibi ilhan’ın.
Sevgilim, sana sevgilim diyorum,
bir daha hiç
demeyeceğim içindir belki.
Ayrılmamız neyi değiştirecek,
ayrılık yüreğimden silip
atabilir mi seni derdin. Kim bilir.
Bu sana son yazışım.
Sözcüklere yüklemeye çalıştığım
duygularım,
beyaz kağıtların keskin
kenarlarıyla nasıl da parçalanıyor
böyle.
İlk kez yazmak böyle zor,
anlatmak bu kadar olanaksız.
İçimde çağıldayan her şeyin, sana
doğru aktığını duyup da bunu
anlatamamak. Ne acı…
Oysa seni her düşündüğümde,
sesim, zamanın ve mekanın
olmadığı görünmeyen
ince ipeksi bir yolda ilerleyip
kulaklarına akmadı mı?
Her düşündüğümde seni,
yapmam gereken sadece
izlemekti.
Ruhumun sana akışı, o hızlı ama
bir o kadar yavaş, delice ama bir
o kadar sakin,
coşkuyla ama nasıl huzurlu bir
çağlamaydı onların hepsi.
Hemen duyardın, büyük
kalabalıklarda, iki kişilik
yalnızlıklarda,
yada gözlerin maviliklere
kilitlenmişken, duyardın...
Hala duyuyorsun. Şimdi, şuan,
seninle konuşurken, ruhunda
geziniyorum yine.
Baktığın yerden uzaklaşan
bakışlarını, o kimselere
hissettirmediğin
bir anlık dalgınlığı, sadece anın
yakaladığı o ince sızıyı. Kapa
gözlerini...
Sen hep duyacak mısın beni, ben
hep anlatacak mıyım? Bilmiyorum…
Ama madem ayrılanlar hala
sevgili, ayrılanlar hala sevdalı, bu
ayrılıkta bitmeli.
Ayrılık… Ne çok korkardık bu
sözcüğe yüklenen anlamdan.
Oysa şimdi anlıyorum ki, ayrılığın
kendisi değil, ayrılmakmış asıl zor
olan.
Ayrılmayı, başarana kadar
yaşanılanlar… o kanatan, acıtan,
korkulu bekleyişler...
O kopuşu yaşamak, artık başka
biri değil, sen olan o varlığı
olduğu yerden çıkarmaya
çalışmak,
ağlayarak git artık içimden
diyebilmek, ama daha derken
pişman olup hayır kal ne olur diye
yalvarmak.
Ne kadar zordu sevgilim... öyle
içimdeydin ki, seni oradan
çıkarmak kendimi paramparça
etmek demekti.
Ayrılık. O kanlı zafer. simdi
paylaştığımız işte bu.
İçimizde o boşluğun büyük acısı
yüzümüzde birbirimizin kanı var hala.
Sevgilim,
Sevgilim diyorum son kez sana.
Bir daha demeyeceğimdendir bu
ve bir daha yazmayacağımdan.
Ayrılık da bitmeli.