Masalların beyaz atlı prensi filmlerin yakışıklı, iyi kalpli kahramanı, hepimizin günün birinde “ne yazık ki hayatın gerçeği bu değilmiş, bunların hepsi yalnızca bir masalmış” diyerek vazgeçtiğimiz biricik hayali... Biliyorum şimdiki filmler daha başından bunu söylüyor. Hayaller çoktan bitti ve hepimiz bunu kabullendik. ancak prensesin elinden tutup, yıldızlar âleminden hayatın yaban çiçekleriyle sarılmış kırık dökük kulübesine götürecek ve bundan böyle yaşanacak bütün günlerin yeni bir mutlulukla başlayacağına söz verecek bir kahraman yok. Ne oldu onlara? O, verdiği sözü her ne olursa olsun tutan, savaşların içinden çıkıp gelmeyi başaran, kendisini orada sonsuza dek birinin bekleyeceğini bilmenin verdiği güçle bütün düşmanlarını kılıçtan geçiren, o sevgilinin hayaliyle en büyük zorlukları aşan ve gözlerine baktığınız anda eriyip gitmek istediğiniz adamlara ne oldu? Böylece herkes rahatlıyor mu yoksa? “Bak işte yalanmış, hepsi masalmış, kahraman yokmuş, hepimiz aynıyız, hayat zor, tek bir öpücükle kimse mutlu olmuyor...” diyerek patlamış mısırlarını yiyip, sıkıcı evlerine ger mi dönüyorlar. Ah bilmiyorum, neden artık elinde sihirli değnekle yıkık dökük kulübeye dokunan ve onu bir anda dünyanın en güzel sarayı hâline getiren o kahramandan vazgeçmek zorundayız?
Masalların beyaz atlı prensi filmlerin yakışıklı, iyi kalpli kahramanı, hepimizin günün birinde “ne yazık ki hayatın gerçeği bu değilmiş, bunların hepsi yalnızca bir masalmış” diyerek vazgeçtiğimiz biricik hayali...
Biliyorum şimdiki filmler daha başından bunu söylüyor. Hayaller çoktan bitti ve hepimiz bunu kabullendik. ancak prensesin elinden tutup, yıldızlar âleminden hayatın yaban çiçekleriyle sarılmış kırık dökük kulübesine götürecek ve bundan böyle yaşanacak bütün günlerin yeni bir mutlulukla başlayacağına söz verecek bir kahraman yok.
Ne oldu onlara?
O, verdiği sözü her ne olursa olsun tutan, savaşların içinden çıkıp gelmeyi başaran, kendisini orada sonsuza dek birinin bekleyeceğini bilmenin verdiği güçle bütün düşmanlarını kılıçtan geçiren, o sevgilinin hayaliyle en büyük zorlukları aşan ve gözlerine baktığınız anda eriyip gitmek istediğiniz adamlara ne oldu?
Böylece herkes rahatlıyor mu yoksa? “Bak işte yalanmış, hepsi masalmış, kahraman yokmuş, hepimiz aynıyız, hayat zor, tek bir öpücükle kimse mutlu olmuyor...” diyerek patlamış mısırlarını yiyip, sıkıcı evlerine ger mi dönüyorlar.
Ah bilmiyorum, neden artık elinde sihirli değnekle yıkık dökük kulübeye dokunan ve onu bir anda dünyanın en güzel sarayı hâline getiren o kahramandan vazgeçmek zorundayız?