Deli Kadriye - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı









***HOŞ GELDİNİZ***



















SEVGİ ŞİİR VE GÜNCEL




Arkadas...

eski Türklerde Askerler savasirken arkadan gelecek herhangi bir saldiriyi
kontrol edebilmekiçin sirtlarini bir agaca, kaya veya tasa vererek ok
atarlarmis. Atalarimiz genelde bozkir hayati yasadiklari için bu sirt
dayanan nesne genelde bir tas veya kaya olurmus yillar sonra bu sirt
dayanan tasin ismi ARKA-TAS dan ARKADAS seklinde dilimize yerlesmis ve
bugün bile güvenebilecegimiz bizi arkadan vurmayacak olan Samimiyetine
güvendigimiz kisilere verdigimiz isimdir.

Ask ve arkadaslik bir gün yolda
karsilasirlar ask, kendinden emin bir sekilde sorar:

-Ben senden daha samimi ve daha cana yakinim sen niye varsin ki bu dünyada?

Arkadaslik cevap verir:

-Sen gittikten sonra biraktigin gozyaslarini silmek için....

Hiç bir zaman arkadassiz kalmamaniz dilegiyle.








HERŞEYİ PAYLAŞMAK İÇİN! ...

Sen yoksun
Boşuna yağıyor yağmur
Birlikte ıslanamayacağız ki

Boşuna bu nehrin
Çırpınıp pırpırlanması
Kıyısında oturup göremeyeceğiz ki

Uzar uzar gider
Boşuna yorulur yollar
Birlikte yürüyemeyeceğiz ki

Özlemler de ayrılıklar da boşuna
Öyle uzaklardayız
Birlikte ağlayamayacağız ki

Seviyorum seni boşuna
Boşuna yaşıyorum
Yaşamı bölüşemeyeceğiz ki

.....................



Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
..................
..................



Sende; ben kutba giden bir geminin sergüzeştini,
Sende; ben kumarbaz macerasını keşişlerin,
Sende uzaklığı,Sende ben imkansızlığı seviyorum..
Güneşli bir ormana dalar gibi dalmak gözlerine,
ve kan-ter içinde,
aç ve öfkeli,
ve bir avcı iştahiyle etini dişlemek senin..
Sende ben imkansızlığı seviyorum..
Fakat asla umutsuzluğu değil! ..

..................



“Beni yalnızlığımla vurdular o gece vakti
Kalbimi suyla yudular o gece vakti
Öldüğümü bile söylemediler…”

Ben şu kısa boylu hayatta
uzun boylu kederlerle acırım.
Yorar beni şu telaş, şu karmaşa.
Bir sığınak aranırken şu uğultuda,
bir aşk gelir, bir yara.
Bir yara…
Bir yara daha!

Eski bir aşk,
yeni bir ayrılıktır her zaman.
Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır.
Kimse bilmez be canım,
bir yara bir ömrü nasıl kanatır…


Ben seni hep ayrılıkla anmışım
Titreyen ellerimle günlerin buğusuna adını…
Hep adını yazmışım.
Bir aşk gelmiş bir yara.
Bir yara…Bir yara daha!

Eski bir aşk,
yeni bir ayrılıktır her zaman.
Bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır;
kimse bilmez be canım
bir yara bir ömrü nasıl kanatır…

Hayat hattında acemi tayfalardık.
Ne avunduk sevinç müsveddeleriyle;
aşktan ikmale kaldık...

Bak her sabah bağıran yeni sabaha,
artık iklimler değişmiş, kuşlar da gitmiş,
tenimde eski ateş, gözlerimde fer bitmiş;
heybetli dağlar arasında
göğümde yıldız yitmiş...

Sen
hâlâ
anılarımın
en
beyaz
yanısın.
Sen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın
yarısısın...
Sen, sağanakla gelen sabahlarda çok eski…
Çok eski bir şarkının adısın.


Daha adamlar şehirlere otomobillerle,
geceler anılarla birlikte gelir.
Silûetin giderek uzaklaşır, düşler de kilitlenir
ve efkârım bir yaralı ayrılıktan beslenir.

Kimse bilmez,
yıllar yılı hep aynı beyazla gezmek nedendi?
Olsun,
yirmi yıl seni özleyerek yaşlanmak da güzeldi!

Çünkü sen, buğulu bir camın ardından izlediğim hayatın
yarısısın...
Sen sağanakla gelen sabahlarda çok eski…
Çok eski bir şarkının adısın.

............











Kelimeler eksik,
kelimeler yarali.
Kelimeler ciliz.
Tasimiyor,
anlatmiyor,
tanimlamiyor bu duyguyu.
Ben de...
Çok baska bir sey. Sevginin ortasinda, derin acilar hisseder mi insan? Aydinlik
gülümsemelerin içine, hüznü yerlestirir mi durup dururken?
Gözlerine bugu,diline sitem, yüregine burukluk, çöreklenir kalir mi asirlarca?
Gelmeyecegini bildigi mektup için,
posta kutusunu hep ayni heyecanla açar mi?
Dedim ya, baska bir sey bu.
Ne kadar yalnizsam,
o kadar seninleyim su günlerde.
Belki de en basta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar.
Kimseler ulasmasin diye,
kimselerin bilmedigi,
bulamayacagi yollara götürdüm seni.
En derinlerde tuttum.
Bana sakladim.
Derine, hep daha derine...
Seni yapayalniz,
bir tek bana biraktim.
Paylasamadim Yanlis yaptim.
Sana ulasan yollari kaybettim diye bütün bu saskinliklar.
Kendimi oradan oraya vurmam.
Sagimda, solumda, ne zaman dikildigini bilmedigim duvarlara çarpmam,
hiç görmedigim çukurlarla bogusmam.
Denizlerin, gürültüyle gelip vurdugu dehlizlerin, acili duvarlari gibiyim.
Duvarlarim yosunlu, duvarlarim kaygan, duvarlarimdan hiç tükenmeyen sular
siziyor.
Tutunamiyorum.
Renklerim, gün içinde degisiyor.
Soluyorum,
soguyorum.
Günes ulasmiyor içerilerime.
Küfleniyorum,
yaslaniyorum.
Yalnizliklar pesimde.
Dokundugum her islak duvardan, pis kokulu bir yalnizlik bulasiyor üstüme. Yapis
yapis, vicik vicik bir yalnizlik bu.
Biliyorum,
bütün bunlar,
hep benim suçum.
Seni sakladigim yere ulasamaz oldum.
Yollar, gitgide uzadi ve karisti.
Ümidimi isitacak,
parlatacak,
kimildatacak bir seylere ihtiyacim var.
Ah onun ne oldugunu biliyorum.
Sonu sana geliyor her cümlenin.
Her seyin basinda, içinde ve sonundasin.
Bu degismiyor.
öyle içimsin ki.
Birden aklima geldi,
tuttum sana bir mektup yazdim dün.
çok mutluydum...
Gün içinde neler yaptigimi,
nelere kizip,
nelerle mutlu oldugumu,
tek tek anlattim.
Mevsimlerin ve insanlarin nasil karisik ve beklenmedik olduklarini yazdim.
'Yine zamansiz yagmurlar' dedim,
'Daha önce, hiç bu kadar zayif degildi günes isinlari' dedim,
'Gerçekten buradaki sarkilari hiç ögrenmeyecek,
bilmeyecek,
söylemeyecek misin? '
dedim.
Çok uzun bir mektup oldu..
Basindan sonuna kadar okudum da.
Neler yazmisim diye merakimdan.
Sonra çekmecemden bir zarf çikarip,
Adini yazdim.
Büyük harflerle,
yalnizca adini.
Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum.
Mektup cebimde.
Cebim yüregime yakin.
Yüregim sende.
Sen yüregime yakin.
Öyleyse mektup sende.
Bu kadar içimdesin iste.

HERŞEYİ PAYLAŞMAK İÇİN







sohbet için, grubum maksimum_sevgi ye beklerım

</DIVstyle='overflow:hidden;>