MACERA Küçüktüm, küçücüktüm, Oltayı attım denize; Bir üşüşüverdi balıklar, Denizi gördüm. Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı; Kuyruğu ebemkuşağı renginde; Bir salıverdim gökyüzüne; Gökyüzünü gördüm. Büyüdüm işsiz kaldım, aç kaldım; Para kazanmak gerekti; Girdim insanların içine, İnsanları gördüm. Ne yardan geçerim, ne serden; Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama... Bırakmıyor son gördüğüm, bırakmıyor geçim derdi. Oymuş, diyorum, zavallı sairin Görüp göreceği. O.VELİ KANIK
FİRST LADY BİR YANLIZLIĞIM VARDI KARANLIK GEÇERDİ GÜNLERİM GÜVENDİM HERKESE VEFA BİLMEZ ELLERE DÖKERDİM TÜM DERDİMİ ELİMDEN TUTACAKLARMIŞ GİBİ GÜN, AY, YIL GEÇERDİ BEN HEP AYNI BENDİM BOCALADIM KENDİ İÇİMDE DÜŞÜNÜRDÜM Bİ ÇARE BİR ŞEKİLDE NASIL GEÇER YILLAR BÖYLE UMUT EK DİYE GÖNLÜME EL AÇARDIM RABBİME NE BİR YAR BULDUM KENDİME NE DE BİR DOST BULDUM BEN HEP YANINDAYIM DİYE AVUÇLARIMI SIKACAK; DELİCE YANLIZDIM HEP GÜLEN GÖZLERİMLE… UMUDU KAYBETMEMEK İÇİN SIK DİŞLERİNİ DERDİM YÜREĞİME NE OLDUYSA O GÜN OLMUŞTU ASLINDA BENİM GİBİ GÜLEN BİR ÇİFT GÖZ GÖRDÜM KARŞIMDA ELLERİNİ UZATTI HESAPSIZCA HERGÜN BİR DAMLA SU VERDİ İÇİMDEKİ PAPATYAYA SEVGİYLE KARIŞTIRDI TOPRAĞIMI “NASILSIN” DİYE SORARDI BANA SEVGİYLE BAKARDI GÖZLERİ BANA DİYORUM YA NE OLDUYSA O GÜN OLMUŞTU ASLINDA DIŞIMDAKİ TÜM TABULARI YIKTI AKAN GÖZYAŞIMLA DEĞİŞTİ HAYATIM BİR DOKUNUŞUYLA EVET, İTİRAF EDİYORUM BENİ BEN GİBİ SEVEN BİRİ VAR KARŞIMDA TÜM YANLIŞLARIMA HATALARIMA RAĞMEN YANIMDAYDI HESAPSIZCA
EVET, TEŞEKKÜR EDİYORUM SİZE ÖNCELİKLE BİR ANNE ŞEVKATİYLE YANAŞTIĞINIZ İÇİN YÜREĞİME SONRA BİR KADIN GÖZÜYLE BAKTIĞINIZ İÇİN DERDİME TEŞEKKÜR EDİYORUM SİZE NASIL ÖDENİR BİLMEM BU MANEVİYAT BÖYLE
NASIL TARİF ETSEM SİZE BİR ANNE KADAR ŞEVKATLİ, ÖYLE BİR KADIN Kİ YÜREKLİ, TEPEDEN TIRNAĞA FİRST LADY… 04.05.2006 Daisy.
DOKUZLUK EV
Ben dokuz çocuklu Bir ailenin evladıyım Bir odalı evimde Dokuz çocuk Gözlerde dokuz umut Yoksulduk Odasından hüzün akıyordu evimin Başkoyduğumz yastıklara Gözyaşı dökülüyordu geceleri Kimseler bilmeden Yoksulduk Büyüyorduk Acılarımıza ortak olmadan Mutluluklara gülüp geçerek Dokuz çocukluyduk Yoksulduk Ağlıyorduk Kimseler görmeden Çoğu kez yalvardık Allah'a Haykırdık İsyanlar çıktı içimizde Rüyalarımıza karabasanlar Mutluluğumuza gölgeler düştü Pek nadir mutluyduk ama Yine de hissettiremedik İçimizdeki kahroluşları Yoksulduk Büyüyorduk Aç kala kala Gün oldu karın tokluğuna Yaşıyorduk Zalim insanlar arasında Birşeyler değişti zannettik Zannettiğimiz gibi değilmiş hayat Yine ağlıyoruz Yine nacar çaresisiz Bir başımıza kaldık ayrı diyarlarda Ben dokuz çocuklu Bir ailenin çocuğuyum Ağlasam ağlayamam Gülsem gülemem İstesem de çekip gidemem Bir yanlızlık Nasıl bir başınalıktır ki Söyleyemem Bu garip nacar başa Neler geldi diyemem
Bir odalı evim var benim İçinde dokuz çocuk Gözlerinde büyüdüm İçimde acı bir soluk Çiziyorum bir hayat Kalbimde dokuz buruk Uykum haramlaşır Nasıl sevgi bu Kalbim şaşırır.
10.04.2006 Daisy.
SENİ ÇOK ÖZLEDİM
Denizin hırçın sularında O kömür karası gözlerin Ellerimde kum gibi dağılıp gitti Sordum seni sesimin dağıldığı Bu uçsuz bucaksız ummana Sordum seni sevdiceğim Tel tel dağılan saçlarıma Kaderime İçimdeki bu kördüğüme Nerdesin bee sevdiceğim Seni çok özledim Durduramıyorum içimdeki seni Söküp atamıyorum Bu deli gibi seven kalbimi ÇOOOOK özledim seni Hem de deliler gibiii...
23.05.20005 Daisy.
&GÜNAYDIN&
Bin yıldır sevdasının nöbetini Yüreğimde taşıdığım adam Mutlumusun bensiz oralarda Gülüyor musun aynaya her bakışında Biliyor musun Konuşmak yasaklandı buralarda Bir ağız dolu sözcüklerim var oysa Dedim ya bebeğim Konuşmak yasaklandı buralarda Yanlızca günaydın diyorum sana sessizce kimsesizce yanlızca günaydın Günaydın Umudum Sevdam Yanlızlığıma duvar örüp Bana dur diyen adam Güzel günlerin olduğunu vadedip Kara gözlerine ömrümü Serdiğim adam Günaydın Günaydın Güneşim Ayım Yldızım Kundaktaki öksüz kızım Sevdalım karayazılım Günaydın Sen bende bir melek İncitmemek için her zerreni Avuçlarım da ipek misali durmaktasın Anlayacağın bebeğim Sen bende herşeysin Günaydın Korum Ateşim İçimde yanan alevim Dilimde sitemim Gönlümde duamsın Ağlatma beni ne olur Gözümden akan yaşsın Bir günaydın bir günaydın demek vardı ya sana günün ilk ışıklarıyla Yoksun ki Yanlızlığımın kör kuttusunda Aramam yokluğunu git Ver hayallerimi bana Bilyelerim cebimde saklı dururken
Daisy.
YENİLDİM SANA
Yenildim ana Kabul ediyorum suçlarımı hafifsedim tüm günahlarını Ağırdan sattın bana kendini Taşına toprağa kaldırımlara Pes diyorum artık yaşattıklarına
Bu taş beton kaldırımlarda Gün oldu ağlattın ıssızlarda Yeri geldi yaşattın aşkları da Ve biri çıktı durdu karşımda Nerelisin dedi bana Nereliyim diye sordum içime
Evet gördümde Ben böylesini görmedim Böyle kavurucu sevda bilmedim Antep yaktın kül eyledin beni Sahipsiz sokaklarında yanan köz Çakalıyla dolu dağda toz Beni onda tuzla buz eyledin
Yeri geldi Her türlü pisliğine sattın beni Bilmediğim şerefsizliğine kattın beni Gün oldu kuzu kuzu uyuttun beni Yeter ama yeter alma benden beni
Oysa Git diyemedim sana Kalda Sev diyemedim doyasıya Bu şehir artık dar bana Terkedemedim seni işte Keşke Sende diğerleri gibi olsaydın Terketmedin beni niye Vursaydın kıçıma tekme Bilemedin İndir suratıma sille Yada Al götür bu şehirden beni Başka yere
29.03.2006 Daisy
AŞK BENİ
Ben küçük bir kuş idim Kırdı kanadımı düşürdü aşk beni Zemheri ayazda yanan köz idim Küle döndürdü toz eyledi aşk beni
Küstürdü kalbimi yar bahara Yazımı kışa çevirtti aşk beni Yare söylediğim o güzel sözleri Dillerde yalan eyledi aşk beni
Elimi kolumu açtım semaya Göklerde yıldız eyledi aşk beni Başımı indirdim çaresiz yere Hatır bilmeze kul eyledi aşk beni
Sonra sundu aşkını yar bana Zalimin elinde pul eyledi aşk beni Derdim geçer bunlar biter elbet Zamana yel eyledi aşk beni
Savurdu küllerimi dağıttı umarsızca Beni bu dünyada aşk etti aşk beni
Daisy 12.03.2006
BİTSİN ARTIK
Olmadık düşlerin budalası Çocuk yüreğimin kara sevdası Sen serseri ruhumun Gönlümde dinmeyen ağrısısın Sen Gözlerimde yanıp sönen fener Yarınlarda doğacak güneşimsin Gel hep doğsun bu güneş içimde Isıt yüreğimi sessizce Dinsin kalbimin sessiz ağıdı Bitsin bu yalvarış yakarış Geceye isyanım bitsin Bitsin artık
Daisy 01.04.2006
YENİ BİR SAYFADA SANA BAKMAK
her şey yapılabilir bir beyaz kağıtla uçak örneğin uçurtma mesela altına konulabilir bir ayağı ötekinden kısa olduğu için sallanan bir masanın veya şiir yazılabilir süresi ötekilerden kısa bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda her şey yazılabilir senin dışında güzelliğine benzetme bulmak zor sen iyisi mi sana benzemeye çalışan her şeyden bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor belki tabiattadır çaresi senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin ve benim bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim anlarım bitkiden filan ama anlatamam toprağın güneşle konuşmasını sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter bende filiz çok köklerim içimde gizlidir gelen giden açan soran bere budak yok bir şiir istersin “içinde benzetmeler olan” kusura bakma sevgilim heybemde sana benzeyecek kadar güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen tedariksiz katıksız bir yolcuyum yaralı yarasız sevdalardan geçtim koynumda bir beyaz kağıt boşluğu her şeyi anlattım olan olmayan acıtan sancıtan bilsem ki sana varmak içindi bütün mola sancıları bütün stabilize arkadaşlıklar daha hızlı koşardım severadım gelirdim gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak suya bakmaktır sana bakmak bir mucizeyi anlamaktır
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır aşk sorgusunda şahanem yalnız kelepçeler sanıktır ne yazsam olmuyor çünkü bilenler hatırlar hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar bahçıvanlar değil tüccarlardır sen öyle göz sen öyle toprak ve güneş ortaklığı sen teninde cennet kayganlığı iken sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır dişlerimin arasından ben sana gülüm derim gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler sende kalsın isterim ben sana gülüm derim gül sana benzediği için ölümsüz yazdığım bütün şiirler sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak bir beyaz kağıda bakmaktır her şey olmaya hazır sana bakmak suya bakmaktır gördüğün suretten utanmak sana bakmak bütün rastlantıları reddedip bir mucizeyi anlamaktır sana bakmak Allah’a inanmaktır
Yılmaz Erdoğan
BİR MEVSİMİN ACI GERÇEKLERİ
''Bir tek dileğim var mutlu ol yeter” sözünün bir kamyon yükü anlam taşıdığı günlerdi
Kaldırımlar toz ve kağıt topakları Ankara’nın Ankara’nın sonbahar yaprakları ayvalar sarı hüzünler olgun yaz yorgunu gövdeler serili betonlarda
Ben yanımda çok acıklı epey yol üstü sözler getirmiştim. “Sanki terk edilmiş bir viraneyim her yanım dağılmış yıkılmışım ben”
Okul önlük mevsimi ve kaplanması kitapların cumhuriyet gazetesiyle bir ön beslenme çantası kompleksi malum şu otlu peynir meselesi
Saçlarını süt mısırı örgü yapmış bir al yüz koca göz görüyorum. Sanki o tehlikeli yolun başındayım Aşk’a geliyorum! ama yanıma hep köy zılgıtlı sözler almışım arabesk kalıyorum her kent soylu aşkın karşısında “Bir kulunu çok sevdim” diyorum “O beni hiç sevmiyor” diyorum “Kalbimi ona verdim artık geri vermiyor” diyorum.
Yılmaz Erdoğan
CANIM, SEVDİĞİM, YÜREĞİM
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin... Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan... Bazen bir yumrukta yıkacak kadar güçlü, Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır... Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu. Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi. Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim. Damla damla birikiyor insan. Damla damla sevgili... Bir gün akıp gideceğiz hayata... Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin. Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur... Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
Küçüktüm, küçücüktüm,
Oltayı attım denize;
Bir üşüşüverdi balıklar,
Denizi gördüm.
Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı;
Kuyruğu ebemkuşağı renginde;
Bir salıverdim gökyüzüne;
Gökyüzünü gördüm.
Büyüdüm işsiz kaldım, aç kaldım;
Para kazanmak gerekti;
Girdim insanların içine,
İnsanları gördüm.
Ne yardan geçerim, ne serden;
Ne denizlerden, ne gökyüzünden ama...
Bırakmıyor son gördüğüm,
bırakmıyor geçim derdi.
Oymuş, diyorum, zavallı sairin
Görüp göreceği.
O.VELİ KANIK
FİRST LADY
BİR YANLIZLIĞIM VARDI
KARANLIK GEÇERDİ GÜNLERİM
GÜVENDİM HERKESE
VEFA BİLMEZ ELLERE
DÖKERDİM TÜM DERDİMİ
ELİMDEN TUTACAKLARMIŞ GİBİ
GÜN, AY, YIL GEÇERDİ
BEN HEP AYNI BENDİM
BOCALADIM KENDİ İÇİMDE
DÜŞÜNÜRDÜM
Bİ ÇARE BİR ŞEKİLDE
NASIL GEÇER YILLAR BÖYLE
UMUT EK DİYE GÖNLÜME
EL AÇARDIM RABBİME
NE BİR YAR BULDUM KENDİME
NE DE BİR DOST BULDUM
BEN HEP YANINDAYIM DİYE
AVUÇLARIMI SIKACAK; DELİCE
YANLIZDIM HEP
GÜLEN GÖZLERİMLE…
UMUDU KAYBETMEMEK İÇİN
SIK DİŞLERİNİ DERDİM YÜREĞİME
NE OLDUYSA
O GÜN OLMUŞTU ASLINDA
BENİM GİBİ GÜLEN
BİR ÇİFT GÖZ GÖRDÜM KARŞIMDA
ELLERİNİ UZATTI HESAPSIZCA
HERGÜN BİR DAMLA SU VERDİ
İÇİMDEKİ PAPATYAYA
SEVGİYLE KARIŞTIRDI TOPRAĞIMI
“NASILSIN” DİYE SORARDI BANA
SEVGİYLE BAKARDI GÖZLERİ BANA
DİYORUM YA
NE OLDUYSA
O GÜN OLMUŞTU ASLINDA
DIŞIMDAKİ TÜM TABULARI
YIKTI AKAN GÖZYAŞIMLA
DEĞİŞTİ HAYATIM BİR DOKUNUŞUYLA
EVET, İTİRAF EDİYORUM
BENİ BEN GİBİ SEVEN BİRİ VAR KARŞIMDA
TÜM YANLIŞLARIMA HATALARIMA RAĞMEN
YANIMDAYDI HESAPSIZCA
EVET, TEŞEKKÜR EDİYORUM SİZE
ÖNCELİKLE BİR ANNE ŞEVKATİYLE
YANAŞTIĞINIZ İÇİN YÜREĞİME
SONRA BİR KADIN GÖZÜYLE
BAKTIĞINIZ İÇİN DERDİME
TEŞEKKÜR EDİYORUM SİZE
NASIL ÖDENİR BİLMEM
BU MANEVİYAT BÖYLE
NASIL TARİF ETSEM SİZE
BİR ANNE KADAR ŞEVKATLİ,
ÖYLE BİR KADIN Kİ YÜREKLİ,
TEPEDEN TIRNAĞA FİRST LADY…
04.05.2006 Daisy.
DOKUZLUK EV
Ben dokuz çocuklu
Bir ailenin evladıyım
Bir odalı evimde
Dokuz çocuk
Gözlerde dokuz umut
Yoksulduk
Odasından hüzün akıyordu evimin
Başkoyduğumz yastıklara
Gözyaşı dökülüyordu geceleri
Kimseler bilmeden
Yoksulduk
Büyüyorduk
Acılarımıza ortak olmadan
Mutluluklara gülüp geçerek
Dokuz çocukluyduk
Yoksulduk
Ağlıyorduk
Kimseler görmeden
Çoğu kez yalvardık Allah'a
Haykırdık
İsyanlar çıktı içimizde
Rüyalarımıza karabasanlar
Mutluluğumuza gölgeler düştü
Pek nadir mutluyduk ama
Yine de hissettiremedik
İçimizdeki kahroluşları
Yoksulduk
Büyüyorduk
Aç kala kala
Gün oldu karın tokluğuna
Yaşıyorduk
Zalim insanlar arasında
Birşeyler değişti zannettik
Zannettiğimiz gibi değilmiş hayat
Yine ağlıyoruz
Yine nacar çaresisiz
Bir başımıza kaldık ayrı diyarlarda
Ben dokuz çocuklu
Bir ailenin çocuğuyum
Ağlasam ağlayamam
Gülsem gülemem
İstesem de çekip gidemem
Bir yanlızlık
Nasıl bir başınalıktır ki
Söyleyemem
Bu garip nacar başa
Neler geldi diyemem
Bir odalı evim var benim
İçinde dokuz çocuk
Gözlerinde büyüdüm
İçimde acı bir soluk
Çiziyorum bir hayat
Kalbimde dokuz buruk
Uykum haramlaşır
Nasıl sevgi bu
Kalbim şaşırır.
10.04.2006 Daisy.
SENİ ÇOK ÖZLEDİM
Denizin hırçın sularında
O kömür karası gözlerin
Ellerimde kum gibi dağılıp gitti
Sordum seni sesimin dağıldığı
Bu uçsuz bucaksız ummana
Sordum seni sevdiceğim
Tel tel dağılan saçlarıma
Kaderime
İçimdeki bu kördüğüme
Nerdesin bee sevdiceğim
Seni çok özledim
Durduramıyorum içimdeki seni
Söküp atamıyorum
Bu deli gibi seven kalbimi
ÇOOOOK özledim seni
Hem de deliler gibiii...
23.05.20005 Daisy.
&GÜNAYDIN&
Bin yıldır sevdasının nöbetini
Yüreğimde taşıdığım adam
Mutlumusun bensiz oralarda
Gülüyor musun aynaya her bakışında
Biliyor musun
Konuşmak yasaklandı buralarda
Bir ağız dolu sözcüklerim var oysa
Dedim ya bebeğim
Konuşmak yasaklandı buralarda
Yanlızca günaydın diyorum sana
sessizce kimsesizce
yanlızca günaydın
Günaydın
Umudum Sevdam
Yanlızlığıma duvar örüp
Bana dur diyen adam
Güzel günlerin olduğunu vadedip
Kara gözlerine ömrümü
Serdiğim adam
Günaydın
Günaydın Güneşim Ayım Yldızım
Kundaktaki öksüz kızım
Sevdalım karayazılım
Günaydın
Sen bende bir melek
İncitmemek için her zerreni
Avuçlarım da ipek misali durmaktasın
Anlayacağın bebeğim
Sen bende herşeysin
Günaydın Korum Ateşim
İçimde yanan alevim
Dilimde sitemim
Gönlümde duamsın
Ağlatma beni ne olur
Gözümden akan yaşsın
Bir günaydın
bir günaydın demek vardı ya sana
günün ilk ışıklarıyla
Yoksun ki
Yanlızlığımın kör kuttusunda
Aramam yokluğunu git
Ver hayallerimi bana
Bilyelerim cebimde saklı dururken
Daisy.
YENİLDİM SANA
Yenildim ana
Kabul ediyorum suçlarımı
hafifsedim tüm günahlarını
Ağırdan sattın bana kendini
Taşına toprağa kaldırımlara
Pes diyorum artık yaşattıklarına
Bu taş beton kaldırımlarda
Gün oldu ağlattın ıssızlarda
Yeri geldi yaşattın aşkları da
Ve biri çıktı durdu karşımda
Nerelisin dedi bana
Nereliyim diye sordum içime
Evet gördümde
Ben böylesini görmedim
Böyle kavurucu sevda bilmedim
Antep yaktın kül eyledin beni
Sahipsiz sokaklarında yanan köz
Çakalıyla dolu dağda toz
Beni onda tuzla buz eyledin
Yeri geldi
Her türlü pisliğine sattın beni
Bilmediğim şerefsizliğine kattın beni
Gün oldu kuzu kuzu uyuttun beni
Yeter ama yeter alma benden beni
Oysa
Git diyemedim sana
Kalda
Sev diyemedim doyasıya
Bu şehir artık dar bana
Terkedemedim seni işte
Keşke
Sende diğerleri gibi olsaydın
Terketmedin beni niye
Vursaydın kıçıma tekme
Bilemedin
İndir suratıma sille
Yada
Al götür bu şehirden beni
Başka yere
29.03.2006 Daisy
AŞK BENİ
Ben küçük bir kuş idim
Kırdı kanadımı düşürdü aşk beni
Zemheri ayazda yanan köz idim
Küle döndürdü toz eyledi aşk beni
Küstürdü kalbimi yar bahara
Yazımı kışa çevirtti aşk beni
Yare söylediğim o güzel sözleri
Dillerde yalan eyledi aşk beni
Elimi kolumu açtım semaya
Göklerde yıldız eyledi aşk beni
Başımı indirdim çaresiz yere
Hatır bilmeze kul eyledi aşk beni
Sonra sundu aşkını yar bana
Zalimin elinde pul eyledi aşk beni
Derdim geçer bunlar biter elbet
Zamana yel eyledi aşk beni
Savurdu küllerimi dağıttı umarsızca
Beni bu dünyada aşk etti aşk beni
Daisy 12.03.2006
BİTSİN ARTIK
Olmadık düşlerin budalası
Çocuk yüreğimin kara sevdası
Sen serseri ruhumun
Gönlümde dinmeyen ağrısısın
Sen
Gözlerimde yanıp sönen fener
Yarınlarda doğacak güneşimsin
Gel hep doğsun bu güneş içimde
Isıt yüreğimi sessizce
Dinsin kalbimin sessiz ağıdı
Bitsin bu yalvarış yakarış
Geceye isyanım bitsin
Bitsin artık
Daisy 01.04.2006
YENİ BİR SAYFADA SANA BAKMAK
her şey yapılabilir
bir beyaz kağıtla
uçak örneğin uçurtma mesela
altına konulabilir
bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
sallanan bir masanın
veya şiir yazılabilir
süresi ötekilerden kısa
bir ömür üzerine.
bir beyaz kağıda
her şey yazılabilir
senin dışında
güzelliğine benzetme bulmak zor
sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
her şeyden
bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
belki tabiattadır çaresi
senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
ve benim
bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
anlarım bitkiden filan
ama anlatamam
toprağın güneşle konuşmasını
sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
sen bana ışık ver yeter
bende filiz çok
köklerim içimde gizlidir
gelen giden açan soran bere budak yok
bir şiir istersin
“içinde benzetmeler olan”
kusura bakma sevgilim
heybemde sana benzeyecek kadar
güzel bir şey yok
uzun bir yoldan gelen
tedariksiz katıksız bir yolcuyum
yaralı yarasız sevdalardan geçtim
koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
her şeyi anlattım
olan olmayan acıtan sancıtan
bilsem ki sana varmak içindi
bütün mola sancıları
bütün stabilize arkadaşlıklar
daha hızlı koşardım
severadım gelirdim
gözlerinin mercan maviliğine
sana bakmak
suya bakmaktır
sana bakmak
bir mucizeyi anlamaktır
sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
aşk sorgusunda şahanem
yalnız kelepçeler sanıktır
ne yazsam olmuyor
çünkü bilenler hatırlar
hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
bahçıvanlar değil tüccarlardır
sen öyle göz
sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
sen teninde cennet kayganlığı iken
sana şiir yazmak ahmaklıktır
bir tek söz kalır
dişlerimin arasından
ben sana gülüm derim
gülün ömrü uzamaya başlar
verdiğim bütün sözler
sende kalsın isterim
ben sana gülüm derim
gül sana benzediği için ölümsüz
yazdığım bütün şiirler
sana başlayan bir kitap için önsöz
sana bakmak
bir beyaz kağıda bakmaktır
her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır
gördüğün suretten utanmak
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır
sana bakmak
Allah’a inanmaktır
Yılmaz Erdoğan
BİR MEVSİMİN ACI GERÇEKLERİ
''Bir tek dileğim var mutlu ol yeter” sözünün
bir kamyon yükü
anlam taşıdığı günlerdi
Kaldırımlar toz ve kağıt topakları
Ankara’nın
Ankara’nın sonbahar yaprakları
ayvalar sarı
hüzünler olgun
yaz yorgunu gövdeler serili betonlarda
Ben yanımda çok acıklı
epey yol üstü sözler getirmiştim.
“Sanki terk edilmiş bir viraneyim
her yanım dağılmış yıkılmışım ben”
Okul önlük mevsimi
ve kaplanması kitapların
cumhuriyet gazetesiyle
bir ön beslenme çantası kompleksi
malum şu otlu peynir meselesi
Saçlarını süt mısırı örgü yapmış
bir al yüz koca göz görüyorum.
Sanki o tehlikeli yolun başındayım
Aşk’a geliyorum!
ama yanıma hep
köy zılgıtlı sözler almışım
arabesk kalıyorum
her kent soylu aşkın karşısında
“Bir kulunu çok sevdim” diyorum
“O beni hiç sevmiyor” diyorum
“Kalbimi ona verdim
artık geri vermiyor” diyorum.
Yılmaz Erdoğan
CANIM, SEVDİĞİM, YÜREĞİM
Bu duvarlar yetmiyor bizi ayırmaya bilesin...
Bu parmaklıklar, bu demir kapılar, bu hava, inan...
Bazen bir yumrukta yıkacak kadar
Bazen bir serçe kadar güçsüzsem, bir nedeni vardır...
Hangi zorluğu yenmemiş insanoğlu.
Hele taşıyorsa içinde bu insanca sevgiyi.
Güzel günler zorlu duraklardan geçer sevdiğim.
Damla damla birikiyor insan.
Damla damla sevgili...
Bir gün akıp gideceğiz hayata...
Duvarlar yıkılacak, açılacak bütün kapılar bilesin.
Benim yüreğim sensin şimdi, seni vurur durur...
Ve yine damla damla çoğalıyorsun içimde.
Yılmaz Güney