Hayatımda Virgüle ve Noktaya Çok Dikkat Ederim.. Virgül Gibi Nerde Duracağımı, Nokta Gibi Nerde Bitireceğimi İyi Bilirim...
Düşmanından çok dostundan sakın. Çünkü dostluk biterse, Sana nasıl zarar verebileceğini en iyi dostun bilir......
SEVGİ Yürek Tepesinde Açan Çiçeğe Benzer. Önemli Olan Onu Koparmak Değil ; BİR ÖMÜR BOYU YAŞATMAKTIR...
Sevgi bakıştır Sevgi, selamdadır Sevgi, tebessümdedir Sevgi, hatır soruştadır Sevgi, yardım ediştedir ... Sevgi, bazan bir geçmiş olsunda, bazan da bir teselli tavsiyesindedir Sevgi, pişirilen yemektedir Sevgi, 'Höşgeldin' de, 'Güle Güle' de, 'Allaha ısmarladık' tadır
Dost vardır.. Ummadığın anda çıralar yakan, Dost vardır.. Gözlerinin içine ışıl ışıl bakan, Dost vardır.. Konuşurken bal damlar ağzından, Dost vardır.. Gül'ün Dikenini göstermeden sunan, Dost vardır.. Seninle gülüp seninle ağlayan, ... ... Dost vardır.. Yüreğinden geçenleri anlayan, Dost vardır.. Derdine çareler arayan, Dost vardır.. Sevgide sınır tanımayan, Dost vardır.. Uğrunda ateşlerde yanan, Dost vardır.. Kanatlarıyla seni saran, Dost vardır.. Acına merhem olur heran, Dost vardır.. Üşüdüğünde Muhabbetiyle ısıtan, Dostlar vardır, Canına 'CAN' Katan.
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan 'Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?' diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, 'Ama senin için şunu yaptım' derken o, 'şunu yapmadın' diye cevap verecektir.
Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. 'Peki o ne yaptı' deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. 'Acılara tutunarak' yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....
-
SENİ İSTİYORUM, ŞİMDİ
Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil.
Aşk zamana meydan okur; ama, sen karşı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru.
Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar? Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, büyütmek için?
Kaç gece geçti hesaplasana…Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti. Neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsene…
Her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle. Sevişmekten yorgun düşmüş bedenini öpücüklerle yeni güne hazırlayabilirdim. Gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum ve sen benim yüzümde mutluluğu görürdün.
Bu kentin sokaklarında el ele dolaşabilirdik. Girmediğimiz sokak kalmazdı. Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni.
Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik. Sonra bir filme gider, bir kitap okur, bir martının bir lokma simit kapabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik.
Paylaştığımız her anı, beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı. Özlerdik birbirimizi delicesine. Bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık, arayı kapayalım diye.
Peki biz ne yaptık? Aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik. Her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi yeniden keşfetmek varken, bu yolda birer kâşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkûm ettik birbirimizi.
Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık. Sana huzur vaat etmiyorum. Aşkta huzur arayan yanılır. Ben tutkunun, en koyu sevdanın sözcüsüyüm. Onlar adına konuşuyorum. Yarını olmayan zamanlarda erimek adına konuşuyorum.
Gözlerinin içine bakıp “Seni Seviyorum” demek istiyorum. Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. Kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığı ile irkilmek istiyorum. Yaşama senin adınla anlam katmak, mutluluğu bulmak ve bir daha kaybetmemek istiyorum.
Seni istiyorum ey yar, canıma bir can daha katmak için, daha mavi bir deniz, daha mavi bir gökyüzü, daha mavi bir sevda için.
Seni istiyorum, yarın, öbür gün, öbür hafta, öbür ay, öbür yıl değil….Şimdi!
-
Mevlana der ki; Sarılmayı bilir misin? Sahiplenmeyi, sahiplendiğinde sadık kalmayı? Sen bilir misin âşık olmayı? Bölünebilir misin ikilere, üçlere? Gerekirse binlere? ... Yapabilir misin? Gerçekten sevebilir misin? 'Sevmenin Denemesi' olmaz…
-
Karşımdakinin gözleri gülmeli beni görünce, Anlayışlı olmalı, Beraber bir bir şarkı söyleyebilmeliyiz, Ona bir şiir yazabileceğim kadar değerli olmalı Bana şiirler yazdırabilecek kadar duygulandırmalı, Beni ben olduğum için sevebilmeli en önce, Onun için her şeyi göze alabileceğimi bilmeli, Sarıldığımda gerçekten sevdiğimi, Özlediğimde çok özlediğimi hissetmeli Kenetlenmeli ellerimiz soğuğunda gecenin, Ve bitmemeli şarkımız bir olmuşken kalplerimiz
-
Saksı çiçekleri insanlara benzer. yaşanan onca yıkıma karşı bir saksıda da olsa yaşamla olan mücadelesine tüm doğallığıyla devam eder. bu sebepten bu kavgayı anlayanlar onu, farkında olmayanlarsa üstüne sevgi anlamları yükledikleri anlamsızca ve hovardaca yozlaşan dostluklar ile aşkları tek bir güle, tek bir karanfile yani dalından koparılmış ve tüm doğallığını yitirmiş
-
Acaba cennet dedikleri yer, Kuşların uçarken avlanmadığı, Ağaçların yeşilinin kurumadığı, Çiçeklerin solmadığı, Karşımda hayalinin değilde, Bizzat senin olduğun bir yer mi?
Acaba cehennem dedikleri yer, Sensizliğin ta kendisi mi? Ve ateşleri, Senin hasretinden mi?
Kimsenin görmediği, Meleklerin meleği, Rüyaların tek dileği, Herkesin peşinden koştuğu, Yoksa birtanem, O Peri Sen misin?
-
Ben bir insana dert değil, Derman olmak isterim. Ateş değil, Su olmak isterim. Şeytan değil, Melek olmak isterim. Karga değil, Bülbül olmak isterim Diken değil, Gül olmak isterim! Zehir değil, İlaç olmak isterim Hasta değil, Doktor olmak isterim! Gözyaşı değil, Tebessüm olmak isterim! İster inan,ister inanma... İşte ben böyleyim!!!
-
Sevgi el ele tutuşmaktır Sevgi göz göze bakışmaktır. Sevgi bir kelebek Sevgi bazen de bir çiçek. Sevgi hırlaşmak değil paylaşmak Sevgi kavga değil aşkla yaklaşmak. Sevgi yürekte duyulan kıpırtı Sevgi gözde görülen pırıltı. Sevgi yuva sıcağı Sevgi ana kucaşı. Sevgi esirgemek kollamak Sevgi bir yetim saçı okşamak. Sevgi goncadır gül olup açılan Sevgi şekerdir dillerden saçılan. Sevgi çevredir yeşildir daldır Sevgi sohbettir muhabbettir baldır. Sevgi gönlü hoş tutan hece Sevgi aydınlık pırıl pırıl gece. Sevgi var ile yok arası Sevgi iki kaşın arası. Sevgi nimet aş ekmek Sevgi bir türkü bir gayde çekmek. Sevgi var olmak var olanı bilmek Sevgi haddini bilmek kendine gelmek. Sevgi kul olmak kulluk etmek Sevgi Yaradan’a şükretmek. Sevgililer Günü bizim için hergün ...........
-
Ben böyle doğmadım böyle gelmedim Saçlarım ağarttı döktü seneler Ezildim yıprandım amma yılmadım Bu garip elinden çekti seneler
Bir çile bitmeden birisi geldi Görünmez düşmanlar bir bir çoğaldı O siyah saçlarım bem beyaz oldu Belimi büğeltti büktü seneler
Koşup gider iken kalkamaz oldum Özel işlerimi yapamaz oldum Evimden dışarı çıkamaz oldum Bana bunlardamı haktı seneler
Hüseyin'im derki tutmaz ellerim Artık uzatıyom kısa yollarım Tüm dostlara hayırlı ömür dilerim Beni bir sevdayla yaktı seneler Azrail gibi üstüme çöktü seneler
-
TASAVVUFİ AŞKIN KALBE FAYDALARI
Kalp çok önemli bir organ. Tanrı önemli olan organları çift yaratmış. Mesela beynimiz iki lob. Daha iyi düşünelim diye. İki gözümüz var. Daha iyi görelim diye. İki burun deliğimiz var, iki akciğerimiz var. Daha çok soluk alıp verelim diye. İki böbreğimiz var, iki yumurtalığımız var, iki överimiz var. Peki bu kadar önemli organlar çift çift de kalp neden tek? Aslında kalp tek değil. Tanrı kalbi de çift yaratmış. Birisini size vermiş, birisini bir başkasına, arayıp bulun diye. Bulunca iki kalbiniz oluyor. O kalbi bulduğunuz an ne oluyor? Aslında o heyecanı, o mutluluğu arıyoruz. Bulduktan sonra o mutluluk pek fazla kalmıyor. Çünkü mutluluğu veren hormon endorfin. İç yapım, dışarıdan alınmıyor. Dışarıdan alınsa nikotin gibi, kafein gibi, kahve gibi olur. Vücut üretiyor onu. Bir de adrenalinimiz var. O da keyif veren bir hormon ama endorfin mutluluk veren, keyif veren, ömrü uzatan bir hormon. Adrenalin de sevinç veriyor, mutluluk veriyor ama o damarları büzüştürüyor, çarpıntı yapıyor, kalp damarlarında ciddi problem yaratıyor. Onun için endorfinimiz yüksek olduğu müddetçe olumlu yönden mutluyuz. Şimdi tasavvufi aşk en mükemmel olan aşktır. Çünkü hiçbir zaman kavuşamazsınız, oradaki aşık olduğunuz objeye hiçbir zaman ulaşamazsınız. Hep endorfininiz yüksek olur. O yüzden hep mutludurlar. Ama fiziksel aşk bir şekilde sonuçlanacak; olumlu veya olumsuz. İşte felaket o zaman başlıyor. Yani o gerçek aşka kavuştuğunuz anda sanıyorum hayaller yıkılıyor; endorfin, adrenalin dengesi bozuluyor, adrenalinler ortaya çıkıyor. Günlük problemler, sosyal yaşam o zaman biraz sıkıntılı oluyor. Onun için bence en kutsal aşk platonik aşk, tasavvufi aşk. Fiziksel aşk yüksek seviyede olduğu zaman iyi ama fiziksel beraberlikten sonra sanıyorum adrenalin daha çok aktif hale geliyor.
-
Üzülme!.. Dert etme can!.. Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes alabiliyorsan, yürüyebiliyorsan... Ne mutlu sana!.. Elinde olmayanları söyleme bana.. . ... ... ... ... Elinde olanlardan bahset can!… Üzülme!.. Geceler hep kimsesiz mi geçecek?.. Gidenler dönmeyecek mi?.. Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın yağmurlu bir gecede.. Veya bir bahar sabahında karşına çıkmış... Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta... Gel Git’lerin olmadığı bir hayat düşünebilir misin?.. “Hüzün olgunlaştırır” ...“ Kaybetmek sabrı öğretir”. ..
Ruh terkettiğinde yitik bedenleri, Dönen kim olmuş ki yeniden geri, Ezbere bilsen bile eski sevgileri, Bak çoktan yanmış aşk gemileri...
Seven hiç seveni keşfedemez, Gözler öteki yürekleri göremez, Yalan yeminler gerçeğe dönemez, Ölüm bile yürektekini asla silemez...
--
.ASALET; BOYDA DEĞİL SOYDADIR... İNCELİK; BELDE DEĞİL DİLDEDİR... DOĞRULUK; SÖZDE DEĞİL ÖZDEDİR... DELİKANLILIK; DİLDE DEĞİL YÜREKTEDİR... GÜZELLİK; YÜZDE DEĞİL BAKAN GÖZDEDİR! ! !
-------------------------------------------------------------- Önce sevdim. Sevdiğimi öğrendim, sevebileceğimi farkettim. Sevdikçe kendimi kainatla topladığımı gördüm. Affetmeyi öğrendim: Affetmenin, dostlarımı 10la çarpmak olduğunu fark ettim. Pişman oldum: Pişman olduğumu itiraf ettim; pişman oldukça hatalarımı küçük, anlaşılır ve bağışlanabilir parçalara bölebildiğimi gördüm. Hatırlamayı öğrendim: Hatırladıkça sevgilerimin kare kökünü bulup, onlardan hüzün çıkardığımı fark ettim. Değer vermesini öğrendim: Değer verdikçe sevgilerin küpünü bulup, onları mutlulukla çarpabileceğimi gördüm. İltifat etmesini öğrendim: İltifat ettikçe insanlarla aramdaki en kısa mesafenin bir tebessümün resmettiği bir çizgi olduğunu gördüm. Özür dilemeyi öğrendim: Özür diledikçe nefretin ve öfkenin sonsuza bölündüğünü böylece dargınlıkların limit sıfıra giderken yok olduğunu fark ettim. Hüzünlendim: Hüznü sevdim, hüznün kalbime dokunmasına izin verdim. Böylece bütün mutlulukların ve zevklerin sonunda ayrılık çizgisine teğet geçip geri döndüğünü gördüm. Ve bir gün öleceğim: Kesinlikle öleceğim ve öldüğüm gün anlayacağım ki; yaşadığım hayat, paydası sonsuzluk olan basit bir kesirden ibaretmiş.
Hayatımda Virgüle ve Noktaya Çok Dikkat Ederim.. Virgül Gibi Nerde Duracağımı, Nokta Gibi Nerde Bitireceğimi İyi Bilirim...
Düşmanından çok dostundan sakın. Çünkü dostluk biterse, Sana nasıl zarar verebileceğini en iyi dostun bilir......
SEVGİ Yürek Tepesinde Açan Çiçeğe Benzer. Önemli Olan Onu Koparmak Değil ; BİR ÖMÜR BOYU YAŞATMAKTIR...
Sevgi bakıştır
Sevgi, selamdadır
Sevgi, tebessümdedir
Sevgi, hatır soruştadır
Sevgi, yardım ediştedir
... Sevgi, bazan bir geçmiş olsunda, bazan da bir teselli tavsiyesindedir
Sevgi, pişirilen yemektedir
Sevgi, 'Höşgeldin' de, 'Güle Güle' de, 'Allaha ısmarladık' tadır
Dost vardır.. Ummadığın anda çıralar yakan,
Dost vardır.. Gözlerinin içine ışıl ışıl bakan,
Dost vardır.. Konuşurken bal damlar ağzından,
Dost vardır.. Gül'ün Dikenini göstermeden sunan,
Dost vardır.. Seninle gülüp seninle ağlayan,
... ... Dost vardır.. Yüreğinden geçenleri anlayan,
Dost vardır.. Derdine çareler arayan,
Dost vardır.. Sevgide sınır tanımayan,
Dost vardır.. Uğrunda ateşlerde yanan,
Dost vardır.. Kanatlarıyla seni saran,
Dost vardır.. Acına merhem olur heran,
Dost vardır.. Üşüdüğünde Muhabbetiyle ısıtan,
Dostlar vardır, Canına 'CAN' Katan.
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun. Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır. Hani ağzınla kuş tutsan 'Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?' diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.. iki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz. Sen, 'Ama senin için şunu yaptım' derken o, 'şunu yapmadın' diye cevap verecektir.
Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır. Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın. 'Peki o ne yaptı' deme. Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa, ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın. Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. 'Acılara tutunarak' yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....
-
SENİ İSTİYORUM, ŞİMDİ
Hiçbir duygumu ertelemedim ben. Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım. Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü. Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil.
Aşk zamana meydan okur; ama, sen karşı koyamazsın ona. Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği. Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru.
Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar? Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, büyütmek için?
Kaç gece geçti hesaplasana…Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti. Neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsene…
Her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle. Sevişmekten yorgun düşmüş bedenini öpücüklerle yeni güne hazırlayabilirdim. Gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum ve sen benim yüzümde mutluluğu görürdün.
Bu kentin sokaklarında el ele dolaşabilirdik. Girmediğimiz sokak kalmazdı. Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni.
Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik. Sonra bir filme gider, bir kitap okur, bir martının bir lokma simit kapabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik.
Paylaştığımız her anı, beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı. Özlerdik birbirimizi delicesine. Bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık, arayı kapayalım diye.
Peki biz ne yaptık? Aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik. Her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi yeniden keşfetmek varken, bu yolda birer kâşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkûm ettik birbirimizi.
Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık. Sana huzur vaat etmiyorum. Aşkta huzur arayan yanılır. Ben tutkunun, en koyu sevdanın sözcüsüyüm. Onlar adına konuşuyorum. Yarını olmayan zamanlarda erimek adına konuşuyorum.
Gözlerinin içine bakıp “Seni Seviyorum” demek istiyorum. Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğim yere kadar gitmek istiyorum. Kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığı ile irkilmek istiyorum. Yaşama senin adınla anlam katmak, mutluluğu bulmak ve bir daha kaybetmemek istiyorum.
Seni istiyorum ey yar, canıma bir can daha katmak için, daha mavi bir deniz, daha mavi bir gökyüzü, daha mavi bir sevda için.
Seni istiyorum, yarın, öbür gün, öbür hafta, öbür ay, öbür yıl değil….Şimdi!
-
Mevlana der ki;
Sarılmayı bilir misin? Sahiplenmeyi, sahiplendiğinde sadık kalmayı?
Sen bilir misin âşık olmayı?
Bölünebilir misin ikilere, üçlere?
Gerekirse binlere?
... Yapabilir misin?
Gerçekten sevebilir misin?
'Sevmenin Denemesi' olmaz…
-
Karşımdakinin gözleri gülmeli beni görünce,
Anlayışlı olmalı,
Beraber bir bir şarkı söyleyebilmeliyiz,
Ona bir şiir yazabileceğim kadar değerli olmalı
Bana şiirler yazdırabilecek kadar duygulandırmalı,
Beni ben olduğum için sevebilmeli en önce,
Onun için her şeyi göze alabileceğimi bilmeli,
Sarıldığımda gerçekten sevdiğimi,
Özlediğimde çok özlediğimi hissetmeli
Kenetlenmeli ellerimiz soğuğunda gecenin,
Ve bitmemeli şarkımız bir olmuşken kalplerimiz
-
Saksı çiçekleri
insanlara benzer.
yaşanan onca yıkıma karşı
bir saksıda da olsa
yaşamla olan mücadelesine
tüm doğallığıyla devam eder.
bu sebepten
bu kavgayı anlayanlar onu,
farkında olmayanlarsa
üstüne sevgi anlamları yükledikleri
anlamsızca ve hovardaca
yozlaşan dostluklar ile aşkları
tek bir güle, tek bir karanfile
yani dalından koparılmış
ve tüm doğallığını yitirmiş
-
Acaba cennet dedikleri yer,
Kuşların uçarken avlanmadığı,
Ağaçların yeşilinin kurumadığı,
Çiçeklerin solmadığı,
Karşımda hayalinin değilde,
Bizzat senin olduğun bir yer mi?
Acaba cehennem dedikleri yer,
Sensizliğin ta kendisi mi?
Ve ateşleri,
Senin hasretinden mi?
Kimsenin görmediği,
Meleklerin meleği,
Rüyaların tek dileği,
Herkesin peşinden koştuğu,
Yoksa birtanem,
O Peri Sen misin?
-
Ben bir insana dert değil,
Derman olmak isterim.
Ateş değil,
Su olmak isterim.
Şeytan değil,
Melek olmak isterim.
Karga değil,
Bülbül olmak isterim
Diken değil,
Gül olmak isterim!
Zehir değil,
İlaç olmak isterim
Hasta değil,
Doktor olmak isterim!
Gözyaşı değil,
Tebessüm olmak isterim!
İster inan,ister inanma...
İşte ben böyleyim!!!
-
Sevgi el ele tutuşmaktır
Sevgi göz göze bakışmaktır.
Sevgi bir kelebek
Sevgi bazen de bir çiçek.
Sevgi hırlaşmak değil paylaşmak
Sevgi kavga değil aşkla yaklaşmak.
Sevgi yürekte duyulan kıpırtı
Sevgi gözde görülen pırıltı.
Sevgi yuva sıcağı
Sevgi ana kucaşı.
Sevgi esirgemek kollamak
Sevgi bir yetim saçı okşamak.
Sevgi goncadır gül olup açılan
Sevgi şekerdir dillerden saçılan.
Sevgi çevredir yeşildir daldır
Sevgi sohbettir muhabbettir baldır.
Sevgi gönlü hoş tutan hece
Sevgi aydınlık pırıl pırıl gece.
Sevgi var ile yok arası
Sevgi iki kaşın arası.
Sevgi nimet aş ekmek
Sevgi bir türkü bir gayde çekmek.
Sevgi var olmak var olanı bilmek
Sevgi haddini bilmek kendine gelmek.
Sevgi kul olmak kulluk etmek
Sevgi Yaradan’a şükretmek.
Sevgililer Günü bizim için hergün ...........
-
Ben böyle doğmadım böyle gelmedim
Saçlarım ağarttı döktü seneler
Ezildim yıprandım amma yılmadım
Bu garip elinden çekti seneler
Bir çile bitmeden birisi geldi
Görünmez düşmanlar bir bir çoğaldı
O siyah saçlarım bem beyaz oldu
Belimi büğeltti büktü seneler
Gözlerimin ferin kesip bıraktı
Dizlerime sancı ağrışar çöktü
Dişlerim çürüttü yarısın döktü
Nazlı bedenimi yıktı seneler
Koşup gider iken kalkamaz oldum
Özel işlerimi yapamaz oldum
Evimden dışarı çıkamaz oldum
Bana bunlardamı haktı seneler
Hüseyin'im derki tutmaz ellerim
Artık uzatıyom kısa yollarım
Tüm dostlara hayırlı ömür dilerim
Beni bir sevdayla yaktı seneler
Azrail gibi üstüme çöktü seneler
-
TASAVVUFİ AŞKIN KALBE FAYDALARI
Kalp çok önemli bir organ. Tanrı önemli olan organları çift yaratmış. Mesela beynimiz iki lob. Daha iyi düşünelim diye. İki gözümüz var. Daha iyi görelim diye. İki burun deliğimiz var, iki akciğerimiz var. Daha çok soluk alıp verelim diye. İki böbreğimiz var, iki yumurtalığımız var, iki överimiz var. Peki bu kadar önemli organlar çift çift de kalp neden tek? Aslında kalp tek değil. Tanrı kalbi de çift yaratmış. Birisini size vermiş, birisini bir başkasına, arayıp bulun diye. Bulunca iki kalbiniz oluyor.
O kalbi bulduğunuz an ne oluyor? Aslında o heyecanı, o mutluluğu arıyoruz. Bulduktan sonra o mutluluk pek fazla kalmıyor. Çünkü mutluluğu veren hormon endorfin. İç yapım, dışarıdan alınmıyor. Dışarıdan alınsa nikotin gibi, kafein gibi, kahve gibi olur. Vücut üretiyor onu. Bir de adrenalinimiz var. O da keyif veren bir hormon ama endorfin mutluluk veren, keyif veren, ömrü uzatan bir hormon. Adrenalin de sevinç veriyor, mutluluk veriyor ama o damarları büzüştürüyor, çarpıntı yapıyor, kalp damarlarında ciddi problem yaratıyor. Onun için endorfinimiz yüksek olduğu müddetçe olumlu yönden mutluyuz. Şimdi tasavvufi aşk en mükemmel olan aşktır. Çünkü hiçbir zaman kavuşamazsınız, oradaki aşık olduğunuz objeye hiçbir zaman ulaşamazsınız. Hep endorfininiz yüksek olur. O yüzden hep mutludurlar. Ama fiziksel aşk bir şekilde sonuçlanacak; olumlu veya olumsuz. İşte felaket o zaman başlıyor. Yani o gerçek aşka kavuştuğunuz anda sanıyorum hayaller yıkılıyor; endorfin, adrenalin dengesi bozuluyor, adrenalinler ortaya çıkıyor. Günlük problemler, sosyal yaşam o zaman biraz sıkıntılı oluyor. Onun için bence en kutsal aşk platonik aşk, tasavvufi aşk. Fiziksel aşk yüksek seviyede olduğu zaman iyi ama fiziksel beraberlikten sonra sanıyorum adrenalin daha çok aktif hale geliyor.
-
Üzülme!.. Dert etme can!..
Görebiliyorsan, dokunabiliyorsan, nefes
alabiliyorsan,
yürüyebiliyorsan... Ne mutlu sana!..
Elinde olmayanları söyleme bana.. .
... ... ... ... Elinde olanlardan bahset can!…
Üzülme!.. Geceler hep kimsesiz mi
geçecek?..
Gidenler dönmeyecek mi?..
Yitirdiğin her ne ise; bir bakarsın
yağmurlu bir gecede..
Veya bir bahar sabahında karşına
çıkmış...
Bil ki! Güzellikler de var bu hayatta...
Gel Git’lerin olmadığı bir hayat
düşünebilir misin?..
“Hüzün olgunlaştırır” ...“ Kaybetmek
sabrı öğretir”. ..
______________________________________________
Ve dur dedi düşüncelerim duygulara,
Düştü yüreğim yürümediğim yollara,
Gündüzün geceden yaslı ayrılığında,
Selamsız kaldı eylemler yalnızlığa...
Ruh terkettiğinde yitik bedenleri,
Dönen kim olmuş ki yeniden geri,
Ezbere bilsen bile eski sevgileri,
Bak çoktan yanmış aşk gemileri...
Seven hiç seveni keşfedemez,
Gözler öteki yürekleri göremez,
Yalan yeminler gerçeğe dönemez,
Ölüm bile yürektekini asla silemez...
--
.ASALET; BOYDA DEĞİL SOYDADIR... İNCELİK; BELDE DEĞİL DİLDEDİR... DOĞRULUK; SÖZDE DEĞİL ÖZDEDİR... DELİKANLILIK; DİLDE DEĞİL YÜREKTEDİR... GÜZELLİK; YÜZDE DEĞİL BAKAN GÖZDEDİR! ! !
--------------------------------------------------------------
Önce sevdim. Sevdiğimi öğrendim, sevebileceğimi farkettim. Sevdikçe kendimi kainatla topladığımı gördüm. Affetmeyi öğrendim: Affetmenin, dostlarımı 10la çarpmak olduğunu fark ettim. Pişman oldum: Pişman olduğumu itiraf ettim; pişman oldukça hatalarımı küçük, anlaşılır ve bağışlanabilir parçalara bölebildiğimi gördüm. Hatırlamayı öğrendim: Hatırladıkça sevgilerimin kare kökünü bulup, onlardan hüzün çıkardığımı fark ettim. Değer vermesini öğrendim: Değer verdikçe sevgilerin küpünü bulup, onları mutlulukla çarpabileceğimi gördüm. İltifat etmesini öğrendim: İltifat ettikçe insanlarla aramdaki en kısa mesafenin bir tebessümün resmettiği bir çizgi olduğunu gördüm. Özür dilemeyi öğrendim: Özür diledikçe nefretin ve öfkenin sonsuza bölündüğünü böylece dargınlıkların limit sıfıra giderken yok olduğunu fark ettim. Hüzünlendim: Hüznü sevdim, hüznün kalbime dokunmasına izin verdim. Böylece bütün mutlulukların ve zevklerin sonunda ayrılık çizgisine teğet geçip geri döndüğünü gördüm. Ve bir gün öleceğim: Kesinlikle öleceğim ve öldüğüm gün anlayacağım ki; yaşadığım hayat, paydası sonsuzluk olan basit bir kesirden ibaretmiş.