© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:Bahadır Üge - Hakkında Yazdığı Tanıtım Yazısı
5 Eylül 2025 Cuma - 08:24:41
Seviyorum doğduğum ayı, bir de onun tam ortasını,
16’sı.
Baharın tastamam hissedildiği o güzelim Mayıs ayını.
Belki de bendeki her şey onunla başladı.
Daha gençken
Ve bilmiyorken ne istediğimi,
neyi aradığımı;
penceremin önünde, arkasından gelen ışıkla dans eden koca incir ağacı yapraklarının gölgelerini izlerken başladı ben de şiir.
Ve yine Mayıs ayına vuruyordu sanırım o incir ağacının gölgeleri.
Sırtım duvarda, dizlerim karnıma çekip karanlık odamda bir karagöz perdesinin arkasından onu izlerken başladı.
Hayatın imgelerden oluştuğunu, imgelerin de şiirleri oluşturduğunu özümsüyordum ama adını koyamıyordum. Küçük kağıtlara mısralara karalayıp, sonra da buruşturup atarken; kelimelerin toz zerresi kanatlarla kağıtlardan ayrılışını görüyordu yüreğim ama bunu tarif edecek kadar yazamıyordum...
Bir şaire -Nasıl başladın bu işe? Diye sormak, sanırım bir aslana -Neden avlanıyorsun? demek gibi bir şeydi. Şair de, aslan da, bu sorulara cevap veremez çünkü. Bu, doğaları olduğundan mıdır, nedir? Biraz daha farklı görmek dünyayı. Herkesin normal hayatın telaşesinde göremeyeceği şeyler eklemek gerçek denen salonun ortasına ve tebessümle onu tarif etmek başkalarına. Belki de göstermeye çalışma derdine düşüp alabildiğince ve şuursuzca yazmak bir yerlere ucuca bu imge denizini. Ne bileyim işte, benim için öyleydi.
Orhan Veli’nin “Bir yer var, biliyorum. Anlatamıyorum!” dediği yerlerden geri dönüp onun gibi anlatamamak benim bütün yaşadığım. “Anlatamıyorum” ‘u yazıyorum.
1970 ‘in 16 Mayısından sonra başlayan bu hayat kimi zaman sığlaşan, kimi zaman dalgalı ve çok derin gibi okyanusa dönen bu düşünsel sıvının içinde geçti işte. Hayatımın büyük çoğunluğu normal denen ve standardını kimin koyduğu, sınırlarının ne olduğu belli olmayan sıradan hayatı oynamakla geçti. Camus’un sözü yaşadığım bu uyum sorununu ne güzel tarifler.
"Bazı insanların sırf normal olabilmek için olağanüstü enerji sarf ettiklerini kimse bilmez." / Camus
Velhasılıkelam ben de çalışmak, ben de ailemdeki herkes gibi okumak zorundaydım. Elektronik okudum ama Yazılım geliştirdim. Ve bir masa başında, Bilgisayar yazılım kodlarından teknik şiirler yazarak para kazandım ve kazanmaya da devam ediyorum. Latife ediyorum tabi ki. Şiirden kim para kazanmış ki!
Şair dediğin ne ki?
para etmez bir işle uğraşır.
...
Para etmesi için;
Yıllandırmak lazım şairi.
Yıllandır ki ölsün!
Yıllandır ki kıymete binsin.
(...)
25 kuruşla öldü Orhan Veli Kanık,
Yayınevi uyanık...
Ölünce Orhan Veli
daha pahalı, daha kıymetli...
Aynı onun da dediği gibi.
... Ah bu yayınevi ah!
Anlaşılan,
Daha çok bekleyecek beni.
Bahadır Üge - Kasım 2013
Ve yine “Velhasılıkelam evlenmeliydim. Herkes gibi!”
Evlendim 96’da
91’de tanıştığımla.
Ve yine “Velhasılıkelam çocuk sahibi olmalıydım. Herkes gibi!”
2000’de kız, 2002’de erkek
Görevmiş ve tamamlanmış gibi “Ayrılmalıydım evlendiğimden”
Ayrıldım da.
Maya takviminin bittiği tarihti
Yıl 2012.
Çabucak geçen çocukluk, çabucak geçen gençlik yılları arasında annemle babamın birbirine okuduğu şiirlerin nefesi kalmış kulaklarımda. Hiç unutmam. Bir de annemin hala ezbere şiir okurken titreyen sesini.
Ve şimdi yıl 2016, kim bilir? Biri bunu 2020’de okur. Değişen tek şey yazdığım kitabın sayısı olur. Ha bir de bir radyo programına gönül verdim. Şiiri, edebiyatı ve dünya müziğini içine koydum son iki senedir. “Uçan Halı” verdim adına da ve dedim ki; “Müzik insan ruhunun Uçan Halısıdır.”
“Aslen İstanbullu olan bir çift martının bozkırda doğmuş oğluyum” Diye tanımladım kendimi. “Denizini özleyen karaya vurmuş bir martı”
Nihayetinde Turgut Uyar’ın;
“..Serseriliğe, insanlara, toprağa meylim var.
Amma gel gör ki bir masa başındayım akşama kadar
Halbuki böyle perişan ve serazat yaşamak istiyor gönlüm…”
mısraları kadar çaresiz, Nazım’ın sincabı gibi yaşamı ciddiye alan, Nazım kadar umutlu, Süreya kadar aşık, Edip kadar boz bulanık kalan ömrümü tamamlamaya çalışıyorum.
Borges’un tarifindeki gibi yazacağım bundan sonraki şiirlerimi, tıpkı bundan öncekileri yazdığım gibi. İçinde “İnsan”, içinde “doğa” olacak. Belki bin yıl sonra gazoz kapağı olmayacak, çokomel jelatinleri de. O zaman bile benden bir satır bulanlar, onu anlayacak. Ve bu yürek yaşadığı sürece, yazdıklarında ve yazacaklarında hep soldan atacak.
Nazım çınar ağacı altında istemiş mezarını, ben de deniz kenarında, zeytine yakın bir yerde olsun istiyorum.
İşte kısaca “Bahadır Üge”
Hayat koca bir sofra benim için...
Acısı benim, tatlısı benim, ekşisi tuzlusu benimdir. Derim.
Ne sizden bir eksiğim ne de bir fazla
Kendi halinde bir şairim. Neden "Şiir" yazdığımı sormayın, bunu bende kendime çoğu zaman sordum. Çocukluğumda bu yana ise bulabildiğim bir cevap yok.