Unutma ki Allah (c.c) her sıkıntının zorluğun ardında
mutlaka bir kolaylık, güzellik vermiştir … KIYAMET KOPMADAN ÖNCE NELER OLACAK
1- KIYAMET KOPMADAN ÖCE ÖYLE BİR DEVİR GELECEKKİ DİNİNİ KORUYAN KİMSE AVUCUNDA ATEŞ TUTAN KİMSE GİBİ OLACAKTIR
2- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE DÜNYADA SINIRSIZ ZEVKU SAFAYI SORUMSUZ KİMSELER SÜRECEKTİR
3- AHİR ZAMANDA İBADET EDENLERİN ÇOĞU BİLGİSİZ MÜMİN İBADET ETMEYENLERİN ÇOĞUDA İTİKATSIZ BİLGİN OLACAKTIR
4- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE İDARECİLER ÇOĞALACAK FAKAT GÜVENİLECEK İDARECİ AZALACAKTIR
5- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE TOPLUMDA DEĞERİ EN AZ OLAN MÜMİNLER OLACAKTIR
6- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE HAYATA HARAM HELAL TANIMAZLAR HAKİM OLACAKTIR
7- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE EKONOMİ HER DEĞERİN ÖNÜNE GEÇECEK OKUR YAZARLIK ARTACAK ANCAK YALANCILIKDA YAYGINLAŞACAKTIR
8- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE EMANETE İHANET EDİLECEK ZEKAT VERMEK AZALACAK DİNİ İLİMLERE İLGİ AZALACAK DİNİ DEĞERLER ARKAYA ATILACAKTIR
9- AHİR ZAMANDA İNSANIN KÖPEK BÜYÜTMESİ ÇOCUK BÜYÜTMESİNDEN DAHA UYGUN DİYENLER ÇIKACAKTIR OZAMANDA BÜYÜKLERE SAYGI KALKACAK KÜÇÜKLERE ŞEFKAT YOK OLACAK YOL KENARLARINDA UYGUNSUZ HALLER GÖRÜLECEK BAZI İNSANLARDA KOYUN POSTU GİYMİŞ KURTLAR HALİNE GELECEKTİR
10- AYAĞI ÇIPLAK BAŞI KABAK BİLGİSİZ ÇOBANLARIN ZENGİNLEŞİP YÜKSEK BİNALARDA SINIRSIZ BİR İSRAF İÇİNDE YAŞAMAYA BAŞLADIKLARINI GÖRDÜĞÜNÜZ ZAMAN KIYAMETİ BEKLEYİN
11- İŞLER EHLİNDEN BAŞKASINA VERİLDİĞİ ZAMAN KIYAMETİ BEKLEYİN,
12- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE AKRABALIK BAĞI KOPACAK YAKINLAR BİRBİRİNDEN ŞİKAYETCİ HALE GELECEK MAL MEŞRU OLMAYAN YOLLARDAN KAZANILACAK FAKİR KENDİ SIKINTISIYLA BAŞBAŞA BIRAKILACAKTIR
13- KIYAMET KOPMADAN ALLAH İÇİN DOSTLUK AZALACAKTIR
14- YİRMİ KADAR İNSAN BİR ARAYA GELDİĞİ HALDE İÇLERİNDE SAMİMİ BİR DİNDAR BULUNMADIĞI ZAMAN KIYAMETİ BEKLYİN
15- BİR ZAMAN GELECEK HARAMA GİRMEDEN GEÇİM SAĞLAMAK ZORLAŞACAKTIR
16- BİR ZAMAN GELECEK BAZI EŞ VE ÇOCUKLAR AİLE REİSİNİ GÜCÜNDEN FAZLA HARCAMA YAPMAYA ZORLAYACAK HARAM İŞLERİ YAPMASINA SEBEB OLACAKTIR
17- BİR ZAMAN GELECEKKİ DİNDAR İNSAN DİNDARLIĞINI TOPLUMDAN GİZLEME İHTİYACI DUYACAKTIR
18- BENDEN SONRA SABRIN ÇOK ÖNEM KAZANACAĞI BİR DEVİR GELECEKTİR ÖYLE GÜNLERDE DİNİNE SABIRLA SADAKATLE BAĞLI KALAN KİMSELERE ÖNCEKİLERE VERİLENDERDEN TAM ELLİ KAT FAZLA SEVAP VERİLECEKTİR ÇÜNKİÜ ONLARIN ŞARTLARI BAZEN ÖNCEKİLERDENDE AĞIR OLACAKTIR ADİL-İ MUTLAK OLAN ALLAH ZORLUKLARIN ÇOKLUĞU NİSPETİNDEDE MÜKAFATLARINI ÇOĞALTACAKTIR
Gel.. Yine gel. Ne olursan ol. İster kâfir* ol. İster Mecusî*.. İster putperest*. İster yüz kerre tevbe* etmiş ol.. İster yüz kerre bozmuş ol tevbeni.. Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. Her nasılsan öyle gel... Bu çağrıyı duymaya gönül kulağı gerek. Bu yıldızı görmeye, iman* gözü gerek. Bu dağı aşmaya Adem* yüreği gerek. Bu yola koymaya dîvane* baş gerek. '- Gel. ' Diyorsun. '- Gel. ' Biliyorum ki; Beni Sana.. Seni bana gerek.. Gönlümü verdiğim bu sesle, Çıktım, çöller ortasından yola. Her dane* kumda bin çöl aşarak; Hem ayağım, hem bağrım* yanarak Sana geldim.
Suya susuz, geceleri uykusuz, Gök kubbeyi hayretime aşina* edip, Samanyolu’nda yıldız ararken, Kutup yıldızı gözüme düştü de; İbrete* geldim.
Dağlarda bir Ceylân’a* yol sordum. '- Yol gönlümdür. Gir dolaş Sor soruştur. Bul buluştur..' dedi. Ah!. O, Ceylân’ı bir avcı vurdu da Feryada* geldim..
Yollar bayırlar aştım. Yaşanmamış mevsimlerde dolaştım. Kaç çoban* tanıdım cümleden allâme*.. Akılânın* fikrine şaştım da; akla veda* edip, Dîvane* geldim.
Geldim.. Geldim.. Yine geldim.. Hem nasılsam, öyle geldim.. Bende Sana Sende bana, BİR’e* geldim.. Bir gaflet bulutundan* katre* koptu da; Umman’a* geldim...
Bu gaflet* bulutu ile Umman’ın* farkı ne?. Birbirlerinden gayrılıklarına* sebep ne? Neden bu bulutu ruzgârlar serhoş* etti de Yaratılırken, Umman’dan* uçup gittiğini bilmez. * Başını mı döndürdü? Kendini yüksekte bulmak.. Aslına, kendi aklınca, tepeden bakmak.. Hayret ki; Küll’de* müdrik* cüz’de* münkir* Ef’âl-i Hakîkât*. Rabb’im*, varın için, bu yazındaki ol Takdir-i sebep* ne? * Oysa, bulutla Umman* yağmurla* buhar* hepsi de bir.. Sen şu hale bak ki; bütün bunlar şekildir. Bitmeyen bu devir, aslında An-ı Daim’dir*. Bırak, bulut olup sormayı da; Hakîkat Bahri’ne* gel.. Gel.. Gel.. Yine gel..
Silince aynanın tozunu, bulursun kendi özünü. Kırınca aynayı, bakarsın ki; ne çoksun.. Aynanın sırı* gidince, hayret ki yoksun... An’ın* için, geçtim bu aynaların yalan dilinden de; Hayâlden hakîkate* geldim.
Düşünce ile varamadığın bu yolda, Düşün ki; aslında 'düşünce*' dediğin nedir? Gördüm ki; bu vadîde* mantıkla felsefe Tek kürekle okyanus geçmek gibidir. Ondandır ki; dümenle yelkene geldim.
'Hayat*' denilen, gerçekte bir Semavî* devirdir. Ruhun ten kafesi ile hapse girmesidir. Bulutla hemhâl* olup, ruzgâr* ile hüküm* giymesidir. Yağmur günü* korkusuz mutluluktur. Arif* olana ki, Bu sebeple katreye* geldim.
Mutlak ki; katre de Umman* gibidir. Birinde var olan hem diğerindedir. Bakma miktara. Sen ey gafil*. Aslında bin, her zaman BİR’dir*. Ben de, bende olan ASLA* geldim. Midyedeki can, etindeki lezzet Sedefteki sabır, incideki kıymet Senin ağız tadın, Onun boyun süsü.. Sen bırak, tadı takıyı, bak şu İlâhî* takdire*ki; Elbette ben bu takdire* geldim.
Takdir-i İlâhiyi* hiçe sayıp, küfrü* marifet* bilen, Varını yoka satıp, maddeye tapınarak geçinen, Nevmide* takdir olunan belâları* ibret* ile gördüm de! Sıdk* ile sığınmayı, varım için hedef bilip; İnsan iken insan* olmaya geldim.
Mey* kâsesinden sakın dostluk umma !. Serhoş* ademin* halinden korkup kaç.. Bu Alem’de* öylesine serhoşluklar* var ki, Nice bağlarla humhanelerden* geçtim de; O’ndaki* badeye* geldim.
Bağdaki hâl* ile kadehteki ahvâl* Hiçbir zaman bir değildir. Üzüme helâl*, şaraba haram* tabiidir. Bu irade* ASLI BİR’in* kesin takdiridir. Ol* takdire boş kadehle* geldim...
Güvenenler vardır, Dünya gözünün kuvvetine. Hudut tanımazlar, bu rüyetin* hikmetine*. Onlar girdikçe hep, şekilden şekile, İbret* aldım da bu bakar körlerden.. Gönlümün mihrâkına* geldim.
Sakın Sen de şaşı olma. Tutup cümle sıfatlarla* aldanma. Ola ki; BİR OLAN’ı* iki sanma. Geçtim de iki gözden; BİR OLAN’a* geldim...
Hormetle* Sendeki asla* eğmezsen başını; Elbette, kendin gibi, göremezsin karşını.. Bu Kâinat’ı* Yaradan’ın* arşını*, Arşınıma* acz* ile mehenk* ettim de; Ebcet* ile mîzana* geldim.
Çocuklar görürsün, çember* çevirir.. Bak ki; o çember* işte ben.. Nedense, Dünyalıların çemberi dönmezken? Çocukların saflığına* çember oldum da ben, (1*) Döne döne safa* geldim..
Mantıkta, nokta olmadan, çizgi de olmaz.. Çizgi olunca da noktadan eser kalmaz.. Noktalarız, çizgi gibi daireyi tamamlayan.. Merkezi BİR bu daire ile cem* oldum da; Halktan Hakk’a* geldim.
Şu olaya bak ki; şekilde dururken, herşey, Zerreden* Kâinat’a* kadar, her an dönüyor. Bu semavî* dönüşle, Malik’in* Mülk’ü* ayakta duruyor. Aksamadığı için hiç cüzün* Küll* ile dönüşü, Pervane oldum da sema’a* geldim.
Gördüm ki, dervişler* sema’a* kalkmış. Bu âlemde saf* beyaz tennureler* Bir pervâsız* neş’e ile renkahenk*. Atıp kara hayat cübbesini* sırtımdan Bu devranda* tekrar doğmaya* geldim..
An* geldi ki, sema’ın* bir noktasında, Arınıp* tüm benliğimle* kendimden, Bende olan BEN’i,* hayretle gördüm de; Küll’ün* cüz’ü* yok etmesinden, Aşk* ile cezbeye* geldim...
Ey insanoğlu, bu hikmete* mahrem* her keramet* Hem kaç kerre sendedir.. Sendeki her*, herdeki Sendir*. Sende bende oluşan, karşımızda duran sırdır*. Sırın sırı sırdır. (!?.) Sırdaki sır ise aşikârdır*.. (***) Seni sırın* ile sırlamaya* geldim.
Yine de keramet* gerekir ise; beşerin* Aciz* ilm* gözü ile ahmak* kalmış beynine, Geçtik de bütün İlâhî* sırları* sual etmekten.. Yalnız zahirî* madde aleminden* Bir tek suale geldim.
Alimin* ilmi* der ki; ' Maddenin gücü birdir.' ' Bir olan bu güç ise; onun tek zerresindedir*. ' ' Bu zerre ise; güçlüden de güçlü bir cevherdir*.' Merkez-i sıklet* olan bu zerreyi silmek mümkün ise? Alime de ilmine de hormete* geldim.
Oysa, alimin* ilmi* prangasıdır* beşeriyyetin* Mantıkla* felsefe* hudududur, hür ve her düşüncenin. En İlâhî* keramet* değil midir, mutlakiyyeti* zerrenin*?.. İktidarı* olmadığı, gerçektir ki, beşerin!* Tümünü secde-i tevbede* görmeye geldim..
O, ne hikmettir*ki; zerreden* alemler* oluşur.. O, ne sırdır*ki; bir tohumda harmanlar buluşur.. O, ne bütündür ki; zerresi yok olsa, Kâinat* yok olur. O, tek zerreden zerre zerre oluştum da; Beden bulup* dîvana geldim..
İtikadımca*, olamam aslâ* düşmanı, müsbet* ilm* ile alim* olanın.. Aslâ, mutaassıbı* değilim, kâşif* ile keşfini* cömertçe* yayanın.. Hattâ, duacısıyım, insan için Kâinat’ta* müsbeti yılmadan arayanın. Lâkin*, ilminin ameli* ile beşere* zulm* eden cümle* kâbih* aktanın*, Kibir* ve amellerinin* zilleti* ile haşr olunacağına* itikadım* ile emin geldim.
Taktir-i İlâhîdir*alim* ile dahîyi* Saltanat-ı Rabb’a* meczup* kılan. Nasıl duçar* olmaz, aslını aramak adına, Ol* çeşmeden sîrab* olan?. Zerrenin-zerresinden* yedi-kat-göğe*, Elif-Lâm-Mim* sırları* ile yayılan, Nice güzeştegânın* ilmi* ile ledün*, öyle bir silsile-i uşşakız*ki; Onlar bana kâşif*, ben Onlara mekşuf* geldim.
Mutaassıbın* kör gözü ile sağır kulağı, kendisinden fışkıran özü fark edemez. Bu sebeble*de, Yaradan’ın* '- Sen de yarat.' emrini kabul etmez, edemez. Böylece münkiri* olur, Vahdet-i Vücudun*, şirk* zannederek sanatı... Ve Yaradan’ın yarattığının yarattığına, verebilir en elim* zararı diye; Korkarım ki; bu taassuba*, bu babta*, bu kalemle, müsamahasız* geldim.
Ancak, sanattan çok başka endişelerle* yaptığına taparsa asrımızda beşer*. Allah’ı ile arasına koyar, koydurursa; olmadık olamayacak bir eser*. Bu TEK DİN* peygamberlerinin kitaplarında yeri olmayan, 'o mantıksız şey*' Bir mania* gibi dikilir de engin vüs’atın* ortasında, körelir ise; rüyet-i beşer* Endişesi ile bu hıyanet* amil(ler)ini* matlub* üzre, davete geldim...
Allah’ım Senin emrin ile ne denli, ihtiyacı yok ise; remze* adem* olanın. O denli de bir mürşide* müştâktır*, Bu vadide* yol almakta bulunanın. İşte Mürşid*.. İşte Kitap.. İşte Din.. İşte Akıl.. İşte sen ve Allah.. Ey gül yüzlüm, gönlüne hele bir bak.. Göreceksin, Kadir-i Mutlak* Nasıl kurmuş, orada bir mihrab*ki; O’na mecnun* ihtirama* geldim..
Kâinat’ını* kurup da, Kendi Dini’nin düsturundan*, hiç şaşar mı Allah?. Üzümü bağı bahçevanı, şarabı kadehi sakıyı*, hiç karıştırır mı Allah?. Din sebebi* ile Seni Cehennem, beni Cennet için yaratır mı Allah?. Doğuştan Seni küfre*, beni sevaba* sokup da; sonradan yargılar mı Allah?. Allah’ın tefriksiz* yarattığı kulları ile Adalet-i Hakk’ı* paylaşmaya geldim.
Gerçekte, benim faikiyyetim* ne olabilir ki? Ben doğuştan Müsliman’ım*.. Senin günahın ne olabilir ki, Sen halâ önceki matlûp* sınıflardansın?.. Oysa, Kâinat’ta* her doğan, doğar Allah’ın en son dini ile müzeyyen*.. Dinini değiştirdi ise; bir bilmeyen, Sen sabi* ve kendinden bîhaberken*.. Reşid* olduğunda, dön ki İslâm’a*; Senin ile birlikte rüşdü* tatmaya geldim.
Siyasidir, ticaridir, deliliktir, münkirlerin* din üzerindeki her türden tasarrufu*.. İnsanlığı hiçe sayarak, Allah’ın ziyafet sofrasını tekmelemektir, yaptıkları.. Tam tırmanmışken bir dağa, bir adım kala, zirveden* mahrum durulur mu? Allah tahsilinin* son hocası*, son kitabı*, son sınıfının* kapısında uyunur mu? Doğuştan cümle Müsliman* canı*, Hakk Tahsiline* davet üzre geldim..
Haşa*!. Davet O’ndan. Her mahrum-u İslâm’a* çare de O’ndan.. Zira, şeriat* çekirdek, tarikat* ise; meyvesidir ol cevherin*. Şaşsa da, şaşırtılsa da insan, tarikattir* aslî* şerbeti beşeriyyetin*. Bu sayede* İslâmiyyet, dönüp geleceği sadettir*, Mecusî* ile putperestin*. Tabiî ki, Şerbet-i Turuk-u Ali’ye*, kevgir* ile su taşımaya geldim.
Rabb’im* kıydı mı ki bana, ben nasıl kıyabilirim, bütün insanlığa?.. Ben nasıl dayanabilirim, Bir milletin* Bin milletmiş gibi kandırılmasına?.. Nasıl olup da Biz Bizi*, Biz BİR’i*, Biz Bir Dini, Biz Bir Milleti* bilemeyiz?.. Nasıl olup da Kâinat* BİR DİN’i* bilirken; şu Dünya üzerinde birleşemeyiz?. Mükevvenat-ı Alem’e* sığmayan bu küfrün sahiplerini*, ikaza* geldim.
Ancak, İslâm’ın* şemsi* hep parlarken, Müsliman’ın* bahtı* hiç parlamaz. Çünkü o Müsliman, o İslâm’dan nedense, pek fazla bir şey anlamaz?.. Anın çün* Müsliman’a da refiktir* Onİki yönde* Dergâh-ı Turuk-u Ali*. Ve tabii Kur’an-ı Kerim-i Azim-üş Şân’a rehberdir*, her beyti* ile Mesnevî*.. Bu sebeple Dergâh-ı Mevlevî’de, Pay-i Türab-ı* Hayder Ali’ye geldim.
Bir kapı var Necef*, anahtarı kimsece çevrilmez.. Bir bağ var ganî*, üzümü insanca yenilmez.. Bir Dünya var müflis*, hırs ile şehvetten* geçilmez.. Bir cemiyyet* var nevmîd*, ıztırabının* çaresi bilinmez. Bir defter var kebîr*, onu düren* ahkâma* muntazır* geldim.
Bir kitap bilirim, DoksanDokuz* saife ile hükm* geçirir.. Bir saifesini ol* kitabın, DoksanDokuz hakim* çevirir.. Bir cümlesi ol saifenin*, DoksanDokuz hikmet* içerir.. Bir kelimesi ol cümlenin, DoksanDokuz hakîkat* lehçesidir*. Bir harfine ol kelimenin, DoksanDokuz kerre mahkûm geldim.
Kırılırdı kalem, dağılırdı mürekkep, emretmeseydi Yaradan* böyle bir nöbet.. Hicabım* çok ki; ben neyim?. Sevincim ganî* ki; vazifeli bir neferim.. İstemem aslâ, bir sürç-ü lîsan* olsun, ne Halik’ime*, ne de Onun Mülk’üne*.. Sevdâ* yüklü bir kelebek gibi dolaşırken bu YetmişYedi* ayrı çiçekte* Tevbeler* olsun, her harfe ki; İnşâallah, Emr-i Hakk’a* kusursuz geldim.
Bu muhassala-i kitapta*, ben benim ile yüz yüzeyim. Sen Senin ile.. Bu saife-i hitabta*, ben benimle göz gözeyim. Sen Senin ile.. Bu dar-ı Dünya’da*, ben benim ile iç içeyim. Sen Senin ile.. Bu aine-i devranda*, ben senin ile Sen benim ile 'BİR'* olduğumuzdan; Bu muhasebe-i vicdana*, elbet 'BİZ'* diye geldim.
İnsan, insan olmadıkça Aslını* tanımazmış.. Kudreti* kendinden bilip; '- Ben' dermiş. Hep bu 'Benlikler*', 'Sen Ben' olunca; Dünya Cehennem’e döndü de, Cennetin’e geldim..
Ah !.. O 'Sen ben' Ezdim.. Ezildi.. Ezilecek.. Kadere* sırt çevirmiş, kendine dönek Vicdanı yalan, dili* yılan, imanı* eksik, Zümre-i perişânı* ibretle* gördüm de; Bin kerre kendime geldim..
Ancak, tuhaf* hâl şu ki; ben de şu an benim. Yani, Nefha-i İlâhî* ile şeklen bir bedendeyim. Aslıma tezadd* bu halimle, tezadlara şahidim.. Bir garip* Ademim ki; çılgın Ademler içinde.. Huzuruna tevbeye*, istiğfara* geldim.
Beşer* ise, Dünya’sı kendine dar geldiğinden; Bir hamlede* çıkıp ömrünün mehtabına, Seyir etti. Küçük Dünya’sını semalardan*. O, kendini bir dev sanarken boşlukta.. Ben koca Kâinat’ta hiç’e* geldim.
Gafildir* zaten zümre-i beşer*. Bunu böyle bellesin*, kısır* beyinler. Güneş’e gücü yetmeyen bîçârenin*, Ay’da hırsını denemesinden; Hicab* ile dolup, amana* geldim..
Önce sen de gel, pervane olup, Ateş-i Şems’de* amana* .. Bir tek gönüle doğan, Hak Güneşi’nin* aslıdır O.. Ömründe, Aşk-ı İlâhî* ile yakan O, Şems’dir*, Mevlâna’yı*.. Gönlümde bir gördüm de O Yakan ile Yakılanı... Ateş-i aşka* nâr-ı beyza* geldim..
İnkâra* kalksa da halini, şem’a* koşan pervanedir beşer*.. Her an kat ettiği yol, bir fasit* dairedir Onun. Farkı var. Gayrısı* yok. Bu dairenin salikidir* O.. Bu dairenin iki kutbunda da TEK NUR’a* tanık olup; Hakk’tan halka geldim.
Feyzinin* mahrumuna* anlatmak, mümkün mü Seni?. Böyle bir sırrı* ifşa’a* yetişir mi? Adem lehçesi*.. DoksanDokuz* Esma’na* tesbih* bu beden bekçisi, 'RUH*' denen nefesinle, can buldu da, Aslımın* şuuruna* geldim.
Sen ey dinç adam, Sen ey kendi gafletinde* boğulan.. Kendi gücünü silâh yapıp, o silâhla kendine saldıran.. İndir silâhını ki; hudutlar yok, insanlar bir, hadisat* şekildir. Kâinat’ını tanı, ayrılıklar izafî*, güç bir, Hedef TEKTİR.. Ki; bu şuurla* O, TEK HEDEFE* geldim..
Hz. İsa'dan* İkiBin yıl sonra, Dünya suya susuz, bir ateş ve kahr* topu olacaksa? Bîgünah* tefriksiz* kütleler*, kim olduğu belirsiz caniler* tarafından, telef* olunacaksa? Kâfir* güçler eli ile Müsliman kullarına, hakkaniyyet* adına, soy kırımlar uygulanacaksa? Her türden münakalât* safsataları* ile beşerden* beşeriyyet* parça pörçük çalınacaksa? Dünya’nın imanı* yok, seng-dil-ane* şerir(ler)inin* seng-i ibretine* kalemkâr* geldim!..
İnsanları diller ile dinler, hudutlar ile idealler* ayıramaz. Gönüller arasındaki köprüler aslâ yıkılamaz. İnsanın mevcudiyyet* sebebi, Zat-ı Aşk’ın* ta Kendisidir..* Kendisi’nin* Aşk’ı ile Kadir-i Mutlak* Mükevvenat-ı Alem’e* 'KÛN'* demiştir. Ol emirden, aşıka ma’şuk* ma’şuka aşık geldim.
Huşû’* ile yum gözlerini, Sen de O’nun Ma’bedindesin* iman* ile pâk*. Kapatma ellerinde nasibini*, onları yalvararak Rahman’ın* rahmetine* aç.. Arınıp benliğinden, soyunurken kişiliğinden, olacaktır gönlün berrak*.. İnan ki; bir anda O İlâhî tecelli* Seni de muradına* erdirecektir.. Ol murad* üzre, tüm bu ibadete* hayran geldim.
Bu ne sırdır* Rabb’im* bu ne büyük ders ve tezad*?.. Bilmezler, kim kime, neye garaz*, kim kime nasıl müştak*?. Bu yolculuk merhalesinde* aslolan*, herkes kuzu, herkes çoban.. Beşeriyyet*, böylece ilerlemektedir, rüşdünün* matlubuna* her an.. Ki; bu rüşd* üzre, maksada* çoban, matluba* kurban geldim..
Geri koyma beni Sana düşen vazifemden*. Etme beni Dünya’da cüda* Senin Milletin’den*.. Öyle bir saffa* soktun ki beni, aslolan* hüsn-ü niyyetten*, Kaza’sı* olmayan bu ebedî* namazın secde-i daiminden*, Günahıma bin tevbe* ile ihlâsa* geldim.
Aslında bilirim. ' Nefse* hakimiyyettir*, esas hürriyyet..' *** Yine bilirim ki; niyyetinin* eseridir, Adem* ile beşeriyyet*.. Ne var ki; öylesine medeniyyet* kibrinin* esiri* oldu ki insaniyyet*.. ( Belki de ) Bir tek ferdin* ihtirası* için kopmadan kıyamet*.. Hür kalan ruhumla, bir tek niyyet* üzre geldim. İnsan hemen insan sayılmaz, sahip olmakla beden aletine.. Mahlukla* müsavî* kalır, düşkün olursa, Dünya ganimetine*.. Hilkatin* kendisine verdiği sayısız nimetlerle* yetinmeyene, Azgın nefsi* için, som* altından ma’mur* kafes, az dahî gelse; Ben önümdeki değil; nasibimdeki* rızka* razı geldim..
Mahlûkat* gibi, gücünü cinsiyyeti ile ıspaata* kalkışanlarla, Bir döl ve yumurta ile mahlukatın da yavru peydaladığını* unutanlarla, Şehvet* uğruna, döl bilgisi* ile müzeyyen* insanı, hiçe sayanlarla, Bu mahrum-u vicdan* nesiller* cemiyyetlerini* meşru* kılamasalar da; Ben meşruan* bazı alemler’de*, Hak cemiyyeti* ile yüz yüze geldim.
İnsan ömrünün bir anı* dahî, müsaid* değilken zan*etmeye.. Yine de insan, i’mara* kalkar. tüm hayatını, zanlar manzumesi* ile.. Ve zan eder ki; her fiilin* güya şuurlu* neticesi, gönlünce olacaktır. Ve zan eder ki; zanlar harabesinin* son anına*, hiç varılmayacaktır. Oysa ben, onca zanlar harabesinden, bunca kader* kâşanesine* zansız geldim..
Ancak, sanmayın aslâ* beni, kendinizden gayrı* bir men’şein* eseri.. Ben, dervişlik* yolundan dahî, gönlümce geçememiş bir vaye-darım*.. Serhoşum* bir bulutta şimdi, hem Umman’dan* ona bir buharla yadigârım*.. Bir vuslat* bekçisiyim.. Ancak, hem naşad* hem bermuradım*. Ki; ebedî* güzarım* için bu ramaka* geldim..
Sesidir. Parmak izidir, insanı insandan, insan için tefrike* yarayan.. Oysa, ot çok daha yektadır*, zanlı ile suçluyu tefrikte ulemadan*.. İnsanın lügat* mantığında, 'canlı cansız ' diye mücber* sınıflara ayrılan, Her yaratılmışın, münferid* zerrelerine* vurulan, Tura-i İlâhî’yi* görüp; Bu Kubbe-i Kâinat’ta* misilleri* ile cem* olan Cemâl’e* velûd* geldim.
Kini* kan ile sulayıp, ateş ile barutu koyma bir haneye*.. Ört haramı*, sevap* ile kıl* murdarı* pak*, zulmeti* ak eyle.. Harbi sulh*, düşmanı dost, imansızı* mü’min*, münkiri* İslâm* eyle.. Beşeriyyetin* imtihanıdır*, bu İlâhî devranın* bir esas* sebebi*de.. Eyvah ki; en zor imtihana* cümle* gibi nice ümmî* geldim..
Dinden eksiltme.. Dilden* eksiltme.. Akıldan eksiltme.. Gönülden eksiltme.. Hal-i hazır* ilmi* değil eksilterek, misilleri* ile çoğaltarak yaşa.. Anlaşılacak Bir gün ki beşer* Bir Din’in* Bir Dil’in* Bir Akıl’ın* Bir Gönül’ün* Bir Aşk’ın* eseri*imiş meğer... İşte o, gün bayramıdır, Adem* ile oğlunun* ve kârıdır* sermayenin*ki; O sermayeden* bu kâra* bir nebze* hissedar* geldim...
Hikmet* Odur ki; insanın, yine insandır, belâ* ile devası*.. Bu sebeble*de insanın insan olmuştur, değişmez davası*.. Dost ile düşman, katil* ile maktul*, Mecusî* ile Peygamber de insan.. Ancak, kendi niyyetleri* üzre* verilmiştir onlara bu ferman*.. Ol* ferman üzre Takdir* Terazisine* dara* geldim...
Gel.. Sen de aşk* ile vecd* ile halkaya* gel.. Gel.. Sende olan* ile gönüller zencirine* gel.. Gel.. Birlik alemine*, iç bademizi*, sema’a* gel.. Gel.. Bezmimize* şevk* ile Huzur-u Hakk’a gel.. Gel ki; zencirde* Senin ile tamama (olmaya) geldin.
Başlarken söze, bir Ceylan’ı* sır* etmiştik öze. Elbet* bizdeki ham* gönül ile kör göze Yanıp pişmek için, bir Fırın’ın* kerameti* gerekti.. Huzur-u Mevlâna’da* Mesnevî* ile bulup yol, Sır-ı Kur’an’a geldim...
Değil mi ki? Başı yoktan, sonu yoktan, Evveli olan Halik* ile evvelsiz Kâinat’tan* Bir vacib* ile mümkün olan çoktan* Mutlak olanla* aslı yoktan* var oldum; O halde, ahde vefaya* geldim..
Malik-ül mülk*, aslında yarattığı O Adem’de* her sırrını* gizlemiştir.. Ham Adem misal* kapısın her vurulduğunda, ziyade* sevinmiştir.. De ki; '- Biri ziyaret, diğeri ibadet, bunlar farklı şeylerdir..' 'O' ki; Sen, Sen ki; 'O'.. Vahdet* bir mahabbet* gibidir.. Can cana* Sohbet-i encam* için, Ol* muhabbete* bîkelâm* geldim..
Ey Allah’ım, Hikmet-i İlâhîne* mazhar* et bizi.. Hem nur’un ile yıka, feyz’ine* gark* et bizi.. Her an Aşk’ına müptelâ* et bizi.. Resul’ün* hormetine* Adem* et bizi.. Huzuruna* tevbekâr* duaya geldim..
. Bunca satırla, beşere* anlatmak istedim bu hali.. Bu hal ki; Bende-i Mevlâna* aşık* Hayder’in* hali.. Bilsinler ki; 'Uşşaka* Kâbe’dir* bu makam*.. Eksik gelen, burada olur tamam..' *** Bin noksan ile Sana* varıp; Bir Tamam’a* geldim...
Geldim.. Geldim.. Senin, Onun, bunun gibi geldim.. Allah’tan, Allah ile Allah’a şahid* geldim.. Bu devranın* her noktasında Ol Cânan’a* geldim.. Varlığın esas manâsından* yokluğun tamamına geldim.. Hem aslında nasılsam, Vallahi* öyle Billâhi* öyle geldim..
'Gel, gel aramıza katıl; Biz Hakk'a gönül vermiş aşk insanlarıyız! Gel bize katıl da sevgi kapısından içeriye giriver, Giriver ve evimizde bizimle beraber otur... Gel birbirimizle içten konuşalım, Kulaklardan, gözlerden gizli konuşalım... Güller gibi dudaksız ve sessiz gülüşelim, Tıpkı düşünce gibi dudaksız, dilsiz görüşelim... Mademki hepimiz biriz, Birbirimize dilsiz, dudaksız gönülden seslenelim... Mademki ellerimiz kenetli, Gel bu halden bahisler açalım. El, ayak gönül hareketlerini daha iyi anlar, Öyle ise gel dilimizi tutalım, Titreyen gönüllerimizle buluşalım...'
''İBRET NAZARIYLA ÇEVRENE BAK, HER YERDE IZDIRAP HER YERDE FİRAK, FANİ MAHBUPLARIN PEŞİNİ BIRAK, SEVMEYE BİR ÖMÜR YETMİYOR GÖNÜL...''
SESSİZ OLUN MÜSLÜMANLAR UYUYOR .. | video.mynet.com
moralin,mi bozuk
Hz. İbrahim (a.s.) Gibi Ateşe mi Atıldın?
Hz. Yusuf (as) Gibi Kuyuya mı Atıldın?
Yunus(a.s.) Peygamber Gibi Denize mi Atıldın?
Eyüp(a.s.) Peygamber Gibi Vücudunu Yaralar mı Kapladı?
Bilal(r.a.) Gibi Kızgın Kumlara Yatırılıp, üzerine Taşlar mı Kondu?
Hz. Muhammed (sav) Gibi Taif'te Taşlandın mı?
Dişin Mi Kırıldı, Yüzüne Tükürük mü Atıldı?
Hicrete Mi Zorlandın, Sevdiklerinden mi Ayrıldın?
Hâlâ Moralin mi Bozuk? Ne Düşünüyorsun, Dünyalık işler mi?
Üzüleceksen, Namazını Kazaya Bıraktığın için, Teheccüde Kalkamadığın için, Birinin Kalbini Kırdığın için üzül!
Dünyanın Dört Bir Yanında Zulüm Gören Din Kardeşlerin için üzül!
Üzülürsen, Kur'an-ı Yeterince Okuyup, Hayatına Tatbik Edemediğin için üzül!
Üzülürsen, Peygamber Efendimizi, Canından, Malından, Aile Bireylerinden,
Üzülürsen, Hakiki Manada Kul, Efendimize Ümmet Olamadığın İçin Üzül!
Üzül ama ümitvâr ol…
Allah'a güven.
Unutma ki Allah (c.c) her sıkıntının zorluğun ardında
mutlaka bir kolaylık, güzellik vermiştir …
KIYAMET KOPMADAN ÖNCE NELER OLACAK
1- KIYAMET KOPMADAN ÖCE ÖYLE BİR DEVİR GELECEKKİ DİNİNİ KORUYAN KİMSE AVUCUNDA ATEŞ TUTAN KİMSE GİBİ OLACAKTIR
2- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE DÜNYADA SINIRSIZ ZEVKU SAFAYI SORUMSUZ KİMSELER SÜRECEKTİR
3- AHİR ZAMANDA İBADET EDENLERİN ÇOĞU BİLGİSİZ MÜMİN İBADET ETMEYENLERİN ÇOĞUDA İTİKATSIZ BİLGİN OLACAKTIR
4- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE İDARECİLER ÇOĞALACAK FAKAT GÜVENİLECEK İDARECİ AZALACAKTIR
5- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE TOPLUMDA DEĞERİ EN AZ OLAN MÜMİNLER OLACAKTIR
6- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE HAYATA HARAM HELAL TANIMAZLAR HAKİM OLACAKTIR
7- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE EKONOMİ HER DEĞERİN ÖNÜNE GEÇECEK OKUR YAZARLIK ARTACAK ANCAK YALANCILIKDA YAYGINLAŞACAKTIR
8- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE EMANETE İHANET EDİLECEK ZEKAT VERMEK AZALACAK DİNİ İLİMLERE İLGİ AZALACAK DİNİ DEĞERLER ARKAYA ATILACAKTIR
9- AHİR ZAMANDA İNSANIN KÖPEK BÜYÜTMESİ ÇOCUK BÜYÜTMESİNDEN DAHA UYGUN DİYENLER ÇIKACAKTIR OZAMANDA BÜYÜKLERE SAYGI KALKACAK KÜÇÜKLERE ŞEFKAT YOK OLACAK YOL KENARLARINDA UYGUNSUZ HALLER GÖRÜLECEK BAZI İNSANLARDA KOYUN POSTU GİYMİŞ KURTLAR HALİNE GELECEKTİR
10- AYAĞI ÇIPLAK BAŞI KABAK BİLGİSİZ ÇOBANLARIN ZENGİNLEŞİP YÜKSEK BİNALARDA SINIRSIZ BİR İSRAF İÇİNDE YAŞAMAYA BAŞLADIKLARINI GÖRDÜĞÜNÜZ ZAMAN KIYAMETİ BEKLEYİN
11- İŞLER EHLİNDEN BAŞKASINA VERİLDİĞİ ZAMAN KIYAMETİ BEKLEYİN,
12- KIYAMET KOPMADAN ÖNCE AKRABALIK BAĞI KOPACAK YAKINLAR BİRBİRİNDEN ŞİKAYETCİ HALE GELECEK MAL MEŞRU OLMAYAN YOLLARDAN KAZANILACAK FAKİR KENDİ SIKINTISIYLA BAŞBAŞA BIRAKILACAKTIR
13- KIYAMET KOPMADAN ALLAH İÇİN DOSTLUK AZALACAKTIR
14- YİRMİ KADAR İNSAN BİR ARAYA GELDİĞİ HALDE İÇLERİNDE SAMİMİ BİR DİNDAR BULUNMADIĞI ZAMAN KIYAMETİ BEKLYİN
15- BİR ZAMAN GELECEK HARAMA GİRMEDEN GEÇİM SAĞLAMAK ZORLAŞACAKTIR
16- BİR ZAMAN GELECEK BAZI EŞ VE ÇOCUKLAR AİLE REİSİNİ GÜCÜNDEN FAZLA HARCAMA YAPMAYA ZORLAYACAK HARAM İŞLERİ YAPMASINA SEBEB OLACAKTIR
17- BİR ZAMAN GELECEKKİ DİNDAR İNSAN DİNDARLIĞINI TOPLUMDAN GİZLEME İHTİYACI DUYACAKTIR
18- BENDEN SONRA SABRIN ÇOK ÖNEM KAZANACAĞI BİR DEVİR GELECEKTİR ÖYLE GÜNLERDE DİNİNE SABIRLA SADAKATLE BAĞLI KALAN KİMSELERE ÖNCEKİLERE VERİLENDERDEN TAM ELLİ KAT FAZLA SEVAP VERİLECEKTİR ÇÜNKİÜ ONLARIN ŞARTLARI BAZEN ÖNCEKİLERDENDE AĞIR OLACAKTIR ADİL-İ MUTLAK OLAN ALLAH ZORLUKLARIN ÇOKLUĞU NİSPETİNDEDE MÜKAFATLARINI ÇOĞALTACAKTIR
GELDİM........................................................
Gel..
Yine gel.
Ne olursan ol.
İster kâfir* ol.
İster Mecusî*..
İster putperest*.
İster yüz kerre tevbe* etmiş ol..
İster yüz kerre bozmuş ol tevbeni..
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı.
Her nasılsan öyle gel...
Bu çağrıyı duymaya gönül kulağı gerek.
Bu yıldızı görmeye, iman* gözü gerek.
Bu dağı aşmaya Adem* yüreği gerek.
Bu yola koymaya dîvane* baş gerek.
'- Gel. ' Diyorsun. '- Gel. '
Biliyorum ki;
Beni Sana..
Seni bana gerek..
Gönlümü verdiğim bu sesle,
Çıktım, çöller ortasından yola.
Her dane* kumda bin çöl aşarak;
Hem ayağım, hem bağrım* yanarak
Sana geldim.
Suya susuz, geceleri uykusuz,
Gök kubbeyi hayretime aşina* edip,
Samanyolu’nda yıldız ararken,
Kutup yıldızı gözüme düştü de;
İbrete* geldim.
Dağlarda bir Ceylân’a* yol sordum.
'- Yol gönlümdür. Gir dolaş
Sor soruştur. Bul buluştur..' dedi.
Ah!. O, Ceylân’ı bir avcı vurdu da
Feryada* geldim..
Yollar bayırlar aştım.
Yaşanmamış mevsimlerde dolaştım.
Kaç çoban* tanıdım cümleden allâme*..
Akılânın* fikrine şaştım da; akla veda* edip,
Dîvane* geldim.
Geldim.. Geldim.. Yine geldim..
Hem nasılsam, öyle geldim..
Bende Sana Sende bana, BİR’e* geldim..
Bir gaflet bulutundan* katre* koptu da;
Umman’a* geldim...
Bu gaflet* bulutu ile Umman’ın* farkı ne?.
Birbirlerinden gayrılıklarına* sebep ne?
Neden bu bulutu ruzgârlar serhoş* etti de
Yaratılırken, Umman’dan* uçup gittiğini bilmez.
*
Başını mı döndürdü? Kendini yüksekte bulmak..
Aslına, kendi aklınca, tepeden bakmak..
Hayret ki; Küll’de* müdrik* cüz’de* münkir* Ef’âl-i Hakîkât*.
Rabb’im*, varın için, bu yazındaki ol Takdir-i sebep* ne?
*
Oysa, bulutla Umman* yağmurla* buhar* hepsi de bir..
Sen şu hale bak ki; bütün bunlar şekildir.
Bitmeyen bu devir, aslında An-ı Daim’dir*.
Bırak, bulut olup sormayı da; Hakîkat Bahri’ne* gel..
Gel.. Gel.. Yine gel..
Silince aynanın tozunu, bulursun kendi özünü.
Kırınca aynayı, bakarsın ki; ne çoksun..
Aynanın sırı* gidince, hayret ki yoksun...
An’ın* için, geçtim bu aynaların yalan dilinden de;
Hayâlden hakîkate* geldim.
Düşünce ile varamadığın bu yolda,
Düşün ki; aslında 'düşünce*' dediğin nedir?
Gördüm ki; bu vadîde* mantıkla felsefe
Tek kürekle okyanus geçmek gibidir.
Ondandır ki; dümenle yelkene geldim.
'Hayat*' denilen, gerçekte bir Semavî* devirdir.
Ruhun ten kafesi ile hapse girmesidir.
Bulutla hemhâl* olup, ruzgâr* ile hüküm* giymesidir.
Yağmur günü* korkusuz mutluluktur. Arif* olana ki,
Bu sebeple katreye* geldim.
Mutlak ki; katre de Umman* gibidir.
Birinde var olan hem diğerindedir.
Bakma miktara. Sen ey gafil*.
Aslında bin, her zaman BİR’dir*.
Ben de, bende olan ASLA* geldim.
Midyedeki can, etindeki lezzet
Sedefteki sabır, incideki kıymet
Senin ağız tadın, Onun boyun süsü..
Sen bırak, tadı takıyı, bak şu İlâhî* takdire*ki;
Elbette ben bu takdire* geldim.
Takdir-i İlâhiyi* hiçe sayıp, küfrü* marifet* bilen,
Varını yoka satıp, maddeye tapınarak geçinen,
Nevmide* takdir olunan belâları* ibret* ile gördüm de!
Sıdk* ile sığınmayı, varım için hedef bilip;
İnsan iken insan* olmaya geldim.
Mey* kâsesinden sakın dostluk umma !.
Serhoş* ademin* halinden korkup kaç..
Bu Alem’de* öylesine serhoşluklar* var ki,
Nice bağlarla humhanelerden* geçtim de;
O’ndaki* badeye* geldim.
Bağdaki hâl* ile kadehteki ahvâl*
Hiçbir zaman bir değildir.
Üzüme helâl*, şaraba haram* tabiidir.
Bu irade* ASLI BİR’in* kesin takdiridir.
Ol* takdire boş kadehle* geldim...
Güvenenler vardır, Dünya gözünün kuvvetine.
Hudut tanımazlar, bu rüyetin* hikmetine*.
Onlar girdikçe hep, şekilden şekile,
İbret* aldım da bu bakar körlerden..
Gönlümün mihrâkına* geldim.
Sakın Sen de şaşı olma.
Tutup cümle sıfatlarla* aldanma.
Ola ki; BİR OLAN’ı* iki sanma.
Geçtim de iki gözden;
BİR OLAN’a* geldim...
Hormetle* Sendeki asla* eğmezsen başını;
Elbette, kendin gibi, göremezsin karşını..
Bu Kâinat’ı* Yaradan’ın* arşını*,
Arşınıma* acz* ile mehenk* ettim de;
Ebcet* ile mîzana* geldim.
Çocuklar görürsün, çember* çevirir..
Bak ki; o çember* işte ben..
Nedense, Dünyalıların çemberi dönmezken?
Çocukların saflığına* çember oldum da ben, (1*)
Döne döne safa* geldim..
Mantıkta, nokta olmadan, çizgi de olmaz..
Çizgi olunca da noktadan eser kalmaz..
Noktalarız, çizgi gibi daireyi tamamlayan..
Merkezi BİR bu daire ile cem* oldum da;
Halktan Hakk’a* geldim.
Şu olaya bak ki; şekilde dururken, herşey,
Zerreden* Kâinat’a* kadar, her an dönüyor.
Bu semavî* dönüşle, Malik’in* Mülk’ü* ayakta duruyor.
Aksamadığı için hiç cüzün* Küll* ile dönüşü,
Pervane oldum da sema’a* geldim.
Gördüm ki, dervişler* sema’a* kalkmış.
Bu âlemde saf* beyaz tennureler*
Bir pervâsız* neş’e ile renkahenk*.
Atıp kara hayat cübbesini* sırtımdan
Bu devranda* tekrar doğmaya* geldim..
Mehenk* misâldir* diye, kudüme* vurdular, Darbe-i aşkı*..
Meydan* çeragıdır* diye, naya* üflediler, Hüsran-ı aşkı*..
Devran* serhoşudur* diye, rebapa* içirdiler, Bade-i aşkı*..
Alemlerin* remzidir* diye, dervişe* açtırdılar, Tennure-i aşkı*..
'- Allah ' diyerek Veçh-i aşka* geldim..
An* geldi ki, sema’ın* bir noktasında,
Arınıp* tüm benliğimle* kendimden,
Bende olan BEN’i,* hayretle gördüm de;
Küll’ün* cüz’ü* yok etmesinden,
Aşk* ile cezbeye* geldim...
Ey insanoğlu, bu hikmete* mahrem* her keramet*
Hem kaç kerre sendedir.. Sendeki her*, herdeki Sendir*.
Sende bende oluşan, karşımızda duran sırdır*.
Sırın sırı sırdır. (!?.) Sırdaki sır ise aşikârdır*.. (***)
Seni sırın* ile sırlamaya* geldim.
Yine de keramet* gerekir ise; beşerin*
Aciz* ilm* gözü ile ahmak* kalmış beynine,
Geçtik de bütün İlâhî* sırları* sual etmekten..
Yalnız zahirî* madde aleminden*
Bir tek suale geldim.
Alimin* ilmi* der ki; ' Maddenin gücü birdir.'
' Bir olan bu güç ise; onun tek zerresindedir*. '
' Bu zerre ise; güçlüden de güçlü bir cevherdir*.'
Merkez-i sıklet* olan bu zerreyi silmek mümkün ise?
Alime de ilmine de hormete* geldim.
Oysa, alimin* ilmi* prangasıdır* beşeriyyetin*
Mantıkla* felsefe* hudududur, hür ve her düşüncenin.
En İlâhî* keramet* değil midir, mutlakiyyeti* zerrenin*?..
İktidarı* olmadığı, gerçektir ki, beşerin!*
Tümünü secde-i tevbede* görmeye geldim..
O, ne hikmettir*ki; zerreden* alemler* oluşur..
O, ne sırdır*ki; bir tohumda harmanlar buluşur..
O, ne bütündür ki; zerresi yok olsa, Kâinat* yok olur.
O, tek zerreden zerre zerre oluştum da;
Beden bulup* dîvana geldim..
İtikadımca*, olamam aslâ* düşmanı, müsbet* ilm* ile alim* olanın..
Aslâ, mutaassıbı* değilim, kâşif* ile keşfini* cömertçe* yayanın..
Hattâ, duacısıyım, insan için Kâinat’ta* müsbeti yılmadan arayanın.
Lâkin*, ilminin ameli* ile beşere* zulm* eden cümle* kâbih* aktanın*,
Kibir* ve amellerinin* zilleti* ile haşr olunacağına* itikadım* ile emin geldim.
Taktir-i İlâhîdir*alim* ile dahîyi* Saltanat-ı Rabb’a* meczup* kılan.
Nasıl duçar* olmaz, aslını aramak adına, Ol* çeşmeden sîrab* olan?.
Zerrenin-zerresinden* yedi-kat-göğe*, Elif-Lâm-Mim* sırları* ile yayılan,
Nice güzeştegânın* ilmi* ile ledün*, öyle bir silsile-i uşşakız*ki;
Onlar bana kâşif*, ben Onlara mekşuf* geldim.
Mutaassıbın* kör gözü ile sağır kulağı, kendisinden fışkıran özü fark edemez.
Bu sebeble*de, Yaradan’ın* '- Sen de yarat.' emrini kabul etmez, edemez.
Böylece münkiri* olur, Vahdet-i Vücudun*, şirk* zannederek sanatı...
Ve Yaradan’ın yarattığının yarattığına, verebilir en elim* zararı diye;
Korkarım ki; bu taassuba*, bu babta*, bu kalemle, müsamahasız* geldim.
Ancak, sanattan çok başka endişelerle* yaptığına taparsa asrımızda beşer*.
Allah’ı ile arasına koyar, koydurursa; olmadık olamayacak bir eser*.
Bu TEK DİN* peygamberlerinin kitaplarında yeri olmayan, 'o mantıksız şey*'
Bir mania* gibi dikilir de engin vüs’atın* ortasında, körelir ise; rüyet-i beşer*
Endişesi ile bu hıyanet* amil(ler)ini* matlub* üzre, davete geldim...
Allah’ım Senin emrin ile ne denli, ihtiyacı yok ise; remze* adem* olanın.
O denli de bir mürşide* müştâktır*, Bu vadide* yol almakta bulunanın.
İşte Mürşid*.. İşte Kitap.. İşte Din.. İşte Akıl.. İşte sen ve Allah..
Ey gül yüzlüm, gönlüne hele bir bak.. Göreceksin, Kadir-i Mutlak*
Nasıl kurmuş, orada bir mihrab*ki; O’na mecnun* ihtirama* geldim..
Kâinat’ını* kurup da, Kendi Dini’nin düsturundan*, hiç şaşar mı Allah?.
Üzümü bağı bahçevanı, şarabı kadehi sakıyı*, hiç karıştırır mı Allah?.
Din sebebi* ile Seni Cehennem, beni Cennet için yaratır mı Allah?.
Doğuştan Seni küfre*, beni sevaba* sokup da; sonradan yargılar mı Allah?.
Allah’ın tefriksiz* yarattığı kulları ile Adalet-i Hakk’ı* paylaşmaya geldim.
Gerçekte, benim faikiyyetim* ne olabilir ki? Ben doğuştan Müsliman’ım*..
Senin günahın ne olabilir ki, Sen halâ önceki matlûp* sınıflardansın?..
Oysa, Kâinat’ta* her doğan, doğar Allah’ın en son dini ile müzeyyen*..
Dinini değiştirdi ise; bir bilmeyen, Sen sabi* ve kendinden bîhaberken*..
Reşid* olduğunda, dön ki İslâm’a*; Senin ile birlikte rüşdü* tatmaya geldim.
Siyasidir, ticaridir, deliliktir, münkirlerin* din üzerindeki her türden tasarrufu*..
İnsanlığı hiçe sayarak, Allah’ın ziyafet sofrasını tekmelemektir, yaptıkları..
Tam tırmanmışken bir dağa, bir adım kala, zirveden* mahrum durulur mu?
Allah tahsilinin* son hocası*, son kitabı*, son sınıfının* kapısında uyunur mu?
Doğuştan cümle Müsliman* canı*, Hakk Tahsiline* davet üzre geldim..
Haşa*!. Davet O’ndan. Her mahrum-u İslâm’a* çare de O’ndan..
Zira, şeriat* çekirdek, tarikat* ise; meyvesidir ol cevherin*.
Şaşsa da, şaşırtılsa da insan, tarikattir* aslî* şerbeti beşeriyyetin*.
Bu sayede* İslâmiyyet, dönüp geleceği sadettir*, Mecusî* ile putperestin*.
Tabiî ki, Şerbet-i Turuk-u Ali’ye*, kevgir* ile su taşımaya geldim.
Rabb’im* kıydı mı ki bana, ben nasıl kıyabilirim, bütün insanlığa?..
Ben nasıl dayanabilirim, Bir milletin* Bin milletmiş gibi kandırılmasına?..
Nasıl olup da Biz Bizi*, Biz BİR’i*, Biz Bir Dini, Biz Bir Milleti* bilemeyiz?..
Nasıl olup da Kâinat* BİR DİN’i* bilirken; şu Dünya üzerinde birleşemeyiz?.
Mükevvenat-ı Alem’e* sığmayan bu küfrün sahiplerini*, ikaza* geldim.
Ancak, İslâm’ın* şemsi* hep parlarken, Müsliman’ın* bahtı* hiç parlamaz.
Çünkü o Müsliman, o İslâm’dan nedense, pek fazla bir şey anlamaz?..
Anın çün* Müsliman’a da refiktir* Onİki yönde* Dergâh-ı Turuk-u Ali*.
Ve tabii Kur’an-ı Kerim-i Azim-üş Şân’a rehberdir*, her beyti* ile Mesnevî*..
Bu sebeple Dergâh-ı Mevlevî’de, Pay-i Türab-ı* Hayder Ali’ye geldim.
Bir kapı var Necef*, anahtarı kimsece çevrilmez..
Bir bağ var ganî*, üzümü insanca yenilmez..
Bir Dünya var müflis*, hırs ile şehvetten* geçilmez..
Bir cemiyyet* var nevmîd*, ıztırabının* çaresi bilinmez.
Bir defter var kebîr*, onu düren* ahkâma* muntazır* geldim.
Bir kitap bilirim, DoksanDokuz* saife ile hükm* geçirir..
Bir saifesini ol* kitabın, DoksanDokuz hakim* çevirir..
Bir cümlesi ol saifenin*, DoksanDokuz hikmet* içerir..
Bir kelimesi ol cümlenin, DoksanDokuz hakîkat* lehçesidir*.
Bir harfine ol kelimenin, DoksanDokuz kerre mahkûm geldim.
Kırılırdı kalem, dağılırdı mürekkep, emretmeseydi Yaradan* böyle bir nöbet..
Hicabım* çok ki; ben neyim?. Sevincim ganî* ki; vazifeli bir neferim..
İstemem aslâ, bir sürç-ü lîsan* olsun, ne Halik’ime*, ne de Onun Mülk’üne*..
Sevdâ* yüklü bir kelebek gibi dolaşırken bu YetmişYedi* ayrı çiçekte*
Tevbeler* olsun, her harfe ki; İnşâallah, Emr-i Hakk’a* kusursuz geldim.
Bu muhassala-i kitapta*, ben benim ile yüz yüzeyim. Sen Senin ile..
Bu saife-i hitabta*, ben benimle göz gözeyim. Sen Senin ile..
Bu dar-ı Dünya’da*, ben benim ile iç içeyim. Sen Senin ile..
Bu aine-i devranda*, ben senin ile Sen benim ile 'BİR'* olduğumuzdan;
Bu muhasebe-i vicdana*, elbet 'BİZ'* diye geldim.
İnsan, insan olmadıkça Aslını* tanımazmış..
Kudreti* kendinden bilip; '- Ben' dermiş.
Hep bu 'Benlikler*', 'Sen Ben' olunca;
Dünya Cehennem’e döndü de,
Cennetin’e geldim..
Ah !.. O 'Sen ben' Ezdim.. Ezildi.. Ezilecek..
Kadere* sırt çevirmiş, kendine dönek
Vicdanı yalan, dili* yılan, imanı* eksik,
Zümre-i perişânı* ibretle* gördüm de;
Bin kerre kendime geldim..
Ancak, tuhaf* hâl şu ki; ben de şu an benim.
Yani, Nefha-i İlâhî* ile şeklen bir bedendeyim.
Aslıma tezadd* bu halimle, tezadlara şahidim..
Bir garip* Ademim ki; çılgın Ademler içinde..
Huzuruna tevbeye*, istiğfara* geldim.
Beşer* ise, Dünya’sı kendine dar geldiğinden;
Bir hamlede* çıkıp ömrünün mehtabına,
Seyir etti. Küçük Dünya’sını semalardan*.
O, kendini bir dev sanarken boşlukta..
Ben koca Kâinat’ta hiç’e* geldim.
Gafildir* zaten zümre-i beşer*.
Bunu böyle bellesin*, kısır* beyinler.
Güneş’e gücü yetmeyen bîçârenin*,
Ay’da hırsını denemesinden;
Hicab* ile dolup, amana* geldim..
Önce sen de gel, pervane olup, Ateş-i Şems’de* amana* ..
Bir tek gönüle doğan, Hak Güneşi’nin* aslıdır O..
Ömründe, Aşk-ı İlâhî* ile yakan O, Şems’dir*, Mevlâna’yı*..
Gönlümde bir gördüm de O Yakan ile Yakılanı...
Ateş-i aşka* nâr-ı beyza* geldim..
İnkâra* kalksa da halini, şem’a* koşan pervanedir beşer*..
Her an kat ettiği yol, bir fasit* dairedir Onun.
Farkı var. Gayrısı* yok. Bu dairenin salikidir* O..
Bu dairenin iki kutbunda da TEK NUR’a* tanık olup;
Hakk’tan halka geldim.
Yaradan’la yaratılanı, yapanla yapılanı,
Yazanla okuyanı, emredenle soranı,
Ekenle biçeni, biçenle biçileni, biçilenle ekileni
Ruhla bedeni, Senle beni, benle Onu 'BİR'* gördüm de;
Tevhid’e* geldim.
Feyzinin* mahrumuna* anlatmak, mümkün mü Seni?.
Böyle bir sırrı* ifşa’a* yetişir mi? Adem lehçesi*..
DoksanDokuz* Esma’na* tesbih* bu beden bekçisi,
'RUH*' denen nefesinle, can buldu da,
Aslımın* şuuruna* geldim.
Sen ey dinç adam, Sen ey kendi gafletinde* boğulan..
Kendi gücünü silâh yapıp, o silâhla kendine saldıran..
İndir silâhını ki; hudutlar yok, insanlar bir, hadisat* şekildir.
Kâinat’ını tanı, ayrılıklar izafî*, güç bir, Hedef TEKTİR..
Ki; bu şuurla* O, TEK HEDEFE* geldim..
Hz. İsa'dan* İkiBin yıl sonra, Dünya suya susuz, bir ateş ve kahr* topu olacaksa?
Bîgünah* tefriksiz* kütleler*, kim olduğu belirsiz caniler* tarafından, telef* olunacaksa?
Kâfir* güçler eli ile Müsliman kullarına, hakkaniyyet* adına, soy kırımlar uygulanacaksa?
Her türden münakalât* safsataları* ile beşerden* beşeriyyet* parça pörçük çalınacaksa?
Dünya’nın imanı* yok, seng-dil-ane* şerir(ler)inin* seng-i ibretine* kalemkâr* geldim!..
İnsanları diller ile dinler, hudutlar ile idealler* ayıramaz.
Gönüller arasındaki köprüler aslâ yıkılamaz.
İnsanın mevcudiyyet* sebebi, Zat-ı Aşk’ın* ta Kendisidir..*
Kendisi’nin* Aşk’ı ile Kadir-i Mutlak* Mükevvenat-ı Alem’e* 'KÛN'* demiştir.
Ol emirden, aşıka ma’şuk* ma’şuka aşık geldim.
Huşû’* ile yum gözlerini, Sen de O’nun Ma’bedindesin* iman* ile pâk*.
Kapatma ellerinde nasibini*, onları yalvararak Rahman’ın* rahmetine* aç..
Arınıp benliğinden, soyunurken kişiliğinden, olacaktır gönlün berrak*..
İnan ki; bir anda O İlâhî tecelli* Seni de muradına* erdirecektir..
Ol murad* üzre, tüm bu ibadete* hayran geldim.
Bu ne sırdır* Rabb’im* bu ne büyük ders ve tezad*?..
Bilmezler, kim kime, neye garaz*, kim kime nasıl müştak*?.
Bu yolculuk merhalesinde* aslolan*, herkes kuzu, herkes çoban..
Beşeriyyet*, böylece ilerlemektedir, rüşdünün* matlubuna* her an..
Ki; bu rüşd* üzre, maksada* çoban, matluba* kurban geldim..
Geri koyma beni Sana düşen vazifemden*.
Etme beni Dünya’da cüda* Senin Milletin’den*..
Öyle bir saffa* soktun ki beni, aslolan* hüsn-ü niyyetten*,
Kaza’sı* olmayan bu ebedî* namazın secde-i daiminden*,
Günahıma bin tevbe* ile ihlâsa* geldim.
Aslında bilirim. ' Nefse* hakimiyyettir*, esas hürriyyet..' ***
Yine bilirim ki; niyyetinin* eseridir, Adem* ile beşeriyyet*..
Ne var ki; öylesine medeniyyet* kibrinin* esiri* oldu ki insaniyyet*..
( Belki de ) Bir tek ferdin* ihtirası* için kopmadan kıyamet*..
Hür kalan ruhumla, bir tek niyyet* üzre geldim.
İnsan hemen insan sayılmaz, sahip olmakla beden aletine..
Mahlukla* müsavî* kalır, düşkün olursa, Dünya ganimetine*..
Hilkatin* kendisine verdiği sayısız nimetlerle* yetinmeyene,
Azgın nefsi* için, som* altından ma’mur* kafes, az dahî gelse;
Ben önümdeki değil; nasibimdeki* rızka* razı geldim..
Mahlûkat* gibi, gücünü cinsiyyeti ile ıspaata* kalkışanlarla,
Bir döl ve yumurta ile mahlukatın da yavru peydaladığını* unutanlarla,
Şehvet* uğruna, döl bilgisi* ile müzeyyen* insanı, hiçe sayanlarla,
Bu mahrum-u vicdan* nesiller* cemiyyetlerini* meşru* kılamasalar da;
Ben meşruan* bazı alemler’de*, Hak cemiyyeti* ile yüz yüze geldim.
İnsan ömrünün bir anı* dahî, müsaid* değilken zan*etmeye..
Yine de insan, i’mara* kalkar. tüm hayatını, zanlar manzumesi* ile..
Ve zan eder ki; her fiilin* güya şuurlu* neticesi, gönlünce olacaktır.
Ve zan eder ki; zanlar harabesinin* son anına*, hiç varılmayacaktır.
Oysa ben, onca zanlar harabesinden, bunca kader* kâşanesine* zansız geldim..
Ancak, sanmayın aslâ* beni, kendinizden gayrı* bir men’şein* eseri..
Ben, dervişlik* yolundan dahî, gönlümce geçememiş bir vaye-darım*..
Serhoşum* bir bulutta şimdi, hem Umman’dan* ona bir buharla yadigârım*..
Bir vuslat* bekçisiyim.. Ancak, hem naşad* hem bermuradım*.
Ki; ebedî* güzarım* için bu ramaka* geldim..
Sesidir. Parmak izidir, insanı insandan, insan için tefrike* yarayan..
Oysa, ot çok daha yektadır*, zanlı ile suçluyu tefrikte ulemadan*..
İnsanın lügat* mantığında, 'canlı cansız ' diye mücber* sınıflara ayrılan,
Her yaratılmışın, münferid* zerrelerine* vurulan, Tura-i İlâhî’yi* görüp;
Bu Kubbe-i Kâinat’ta* misilleri* ile cem* olan Cemâl’e* velûd* geldim.
Kini* kan ile sulayıp, ateş ile barutu koyma bir haneye*..
Ört haramı*, sevap* ile kıl* murdarı* pak*, zulmeti* ak eyle..
Harbi sulh*, düşmanı dost, imansızı* mü’min*, münkiri* İslâm* eyle..
Beşeriyyetin* imtihanıdır*, bu İlâhî devranın* bir esas* sebebi*de..
Eyvah ki; en zor imtihana* cümle* gibi nice ümmî* geldim..
Dinden eksiltme.. Dilden* eksiltme.. Akıldan eksiltme.. Gönülden eksiltme..
Hal-i hazır* ilmi* değil eksilterek, misilleri* ile çoğaltarak yaşa..
Anlaşılacak Bir gün ki beşer*
Bir Din’in*
Bir Dil’in*
Bir Akıl’ın*
Bir Gönül’ün*
Bir Aşk’ın* eseri*imiş meğer...
İşte o, gün bayramıdır, Adem* ile oğlunun* ve kârıdır* sermayenin*ki;
O sermayeden* bu kâra* bir nebze* hissedar* geldim...
Hikmet* Odur ki; insanın, yine insandır, belâ* ile devası*..
Bu sebeble*de insanın insan olmuştur, değişmez davası*..
Dost ile düşman, katil* ile maktul*, Mecusî* ile Peygamber de insan..
Ancak, kendi niyyetleri* üzre* verilmiştir onlara bu ferman*..
Ol* ferman üzre Takdir* Terazisine* dara* geldim...
Gel.. Sen de aşk* ile vecd* ile halkaya* gel..
Gel.. Sende olan* ile gönüller zencirine* gel..
Gel.. Birlik alemine*, iç bademizi*, sema’a* gel..
Gel.. Bezmimize* şevk* ile Huzur-u Hakk’a gel..
Gel ki; zencirde* Senin ile tamama (olmaya) geldin.
Başlarken söze, bir Ceylan’ı* sır* etmiştik öze.
Elbet* bizdeki ham* gönül ile kör göze
Yanıp pişmek için, bir Fırın’ın* kerameti* gerekti..
Huzur-u Mevlâna’da* Mesnevî* ile bulup yol,
Sır-ı Kur’an’a geldim...
Değil mi ki? Başı yoktan, sonu yoktan,
Evveli olan Halik* ile evvelsiz Kâinat’tan*
Bir vacib* ile mümkün olan çoktan*
Mutlak olanla* aslı yoktan* var oldum;
O halde, ahde vefaya* geldim..
Malik-ül mülk*, aslında yarattığı O Adem’de* her sırrını* gizlemiştir..
Ham Adem misal* kapısın her vurulduğunda, ziyade* sevinmiştir..
De ki; '- Biri ziyaret, diğeri ibadet, bunlar farklı şeylerdir..'
'O' ki; Sen, Sen ki; 'O'.. Vahdet* bir mahabbet* gibidir..
Can cana* Sohbet-i encam* için, Ol* muhabbete* bîkelâm* geldim..
Ey Allah’ım, Hikmet-i İlâhîne* mazhar* et bizi..
Hem nur’un ile yıka, feyz’ine* gark* et bizi..
Her an Aşk’ına müptelâ* et bizi..
Resul’ün* hormetine* Adem* et bizi..
Huzuruna* tevbekâr* duaya geldim..
. Bunca satırla, beşere* anlatmak istedim bu hali..
Bu hal ki; Bende-i Mevlâna* aşık* Hayder’in* hali..
Bilsinler ki; 'Uşşaka* Kâbe’dir* bu makam*..
Eksik gelen, burada olur tamam..' ***
Bin noksan ile Sana* varıp; Bir Tamam’a* geldim...
Geldim.. Geldim.. Senin, Onun, bunun gibi geldim..
Allah’tan, Allah ile Allah’a şahid* geldim..
Bu devranın* her noktasında Ol Cânan’a* geldim..
Varlığın esas manâsından* yokluğun tamamına geldim..
Hem aslında nasılsam, Vallahi* öyle Billâhi* öyle geldim..
not: geldim,adlı yazıyı lütfen kimseyle paylaşmayın yoksa hakkımı helal etmem
AŞK
'Gel, gel aramıza katıl;
Biz Hakk'a gönül vermiş aşk insanlarıyız!
Gel bize katıl da sevgi kapısından içeriye giriver,
Giriver ve evimizde bizimle beraber otur...
Gel birbirimizle içten konuşalım,
Kulaklardan, gözlerden gizli konuşalım...
Güller gibi dudaksız ve sessiz gülüşelim,
Tıpkı düşünce gibi dudaksız, dilsiz görüşelim...
Mademki hepimiz biriz,
Birbirimize dilsiz, dudaksız gönülden seslenelim...
Mademki ellerimiz kenetli,
Gel bu halden bahisler açalım.
El, ayak gönül hareketlerini daha iyi anlar,
Öyle ise gel dilimizi tutalım,
Titreyen gönüllerimizle buluşalım...'
''İBRET NAZARIYLA ÇEVRENE BAK,
HER YERDE IZDIRAP HER YERDE FİRAK,
FANİ MAHBUPLARIN PEŞİNİ BIRAK,
SEVMEYE BİR ÖMÜR YETMİYOR GÖNÜL...''