Kimim ben? Felsefik olarak; varoluş anından itibaren saniyelerle kat ettiğimiz bu yaşamsal ölüm yoluna sürgün bir münzevi diyebiliriz. Sosyolojik bakımdansa tür devamını sürdürmek maksadıyla evlilik kurumunu temsilen bir anne. Aşkın büyüsüne kapılıp sonunu bir türlü getirmeyi başaramamış Leyla ile Mecnun’ların aksine aşk kalesinde bir kraliçe de diyebiliriz. Bu aşkın etimin eti birde meyvesi var ki “Yaşam? ” odaklı sorulan tüm sorulara verilecek tek cevabımdır! İnsanları seviyorum; beni üzenler için üzülüyorum, başkalarının mutsuzluğunda mutluluk bulanlara da üzülüyorum… Tüm bu erdemlere sahipsem bunu canım aileme borçluyum. Her şeyin üstünde tutarım onları ama içlerinde beni bu yaşamsal ölüm yolunda yalnız bırakıp yolun sonundaki gizemi keşfeden sevgili babamı göksel bir yücelikte kutsallaştırıyorum. Ben hala onun küçük dili gözükünceye kadar ağız dolusu kahkahalar atan şımarık minik kızıyım… Kalbi kalbimde atıyor daima… Onun eksikliğini ise gücünü güzsüzlüğünün farkında olmaktan alan yaşam gücüm canım ablam tamamlıyor. Birçok dostlarım var benimle dostluklarını paylaşan ama bir dostum var benimle canını paylaşan! Doğa benim için baharda yeşil yapraklarıyla maviliklere tutunmaya çalışan bir ağacın, sonbaharda ölüm sarısı yapraklarıyla intiharıdır. Çünkü bir varoluşun ve yokoluşun tüm trajedisini görebilirsiniz bu filmde. Dünya gece ve gündüzden ibarettir, iyilik ve kötülükten. Sihirli bir değneğe sahip olup bu dünyayı değiştirmek isteyen peri adaylarından biride ben olabilirim. Ama bir gerçeği çok iyi biliyorum: “Dünya asla salt iyi olamayacağı gibi salt kötülere de kalmayacak.” Edebiyatı seviyorum, edebiyat ağacının en çokta şiir meyvesini seviyorum ve bir dostumun bana atfen yazdığı şiirle bu özyaşamsal otobiyografiyi sonlandırıyorum.
DOSTUM
Bir radyodan yükselen ses dalgalarında olmalıyım! İdilimsi bir melodiyle süzülüp ruhunun harem selamlığına sızdıktan sonra düşünce odacıklarının en ücra köşelerinden en mahrem sır sandukalarına kadar bilinmeyenlerinle yaşamalıyım. Sonra Tüm hüzünlerini Tüm hayal kırıklıklarını Tüm korkularını bir kadehte yudumlayıp O topraksı gözlerinden birkaç damla yaşla zehirliliğimi kutsallığından arındırmalıyım. Ve sonra Senin ışığında Dostluğumu ölümsüzlükle nikahlamanın dayanılmaz ferahlıktaki huzuruna varmalıyım ki varlığında bir hücre kadar belirgin olsun farkındalığım
Felsefik olarak; varoluş anından itibaren saniyelerle kat ettiğimiz bu yaşamsal ölüm yoluna sürgün bir münzevi diyebiliriz.
Sosyolojik bakımdansa tür devamını sürdürmek maksadıyla evlilik kurumunu temsilen bir anne.
Aşkın büyüsüne kapılıp sonunu bir türlü getirmeyi başaramamış Leyla ile Mecnun’ların aksine aşk kalesinde bir kraliçe de diyebiliriz.
Bu aşkın etimin eti birde meyvesi var ki “Yaşam? ” odaklı sorulan tüm sorulara verilecek tek cevabımdır!
İnsanları seviyorum; beni üzenler için üzülüyorum, başkalarının mutsuzluğunda mutluluk bulanlara da üzülüyorum… Tüm bu erdemlere sahipsem bunu canım aileme borçluyum.
Her şeyin üstünde tutarım onları ama içlerinde beni bu yaşamsal ölüm yolunda yalnız bırakıp yolun sonundaki gizemi keşfeden sevgili babamı göksel bir yücelikte kutsallaştırıyorum.
Ben hala onun küçük dili gözükünceye kadar ağız dolusu kahkahalar atan şımarık minik kızıyım… Kalbi kalbimde atıyor daima…
Onun eksikliğini ise gücünü güzsüzlüğünün farkında olmaktan alan yaşam gücüm canım ablam tamamlıyor.
Birçok dostlarım var benimle dostluklarını paylaşan ama bir dostum var benimle canını paylaşan!
Doğa benim için baharda yeşil yapraklarıyla maviliklere tutunmaya çalışan bir ağacın, sonbaharda ölüm sarısı yapraklarıyla intiharıdır. Çünkü bir varoluşun ve yokoluşun tüm trajedisini görebilirsiniz bu filmde.
Dünya gece ve gündüzden ibarettir, iyilik ve kötülükten. Sihirli bir değneğe sahip olup bu dünyayı değiştirmek isteyen peri adaylarından biride ben olabilirim. Ama bir gerçeği çok iyi biliyorum: “Dünya asla salt iyi olamayacağı gibi salt kötülere de kalmayacak.”
Edebiyatı seviyorum, edebiyat ağacının en çokta şiir meyvesini seviyorum ve bir dostumun bana atfen yazdığı şiirle bu özyaşamsal otobiyografiyi sonlandırıyorum.
DOSTUM
Bir radyodan yükselen ses dalgalarında olmalıyım!
İdilimsi bir melodiyle süzülüp
ruhunun harem selamlığına sızdıktan sonra
düşünce odacıklarının en ücra köşelerinden
en mahrem sır sandukalarına kadar
bilinmeyenlerinle yaşamalıyım.
Sonra
Tüm hüzünlerini
Tüm hayal kırıklıklarını
Tüm korkularını bir kadehte yudumlayıp
O topraksı gözlerinden birkaç damla yaşla
zehirliliğimi kutsallığından arındırmalıyım.
Ve sonra
Senin ışığında
Dostluğumu ölümsüzlükle nikahlamanın
dayanılmaz ferahlıktaki huzuruna varmalıyım
ki
varlığında bir hücre kadar belirgin olsun farkındalığım