Açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın, En görkemli saatinde yıldız alacasının, Gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder. Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları. Mor kıvılcımlar geçiyor, dağınık yalnızlığımdan. Onu çok arıyorum onu çok arıyorum Her yerinde vücudumun ağır yanık sızıları. Bir yerlere yıldırım düşüyorum. Ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan Ay ışığına batmış karabiber ağaçları, gümüş tozu. Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar, Yaseminler unutulmuş, tedirgin gülümser. Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var. Çünkü ayrılık da sevdaya dahil. Çünkü ayrılanlar hala sevgili...
Hiçbir anı tek başına yaşayamazlar. Her an ötekisiyle birlikte her şey onunla ilgili. Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu. Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte Yansımalar tutmuş bütün sahili Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil Çünkü ayrılık da sevdaya dahil Çünkü ayrılanlar hala sevgili yalnızlık hızla alçalan bulutlar Karanlık bir ağırlık Hava ağır toprak ağır yaprak ağır Su tozları yağıyor üstümüze Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır Eflatuna çalar puslu lacivert Bir sis kuşattı ormanı, karanlık çöktü denize Yalnızlık çakmak taşı gibi sert, elmas gibi keskin Ne yanına dönsen bir yerin kesilir Fena kan kaybedersin. Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan... Bilekleri bembeyaz kuğu boynu Parmakları uzun ve ince, Sımsıcak bakışları suç ortağı Kaçamak gülüşleri gizlice... Yalnızların en büyük sorunu Tek başına özgürlük ne işe yarayacak ? Bir türlü çözemedikleri bu! Ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına benzemesin diye Özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle...
Sanmıştık ki ikimiz; Yeryüzünde ancak birbirimiz için varız. İkimiz sanmıştık ki; Tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız... Hiç yanılmamışız. Her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi , Tuz parça kırılsak da, Hâlâ içimizde o yanardağ ağzı. Hâlâ kıpkızıl gülümseyen, Sanki ateşten bir tebessüm Zehir zemberek aşkımız
En görkemli saatinde yıldız alacasının,
Gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder.
Uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Rüzgar uzak karanlıklara sürmüş yıldızları.
Mor kıvılcımlar geçiyor, dağınık yalnızlığımdan.
Onu çok arıyorum onu çok arıyorum
Her yerinde vücudumun ağır yanık sızıları.
Bir yerlere yıldırım düşüyorum.
Ayrılığımızı hissettiğim an demirler eriyor hırsımdan
Ay ışığına batmış karabiber ağaçları, gümüş tozu.
Gecenin ırmağında yüzüyor zambaklar,
Yaseminler unutulmuş, tedirgin gülümser.
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var.
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil.
Çünkü ayrılanlar hala sevgili...
Hiçbir anı tek başına yaşayamazlar.
Her an ötekisiyle birlikte her şey onunla ilgili.
Telaşlı karanlıkta yumuşak yarasalar
Gittikçe genişleyen yakılmış ot kokusu.
Yıldızlar inanılmayacak bir irilikte
Yansımalar tutmuş bütün sahili
Çünkü ayrılmanın da vahşi bir tadı var
Öyle vahşi bir tad ki dayanılır gibi değil
Çünkü ayrılık da sevdaya dahil
Çünkü ayrılanlar hala sevgili
yalnızlık hızla alçalan bulutlar
Karanlık bir ağırlık
Hava ağır toprak ağır yaprak ağır
Su tozları yağıyor üstümüze
Özgürlüğümüz yoksa yalnızlığımız mıdır
Eflatuna çalar puslu lacivert
Bir sis kuşattı ormanı, karanlık çöktü denize
Yalnızlık çakmak taşı gibi sert, elmas gibi keskin
Ne yanına dönsen bir yerin kesilir
Fena kan kaybedersin.
Kapını bir çalan olmadı mı hele elini bir tutan...
Bilekleri bembeyaz kuğu boynu
Parmakları uzun ve ince,
Sımsıcak bakışları suç ortağı
Kaçamak gülüşleri gizlice...
Yalnızların en büyük sorunu
Tek başına özgürlük ne işe yarayacak ?
Bir türlü çözemedikleri bu!
Ölü bir gezegenin soğuk tenhalığına benzemesin diye
Özgürlük mutlaka paylaşılacak suç ortağı bir sevgiliyle...
Sanmıştık ki ikimiz;
Yeryüzünde ancak birbirimiz için varız.
İkimiz sanmıştık ki;
Tek kişilik bir yalnızlığa bile rahatça sığarız...
Hiç yanılmamışız.
Her an düşüp düşüp kristal bir bardak gibi ,
Tuz parça kırılsak da,
Hâlâ içimizde o yanardağ ağzı.
Hâlâ kıpkızıl gülümseyen,
Sanki ateşten bir tebessüm
Zehir zemberek aşkımız
Atilla İLHAN