Bir amaca bağlanmayan ruh, yolunu kaybeder; çünkü, her yerde olmak hiçbir yerde olmamaktır.
'yaşama başladığın anda iki görev; sınırlarını her an daraltmak ve bu sınırları aştığın anlarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorgulamak...'
Aşk mühürlü zamandı ömür; bunu daha çok anladım. Silinmemecesine kazındı durdu tüm çağlara... zaferlere ödül yalnizliktir, yalnizlik
Göz doyar mı? Ne kadar görse, doyar? Bazı gözlerin ne görse öğüten bir bakışı vardır; doymaz kapanana kadar. Akıl kaç soruyu cevapladığında soru sormaz artık? Belki akıl, cevapladıkça çoğaltır soruları. Kaç yüz gördüğünde görmüş olursun bütün yüzleri? ...
Her yıl derisini değiştirirdi onsuz bunaldığım şehir anarşistler ırmakları ateşe verir, dağları zorlardı büyük harflerle yazılmış bir yalnızlıkla düşünüyorum da şimdi kaç hücresi hayata bağlıdır artık ve benim susturduğum kainatta o hangi gezegendir.
insandır, insan aslolan: insana göre!
bir bedeni o kıyısızlığa bırakma saati geldiğinde gitmek bir yalnızlıktır.
bütün gitmeler yalnızlıktır. kalmaya göre...
Belki haziran da mavi benekli çocuksun Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Kim bilir, sokak lambasının hemen altında duran banka oturup karşı penceredeki silüetini görme isteğidir bendeki. Ya da çat kapı gelen aşkın sorumsuzluğuna koca bir sepet sallandırıp; şiddetini nefessiz bırakma isteğidir.
SUSARAK
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş.. Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.. Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz.. Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde.. Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik... Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde.... Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor... Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ... Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde .....Aziz NESİN
tek kişilik kalabalıktır aşk.aşk tek kişiliktir; ikinci kişiye bilet yoktur. kendinin yayasıdır aşkta ikinci kişi, kendinin mayası; herkes kendi sevgisini sever...
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur Tutsak ustura ağzında yaşamaktan Kimi zaman ellerini kırar tutkusu Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından Hangi kapıyı çalsa kimi zaman Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Tanrım, degistirebilecek seyleri degistirebilmem icin bana guc ver... Degistiremeyecek seyleri kabullenmem icin sabir ver...
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek icin akıl ver..
Canın sıkılıyorsa bunları düşün bir ara; koy karşına sıfır'ı ve ona istikrarlı yaşanmış bir hayattan, alıntılanmış yarım mısralar ısmarla. Canın sıkılıyorsa...
hiç yazmamalı toprağın yeşiline bu kadar sevginin silinişine göz yummalı hangi anahtar hangi kalplere uyuyor bakmak için yorulmamalı insan, sevdalar ne için? bu lepralı insanların yüzleri dökülürken hayata pencere camında yıllanmış tozları almak o eller ki vakit gelecek lekelenecek kirleri görünmeyecek kıskanmamalı insan elleri,lekeleri her aşkın vardır müebbetleri müebbet hapisleri...
-HARE-
böyle yakın uzaklıklarda hep yalnızlıklar ve “yalnız değiliz” derken de yalnız! işte cesetler ve cesaretler içinde aynadaki suretimi tuzla buz ediyorum; keder ırmakları akıyor ortasından... birden bir kırlangıç sürüsü kanat çırpıyor uzaklara; yollara ve yolculara bakıyorum da, şarkıların kırık dökük notaları saçılmış sokaklara. herkes kendine göre bir şarkıyı tutturmuş yangınlar ortasında!
/yangınlar ortasında: notaları kurşunlanmış bir şarkıdır yalnızlık.../
'yaşama başladığın anda iki görev; sınırlarını her an daraltmak ve bu sınırları aştığın anlarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorgulamak...'
Aşk mühürlü zamandı ömür; bunu daha çok anladım. Silinmemecesine kazındı durdu tüm çağlara... zaferlere ödül yalnizliktir, yalnizlik
Göz doyar mı? Ne kadar görse, doyar? Bazı gözlerin ne görse öğüten bir bakışı vardır; doymaz kapanana kadar. Akıl kaç soruyu cevapladığında soru sormaz artık? Belki akıl, cevapladıkça çoğaltır soruları. Kaç yüz gördüğünde görmüş olursun bütün yüzleri? ...
Her yıl derisini değiştirirdi onsuz bunaldığım şehir
anarşistler ırmakları ateşe verir, dağları zorlardı
büyük harflerle yazılmış bir yalnızlıkla düşünüyorum da şimdi
kaç hücresi hayata bağlıdır artık ve
benim susturduğum kainatta o hangi gezegendir.
insandır, insan aslolan: insana göre!
bir bedeni o kıyısızlığa bırakma saati geldiğinde
gitmek bir yalnızlıktır.
bütün gitmeler yalnızlıktır.
kalmaya göre...
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Kim bilir, sokak lambasının hemen altında duran banka oturup karşı penceredeki silüetini görme isteğidir bendeki.
Ya da çat kapı gelen aşkın sorumsuzluğuna koca bir sepet sallandırıp; şiddetini nefessiz bırakma isteğidir.
SUSARAK
Güneş altında söylenmedik söz yokmuş..
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi..
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz..
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik...
Bende susuyorum sevgimi saklayıp içimde....
Duyuyorsun değilmi suskunluğumu nasıl haykırıyor...
Susarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim ...
Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde .....Aziz NESİN
tek kişilik kalabalıktır aşk.aşk tek kişiliktir; ikinci kişiye bilet yoktur.
kendinin yayasıdır aşkta ikinci kişi, kendinin mayası; herkes kendi sevgisini sever...
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Tanrım, degistirebilecek seyleri degistirebilmem icin bana guc ver...
Degistiremeyecek seyleri kabullenmem icin sabir ver...
Ve bu ikisini birbirinden ayırt etmek icin akıl ver..
Canın sıkılıyorsa bunları düşün bir ara; koy karşına sıfır'ı ve ona istikrarlı yaşanmış bir hayattan, alıntılanmış yarım mısralar ısmarla. Canın sıkılıyorsa...
hiç yazmamalı toprağın yeşiline bu kadar
sevginin silinişine göz yummalı
hangi anahtar hangi kalplere uyuyor bakmak için
yorulmamalı insan, sevdalar ne için?
bu lepralı insanların yüzleri dökülürken hayata
pencere camında yıllanmış tozları almak
o eller ki vakit gelecek lekelenecek
kirleri görünmeyecek
kıskanmamalı insan elleri,lekeleri
her aşkın vardır müebbetleri
müebbet hapisleri...
-HARE-
böyle yakın uzaklıklarda hep yalnızlıklar ve “yalnız değiliz” derken de yalnız!
işte cesetler ve cesaretler içinde aynadaki suretimi tuzla buz ediyorum; keder ırmakları akıyor ortasından...
birden bir kırlangıç sürüsü kanat çırpıyor uzaklara; yollara ve yolculara bakıyorum da, şarkıların kırık dökük notaları saçılmış sokaklara. herkes kendine göre bir şarkıyı tutturmuş yangınlar ortasında!
/yangınlar ortasında:
notaları kurşunlanmış bir şarkıdır yalnızlık.../
aAfili yanlızlıkK