Hayatı yaşarken gerçekten yaşadığının farkında olmak; işte bunu başarmanın en önemli basamağı kendinin farkında olmaktır. Neden yaşıyoruz'un cevabı büyük oranda mutlu olmak için şeklinde verilir herhalde.Ama kaç kişi gerçekten mutlu olduğunu söyleyebilir? Yaşam denen oyunda herkes bir rol kapma telaşında ve maalesef bu roller kendini yansıtmıyor insanın.Çünkü insan birsüre sonra o rolleri yaşamaya başlıyor ve o rollerdekini kendisi sanıyor.Sonra bir bakıyor ki birden çok kendisi olmuş, çünkü hayat ayrı durumda ayrı ortamda başka roller istemiş ondan.Sonra bir telaşki ben kimim diye! Ve yüzleşme korkusu,kendine dönememe endişesi,bulunduğu yeri de kaybetme korkusu.! Halbuki kendisiyle birlikte hayatını kaybetmiş farkında değil.Kendinden uzakta birçok kendisi var.
İşte ben bu senaryoda başkalarının biçtiği rolleri değil kendimi oynuyorum yani kendimi yaşıyorum ve böyle mutluyum.Önce kendime samimi, dürüstüm ve tabiki bunun sonucu olarak da kendimle barışığım.Gerisi kolay zaten,bundan sonrası ne istediğini bilmekten ve bunun için çalışmaktan geçiyor.İnsanları kucaklamak,sosyal ve güvenilir olmak kolay.Kimseyi önyargılarla yaklaşıp katagorize etmeden başlamak gerekiyor bu işe de.Göreceksiniz ki bu sizi kendinize yaklaştıracak ve daha mutlu olacaksınız. Aslında mutlu olmak o kadar kolay ki......
Başka-Kendilerimiz İle Kendi-Başkalarımız Ve Kendi-Başkalarımız İle Başka-Kendilerimiz Arasından
'Akıllı olduğunu düşünemeyecek kadar akıllı Deli olduğu düşünülmeyecek kadar deli'nin niçindenliğini bilmediği sıkıntısı geçiyor
Uyanmak, bir akşam bir adamı yatağından kaldıracak. Adamın gözleri adama uyanışı anlatacak. Gözleri gel gel diyecek. Doğrulmak adamı kucağına alacak. Adımın birincisi ayağına sarılacak.İkinci adım birincisinin içinden doğacak. Adımlar ana-oğul babasız sıralanacak. Adamın gözleri adama bak bak deyecek. Pencere adamın gözlerini kuşatacak, Bakışlarını caddeye serecek Görüşleri yayılacak. Caddede insanlar gezinecek. Oda bu sırada işe karışacak, Adamı dışına çıkaracak. Çıkmak öbür fiillere komutan çıkacak, Merdivenlere indir komutunu verecek. Merdivenler onu bir kapıya itecek. Kapıya açıl komutu gelecek. Kapı bu işi adama yaptıracak. Evin içi dışına dönecek, Burada adama karış komutu ulaşacak. Adam saf saf yanaşacak, Bakmaya alışmak adama gördürecek. Görmek adamı sürekli bunaltacak. Adam gördükçe şaşıracak, Şaşırdıkça sürekli görecek. Adam bilmek fiilini arayacak, Ama bulamayacak. Adam geleni geçeni kendi sanacak. Bu ne kadar çok kendim deyecek. Hep başkalarını görecek. Hani ben, nerede ben deyecek. Anlamak isteyecek ─ bir istemeseydi─ . Anlamakla bunu istemek yan yana gelecek Bir çağ bitecek, biri başlayacak. Neden-, niçin-, nasıl'a yönelecek ─ ya yönelmeseydi─ . Anlamak fiili ─ ister istemez─ birden adama verilecek. Adamın durumu belirecek, hızı gelişecek. Ayarı insanca bozulacak. Neleri anlamalı, neleri değil, ayıramayacak. Başka-kendilerini görünce şaşıracak. Kendi-başkalarını onlarla karıştıracak. Önünden boyuna başkaları geçecek, Önünden boyuna kendisi geçecek, Bu ne kadar çok ben deyecek. Aralarında bir yabancı arayacak. Kendinde bir yabancı arayacak. Bu ne kadar çok yan yana ben deyecek. Ben kendime nereden gireyim deyecek. Ben kendimden nasıl çıktım deyecek, Ne zaman deyecek, niçin deyecek. ─ Deyecek de ne olacak─ Olan olacak olduğunca, olacağınca. Bu andan o ana olanca. İş işden geçecek. Adama bir yardımcı fiil birden düşecek. Adam onu ilkin bir şey sanacak. Onunla düşünmeye alışacak. Düşünceleri onunla kör-topal gidecek. Adam bundan şımaracak. Dur şununla bir iş göreyim deyecek, Eline cebi değecek. Adam ile tabancası birleşecek. O anda bütün öbür fiiller ondan geri alınacak. Adam ateş edecek. Bütün fiiller ona geri verilecek.. Adam birini vuracak.. Adam kendini vuracak.. Adam beni vuracak. Bilecek.. Ler, siniz. Perde burada inecek. Perdenin önündekiler donup kalacak.. Lar, sınız. Perdenin arkasındakiler bekleyecek.. Ler, siniz. Bir ölü yerde uzanık yatacak. Vuranı görenler vurulanı görmek isteyecek. Tıklım tıklım insanlar eğilecek.
Kim baktıysa görecek. Yerde kendini görecek. Hepsi başkayı umduğunda şaşıracak. Dışlarına binlerce A çıkacak. A'lar çelik teller gibi dolaşacak. İçlerine birer nefes Hi dolacak. Yerde yatanda herkes kendini tanıyacak. Bir perde aralanacak Vuran ortaya çıkacak. Ortaya çıkanda herkes kendini tanıyacak. Herkes kendini tanıyınca iş bitmeyecek, Başlayacak.
Özdemir ASAF
EY SEVGİLİ Senin kalbinden sürgün oldum ilkin Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süregi Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasamda Uzatma dünya sürgünümü benim Güneşi bahardan koparıp Aşkın bu en onulmazından koparıp Bir tuz bulutu gibi savuran yüregime Ah uzatma dünya sürgünümü benim Nice yoruldugum ayakkabılarımdan degil ayaklarımdan belli Lambalar egri aynalar akrep melegi Zaman çarpılmış atın son hayali Ev miras degil mirasın hayalati Ey gönlümün dogurdugu büyüttügü emzirdigi Kuş tüyünden ve kuş sütünden Geceler ve gündüzlerde insanlıga anıt gibi yükselttigi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söyledigim sensin Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini Deniz gözlerinden alır sonsuzlugun haberini Ey gönüllerin en yumuşagı en derini Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında Çatı katlarında bodrum katlarında Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba Hep Kanlıca'da Emirgan'da Kandilli'nin kurşuni şafaklarında Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında Şimdi onun birden bire gelen sonbaharında Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Ey çagdaş Kudüs (Meryem) Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha) Ey ipeklere yumuşaklık bagışlayan merhametin kalbi Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Dagların yıkılışını gördüm bir venüs bardagında Köle gibi satıldım pazarlar pazarında Güneşin sarardıgını gördüm Konstantin duvarında Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında Ölüm düşüncesinin beni sardıgı şu anda Verilmemiş hesapların korkusuyla Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim Af dilemeye geldim affa layık olmasam da Sevgili En sevgili Ey sevgili Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır Aşk celladından ne çıkar mademki yar vardır Yoktan da vardan da öte bir var vardır Hep suç bende degil beni yakıp yıkan bir nazar vardır O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır Gögsünde sürgününü geri çagıran bir damar vardır Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili En sevgili Ey sevgili...
Sezai KARAKOÇ
İnsanoğlu dinle!
Domenico burada, Bagno Vignoni'nin delisi. Hayır, onun deli olmadığını biliyorum. Öyleydi, bunu anlayacaksın. O burada Roma'da, bir gösteri için. Üç gündür konuşmalar yapıyor. …
Nasıl gidiyor? Kalbin nasıl? Bilmiyorum, sınıra dayandım. İçimde hangi atam konuşuyor? Hem aklımda hem de bedenimde... Aynı anda ayrılamam. Bu yüzden tek kişi olamıyorum. Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum. Fazla büyük usta kalmadı. Zamanımızın gerçek kötülüğü budur. Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış. Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz. Okul duvarları, asfalt ve refah reklâmlarının Uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere... Böceklerin vızıltıları girmeli.
Her birimizin gözlerini ve kulaklarını... Büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız. Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı. Yapmamamızın bir önemi yok! O isteği beslemeliyiz... Ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz... Sınırsız bir çarşaf gibi. Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız... El ele vermeliyiz. Sözüm ona sağlıklıları... Sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.
Siz sağlıklı olanlar! Sağlığınız ne anlama gelir? İnsanoğlunun bütün gözleri, içine... Daldığımız çukura bakıyor. Özgürlük faydasızdır... Eğer gözlerimizin içine bakmaya... Yemeye, içmeye ve... Bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa! Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler... Sözüm ona sağlıklı olanlardır.
İnsanoğlu dinle! Senin içinde su, ateş... Ve sonra kül... Ve külün içindeki kemikler. Kemikler ve küller! Gerçekliğin içinde veya... Hayalimde değilken, ben neredeyim? İşte yeni anlaşmam: Geceleri güneşli olmalı... Ve Ağustos da karlı. Büyük şeyler sona erer... Küçük şeyler baki kalır. Toplum böylesine parçalanmaktansa... Yeniden bir araya gelmeli. Sadece doğaya bak Hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin. Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz... Yanlış tarafa döndüğümüz noktaya. Hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz... Suları kirletmeden…
Deli bir adam size... Kendinizden utanmanızı söylüyorsa... Ne biçim bir dünyadır burası!
Şimdi müzik Müzik!
Ah… Anne!
Başının etrafında dolaşan... Ve sen güldükçe berraklaşan... O hafif şey havaymış.
(Andrei Tarkovsky’nin “Nostalghia” filmdeki son sahne)
Hayatı yaşarken gerçekten yaşadığının farkında olmak; işte bunu başarmanın en önemli basamağı kendinin farkında olmaktır.
Neden yaşıyoruz'un cevabı büyük oranda mutlu olmak için şeklinde verilir herhalde.Ama kaç kişi gerçekten mutlu olduğunu söyleyebilir? Yaşam denen oyunda herkes bir rol kapma telaşında ve maalesef bu roller kendini yansıtmıyor insanın.Çünkü insan birsüre sonra o rolleri yaşamaya başlıyor ve o rollerdekini kendisi sanıyor.Sonra bir bakıyor ki birden çok kendisi olmuş, çünkü hayat ayrı durumda ayrı ortamda başka roller istemiş ondan.Sonra bir telaşki ben kimim diye! Ve yüzleşme korkusu,kendine dönememe endişesi,bulunduğu yeri de kaybetme korkusu.! Halbuki kendisiyle birlikte hayatını kaybetmiş farkında değil.Kendinden uzakta birçok kendisi var.
İşte ben bu senaryoda başkalarının biçtiği rolleri değil kendimi oynuyorum yani kendimi yaşıyorum ve böyle mutluyum.Önce kendime samimi, dürüstüm ve tabiki bunun sonucu olarak da kendimle barışığım.Gerisi kolay zaten,bundan sonrası ne istediğini bilmekten ve bunun için çalışmaktan geçiyor.İnsanları kucaklamak,sosyal ve güvenilir olmak kolay.Kimseyi önyargılarla yaklaşıp katagorize etmeden başlamak gerekiyor bu işe de.Göreceksiniz ki bu sizi kendinize yaklaştıracak ve daha mutlu olacaksınız.
Aslında mutlu olmak o kadar kolay ki......
Başka-Kendilerimiz İle Kendi-Başkalarımız Ve Kendi-Başkalarımız İle Başka-Kendilerimiz Arasından
'Akıllı olduğunu düşünemeyecek kadar akıllı
Deli olduğu düşünülmeyecek kadar deli'nin
niçindenliğini bilmediği sıkıntısı geçiyor
Uyanmak, bir akşam bir adamı yatağından kaldıracak.
Adamın gözleri adama uyanışı anlatacak.
Gözleri gel gel diyecek.
Doğrulmak adamı kucağına alacak.
Adımın birincisi ayağına sarılacak.İkinci adım birincisinin içinden doğacak.
Adımlar ana-oğul babasız sıralanacak.
Adamın gözleri adama bak bak deyecek.
Pencere adamın gözlerini kuşatacak,
Bakışlarını caddeye serecek
Görüşleri yayılacak.
Caddede insanlar gezinecek.
Oda bu sırada işe karışacak,
Adamı dışına çıkaracak.
Çıkmak öbür fiillere komutan çıkacak,
Merdivenlere indir komutunu verecek.
Merdivenler onu bir kapıya itecek.
Kapıya açıl komutu gelecek.
Kapı bu işi adama yaptıracak.
Evin içi dışına dönecek,
Burada adama karış komutu ulaşacak.
Adam saf saf yanaşacak,
Bakmaya alışmak adama gördürecek.
Görmek adamı sürekli bunaltacak.
Adam gördükçe şaşıracak,
Şaşırdıkça sürekli görecek.
Adam bilmek fiilini arayacak,
Ama bulamayacak.
Adam geleni geçeni kendi sanacak.
Bu ne kadar çok kendim deyecek.
Hep başkalarını görecek.
Hani ben, nerede ben deyecek.
Anlamak isteyecek ─ bir istemeseydi─ .
Anlamakla bunu istemek yan yana gelecek
Bir çağ bitecek, biri başlayacak.
Neden-, niçin-, nasıl'a yönelecek ─ ya yönelmeseydi─ .
Anlamak fiili ─ ister istemez─ birden adama verilecek.
Adamın durumu belirecek, hızı gelişecek.
Ayarı insanca bozulacak.
Neleri anlamalı, neleri değil, ayıramayacak.
Başka-kendilerini görünce şaşıracak.
Kendi-başkalarını onlarla karıştıracak.
Önünden boyuna başkaları geçecek,
Önünden boyuna kendisi geçecek,
Bu ne kadar çok ben deyecek.
Aralarında bir yabancı arayacak.
Kendinde bir yabancı arayacak.
Bu ne kadar çok yan yana ben deyecek.
Ben kendime nereden gireyim deyecek.
Ben kendimden nasıl çıktım deyecek,
Ne zaman deyecek, niçin deyecek.
─ Deyecek de ne olacak─
Olan olacak olduğunca, olacağınca.
Bu andan o ana olanca.
İş işden geçecek.
Adama bir yardımcı fiil birden düşecek.
Adam onu ilkin bir şey sanacak.
Onunla düşünmeye alışacak.
Düşünceleri onunla kör-topal gidecek.
Adam bundan şımaracak.
Dur şununla bir iş göreyim deyecek,
Eline cebi değecek.
Adam ile tabancası birleşecek.
O anda bütün öbür fiiller ondan geri alınacak.
Adam ateş edecek.
Bütün fiiller ona geri verilecek..
Adam birini vuracak..
Adam kendini vuracak..
Adam beni vuracak. Bilecek..
Ler, siniz.
Perde burada inecek.
Perdenin önündekiler donup kalacak..
Lar, sınız.
Perdenin arkasındakiler bekleyecek..
Ler, siniz.
Bir ölü yerde uzanık yatacak.
Vuranı görenler vurulanı görmek isteyecek.
Tıklım tıklım insanlar eğilecek.
Kim baktıysa görecek.
Yerde kendini görecek.
Hepsi başkayı umduğunda şaşıracak.
Dışlarına binlerce A çıkacak.
A'lar çelik teller gibi dolaşacak.
İçlerine birer nefes Hi dolacak.
Yerde yatanda herkes kendini tanıyacak.
Bir perde aralanacak
Vuran ortaya çıkacak.
Ortaya çıkanda herkes kendini tanıyacak.
Herkes kendini tanıyınca iş bitmeyecek,
Başlayacak.
Özdemir ASAF
EY SEVGİLİ
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süregi
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasamda
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi savuran yüregime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yoruldugum ayakkabılarımdan degil ayaklarımdan belli
Lambalar egri aynalar akrep melegi
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras degil mirasın hayalati
Ey gönlümün dogurdugu büyüttügü emzirdigi
Kuş tüyünden ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde insanlıga anıt gibi yükselttigi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söyledigim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkıs'ın
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzlugun haberini
Ey gönüllerin en yumuşagı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgan'da Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birden bire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çagdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bagışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dagların yıkılışını gördüm bir venüs bardagında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardıgını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardıgı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar mademki yar vardır
Yoktan da vardan da öte bir var vardır
Hep suç bende degil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Gögsünde sürgününü geri çagıran bir damar vardır
Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili...
Sezai KARAKOÇ
İnsanoğlu dinle!
Domenico burada, Bagno Vignoni'nin delisi.
Hayır, onun deli olmadığını biliyorum.
Öyleydi, bunu anlayacaksın.
O burada Roma'da, bir gösteri için.
Üç gündür konuşmalar yapıyor.
…
Nasıl gidiyor?
Kalbin nasıl?
Bilmiyorum, sınıra dayandım.
İçimde hangi atam konuşuyor?
Hem aklımda hem de bedenimde...
Aynı anda ayrılamam.
Bu yüzden tek kişi olamıyorum.
Kendimi aynı anda sayısız şey olarak hissedebiliyorum.
Fazla büyük usta kalmadı.
Zamanımızın gerçek kötülüğü budur.
Kalbin yolları gölgelerle kaplanmış.
Yararsız görünen seslere kulak vermeliyiz.
Okul duvarları, asfalt ve refah reklâmlarının
Uzun kanalizasyon boruları ile dolu beyinlere...
Böceklerin vızıltıları girmeli.
Her birimizin gözlerini ve kulaklarını...
Büyük bir rüyanın başlangıcı olan şeylerle doldurmalıyız.
Birisi piramitleri yapacağımızı haykırmalı.
Yapmamamızın bir önemi yok!
O isteği beslemeliyiz...
Ve ruhun köşelerini esnetmeliyiz...
Sınırsız bir çarşaf gibi.
Dünyanın ilerlemesini istiyorsanız...
El ele vermeliyiz.
Sözüm ona sağlıklıları...
Sözüm ona hastalarla karıştırmalıyız.
Siz sağlıklı olanlar!
Sağlığınız ne anlama gelir?
İnsanoğlunun bütün gözleri, içine...
Daldığımız çukura bakıyor.
Özgürlük faydasızdır...
Eğer gözlerimizin içine bakmaya...
Yemeye, içmeye ve...
Bizimle yatmaya cesaretiniz yoksa!
Dünyayı yıkıntının eşiğine getirenler...
Sözüm ona sağlıklı olanlardır.
İnsanoğlu dinle!
Senin içinde su, ateş...
Ve sonra kül...
Ve külün içindeki kemikler.
Kemikler ve küller!
Gerçekliğin içinde veya...
Hayalimde değilken, ben neredeyim?
İşte yeni anlaşmam:
Geceleri güneşli olmalı...
Ve Ağustos da karlı.
Büyük şeyler sona erer...
Küçük şeyler baki kalır.
Toplum böylesine parçalanmaktansa...
Yeniden bir araya gelmeli.
Sadece doğaya bak
Hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz...
Yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
Hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz...
Suları kirletmeden…
Deli bir adam size...
Kendinizden utanmanızı söylüyorsa...
Ne biçim bir dünyadır burası!
Şimdi müzik
Müzik!
Ah… Anne!
Başının etrafında dolaşan...
Ve sen güldükçe berraklaşan...
O hafif şey havaymış.
(Andrei Tarkovsky’nin “Nostalghia” filmdeki son sahne)