Uyansam Her Gün Sana

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


33

TAKİPÇİ

Uyansam Her Gün Sana

Kırık iç çekişlerin sundurmasında
Ellerinde yeni doğmuş çiçeklerle
Bir yalnızlık çizgisine yürüyorsun
Gözlerinde isli bir ışık, avuçlarında alev
Umarsız kelimeler dikip dağın öte yakasına
Kalbinin ritimlerini sonsuzluğa sürüyorsun

Düş biriktiriyor insanlar bize, dillerinde aşk
Yapışkan eylül zemherisinde sen ağlıyorsun
Yeni doğmuş bir bebeğin gülüşünü
Yorgun ve yalnız yüreğime serpiyorsun

Uyansam her gün sana eski bir yol sapağında
Gülüşünün ahengine aşkın ayraçlarını koysam
Yorucu bir dağ olsa yalnızlık avuç içimizde
Bir yudum suyun rahmetine dudak sürsek

Tutunup sensizlikte bir dalganın kemendine
İçimdeki ağdalı yalnızlıklara sürsem aşkın atını
Terli gövdemdeki pişmanlıkları sıkıp atarak denizlere
Kara bir örste dövmek sevdaya dair tüm yanılgıları

Çevir bana mağrur yüzünü, dargınlıkların bitsin
Bulutlara dökelim derdimizi, dağlar düze insin
Bir türkünün sözleri olalım, özlemlerimiz dinsin
Bu yalan coğrafyasında tüm kötülükler sona ersin

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 1.10.2015 12:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Çok şeyin değişmesi, birçok olumsuz şeyin rayına oturması ve daha mutlu, daha huzurlu bir yaşam şeklinin hayata geçmesi umuduyla gittiğimiz 7 Haziran seçimlerinden çıkan tablo bu gün gelinen noktanın ve bundan sonra ilerlenecek rotanın habercisi oluverdi bir anda. Peş peşe yaşanan olaylar, patlayan bombalar, yere düşen ve toprağa karışan canlarla alevlenen kaos topu her saniye, her dakika ve her saat üzerimize doğru yuvarlanarak bizi de içerisine almaya, bizi de tüm şiddetiyle kucaklamaya başladı. Sağdan soldan gelen ve durmadan çoğalan çığlıklar onlarca polisimizin ve askerimizin hayatını kaybetmesiyle toplumsal bir tepkiye dönüştü ve bu durum karşısında ne yapacağını bilemez bir toplum haline dönüşüverdik. 1 Kasım seçimleri için start veren hükümetin terör politikası, yıllardır içinden çıkılmaz bir hale gelen ‘Çözüm Safsatası’ ile buluşunca bunlar kaçınılmaz bir hale dönüştü. Herkesin birbirine sorduğu soru aslında aynı. Fakat nedense alınan yanıtlar ayrı ayrı. Çözüm konusunda hamle yapıp, uğruna çözümsüzlük yaşayan bir hükümetin ‘Barış’ uğruna verdiği tavizlerin en küçük parçaları güvenlik güçlerinin canına mal oluyorsa korkarım büyük parçalar bu toplumu birbirinden ayrıştıracak sendromları da beraberinde getirecektir. Yine korkarak ifade ediyorum ki her gün içimizi yakıp kavuran, ana baba ocaklarına ateşin en büyüğünü düşüren ve içinden çıkılamaz bir hale dönüşen bu durumun baş aktörleri siyasiler bu bağlamda bana göre hiçbir şey yapmayarak bu fitilin her gün yanmasını, ateşin yüreğimizdeki çoğul büyümesinin her an çoğalmasını ve öfkemizin kabarmasını bir anlamda diliyorlar. Niye! Neden! ! Niçin! ! ! Siyasi arenada haklı çıkmak, uluslar arası kulvarda suçlu görülmemek için daha kaç polisin, daha kaç askerin yaşamını yitirmesi gerek! ! ! Artık babalar, analar, çocuklar ve tüm insanlar sabah uyandıklarında bu gün neler olmuş, kimlerin kanı akmış ve hangi şehirde, hangi ilçede neler yaşanmış diye ekranlara kapılıp gideceklerine yaşam çemberinin içerisindeki varsıl döngülerine baksınlar. Hayatın bize sunuları bunlar olmamalı. Hayatın içerisindeki bütün güzelliklerin adresi sevgi, saygı ve hoşgörü olmalı. Bizler asırlardır savaşlarla ezilen, horlanan ve yaşam hakkı elinden alınan insanlar gördük ve bütün bunlara neden olanların cezalandırıldıklarını da izledik. Yıllarca şan ve şöhret içerisinde yaşayıp, altından inşa edilmiş saraylarda yaşayıp, sonunda bir su kuyusunun içerisinden çıkarılıp infaz edilen diktatörlerin sonunu da izledik. Onları izlerken bile insan olduğunu unutmayan bir topluluğuz bizler. İçimiz acıdı ve bütün bunlar yaşanırken bile ‘adalet’ istedik. Birlikte olmanın, birlikte insanca ve kardeşçe yaşamanın hiçbir sıkıntısını yaşamadık bizler bu güne kadar. Bundan sonra da yaşamayı dilemiyoruz. Ülkemizde yaşanan bu gerilim, bu kaos umuyoruz ki er geç sona erecek, ateşler bir nebze olsun sönecek ve tüm bunlara neden olanlar cezalarını çekecektir. Ummak, hayal etmek, düşlemek insanlığımızın bir parçası. Bu önemli parçayı yine sevgimizle, yine yüreğimizdeki yaşam ve insan aşkıyla bütünleştirdiğimizde, içimizdeki kini ve öfkeyi dizginleyebildiğimizde her şey daha kolay olacaktır ve inanın ki bu böyle gitmeyecektir. Unutmayın ki! ! ! Her gün bizlere bu acıları yaşatan o kanla beslenen yarasalar. Bütün bu ölümlere neden olan sevgi yoksunu mahluklar.. Can evimize ateş düşüren, bizi birbirimize düşürme uğraşı veren inançsız yaratıklar… Sürekli plan yapan, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen o kancık soytarılar ve kanla beslenen lejyonerler… Her gün içimizde dolaşan, bizleri provoke eden, sırtımızdan iten, savaş çığırtkanı kalleşler, çürük tohumlar… Sizlere sesleniyoruz… Açın kirli kulaklarınızı ve duyun şu sesimizi… Bizler Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Ruhumuzda Çanakkale Destanı. Bizler Kurtuluş Savaşı’nda kendi çarığını yiyerek hayatta kalan Kuvayi Milliye insanlarının torunlarıyız, gerektiğinde aynı şartlarda hayatta kalır sizlere bu vatandan bir avuç bile toprak yalatmayız. Bizler Şanlı Türk Bayrağı’nın altında asırlardır kardeşçe yaşayan, Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Alevi, Sünni, Zaza vs. bütün kavimlerin bir araya gelerek bir olduğu bir ulusun onurlu ve yürekli parçalarıyız. Bizi birbirimizden ayırmaya kimsenin gücü dün yetmediyse bugün de, yarın da yetmeyecektir ve biz bu bayrak altında kardeşçe sıkı sıkıya sarılarak yaşamayı öğrendik, bundan sonra da bilmeyenlere öğreteceğiz. Bizler ki, en kötü günlerde birbirine kenetlenen, en zor devirlerde kendi derinliğine inerek fidan olup ağaca dönüşen ve bu güçlü bağ ile kökleşen bir kavimiz. Sizler Atamın yıllar önce söylediği gibi, ‘Geldiğiniz gibi gidersiniz’ ve bizleri ne yapsanız da bölemezsiniz… Bakmayın şu günlerdeki öfkemize. Onlar en küçük artçılar. Bizleri suskunluğumuzda görmek ve susarak neler yapabileceğimizi bilmek istemezsiniz… Allah sizleri ve sizin gibileri ıslah etsin ve bizi de dilerim ki birbirimize düşürmesin…

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Selahattin Yetgin