Bir gün rengârenk bir kelebek uçtu.
Sadece;
Ne güzel yaratılmış dedim.
Düşünmedim, düşünemedim belki de,
O kelebeğin, o hale gelmek için,
Hangi merhalelerden geçtiğini.
Sonra;
Vızıldayarak bir arı uçtu kulaklarıma sürtünerekten.
İma ettiği bir şeyler vardı sanki.
Derken karıncalar dizildi sıra sıra.
Hepsinin ağızlarında, kendisinden büyük yiyecekleriyle,
Yuvalarına doğru tırmanıyordu.
İlerideyse bir menekşe;
Bütün renklere meydan okurcasına,
Yeşiller içinde nazlı nazlı açıyordu.
Yemyeşil çimenleri,
Ayaklarının altına halı yapmışçasına,
Gökyüzüne uzanıyordu ağaçlar uçarcasına.
Az ötede çam ağacı dikenli yapraklarıyla;
Çınarsa o görkemli gövdesiyle,
Diğer ağaçlara hükmediyordu.
Ancak dallarında kuşlar,
Şefkatli bir ananın kollarına sığınırcasına,
Gömülmüşlerdi yaprakların arasına.
Ağaçların gövdelerini,
Yuva yapmışlardı onlarda yavrularına.
Oysa karşıda birkaç koyun,
Biraz sonra kurdun yiyeceğinden habersiz,
Yumuşacık çimenlerin üzerinde otlanıyordu.
Ağaçların yaprakları ise,
Adeta doğadaki canlılara, oksijen kusuyordu.
Ya Rab!
Bu ne muhteşem intizam.
Bu ne ince hesap.
Bir kaç dakikalık doğa gezisi,
Senin varlığına şüphesiz bir ispat.
Attığım her adımda, gördüğüm her varlıkta,
Sonsuz Kudretine baktım hayranlıkla.
Kelebeğin kozasından çıkarkenki mücadelesi,
Arının insanlar için bin bir çeşit çiçekten aldığı şifa,
Karıncaların tükenmeyen azimle çalışmaları,
Menekşelerin güzelliği,
Ağaçların görkemi,
Kuşların şefkati,
Kısacası doğanın dengesi.
Ve diğer yanda;
Bütün bu güzellikleri,
Hoyratça katleden insanoğlu.
Kesilen ağaçlar, yanan ormanlar,
Çöp deryasına dönmüş piknik alanları,
Ve daha niceleri……..
Halbuki;
Bütün bu nimetler ve güzellikler,
Sadece ve sadece biz insanlar için.
Yaratılan bütün hayvanat ve nebatat,
Hizmetine sunulmuş insanoğlunun.
Oysa biz layık mıyız bunca güzelliğe?
Değmez mi bunca güzellik, teşekkür etmeye?
Şükür sofrasında secde etmeye.
Elhamdülillah Müslüman’ım demeye.
Diyemedik.
Emanete sahip çıkamadık.
Oluverdik tefekkürden uzak, nankör bir varlık.
Nefsin esiri olup, gözlerimizi perdeledik.
Oysa, gözümüzün gördüğü her yerde “O” var.
Sadece gözümüzün mahareti,
Hâlâ O’nu görmeye yetmeyecek mi?
Uyan insanoğlu!
Çok geç olmadan, eyvah dememek için uyan!
Bak etrafına, kalk ve silkelen.
Gir bir meyve bahçesine.
Al bir meyve incele, içini deşercesine.
İyice bak ilahi paketleme sistemine.
Yüzde doksan sekizi su olan bu meyveler,
Nasıl sunulmuş insanların hizmetine.
Elma, armut, portakal, nar,
Karpuz, kavun, şeftali, üzüm daha niceleri var.
Hepsi ayrı ayrı estetik, zarif;
O incelikleri görüp, tefekkür edenlerdir Arif.
Dön sonra bir de güle bak.
Nasılda yaklaşınca gülümsüyor insana,
İnsanı da gülümsetiyor varmadan farkına.
Çiçekler, böcekler, papatyalar,
Nasıl bir sanatla yaratılmışlar.
Yetmez mi ibret almaya,
Yetmez mi uyanmaya!
Değmez mi uyananlardan olmaya,
Uyanıp ebediyete uzanmaya!
Kayıt Tarihi : 17.5.2010 17:11:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

baki selamla
sevgiler
deniz
TÜM YORUMLAR (17)