Namlumun ucuna buz koyup güneşi övdüler
Toparlanıp ergen alnıma bana turuncu öğütler
Oysa devrimciydim yeşil yelek giyerdim
Pileli kot, spor ayakkabı ve çeviri kitaplar
Yakamın üstünde şubat, ayaklarımın altında Amerika
Önceleri Şeriati okurdum sonra İran’dan soğudum
Taassuba kapılmayalım dedilersede hergün aşura
Persin üçbin yıllık cübbesini giymiş şimdi Kerbela.
Bir şenliktir devrim, evimin duvarında çatık kaşlarıyla imam
Gençtik, samimiydik kucaklamayı severdik
Beheştiyide severdik bir şehid düşünce toprağa
Şimdi Hama, Halep, Musul utandırıyor aldığım notları
Kendi tüfeğimle vurulmuşum ne tuhaf bir acı
Oysa bilinçli körlüktü bizdeki, tarihin çığlığına inat
Derin bir yaranız varsa yüzleşerek anlaşılır hayat…
Vakarı cebinde bir adam ekranların defilecisi
Zühd modaya takılmış ruhunda taş çıplaklığı
Yanmaz kefen giyildikçe din millileşecekmiş
Batıni gerekçeler daha kaç Alamut inşa eder
Kaç haşhaşi üşüyen ocakların dumanını keser
Sermayeden pekmez tatlı geliyor belli ki efendilere
Efendiler demişken, gırtlağıma “beka’’ dayanmış bekler..
Geceye dikilip güneşi çağıran müminler bilirim
Otobüs durağını sırtına almış yüreği kaç coğrafyada
Bordrosu limitin altında kalanlara söz hakkı yoksa
Yoksa da kimin umrunda çay ve simitin devrimci ahengini
Hangi çilesi olmayan bilir ki, ismini aramasın duamızda
Son sözü yetimler söyleyecek,kapılarınız suratına kapansada .
Kayıt Tarihi : 19.1.2021 15:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!