deli hüzünde akşam sefası
yalnız sabahta mıdır
gece de duyar mı küskünlüğün tadını
bilir mi özünde tuttuğunu
renginin sinmiş şekli
kilitli teni güneşte büzüşürken
düğüm attığını sezer mi içinde
yoksa kendinden mi geçmiştir
cevherin akışı kendine yeksan
güneşin batışı kendinden menkul
çamur içmiştir yârin ağzından
bir tutam kâhküle kefen biçmiştir
aşksız kal demiştir kendine
gül cennetinde susuz kal, inle
belin bükülsün yediveren çağında
sarhoş raflardan seçe seçe
damağının balına katran seçmiştir
ne renkli yüzlüdür artık
ne küskün hâline derman olunur
kavuşmalarda bile kanılan
ayrılık tadında acı şerbettir
Kayıt Tarihi : 23.9.2007 18:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
dokuztaşı üst üste dizerdik
annelerimizin cefakar elleri
okul defterlerimizin saman sarısı yaprakları vardı.
Çoçuktuk, kalabalıktık, sokaktık..
Bu kavanoz dipli dünyada
tarçınlı akide şekerlerine benzerdi yüzlerimiz
Bazılarımız ayrılığı öğrendi sonraları
bazılarımız ...
çok eskiden hepimiz çocuktuk
mutlu ve çoktuk taylar gibi ...
t.kurt
Sabah: Yirmiüç Eylül ikibinyedi.
Lirik hüzün sabaha düşseydi;
Lirik hüzünde sabah sefası
olacaktı.
Uyaklıktan cefa utanacaktı.
Lirik hüzün akşam olunca sefası
oluyor cefa. Yazılmayacak.
Arada kalan gece küsmez.
Ben uyaktan muafım der.
Sezemez.
Kefen katranla kararmıştır.
Bileşke kıvrıldı.
Zamanın muhtelif düzlemlerine, insani duyarlılık alanına girmiş tüm düzlemlerine, saçılmış arzuların kırıntıları..
''nihayetinde insan arzuladıklarını değil , arzularını sever'' diyer bir söz vardır..
Şair duygularının kendisini iki yöne çeken kutupları arasında bir salınıma bırakmış kendisini şiir boyunca..
Kalem kağıdın üzerinde ilerlerken duyguları çevreleyen mantığa dil çıkarmış...Nanik yapmış..
İletişimi sağlamayı dert edinmek yerine, iletişimin başlayacağı yeri , referans noktasını dert edinmiş...
Umursamaz bir hava içinde daha derinlere, ''insan ve hayat'' tanımının çerçevesinin düzenlenmesine adanmış bir serbest çalışma şiir...
TÜM YORUMLAR (4)