Utku Türküleri (Maraş Destanı) I (Giriş)

Nihat Yücel
232

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Utku Türküleri (Maraş Destanı) I (Giriş)

Kurtuluş Destanı I Giriş

-'Maraş bize mezar olmadan
Düşmana gülzar olmaz.'

Gebedir geceler ak sabahlara
Sabahlar utkuyu koynunda saklar
Mermiler sürülür gök silahlara
Bir cehennem olur yollar sokaklar

Çöktü karanlık gün ortasında/ Kesti maviliği bir kara çizgi/ Demek bu imiş yazgı/ Çığlık-çığlığa kaldı kuşlar/ Ölüm kapımızı çaldı kuşlar/ Savaşın en çetin bir yerinde/ Yiğitleri yitirdik/ Büyüdü karanlık daha bir büyüdü/ Silahlarla-süngülerle-kanlı çizmelerle/ Yılanlar-çiyanlar kaldırdılar başlarını/ Dilleri yılan dili/ Kan çanağı-baykuş bakışlı gözleri/ Saldırdılar gün ortasında/ Çığlık-çığlığa havalandı kuşlar/ Daha görülmemiş vahşetin böylesi/ Daha görülmez.

Mahmuzlanır aydınlığın atları
Çöker göğse göğün bütün katları
Tanrı'ya açılır ak kanatları
Koçyiğitler ölümleri kucaklar

Bir ışık beklerim-bir haber/ Güvercin kanatlarında umutlarım/ Kanım durmaz damarımda/ Mağma sıcaklığında her yanım/ Volkan-volkan savrulur yanarım/ Bir sevgiliyi bekler gibi beklerim bir haber/ 'Haydi yiğitler' densin hele bir/ O zaman görün beni meydanlarda/ Ellerim büyür kocaman olur/ Bükülür yumruk olur/ Birer dağ olur-büyür yumruklarım/ İner yağı üstüne-bütün karanlıkların/ Bütün hainliklerin üstüne yumruklarım.

Şaha kalkar zaptedilmez hıncımız
Topa karşı ellerde kılıncımız
Hiç dinmiyor bağrımızda sancımız
Uçmağa vardılar bütün koçaklar

Şuradaki ağaçlar-taşlar-evler uçmağa vardı/ Şuradaki ağaçlar-taşlar-evler tutsak/ Irmaklar yas tuttu/ Gökyüzünde bulutlar ağladı/ Bir uğursuz gün geldi-dayandı kapımıza/ Yağı içimizdeydi-yanı başımızdaydı/ Bunca yıl tuz-ekmek yedik/ Namusu namusumuzdu öyle belledik/ Yağıydı ama-kolladık gözledik/ Kimseye ezdirmedik/ Sonra hainlikleri çıktı ortaya/ Kalleşlikleri-kancıklıkları çıktı/ Yanyanaydı evlerimiz/ Evleri silah doluydu-cephane doluydu-tuzak doluydu/ Ve yaktık evlerimizi/ Evleri de yansın diye/ Bu acımız dinsin diye/ Yanan vatan sönsün diye.

Dağımız ses vermez küskün ovamız
Yakılmış yıkılmış gökçek yuvamız
Gönüllerden eksilmesin duamız
Yeniden tütecek bütün ocaklar

Gök sustu-dağ-taş-orman-ağaç sustu/ Kuş sustu-böcek sustu/ Susmadı namlular/ Geceler-gündüzler boyu kan kustu namlular/ Kustu bütün iğrençliğini yağı/ Kustu kafatasının içindekini yağı/Yıllarca gizlediği-biriktirdiği kinini-öfkesini/ Salyalı kan köpüklü kuduz ağızlarından/ Ağızlarında utku türküleri/ Utkuların esrikliğinde başları/ Ve ardından vahşete başladılar/ Ne durdular-ne usandılar-ne yavaşladılar.

Kazanında kaynatacak aşı yok
Kimse bilmez mezarı yok taşı yok
Savaşmayı bilir özge işi yok
Gök maviyle bilenir gök bıçaklar

Bir yangını8n ortasında kaldık/ Ne elde kaldı-ne avuçta/ Yer demir oldu-gök bakır/ Seslensek sesimiz ulaşmıyor dağlara/ Kendi yurdumuzda yetim-öksüz-yoksul kaldık/ Yıllarca sömürdüler-kanımızı emdiler/ Yapışkan pis sülükler/ Boşa gitti alın terimiz_göz nurumuz/ Başımıza dikildi-yağının en soysuzu-en haini/ Yeniden hazırlandık bir büyük kutsal savaşa/ Yeniden hiç savaşmamış/ Hiç yorulmamış-hiç vurulmamış gibi/ Sanki ilk savaşın heyecanı var içimizde/ Savaş bize özgü-savaş bizim işimiz.

Şarapneller gökyüzünde savrulsa
Koca dağlar üstümüze devrilse
Tüm namlular göğsümüze çevrilse
Bizi durduramaz gayrı yasaklar

Yoğrulur kanım toprakla/ Binlerce yıldır/ Ben yoğrulurum toprakla/Şu ağaç benim etim-kanımdır/ Şu çiçek sevdiğimdir-canımdır/ Şu ırmak-şu taş-şu toprak vatanımdır/ Bir tek kalsam bile/ Yağı bastırmam üstüne/ Ağaçları-ırmakları-dağları-taşları küstürmem kendime/ Susturmam-dizginlemekm artık yüreğimdeki öfkeyi/ Öfkem yüreğimde çoğalır-katlanır artar/ Gün geçtikçe bilenir büyür/ Sığmaz olur içime deprenir durur/ Sonra bir mermi olur/ Vurur yağıyı can alıcı yerinden.

Saçaklar buz tutmuş ayaz geceler
Çocuklar ki 'Hürriyeti' heceler
Parçalandı beşikteki bebeler
Yakında bitecek kanlı şafaklar

Kan gölleri büyür/ Geceyi böler silah sesleri/ Geceler yıl kadar uzar/ Geceler bitmez/ Kararmaz içimdeki umut-içimdeki ışık/ Bir kıvılcım olur-yüreğimde savrulur/ Yakar bütün yürekleri-yakar tutuşturur-kavurur/ Bir büyük yangın olur/ Kimse söndüremez/ Döndüremez bizi yolumuzdan/ Ne ölüm ne korku/ Ölüm ey şanlı ölüm/ Bin kere yeğsin tutsaklıktan/ Ve tutsaklığın utancıyla yaşamaktansa yiğittler/ Ve savaşa ve ölüme ve bağımsızlığa soyundular/ Perçinlediler gökyüzüne Türkün bağımsızlığını/ Açıldı bağımsızlığın gülleri öbek-öbek.

Savaştan öncede sonrada bir hiç
Serveti madalya evleri kerpiç
Ganimet üleşti üç-beş tane piç
Daha itibarlı şimdi kaçaklar

Bütün ağızlar kilitli-bıçaklar açmaz/ Meydanlar dar gelir yiğitlerime/ Yiğitlerim meydanlardan kaçmaz/ Bir şafak vakti/ Daha gün ağarmamış-daha gün doğmamıştı/ Daha karanlıktı gece/ Daha ezanlar yeni okunmaya başlamıştı/ Önce abdest alıp Tanrının huzurunda durdular/ Sonra bir dev gibi doğruldular/ Ve silahları aldılar ellerine/ O kutlu ellerine/ O kurban olası ellerine/ Silahları kazmaydı-kürekti/ Ve onlar yağı üstüne yürüyen/ Bir tek el-bir tek yürekti/ Dayandı yiğitler-daha dayandı/ Karanlığı yırtmak için direndi/ Gönüllerinde kutsal utku/ Dudaklarında mavi türküler/ Uçmağa vardılar birer-birer/ BİZDEN ŞİMDİ SADECE BİR FATİHA BEKLER/BÜTÜN ŞEHİTLER.

- Utku Türküleri (Maraş Destanı) Kitabından
K.Maraş, Şubat,1998

Nihat Yücel
Kayıt Tarihi : 7.5.2005 20:18:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Nilüfer Gümüş
    Nilüfer Gümüş

    Mahmuzlanır aydınlığın atları
    Çöker göğse göğün bütün katları
    Tanrı'ya açılır ak kanatları
    Koçyiğitler ölümleri kucaklar

    YÜREĞİNİZE SAĞLIK. HEPSİNİN MEKANI CENNET OLSUN.ELLERİNİZE SAĞLIK.

    Cevap Yaz
  • Mustafa Tanrıkulu
    Mustafa Tanrıkulu

    Biz de şair dermişiz kendimize utanmadan...

    Cevap Yaz
  • Ali Ziya Çamur
    Ali Ziya Çamur

    Çok güzel bir destan çalışması. Halk şiiriyle iç içe yürüyen serbest ölçülü vurgulamalar, anlatımı daha çok güçlendirmiş. Gülten Akın'ın Maraş'ın Ve Ökkeş'in Destanı adlı uzun şiirinden sonra bu yönde okuduğum en iyi çalışma. Ama edelerim nerede? Edelerimi anmamışsın....
    Başarılar.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Nihat Yücel