İnsan dünyaya gözlerini açtığında
ağlar gelir
dünyaya elveda dediğinde
sevdiklerini bırakıp gittiğinde
ağlatır gider
ağlamak acı seli
hüzün dalga dalga
gülmelerimiz
kahkahalarımız
gül açar her bahar
sevdalar domur domur
her yaz meyveye durur
İnsan çocuk doğar
çocuk kalmaz
bebek el bebek
bebek gül bebek
anne büyütür
baba
kesip biçer
hep birlikte
istedikleri şekli verirler
asker ederler
elinde keskin bıçaklar,
uzun namlular
öldürücü silahlar!
bu dünyaya geldiğinize
utandınız mı hiç?
yağız delikanlı
dişleri keskin
kılıcı keskin
aslan delikanlı
vurur delikanlı
insan yüreği kanatmaktan
anne yüreği acısı olmaktan
utandınız mı hiç?
Bir canı,
bir ciğeri,
bir yüreği,
parça parça,
dört parça ederken
kim sorgular kendini?
Nasıl sorgulasın ki?
yüzsüz yavuz hırsız
gelirken yeminli
Vatan ve Sakarya,
gerisi teferruat ya!
söylerken
dinlerken
Hiç utandınız mı ?
Siz hiç utandınız mı sofrada ?
Bir can kesildi,
besmele ile
tekbir ile
parça parça edildiğini,
başı bir tarafa,
leşi bir tarafa
yüreği bir tarafa,
ciğeri bir tarafa düştüğünü
düşündünüz mü hiç?
Izgaralanmış avı
çatal ve bıçak ile yerken
utandınız mı hiç?
Çatal ve bıçak uygar,
çatal ve bıçak kibar
insan doyumsuz
çatalını tam ortasından vurur
bıçak keskin
dişler keskin
et yemekten
ot yemekten
utandınız mı hiç?
Çatal ve bıçağın öyküsü
kan ve ter içinde anlatılır
demir yer yüzüne çıktıktan sonra çelikleşir
onu işlemek,
işlemek için bilgi gerek.
Bilgi için akıl gerek
akıllı olmak gerek.
insan bilgiyi yarattı,
bilgi ilgiliyi yarattı,
gümüşten kaşıklar,
çelik çatal ve bıçaklar
kurşun geçmez utanmazlık
zırhlı silahlar yapmaktan
utandınız mı hiç?
Akıllı insan aklını nasıl kullandı?
Akıl kudurduğunda
canavar olur
kurt olur
aslan olur
insan canavar
insan parçalar
kurtlar pusuda
beceriksiz çakallar
artıklar peşinde
tavuk araklayanlara
kurnazlara
aldatanlara
siyasi dediler
siyasilere tilki dediler
artıklara göz dikenlere
artıklarla mutlu olanlara
çakal dediler.
çakal olmaktan utandınız mı hiç?
Bilenler bilgili.
akıl kuduruk
kuduruk akıl zalimleri büyüttü,
mazlumları ufak ufak ettiler.
Kılıçlı, Zülfikarlı,
dişli, tırnaklı
keskin olanları baş ettiler
nebilerini ve velilerini seçtiler
zulümden paşalar
paşalardan
krallar
padişahlar
şahlar
şahı şahanlar yarattılar
Her ahmaktan şaklaban,
şarlatan akıllılar yarattılar
siz akıllı olmaktan utandınız mı hiç?
Elifi tanımayanlar evliya
He ya,
üfürüyor evliya!
korkaklığın gizlendiği her rol
bir kahraman ya!
zalim bir Zülfikar ile
bir vuruş iki darbe ile
yüz kelle
gökte dans eder!
Siz zalim olmaktan utandınız mı hiç?
İnandılar,
korktular,
sindiler
çürümüş, kokmuş ruhlar
Bunlara büyük dediler!
Nedir ki büyük!
çiçekten çiçeğe uçan kelebek
dünyayı sırtında taşıyan uğur böceği
arı gibi çalışır karıncalar
petek petek bal yapar arılar
ayılar arının dışkısından beslenir.
Arılar kanatlı sevimli serseri
kıçında küçük hançeri
dağ kokan kır çiçekleri
çiçekten çiçeğe konar
ayılara bal toplar.
Büyük ayı
iki arka ayaklarının üstüne kalkarak
bir nara çeker!
Tüm korkaklar hizaya girer.
Her biri korkunun karşısında
sıra sıra
her sıra bir esaret duruşu,
sırada olduğumda utanmıştım.
O yüzden askerlik yemininden
firar etmiştim.
Siz hiç korkulukların karşısında
tir tir titrerken utandınız mı?
Yoksa utanmaları da mı
korkudan yediniz?
Korkuluklar çok korkuttu
Utanmaktan edeptendir.
Utanmak
insan olmanın utangaç yüzü.
Ya utanmazlık nedir?
Siz utanır mısınız?
Yoksa utanmaz mısınız?
talancı, yüzsüz yalancı
Çalışır,
öğünür,
güvenir!
Allahu ekber!
Tekbir!
insanlık nedir kim bilir!
İşte insanlık ne insanlık!
siz insan olmaktan utandınız mı hiç?
Merhamet
merhamet!
canı canlı yemek !
canlı kanını emmek
yaşam karanlığa girerken
Yaşam yaşanmaz olur.
Ey insan oğlu insan!
insan isen insanlığını bil!
insanlık bir erdem ise
göster o erdemini,
insanlar sana erdemli insan desin!
Eşek bile eşekliğini bilir!
insan insan olduğunu bilmez mi?
bir damla göz yaşıyla bir avuç hüzün ile
bir daha utanırız hep birlikte.
Şiddet canavarın yaşamı.
şiddetin kendilerine ait dili vardır.
Biz ölüm diyelim,
‘kudurmuş aklın şiddet dili’ desin bilim.
unutulur mu acaba keskin dil yarası?
Nice diller unutuldu,
acı ve keskin diller de unutulsun!
dil yarası derin yara
derin yaraya derman hani?
bu yara öldürür
‘ölüme özgürlük!’ denmez ki!
ölüm ölümle yarıştı
ölüm zulümle yarıştı
zulüm çoktan pazara düştü.
savaşları yeniden piyasaya süremeyiz.
şiddet dili yerine,
Barışın dili
barışın dili insan dili
insanlık dininde insan olmanın tek şartı vardır
tek şart insan olmaktır
İnsan aydınlıkta insan olur,
aydınlıkta görünmeyen bir şey yoktur.
güneşe karalar giydirilmez
dünya ışıkla
hayat zamanla barışır
Karanlığa alışık canlıların
aydınlıkta gözleri kamaşır.
aydınlıkta aklı karışır
karanlıklar kutsanmıştı,
sonra çocukların alay konusu olmuştu.
aşiretlerden milletler doğmuştu
Milletler aşiretlerden daha büyük
Artık dünya tek millet.
İnsan olmakta karar kıldık
Mahallemizde on kabadayı varsa,
ona bölünmeye gerek yok.
özgür yaşamak barıştır.
Siz ayılara kabadayılara
secde etmekten hiç utandınız mı?
İnsana kul olmak eğilmeyi gerektirir.
Eğilmek kırılmaktan daha acı,
Ölümden beter bir ölümdür bu acı.
zulüm vahşidir,
esaret ölümdür
aklıselimin evinde
yavuz hırsız olmak utandırır
Siz hiç işgalci olmaktan utandınız mı?
Biz hiç utanmadık,
hep kendi gül bahçemizde kaldık.
güle sevda ile tutunduk
sevdalarımız asma bahçelerimiz
güllerimiz kırmızı, sarı
mor sevdalar var bahçelerimizde
Kayıt Tarihi : 14.1.2018 01:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!