Elazığın Yurtbaşı (HOĞU) köyünden Revizör Ömer Efendinin oğlu. Babasının memurluk yaptığı Diyarbakırda doğdu. Orta öğretimini Elazığ'da bitirdi ve Yıldız Teknik Okulu Elektrik bölümünü sosyal devinimleri yüzünden bitiremedi. Yıldız Teknik Okulunda büyük ozan Behçet Necatigil'in öğrenciliğini yapmak onuruna erişti ve şiir dünyasıyla O'nun büyük katkılarıyla tanıştı.
Ankara Sulakyurt ilçesi Akkuzulu köyünde yedek subay öğretmenlik yaptı ve Kızılırmak deltasında ''Kızılırmak üzerine
köprü yapan solcu öğretmen'' olarak anıldı.
1968-1970 arası Türkiye Öğretmenler Sendikasın'da (Fakir Baykurt ve sevgili Feyzullah Ertuğrul'un başkanlıkları sırasında) , İdare ve Personel Amiri ve Tiyatro TÖS müdürü olarak Solcu kesimin gönüllü neferi olma görevini, gücü yettiği kadar, yerine getirdi ve yaşam boyu bundan ödün
vermedi.
BEŞGEN ve YANKI dergilerinde yapılan yarışmalarda birincilik aldı ve BEŞGEN dergisi YAĞMURSUZCA SEVİŞME adlı şiir
kitabını yayımladı.
İşci olarak gittiği Berlin'de Yarım kalmış öğrenimini tamamladı evlendi, biri kız biri oğlan çocukları oldu.
1995 de emekli oldu ve Türkiye'ye döndü.
Aydın Kuşadası'nı yurt edindi. En büyük beğenisi; kendi şarabını kendi yapması, aklı estikce de şiirler yazmasıdır.
‘’Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.’’ Nazım HİKMET’in Yaşamaya Dair adlı şiirrinden...
(70. Doğum gününde Nazım'ın dileğini yerine getirdi ve Zeytinini dikti.)
Eserleri
YAĞMURSUZCA SEVİŞME (Beşgen Yayınları)
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!