Siz bir dinamiği doğmalaştırırsanız, her doğma olan gibi onun da bir tek olacağı şey vardır. O da pranganız olmasıdır. Ne var ki doğmalar doğal olarak tek başına ihtiyacı karşılamaya yetmiyordu. Bu yüzden önce Osman döneminde, başka kaynaklara doğru yönelindi.
Çünkü yukarıda belirtilen 30 yılık sürede islamın hızla ve çok farklı coğrafyalara yayılışı, yeni devletin kurumsal yapılarının tecrübe ile gelenekleşmesine, hiç izin vermeyecek şekilde hızlı akıyordu. Ve zaman, bu tür oluşmaya zaman tanımamıştı.
Devletin bir fetihçi devlet ve fetih gelirlerine dayalı devleti oluşu da, sizin dogmatik yönetme ilkelerinizi yerli feodal ilişkilerden kopyalamanızı, alıntı yapmanızı; zorunlu kılmaktadır. Tarihi beliriş gerçeklik budur. Yavaş yavaş süreçle yapılaşan İslami gelenek, sonradan özelliklede Selçuklular'da, Osmanlı gibi yapılara aktarılan bir zenginlik olacaktı.
Oysa İslam imparatorluğu yarı İslam ideolojili ve feodal koalisyonlar ittifaklı düzenlenişinlerinden ötürü feodal yapılı, işgal toprakları yönetim şeklini kopya edişlere kendinden birşeyler vererek zamanını demlenen, bu nedenle de alabildiğine zenginleşen, yapı oluşmalıydı. Ve geleceğe miras olacak bir süreçtir.
Şu da bir gerçektir, İslami coğrafyanın yayıldığı alan, ekonomice ve yönetimin düzenlenişi bakımından, Arap gelişmesinden ileri idi. Sizin bu kurumsal yapılaşmayı almamanız demek sizin sönümlenmenizişinizin bitikliği demektir. Aksine fetih coğrafyasını kendi işleyişiyle ve sizin düzenler olmanızla faal tutar oluşunuz, bu işleyişi almanız demek, sizin de o gelişmişlik seviyeyesin de, gelmiş olmanızı da, zorunlu olarak ön görürdür.
Bu güncel gelişmişlik seviyeyi alma gelişmesi başlamıştı. Hem de, daha önceki düzenlenişlerle Bağdat'ın kurulmuş olması, Arap yarım adasından kopuşun, Bağdat'ı yeni başkent yapılması tercihi ile başladı. Bu siyaseten Arap teammüllerinde kısmen gerileyişti. Coğrafyanın Araplaşan yerleşimi ile yeni ittifak birliklerinin, coğrafya genişlemesine entegre oluşuyla, ansızın başlamıştı bile. Yasa buydu. Isı, yani enerji; farkı çok olandan, az olana doğru akıyordu.
Değişme ve entegre, sizin elinizde değildi. Siz bu yapılanışa göre alıntılamalarla kendi kurumlaşmanızı düzenleyen becerikliliği yapıyordunuz o kadar. Dünya'nın her yerinde bu böyle idi. Bu kuraldı. Tüm yönetenlerin aptal olmadıkları sürece, fazla da bir zekâya da gereksinimleri belki de yoktu.
Yeterki akışa karşı olmasındı. Yönetim, nesnel biçimlenişle, hem sizden öncenin geçerli kurallaşan kolektif geleneği idi, hem de; şimdinizin kolektif bir bilinç işi ile tecrübeleşen, ilişkileşen, bir size danışmalık idi. Siz bunun plân, proje ve düzenlemesini, sosyal ve toplumsal paylaştırımlarını hukukunuza göre yapacaktınız.
İmparatorluğun âli çıkarları ve girilen yolun gerekleri; islamın ilk koyduğu kural geleneklerle çatışmaya başlamıştı. Örneğin, islamın bir kurumu olan öşür vergi türünün yanına (Ki bu da Mezopotamya ve Asuri kültünde olan ışru-u denen 'onda bir' vergidir) , bir Sasani kurumsal geleneği bir Sasani hükümdarı 1.Hüsrev tarafında cezit diye koyduğu cizyeyi ve toprak vergisi olan haracın da islama katılmasıyla, katmış olmasıyla, İslami ideolojinin içine alınması; geleceğe de aktarılacak yolun zorunlu yararcı bir kopya alıntılama, verimliliği olmuştur.
Kuran tövbe/29’da cizyeyi önermişse de, öşürü de bakara /267 de çıkarmak olasıdır. Öşür de, cizye kronolojik olarak islamdan öncedirler. Cizye, Fenikeliler’de, Roma’da, Sasani’lerden beri kullanımda olan bir uygulamadır.
Yine Halife Abdülmelik, İslam kurumunda olmayan ilk sikke parayı bastırmıştı. O güne değin İslam devleti ve Müslümanlar; İran Sasani ve Bizans parası kullanıyorlardı. Oysa devlet olmanın bir kurumlaşma egemenliği olan para basma, İslam’da Abdülmelik'e değin yoktu. Maliye işlerine önem verilmesi, islamın başından beri, düzgün işleyen kurumsal bir yapısının olması, öngörülememişti bile. Bu da imparatorluğun menfaati ile çelişen geri bir düzenleniş idi.
Gelenekleşmeyi başaramamış bir zaaf kurumsal yapısı da; devlet içinde, üç resmi dilin kullanılır olmasıdır. Yunanca, Farsça ve Aramice kullanılır olmasına karşın, Yine Abdülmelik ileri bir adımla Arapçayı resmi dil yapıverdi. Sasani yerel yönetimlerinin uygulamalarındaki geleneksel olan ve güncel olan kurumlaşmaları, İslam devletinin teamülü içine katmayı unutmamıştı Abdülmelik.
8. yüzyılın sonunda, vezirlik makamı gibi paylaşıcı yönetimler içinde, yerel egemen sınıfların ağırlığı, Arap ağırlığa göre hayli değişti. Örneğin İranlı Barmekiler İslami yönetimin, vezirlik makamını ele geçirmişlerdi bile. Bunlar hep, eskiye bağlı kalmayan konjonktürün, talep ve çözüm ittifaklarıdır.
Bu ittifaklar görmezden, anlamazdan, gelinmeyecek denli imparatorluğun, dönüm ve kırılma noktalarıdırlar. Genelde ırkçı ve mevalileştiren bir tutum olan Emevi tutumu, imparatorluk ahalisini sünnileştiren mezhepçi yaklaşımları nedeniyle, karşı akımları Şiilikte tutumlaştırdı.
Mevalileştirme yumuşatılıp akimleştirilecekse de bunlar gelecekte de İmparatorluğun geçerli ideolojisi ve paradoksları olacak idi. Emeviler dar bir kurul tarafından seçilen halifeliği, hanedanlığa çevirdiler. Ama yinede getirdikleri bir takım ilkeler Özelliklede 1. Mervanın Oğlu Abdülmelik’le girişilen dinamikler imparatorluğun, tutumları ve geliştirici motoru olmuştu.
Şu bir gerçekti, hala dinler ülkelerin ideolojisini belirliyordu. Bunu açık açık Bizans'ta ve İran’da da görmek olasıdır. İdeolojiler burada genelde bir halkçı aitleştirmenin başat kılınması gibi beliren yapılaşmalardır. Henüz toplumun sosyal adalet ve sosyal vatandaşlık ilkesi ortaya çıkmamıştır. Tüm halk çatışmalarının kaynağı da bu farklı farklı aidiyet tutumlarına siyasetin de el atmasıyla daha bir hınçla ortaya çıkıyordu.
İran’lılar, yani bir Pers imparatorluğu devamı olan Sasani'ler daha islam’dan 350 seneden fazla bir zaman önce kurulmuştu. MÖ. 560’lardan beri dini yapı ile devlet iç içedir. Sasani toplumunun insani yapısı; köle ve köleci toprak sahipleri (feodal beyler) ile üreten sınıf yapısı olarak, beş temel sınıftılar.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 29.8.2010 12:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!