İnsanlar somut olan toplumunu akılca konjonktürsel ilişkilerle okuyup yönetemiyorlarsa. İnsanlar en çokta mutsuz oldukları dönemleri, hikâye edip, bazı öznellikleri keyfe bedel böylesine umut içinde, hayalen, ruhani biçimde bir özlemlerle, allayıp pullayarak, yönetilemez miydi? Gibisinden sübjektif kişi öznellikli bir masal.
Bu akıl dışı anlatımın, mübalağasının nereye vardığının, insanları ahlaklı kılacağım derken öğütçü mantığını insanı düşünmekten men eden ve insan bilincini kuşatan, pranga kılan öğütçü söylemli bir mantıkta şu tip hikâyedir: Mus'ab b. A anlatır. ‘Ömer b. Abdülaziz halife iken Kirman'da koyun güderdim. Koyunlar ile kurtlar birlikte dolaşırdı. Bir gece ansızın kurtlar koyunlara saldırdı. İçimden, Şu adil halife ölmüş olmalı dedim. Araştırdım. Ömer b. Abdülaziz'in o gece vefat ettiğini öğrendim.’ Fırat'ta kayıp olan kuzunun hesabını veren mantığın zihniyetinin temeli bu.
‘Halifeliği döneminde yaptığı bütün işlerinde Kıyamet gününü, hep gözünün önüne getirip, kalbinde hissederek, devamlı bir vicdan muhasebesi içindeydi. Halkının haklarını layığı veçhile yerine getirememekten, çok endişe ederdi. Hulefa-i raşidinin izinden yürüdüğü için kendisine 'Beşinci Halife' unvanı verildi. ‘
Abdülazizin, böyle düşünüyor olması imparatorluğun felsefesini hiç mi hiç etkilememiş olmalı ki hemen kendinden önce ve kendinden sonraki sonraki dönemlerde Türk ve diğer sair uluslara yapılan kötü muamele ve katliamlar, böylesine ulvi bir ruh anlayışından yeşerdiği söylenen imparatorluk fikriyle hiç mi hiç bağdaşmazdır. Halife Ömer b. Abdülaziz bunları düşünmekten devleti anlamaya pek vakit bulamamış olmalıdır. Çünkü çok kısa bir yöneticilik hayatı vardır.
Geriye dönmez savaşçılar...
Fırtınayla yıkanmıştır ömürleri
Karla yıkanmıştır yüzleri...
Bu yüzden asla vedalaşmaz
Yazmışsınız, emek harcamışsınız bu kadar yazı için ve de kendiniz adına gerçekten değerli fikirler de öne sürmüş olabilirsiniz ama, neredeyse her cümlede bir imla kuralı ihlali, iki üç tümcede bir anlatım bozukluğu görmek okuru yoruyor.. Mesela, 'de, da' bağlaçları kelimeden mutlaka ayrı yazılırlar.. Örneğin, uzun kurmaya çalıştığınız cümlelerin özneleri, nesneleri, yüklemleri birbirine karışmış... Elbette her yazar böyle hatalar yapabilir ama yazılarınızı yayımlamadan, bütün insanlarla paylaşmadan önce ciddi bir kontrol yapar ya da hatalarınızı dilci bir arkadaşa tashih ettirirseniz, fikirlerinizin daha iyi anlaşılmasını da sağlamış olursunuz. Umarım yazılarınızla ilgili tüm hayırlı beklentilerinize de ulaşırsınız... Saygılarımla..
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta