Üstel Bakışla Bir Uygarlık 12

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Üstel Bakışla Bir Uygarlık 12

Dirlik uygulaması İslami anlayışın bilip inançlaştırdığı bir durum değildir! Ama bin yıldan fazladır kendi kültür unsuruymuş gibi teokratik yönetimin içinde inançlaştırarak uygulamışlardır. Bey tül malın en büyük geliri o günün koşulunda çapul geliridir. Yani savaş geliri, yani daha yumuşatılmışı fetih geliri, ganimettir.

Bunlar uygar bir toplumun, düzenli bir gelir kaynağı değildi. Daha öncede değinildiği gibi çapul göçer Arap aşiretlerinin düzenli olmasa da sürekli bir gelir kaynağıdır. Devletin başlangıç aşamasındaki bu çapul (ganimet) gelirleri böyle düzenlenmişti. Bu çapulu baki sanma yanılgısıdır. Bu yüzdende yapıların, fetih geliriyle büyümesi ve gelişmesi, saman alevi gibi olup, kalıcı olamıyordu.

Emevilerde başlayan, Abbasi'lerle iyice tutumlaştırılan bu akılcı, dinsel önderliğin dışına kayan, çağcıl konjonktürsel ve düzenli nesnel yapılanış İslam uygarlığının sürmesini, yani ömrünü uzatmıştır. Buna, siyasi önderlikte Arap ırkı gücünün kırılmasını da, ekleyiniz. Arabın ufaktan ufaktan yönetimde uzaklaştırılması, belli ki başka ulustan; İranlı, Türk gibi unsurlardan, yeni yönetimin gücünün oluşacağı bir koalisyon ittifaktı.

Bürokratik memurlar, hatta vezirler, valiler de, farklı ulustan insanlardan oluşacaktı. Hatta yeni savaş gücü birlikleri de özellikle Türk güçlerinden de oluşturulabilecekti. Tabiî ki Arap savaş gücü yine esastı. Bu açılım imparatorluğun; birlikler ittifak koalisyonuna karşı, MEVALİ gözüyle bakan anlayışlarının, kökten kırılması demekti. Konjonktürdeki Arab'ın, üstünlük taslayan boynunu, büken bir reformdu. Bunlar dinsel olmayan, somut, çok nesnel toplumsal adımlardı. Bunları sonradan inançlaştırmak kolaydı

Şimdi öznelci tarih anlayışının iddiasını da burada ortaya koyup, analizi bitireyim. 'İslam imparatorluğu, bir moral değerler mantalitesinin' sonucudur diyen düşünce, kökten özneci ve heyecanlıdır. Elbette İslam, yeni uygarlığın, paylaşan bir ideolojisi idi. İdeolojinin doğru ya da yanlış olması pek gerekmiyordu. Sadece olması gerekiyordu o kadar.

Bunun nedenleri yukarıdan beri zaten ortaya konulmakta. Yinede bir özel örnek vereceğim. Ancak o günkü mevcut İslam devleti, gerçekten de, bir İslam devletidir. Teokrasi egemenlikli olan dinsel önderlik(otorite): günceldeki somut ve beşeri ilişkilerin ürettirilmesiyle zorunlu bir koalisyon ittifakı üretim ilişkisi ve maddi üretim gücünün, üzerine oturmuş bir keyfiyetti. Çünkü beşeri coğrafya İslam’ın egemenliğine girmeden önce İslam’ın ekonomik üretim düzeyinin ve İslam’ın yönetim örgütlenme düzeyinin, hayli üstünde bulunuyorlardı. İslam bu keyfiyeti iyi organize etmiş ve sistemi iyi çalışır ilişkileyip, iyi de ürettirmiştir.

Buradaki tarihsel kişilikler, ne kadar iyi olursa olsun, yanlışları da adımlamış olabilmektedirler. Ne kadar kötü olurlarsa olsunlar, iyi yanları ve ileri atılmış minicik adımları da, bulunmaktadırlar. Bu yüzden aşırı abartı ve aşırı yerer duygular içinde olmak ta, bizi prangalaşan zaaflara götürür. Yönetenlerin öznelliklerinden çok, toplum için geleceğe attıkları minik adımlar önemlidir. Kişi erdemleri, bozuk saatin günde iki kez doğru ayarı göstermesi gibi bir gerekli zorunluluk olabilmektedir. Bu iki doğru bazen iyi adım, bazen kötü adım olabilmektedir.

Aslında genelde İslam İmparatorluğu, özelleşen bir ayrıntılı incelemeye gitmeden, genel somut güncel toplumu yönetme tutumlarını, ikame ettiği açıktır. İmparatorluğun sürmüş olan yapısı okunduğunda, ortalaması çok başarılı bir birlik ve yönetim siyasetine doğru götürülmüş, parlak bir imparatorluk olmuş, insanlık evriminin bir yol kilometre taşıdır.

Ancak bu adımlara öznel abartılarla değil, her biri kıymetli kişiliklerin, olumsuz pek çok deneyimsel yanlarına rağmen, atıkları minicik doğru adımların, koalisyonu sürdürmeye matuf işlev sistem olması ile mümkün olmuştur. Biz, bu türden öznelci bakışlara değin olan bir örnek duruma, nesnel ilke ile bakalım. Somut olan, ama yanılgı olabilecek öznelciliğin kendi abartılarını ele alıp, değerlendirmeye çalışalım.

Örneğin, Halife Ömer b. Abdülaziz (717-720) böylesine öznelliği öne çekilen, abartılı; gerçek olana soyut ve tersbir anlama ve anlatımdır. Abdülaziz insanüstü erdemlerle yükseltilmiş ve, yüceltilmiş, bir saygın kişiliktir. Abdülaziz bir yöneticiden çok, ruhani yanıyla subjektif olaraktan genelleştirilmiştir. Mübalağası ay yuka çıkmış bir anlatım olarak anılır. Rivayet olunur ki;

Halife olduktan sonra getirilen süslü alay atlarına binmedi ve hilafet sarayına gitmemiştir. Doğrudan ‘Benim kıl çadırım bana yeter! ’ diyerekten kendi evine gitti! Hanımını yanına çağırdı: ‘Eğer benimle yaşamak istiyorsan, ziynet ve mücevherlerini beytülmale bırak. Zira onlar, senin yanında iken, ben seninle olamam...’ dedi(!) Hilafsız bir yalan, devlet yönetimi anlayışından uzak, bir aslan terbiyecisi söylemi olmaktan öte bir şey değildir.

Böylesi kişinin, devlet yönetiminde hem de başarılı olmayacağı açıktır. İnsanın çalıp çırpma hırsıyla, kendi kişisel varlığını kullanması birbirine karıştırılmıştır. Kıl çadırın şartlarıyla, saraydaki devlet yönetir olmanın zaman ve şartları birbirine karıştırılmış. Bu Minerva’nın baykuşu, gece uçmayı bilememiştir. Böylesi bir lokma bir hırka anlayışlı tutumun, saray durumunu kaldırmayacağını bilerekten de, neden halife olup, ıstırap çekerler ki? Birey dünya öznelliği ile genelin yansımasına bakan sakat bir ahlaki öğütlemedir bu.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 29.8.2010 11:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bayram Kaya