Siz, yazılımı daima günceller ve kullanım zafiyetlerini hep formatlarsınız. Bu bağlamla, özel inanç anlayışları, bu; araçsal formatlanır olma somut belirteçi yerine; tek doğru olmasını söyleyerekten formatlanmasını reddedecektir. Böylece kendi maksadını ve kendisini aitleştirme sistemi içine; ajan kışkırtıcı olarak monte edecektir. Böylesi inançsal anlayışlar, güncelleştirmeyi ve formatlanmayı kabul etmeyerek, egemenlikçi olurlar. Ve bunlar inanç olmaktan öte çıkar çevreleri marifetli, bağnaz tutumlar olaraktan belirmektedirler.
Emeviler, bu avantajı en iyi kullanıp, oligarşik sömürücü bir siyasi dönemi yaşadılar. Bir elinde moral değerleri olarak Kuran'ın dinsel önderliği vardı. Diğer yandan konjonktürün nesnel ilişkileniş siyasi önderliği vardı. Konjonktürü, minik minik okuyan yeteneklerin meyvelerini, Abbasiler toplayacaktı. Abbasiler bu minik türbülansları doğru okuyacaktı. Bu türbülanslar, Abbasi döneminin ‘bilinci’ olarak okunup, başarılarının süreçleşmesine yardımcı olacaklardı.
Aslında Emeviler, Arap fatihlerin savaş gücünü iyi biçimde kullanırken, kendi yıkımının da en ufakça adımını da atmış oluyordular. Bu ufacık salınım türbülanslı adım, zaman içinde büyüyüp, faylaşmasını yapacaktı. Bu faylaşmanın faz hareketi depremini ise Eba Müslim Horasani hareketini yaratarak gerçeğe dönüştürecekti. Bu ufacık çelişki, yeni dönemin yapısı olacak, Abbasileri ortaya koyacaktı.
Yani faylaşma Abbasileri tarih sahnesine çıkaracaktı. Elbette öznel ve idealist metafizik düşünürlü tarihçiler, bunu bir soy, bir moral değerin (kurani oluşun) başarısı olarak okuyup, gerçek gelişmeleri gizleyecekti. Ya da böylesi bir sabit düşünme ile gerçeği göremeyip kendi öznelliklerini yutturacaktılar. Örneğin, bu islami disiplin içindeki gelişmenin içinde Kuran'ı olmayan; ateşperest kültler, Hıristiyan ve Yahudi kültler; Şamanist Türk kültleri; gibi bir çok imparatorluk unsurlarının karşılıklı etkileşen moral değerleri vardı.
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir,