'Yaş otuz beş, yolun yarısı...'
Böyle demiş, üstat Tarancı
Bu minval üzre; demek
Daha uzun yıllar var önümüzde
yaşanacak
Saçlarımız dökük
....................avurtlarımız çökük
...................................... belimiz bükük
........................................................ olsa da
Neyse ki, şu gümüş beyazı sakalımız var da hani
Kimi “Ne baba adam” diyor da, kimi “Ne babayani”
Öyle kurtarıyoruz zevahiri
Sen, sen ol
Bak şu hal-i pür melâlimize de, kahırlanma be şair
Hem kulak ver bize de, dinle bir:
Bizim de diyeceklerimiz var
Sana
Biz de toyduk
..................... biz de gençtik
......................................... bir zamanlar
Henüz yirmili yaşlardaydık
Bizim de saçlarımız ağardı
......................................... erkenden
Bizim de alnımızı çizgiler yardı
............................................... derinden
Zamansız açan çiçeklere özenip
Biz de aldattık kendimizi
Olgunlaştık
................ olgun erkek
................................. olduk diyerek
Pes etmedik, direndik
Sarıldık hayata sımsıkı
Koştuk peşinden
Bazen yaklaştığımız
Tam yakalar gibi olduğumuz an
Parmaklarımızın arasından
Kayıp giden
Hayallerimizin
Beğenmedin mi yoksa şair?
Ya ne yapsaydık, söyle
Biz de mi küsseydik aynalara
Biz de mi dalsaydık hayallere
Açıp bakıp, siyah beyaz resimlere
Biz de mi uzansaydık, geçmiş günlere
Biz de mi?
Dur. Daha bitmedi
Bizim de dostlarımız vardı; dost sandığımız
Bizim de sevdiğimiz vardı; sevmekten usanmadığımız
Biz de terk edildik; tek, tek
Biz de kaldık bir başımıza
Biz de
Biz de okuduk
..................... ilkokul
.............................. ortaokul
........................................... lise
................................................. ve
..................................................... uzatmalı
........................................................... üniversite
Okuyup adam olacaktık güya
Derken askerliğimiz geldi çattı
Neyse, o da çıktı aradan
Kavuşuyoruz özgürlüğümüze yeniden
Dinleniyoruz bir süre
Gezip tozuyoruz, avare
Kalınca parasız pulsuz, biçare
Atıyoruz kapağı devlet dairesine
Evlenmek mi, dedin?
Yok be şair; hiç denemedim
Kimi bizi beğenmedi, kimini biz istemedik
Hem acelemiz ne ki, dedik
Yolun daha başındayız
Ne senin, ne Dante’nin yaşındayız
Otuz beşin altındayız
…
Çalıştık, çabaladık, asla ödün vermedik
Çalmadık, hem çırpmadık, rüşvet nedir bilmedik
İlkemizden şaşmadık, yalakalık etmedik
Ağam, paşamsın deyip, iki kat eğilmedik
Ne mi olduk şair, sence ne olabilirdik?
Çiçek, ne yalnızca bir sümbül, ne de bir güldür
Onur, bize sunulmuş en yüce bir ödüldür
Soruna yanıtımız: Ne şef olduk, ne müdür
Kulunuz bir yatalak; ne diri, ne ölüdür
Hiç böyle adalet, duyulmuş, görülmüş müdür?
Tanrım karar ver artık; ya öldür ya da güldür
Ne öldüm ne de güldüm; kızdım, emekli oldum
Şimdi özgürüm; hem şef, hem uzman, hem müdürüm
Kızdırmayın beni, hepinizi sürdürürüm
Şaka bir yana
Bu öykü böyle sürer gider; bitmeyen senfoni sanki
Ama bitmesi gerek; gücüm kalmadı çünkü
Tırmanışın sonundayım; iniyorum tepe takla
Son durakta mola; bir yorgunluk kahvesi
Sonrası sonsuzluk
Umarım anlamışsındır üstat
Bu garip sana hayran
Bir zavallı insan
Bir zavallı
Bir…
?
Kayıt Tarihi : 14.10.2004 11:31:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ama bitmesi gerek; gücüm kalmadı çünkü
Tırmanışın sonundayım; iniyorum tepe takla
Son durakta mola; bir yorgunluk kahvesi
Sonrası sonsuzluk
şiiriniz çok güzel kaleminize sağlık. ama bu kadar
umutsuz olmayın, son durak derken neler çıkar karşınıza hayat bilinmeyene gebe
Saygılar
Canan Palabıyık
TÜM YORUMLAR (1)