düşüncenin küstah seğirtişine
maruz kaldı leyâl
gök ve de ırmak
ne kadar tezat
çınar diyorum üstat
çınar
gövdesine vuran her balta
nasıl koptuysa sapından
ve yerde yatan ölüde
benim de kurşunum var
ölü benim de ölüm
kurşunlarımız kadar
ağlaşmaya geldim
titrek bir melodi
gecenin üçünü tırmalar
cigaranın dumanı ciğerimi
şafak keyfince cirit atar
parmak uçlarımı kemirir
gümüş başlı oklar
ve ben
ağız dolusu küfre geldim
ellerimiz başımızı ne çok taşıdı
dirseklerimiz masa da
az çürümedi hani
az çözmedik
sosyolojiyi
felsefeyi
psikolojiyi falan filan
az boğulmadık çözülenlerde
tepesini gördük hayatın
bayrak dikmedik
“gel” çağrısı vardı mutluluğun
gitmedik
koşuşanlara üzüldük
ses etmedik
acıyı sevdik
hüznü
çaresiz kıvranmaları sevdik
ürkütmedi bizi
göz altındaki yorgunluk halkaları
sabahlamayı
yorgunluğun ağarmasını
yalnızlığın yalnızlıktan kudurmasını sevdik
ah üstat
ihaneti
hiç ama hiç sevmedik
göz yaşı şişesini bilirsin üstat
kristalleşmiş gözyaşlarını
ne garip
ölüm ürkütmüyor artık
ya da gerilerde kalan nergis
yine meçhul bir ses doluşur kulağıma
ağır bir senfoni çarpıp duruyor dudağıma
ne dersin üstat
miadı mı doldu Antiope’nin
yoksa
bir daha bilinmezliklere
yolculuk mu var
2002 leyla mihrinaz engin
Leyla EnginKayıt Tarihi : 23.3.2005 11:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
bir ipucu bulurum diye şiiri baştan sona okudum ya çok iyi gizlenmiş yada dışa çıkmaktan biraz korkuyor.
şirinizi zevkle okudum bilesiniz
iyi halt işlemiştir.
olsun, yine de kalbimin adıdır leyla.
m. karakaya
TÜM YORUMLAR (6)