Artık sorsak üstatların Şeyh-i Pir’ine;
Başta saç kalmadı Osmanlı diye diye...
Son yüz yılı anlatır, hiç dönmez geriye?
Fatih, Çelebi, Yıldırım... yok ezberinde…
Vahdettin, Abdülhamit dolanır dilinde!
Soralım üstatların Şeyh-i Ekber’ine;
Ne der kapitülasyonlu ekonomiye?
Acep duymuş mudur Düyûn-ı Umûmiye?
Hem borçla borç ödeyip saray yapmak niye?
Ecnebi ortaktı devlete, hazineye...
Bir sorsak üstatların Şeyh-i Hikmet’ine;
Girmişse ağyarın eli senin cebine
Söker mi dayılık kılıç, süngü çeksen de?
Düşmanda top, tüfek, uçak hepsi ensende.
Kaybedilen topraklar girmedi fesine...
Soralım üstatların Kutbu’l-Aktâb’ına;
Fatih kimi topladı Şehr-i İstanbul’da?
Bilime, bilgiye kim olmuşsa aşina
Kıymet verir, demez istikbal bu divanda...
Ali Kuşçu, Molla Akşemseddin, Urban’a...
Matbaa, elektrik, motor, makine derken
Frenkler Avrupa’da kanat açmış uçarken...
Bilimde doyumsuzluk Frenkleri gererken...
Gelişmeler hızlı, çekemedik bir röntgen!
Görmeden son asırları, uçtuk mu sehven?
Soralım Üstad-ı Azam Hazretlerine;
Kravatı yan döndü, adalar diye diye...
Karıştı Lozanlar, ikinci birinciyle
Çıktı yirmi üçe inmedi onikiye?
Her şey dedi ama dil dönmedi Uşi’ye?
Bir soralım üstatların tarihçisine;
Değinmedi Lozanların birincisine?
Devlet mülkü icralık araba mı diye
Soramadı, sordurmadı bir soru, niye?
Adalar verilmiş sanki yediemin’e(!)
Artık soralım üstatların reisine;
Böyle kolay verilir mi yediemin’e?
Hem gaflete düşüp, bir kere verilirse;
Yedi bin kez emin olun, çöker üstüne...
Bir gün söz etmedi İtalya Devleti’ne.
Soralım Üstad-ı Şeyhpir Hazretlerine;
Fesi göğe uçtu vilayet diye diye...
Yunan nasıl geçti vilayetten devlete?
Sorun, törenle mi devlet yapıldı diye?
Yoksa şu Rumeli verildi mi hediye?
Neden değinmedi, sayısız yenilgiye?
Farkında mıyız, sözler çekildi sineye?
Övgüler düzdü ”Hafif sıklet güreşçiye...”
Çadırda devlet kuranlar döndü deliye
Şu torunlar saraylarda dağıttı diye...
Bir soralım şu üstatların bilgesine;
Ayaklanırken Yunan sekizyüz yirmide
Osmanlı daha mı zayıf, söylesin hele?
Bilinç altından Yunan’ı övdü bir kere
Vilayetken kazanıp devlet kurdu diye?
Vilayet yüz yıllık devletti Sakarya’da!
Ve İngiltere, Amerika… arkasında!
Üstelik şartlar daha kötü Osmanlı’da?
Büyük zaferi küçümserken Sakarya’da
Dünkü vilayeti övdü bilinçaltında!
Bir de sorar! “İngiliz terk ederken niye”
Bir tek kurşun atmamış? Dönüyor deliye!
Hiç sormaz! İşgal ederken atmış mı diye?
Ve bir tek laf etmiyor, teslim edenlere?
Sanki hep şehit, gazi; dönmüşler kevgire...
Bir sorsak tarihçilerin çok bilmişine;
Neden değinmiyor koca İngiltere’de
İktisat, siyaset ve düşen hükümete,
Liberallerin tarihe gömüldüğüne,
Bir daha iktidar yüzü görmediğine…?
Hatırat bulurken Londra arşivlerinde
Neden bakmadı devrin İngiltere’sine?
Hele Lozan sonrası kopan velveleye?
Bu olayların bir sonu getirdiğine
Ve mecburen, İstanbul’u terk ettiğine?
Bir soralım Şeyh-ül Kurra Hazretlerine;
Hep feryat etti kanunlar dışardan diye.
Kapitülasyon, imtiyazlar, borca girme…
Ve bütçeye çöken Düyûn-ı Umûmiye...
Artık bir sorun, bunlar şerri midir diye…
Artık soralım üstatların üstadına;
Yüz yıllık tarihi bağladı şapkaya?
Şapka dayanır Türkmen Kırgız başlığına
Ama başındaki fes uzanır Roma’ya!
Bunları da bilmez, konuşur hep havaya…
Pendik-03.01.2021
Kayıt Tarihi : 14.4.2025 08:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!