Üstad Şiiri - İsmet Barlıoğlu

İsmet Barlıoğlu
1529

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Üstad

-1-
Kırk-kırkbeş yaşlarında haşmetli bir adamdı,
Gösteriş açısından çok görkemli bir çamdı.
Kendisi uzun boylu, esmer ve siyah saçlı,
Bir hayli yakışıklı, sinekkaydı traşlı.
Yaz geldimi sırtında bembeyaz bir elbise,
Koyu lacivert takım mevsim eğer kış ise.
Siyah güneş gözlüğü yüzünden eksik olmaz,
Elinde gümüş baston olmaksızın dolanmaz.
Adı ne, soyadı ne, hiç kimse bilmez bunu,
Bir kez 'Üstad' dedinmi bilmeyen olmaz onu.
Sen bir kere 'Üstad' de, akan sular durulur,
Ona saygı duymayan, boş veren mi bulunur?
Ne iş yapar, bilen yok, hem de merak eden yok,
Özel yaşantısını eşeleyen, diden yok.
Geliri neredendir, sorulmaz ve bilinmez,
Bir soylu olduğundan asla şüphe edilmez.
Zira yemeklerini yerdi lüks lokantada,
Kaldığı otel-motel tümü aynı oranda.
Helaya gitse; taksi, azcık yürüse; taksi,
Taksiyi seçmede de adam oldukça aksi.
Kaymak gibi olmasa baş çevirir ve binmez,
Üstad, Mersedes olsa; kirli taksiyi sevmez.
Viskisini yudumlar mutlak taraçalarda,
Tiyatroda görünse; mutlaka localarda.
Kundurasını asla boyasız gören yoktur,
Ona saygı gösteren kumlardan daha çoktur.
Söylentiye bakarsan; Üstad eski valiymiş,
Bu yüzden yaşantısı haliyle pahalıymış.
Ailesi var mıdır? Ne gören var ne bilen,
Yıllardan beridir ki, yanına yok hiç gelen.
Oturduğu bir ev var; eskiden kalma konak,
Şahlara rüya gelir burada konaklamak.
Üstad 'ın bilmediği tek bir konu arama,
En çetin konularda yol gösterir adama.
Dişçiden daha dişçi, avukattan avukat,
Mühendisten mühendis belki onbeş-yirmi kat.
Yerinde bir hakimdir, hakimlerden ileri,
İnsanı hayran eder Üstad 'ın bildikleri.
Bakarsın mühendisle hendese konuşuyor,
Bakarsın bir ressamla san 'atı tartışıyor.
Bu Üstad yaman adam, hep Allah 'tan vergili,
Kimyagerden bilgili, diplomattan görgülü.
Tanıdığı gayet bol, her makamdan, mevkiden,
Kimileri borsadan, kimileri vergiden.
Kimileri subaydır, kimisi vali, paşa,
Kimileri müzisyen, kimileri ataşe.
Tanımadığı yok ki; şunu bilmez diyesin,
Bilmediği hiç yok ki; birini gösteresin.
Bir işi rica etsen; hiç bırakmaz peşini,
Görüverir herkesin mutlaka her işini.
En olmaz işi bile oldurur ele alsa,
Her işe de el atar, eğer zamanı varsa.
İşin asker işiymiş veya sivil, farketmez,
Üstad girdiği işin arkasını terketmez.
Her yerde eli vardır, herbir makamda kolu,
Balta girmemiş orman Üstad 'ın asfalt yolu.

-2-
Bir vakit birkaç adam Üstad 'ı aradılar,
Üstad kapıya çıktı, hep elpençe durdular.
Dediler: 'Senden olur ne olursa, Üstad 'ım,
Sakın bizi çevirme, bekliyoruz bir yardım.
Aileden birisi; adı falanca filan,
Geçen yıl adam vurdu bir bıçakla arkadan.
Adam öldü, attılar bizimkini kodese,
Aslında azdır bile kodes-modes terese.
Razıyık ki; bu yatsın beş-on sene içerde,
Ama bütün umutlar kırıldı bu günlerde.
Zira tutup mahkeme verdi buna bir idam,
O ölürse anası ölür gider ardından.
Yalnız anası değil, çocukları, eşi var,
Onları düşünmeden adam öldürdü hıyar.
Biz kararı alınca haliyle temyiz ettik,
Bu idam kararını Yargıtay 'a gönderttik.
Sen bunu iyi bil ki; karar onanır gelir,
Bu bizim pezevenk de hemen idam edilir.
Zira; hüküm doğrudur; bu öldürdü adamı,
Yerden göğe haketti o fiille idamı.
Fakat elden ne gelir? Onu kurtarmak gerek,
Hem kendini hem bizi telef etti engerek.
Herşeyle emrindeyiz, şart ki; kararı bozdur,
Yapılacak idamı infazdan önce durdur.
Ondan sonra karışma, herşeyi bırak bize,
Seni memnun ederiz, gerek yok fazla söze.'
Üstad şöyle bir baktı adamlara tepeden,
Bir hayli göz gezdirdi tek bir söz söylemeden.
Sonra dedi; 'Birader, bari geç kalmayalım,
Ankara 'ya giderek bir kumar oynayalım.
Elbet biliyorsunuz; bu iş işin en zoru,
O yüzden gerekiyor dolu tutmak depoyu.
Yani dediğim şu ki; çok fazla para gerek,
Asla esirgemeden sağa-sola yedirek.
Böyle cümbür cemaat Ankara 'ya gidilmez,
Masraf çok fazla olur, ki; tahammül edilmez.
Aranızdan seçilen üç kişi gelsin yeter,
Fazlası işi-gücü bizlere zehir eder.
Seçimce üç kişiyi, bulun bir de araba,
Arabayla çok olur forsumuz Ankara 'da.
Otobüsler, trenler böyle işe yaramaz,
Onlarla yola çıkan eli inandıramaz.
Üstelik Beymen malı bir takım gerek bana,
Her giysiyle çıkamam hakimlerin yanına.
Gömlek ile kravat takıma uymalıdır,
Pantalonun görkemli kemeri olmalıdır.
Bana kundura alın, Macar derisi olsun,
O ki; iş yapacağız bari iyisi olsun.
Dediler: 'Emrin olur. Senin dilin dolansın,
Herşeyin iyisine en çok layık olansın.
Biz bunların tümünü hazırlarız anında,
Hele al şu desteyi; harçlık olsun yanında.
Ayakkabı, elbise, gömlek ve gerekenler,
Senin önceden var mı beğendiğin bir yerler?
Söyle, gidip alalım, serelim ayağına,
Kurban olmuşuz Üstad, biz senin toprağına.'
Üstad bir kağıt bulup bazı notlar döşendi,
Adamlar bu notlarla yakından ilgilendi.
Alarak yollandılar hazırlıklar yapmağa,
Üstadsa bin çalımla tekrar girdi konağa.

-3-
Önce alınan şeyler konağa sunuldular,
Üç akraba araba bulmaya koyuldular.
Üstad bir giyindi ki; artık enfesten enfes,
Görenler zanneder ki; Avrupa 'lı bir prens.
Her halinde azamet, her tavrında bir görkem,
Sanki lütfedip inmiş bu toprağa göklerden.
Konağın karşısında muhteşem bir mersedes,
O anda alkış tuttu orda bulunan herkes.
Üstad öne kuruldu olanca haşmetiyle,
Araba yola çıktı bütün azametiyle.

-4-
Bir masal yolculuğu başladı Ankara 'ya,
Nerde mola istese Üstad indi oraya.
'Gak' dedikçe et geldi, 'Guk' dedikçe içkiler,
Her molada bir yerde dünyaları yediler.
Neyi görüp beğense; satın alındı hemen,
Armağan yağdırdılar o daha istemeden.
Bagajda yer kalmadı; alınan tepelendi,
Arabanın içine her türlü mal yüklendi.
Sağlık-selamet ile girdiler Ankara 'ya,
Gerek-merek kalmadı otel de aramaya.
Yer zaten ayırtılmış yola çıkmadan önce,
Müdürler buyur etti mersedesi görünce.
Otel koca başkentin en muhteşem oteli,
Bu otelde kalmayan ya çok yoksul ya deli.
Lobisi, restoranı, havuzu bir ihtişam,
İnsana rüya gelir yaşadığı her akşam.
Üstad 'a ayırtılmış Krallar Dairesi,
Saray gibi döşenip süslenmiş içerisi.
Adamlar sandılar ki; Üstad dinlenir önce,
Hiç de öyle olmadı mersedesten inince.
Üstad valizlerini komilerle gönderdi
Ve kendisi otelden içeriye girmedi.
Dedi ki; 'Efendiler, önce iş sonra rahat,
Saniye gecikirsek olur büyük kabahat.
Bu iş bir idam işi, gelmez asla şakaya,
Çarığın tozu ile gidelim Yargıtay 'a.
Bir saniye geciksek oğlan idam olunur,
Böyle fırsat inanın dünyada zor bulunur.'

-5-
Mersedes duruverdi Yargıtay 'ın önünde,
Üstad da iniverdi evrak-mevrak elinde.
Merdivenleri çıkıp bahçeye yürüdüler,
Ağaçların altında bir-iki bank gördüler.
Üstad dedi: 'Korkmayın, hakimler yakınımdır,
Yargıtay 'da kim varsa bilip tanıdığımdır.
Asla ikiletmezler benim tek bir ricamı,
Ben iptal ettiririm o koskoca idamı.
Korku, kuşku gereksiz, sizler oturun banka,
Tüttürüp sigarayı göz gezdirin şu ufka.
Ben içeri girerek kararı bozdurayım,
Şu sizin pezevengi idamdan kurtarayım.
Kafaları çekeriz işler tamam olunca,
Eğlenmek bir hak olur idamı durdurunca.'

-6-
Üstad içeri daldı bir heybetli kapıdan,
Hemen binadan çıktı, bir yol bulup arkadan.
Atladı bir taksiye, haydi yallah otele,
İçki-miçki söyledi görevli personele.
Sonra girdi çalımla asansörden içeri,
Koşup susta durdular o katın komileri.
Açtırdı daireyi Üstad bir azametle,
Girip örttü kapıyı görülmemiş haşmetle.
Bir güzelce soyunup daldı hemen banyoya,
Bıraktı gövdesini ıtır kokan sulara.
Küvete bir gömüldü, gömülmek öyle olur,
Böylesi gömülene küvet hayrette kalır.
O ne yıkanmak Allah, Üstad suda kuş gibi,
Sanki çıplak bedeni cennete varmış gibi.
Derken kapı açıldı Üstad 'ımın izniyle,
Şef garson sunuverdi içkisini eliyle.
Tepsilerde mezeler cennet taamı gibi,
Üstad 'ın teşekkürü ermiş selamı gibi.
Bir aldı mezesinden, bir çekti kadehinden,
Suya daldı kadehi bırakınca elinden.
Yıkandı birkaç saat, çekti buldu kafayı,
Sonra küvetten çıkıp kontrol etti odayı.
Sarıldı bornozuna, kadehiyse elinde,
Hiç olmak istenmez mi böylesinin yerinde?
Uzandı karyolaya, yatak kral yatağı,
Keyfinden dansediyor karyolada ayağı.
Bir düğmeye değince boğuldu müziklere,
Uydulu televizyon, üstelik de RTL.
Tutti Frutti var ki; yerli yerince miki,
Üstad doğdu yeniden, onu görünce sanki.
Epey sonra usanıp daldı derin uykuya,
Rüyada padişahtı, rüya dediğin bu ya.

-7-
Yargıtay bahçesinde katilin yakınları,
Beklediler bölüşüp bahçedeki bankları.
Dediler: 'Helal olsun, bu Üstad nasıl üstad,
Adamdaki insanlık kat üztüne yüzbin kat.
Ne yedi ne de içti, ne durdu ne dinlendi,
Bir tek yudum su bile kalkıp da istemedi.
Ayağının tozuyla derhal koştu buraya,
Karar bozdurmak için çullandı Yargıtay 'a.
Hele şuna baksana; kaç saattir içerde,
İnşallah da becerir, Allah yardım eder de.
İdamı bozdurdumu öp bunun ayağından,
Toprağı insanlığın en güzel toprağından.
Ne de forslu adammış, her makamda eli var,
Sade dilceği değil, altında da dili var.
Böyle adam, arkadaş, aynen Hızır sayılır,
Ona dil uzatanlar kafir, hınzır sayılır.
Belli ki; hakimleri iknaa çalışıyor,
Kellesi koltuğunda devlerle savaşıyor.

-8-
Üstad saate baktı; vakit akşamı bulmuş,
Dükkanlar kepenkleri indirmeye koyulmuş.
Bindi yine taksiye, çektirdi Yargıtay 'a,
Otoyu öne değil, yanaştırttı arkaya.
Arabadan inince koşturmaya başladı,
Oradaki sokakları bir hayli kulaçladı.
Çözdü kravatını, açtı düğmelerini,
Tepesinden aşağı akıttı terlerini.
Teri akıp dururken, soluğu sıklaşırken,
Yargıtay 'a arkadan dalıverdi bu, derken.
Ön kapıdan göründü perişan durumuyla,
Yanaştı adamlara en ciddi tutumuyla.
Katilin adamları fırladılar banklardan,
Beslenen umutları beklediler Üstad 'dan.
O perişan haldeydi, gömlek, ceket dağınık,
Hayatta görülmemiş kimselerde bu kılık.
Ter başından damlıyor, her yanı ter içinde,
Zavallı ağlanacak, acınacak biçimde.
Dediler: 'Vah Üstad 'ım, bu ne haldir bir anlat,
Şu halin konusunda bizleri bir aydınlat.
Biriyle mi döğüştün, kime bulaştın, söyle,
İnan ki; hiçbir zaman seni görmedik böyle.'
Üstad dedi: 'Dinleyin. Bayağı savaş oldu,
İnanın ki; sizin iş bana tam uğraş oldu.
Hakim arkadaşımdır ama dava çok büyük,
Onun için giriştim yavaştan küçük küçük.
Hakim korkuyor tabi, çünkü karar idamlık,
Onun da başı gider, duyuldumu bir anlık.
Tavlamaya tavladım ama ben de tükendim,
Hakimin bedelini en sonunda öğrendim.
Hatır-matır da dahil, milyar istiyor adam,
Kararı bozmayacak bu milyarı almadan.
Verin de götüreyim, karar bozulup gitsin,
Adam tadına bakıp cezayı hafifletsin.'
Dediler: 'Feda olsun, Üstad 'ım ona milyar,
Al götür şu parayı, herşeyin bedeli var.'
Paralar deste deste sayıldı bank üstünde,
Üstad içeri gitti tam bir milyar elinde.
İçerde tuvalete girip çişini etti,
Çıkınca adımını adamlara yöneltti.
Dedi: 'Verdim parayı, karar-marar bozuldu,
Paranın sayesinde idamlık da kurtuldu.'
Katilin adamları dediler: 'Aman Üstad,
Evvel Allah 'tan sonra senden geldi bu imdat.
Şimdi dile bizlerden, dönsün dilin-dilceğin,
Yeryüzünde bulunmaz senin ölçün-ölçeüin.
Al şu beşyüz milyonu, al şunu helal eyle,
Lütfen çoklara say da dilimizi lal eyle.'
Üstad onu da aldı, indirdi cebe hemen,
Yürüdü mersedese tek bir söz söylemeden.

-9-
Kral >Dairesi 'nde bir hafta kaldı Üstad,
Her gün başka bir lezzet ve her gün başka bir tad.
Operalar, baleler, tiyatrolar, piknikler,
Her gün başka güzellik, bambaşka şirinlikler.
Anraka 'dan dönüldü, sen sağsın ben selamet.
Bozuldu idam-midam, kalk hakkını helal et,
Üstad büyük seferden ganimetlerle döndü,
Katilin yakınları gizli gizli övündü.
Dediler: 'Anam babam, bu adam nasıl adam?
Cinle şeytan giremez girdiği kapılardan.
Üstad idam bozdurdu, inan, birkaç saatte,
Tüm insanlık borçludur bu zata itaate.
Tuttuğu altın olsun, o ne biçim fors öyle?
Ziyarete bir git de, şu katile bir söyle.
Kurtuldu sehpalardan, hapiste rahat yatsın,
Dört-beş sene ceza yer, gönlünü kavi tutsun.

-10-
Üsfad endişeliydi, gönlü değildi rahat,
Ortaya çıkacaktı mutlaka bu kabahat.
Hakimi suçlatmıştı, hakimin ne haberi,
Koskoca bir hakimi ne bilsin bir serseri?
Adamın günahı yok; onu tanımaz, bilmez,
O, adalet uğrunda krallara baş eğmez.
Ne bilsin ki; bir kötü ne filimler çevirmiş,
Ne bilsin arkasında ne dolaplar döndürmüş?
Üstad da farkındaydı yediği herzelerin,
Doğrunun adı çıkar elinde dürzülerin.
Üstad günler boyunca öldü öldü dirildi,
Sanki idam kararı bu kez ona verildi.
Biliyor ki; mahkeme vermiş idam kararı,
Temyize başvurulsa olur mu ki yararı?
Mahkeme kararını temyiz elbet onaylar,
İşte şimdi gel gör ki; çıkacak ne olaylar.
Adamlar para saymış, çığ gibi, seller gibi,
Ellerini kırarlar kükremiş ejder gibi.
İdam onaylanınca bıçaklarlar adamı,
Zaten bıçaklasalar sanki o da hata mı?
Bu tür büyük korkular adamı tüketirler,
Güneş altında kalan yağ gibi eritirler.
Hata bir işlenmesin; tashih imkanı kalmaz,
Zaten tashih etsen de, gerçeği gibi olmaz.
Sen suçu işledinmi delil kalır ortada,
O delil ele geçer bir gün şurda, burada.
Üstad her gün düşündü başına geleceği,
Aklından çıkmıyordu pençeye geçeceği.
Henüz tehlike yokken ülkeden kaçmalıydı,
Gerekirse kuş olup bir yere uçmalıydı.
Daha hazır olmadan karşılaştı belayla,
Katilin yakınları boyverdiler sırayla.
Kıyamet kopardılar Ğstad 'ı görür görmez,
O an görünür oldu o kaza ki; görünmez.
'Yahu Üstaaad.. Hey Üstad... Hey, bize bir baksana,
Yetiştik geliyoruz bir parçacık dursana...'
Üstad derhal farketti yakınlaşan eceli,
Böyle korkmuş değildi arza gelmiş geleli.
Duymazlığa vererek hızlandırdı adımı,
Arkasından hızlandı katilin üç yakını.
Onlar da hızlanınca koşmak düştü Üstad 'a,
O koşarken başladı ödlek yürek feryada.
O koştu, onlar koştu, uzak yakına geldi,
Maraton nasıl imiş Üstad 'ım da öğrendi.
Sonunda dalıverdi içeri bir sokaktan,
Meğer çıkmaz sokakmış, Hak saklasın beladan.
Dayadı sırtını ter içinde duvara,
Sesi çıksa boşalır boğazından yaygara.
Başladı oracıkta şahadet getirmeye,
Bir yandan çabalarken delik bulup girmeye.
O zamana kadar da ol üç adam yetişti,
Elleri Üstad 'ımın ceketine yapıştı.
Dediler: 'A Üstad 'ım, ne de terlettin bizi,
Duvardan sarı ettin sararmış benzimizi.
Çok seslendik duymadın, işitip sallamadın,
Sonunda hem kendni hem bizi hırpaladın.
Temyiz 'den gelen geldi, bizim karar bozulmuş,
Yargıtay cinayette tahrik unsuru bulmuş.
O yüzden bozup gitmiş şu idam kararını,
Dünyada yeni gördük torpilin yararını.
İdam yerine hapse mahkum oldu bizimki,
Verdikleri de on yıl. Yıl dediğin nedir ki?
Allah sağlık verdimi hapislik çabuk geçer,
Gün gelir bu pezevenk çıkar, bizimle içer.
İdamlardan kurtuldu yalnız senin sayende,
İnan ki; biz köleyiz artık senin önünde.
Yine para getirdik, lütfeyle bunu al da,
Bize babalık ettin, kalmayalım vebalda.'
Üstadım dönüverdi belanın eşğinden,
Bazı sözler geçirdi o an kendi içinden,
Dedi: 'Ulan soytarı, bir kere ye, bin şükret,
Sen bugün nallanmıştın yanılsaydı adalet.'

(Hikmet BARLIOĞLU (1933-2003) nun
MÜHENDİS BEY isimli Şiirsel Gülmeceler 'inden > 23-37/100)

İsmet Barlıoğlu
Kayıt Tarihi : 9.8.2004 10:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hakan Hakkı Cankatan
    Hakan Hakkı Cankatan

    :-)))))

    nur içinde yatsın.

    Cevap Yaz
  • Zehra Özgen
    Zehra Özgen


    Ağabeyinize Allah'tan rahmet dilerim...Sizin gibi bir kardeşi varmış ne mutlu ona..
    saygıyı hak ediyorsunuz.

    Cevap Yaz
  • Hakan Hakkı Cankatan
    Hakan Hakkı Cankatan

    bakalım ne olacak ?

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

İsmet Barlıoğlu