Son gördüğümde,
Uzun beyaz saçı,sakalına karışmış,
Başında fötrlü şapkası
Ve ağzında piposuyla,
Deniz kenarında oturuyordu.
Öylesine derinlere dalmıştı ki,
Sanki yeniden,
Gençliğini yeniden yaşarmışçasına,
Bir bütün halindeydi ufuklarla...
Yanına yaklaştım,
Islak kuma çömeldim,
Uçurum boşluğunu andıran,
Gözlerine baktım.
Uzaktan uzağa esen yelle gelen,
Keman sesini dinledim,
Ve alacakaranlıkta,
Büyüleyici yakamozu izledim bir süre...
Döndüm be usta,döndüm,
Dön de bir yüzüme bak,
Hani hoş geldin demek yok mu?
Boşver;
Zaten hoş bulmadım ki be usta...
Hatırlar mısın?
Hani okuldan kaytarırda,
Hep yanına koşardım.
Hayat mektebi derdim bu mekâna,
Her gün bir sevda masalı süzülürdü dilinden,
Ninni gibi,masal gibi,şiir gibi,
Ağlardın anlatırken,
Dalardın bazen,
Bazen sevinçli,
Bazen de kahır dolu,
Bir kaç damla gözyaşıyla,
Yeniden,yeniden yaşarmışçasına anlatırdın,
O eşsiz aşklarını.
Hayat toz pembeydi,
Bir başka güzeldi anılarında be usta...
Hani Ceren’i anlatırken,
Daha bir duygusaldın,
İlk aşkım,selvi boylum,
Kiraz dudaklım,
Yarınlarıma düş kurduğum,
Şiirlerimin ilham meleği derdin,
Hâlâ sevdalı,hâlâ tutkun...
Figen’i anlatırken,
Cıvıl cıvıl,
Uçuk mu uçuk,
Deli dolu,yerinde durmaz,
Kabuğuna sığmaz,
kişiliğime de uymaz derdin...
Ya Mine!
Hani o minyon tipli,
Sarışın,güzel mi güzel,
Deniz mavisi gözler,
Saçı basende,hep bakımlı,
Bütün mahalle pesinde,
Ama o yalnız bana vurgundu,
Onuda bir subay kaptı derdin...
Filiz’e ne demeli,
İçine kapanık,birazda kederli,
Hoş kızdı ama biraz sorunlu,
Tombul oluşuna yakınır,
Hep kapalı mekânlar seçerdi,
Buluşmak için,
Taşınırken bu mahalleden,
Az mı ağlamıştı senin için...
Ya Suna,ya Meltem,
Ya Arzu’ya ne demeli.
Söyler misin be usta,
Bütün bu sevdaların ardından,
Bu yalnızlık,bu tükeniş,
Bu yok oluş niye...
Yüzüme bak be usta,
Haydi dön de bir yüzüme bak,
Bu muydu hayatın gerçek yüzü,
Bir sevda masalımıydı yoksa
anlattıkların...
Söyler misin be usta!
Bir aşk;
Böyle mi imha eder insanı?
Böyle mi çekip alır dünyasından?
Böyle mi yapardı be usta?
Hayatı tanımsızlaştırırcasına,
Yosun tutmuş yüzüme,
Öyle yabancı gibi bakma.
Benim be usta,
Ben OZAN...
Söylesene be usta,
Biz mi unuttuk sevdaları?
Sevdalar mı değişti yoksa,
Sevdalanmayalı...
Hani bakışlar arasındaki şimşekler,
Hani iki dudak arasındaki kıvılcımlar,
Tutuşan ellerdeki ateşler,
Yürekteki sevda alevi hani.
Gözlerden akan sevinç gözyaşları,
Mutluluklar,aşklar,sevgiler,
Sevda uğruna ölümler,
Hani be usta...
Hani bir kafeste tutsaktı gönüller,
Bir birine bağlıydı yürekler.
Hani ayrılıksızdı sevgiler,
Ayrılık kelimesi tanımsızdı hani...
Oysa!
Ben aydınlıklarda karanlığı,
Baharda kışı,
Yazda yüreğimin,
Donuk halini yaşadım.
Ben solgun,ben yorgun,
Ben aşkın ürkek halini yaşadım be usta...
Ben acımasız duyguların,
Vurgun yemiş halini.
Ben aydınlıkların,
Gölgede kalmış halini.
Ben ilk baharda yaprağın sararmış,
Rüzgâra kapılmış halini.
Ben Mecnun,
Ben kerem,
Ben Ferhad’ın gerçek halini yaşadım...
Yani anlayacağın be usta,
Ben sende sevdaları,
Kendimde acıları yaşadım...
Ve anladım ki be usta!
Hayat;
Her gün bir sevdayla sınayıp ta bizi,
Yüreğimizdeki sevda özlemini,
Gittikçe büyütmekte,
Ve bir sonraki nesillere,
Destan diye sunmakta.
Görmüyor musun?
Hayat bize;
Oyun oynamakta...
Kayıt Tarihi : 29.12.2006 15:55:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!