Usta Şiiri - Garib Garib

Usta

Onca daldan dala kondum ne çırak olabildim ne usta…
Gayret ettim çalıştım çabaladım ,
karda, kışda, pusta…
Sonunda gönle malum olduki şu hususta…
Meyer bozukluk bendeymiş bir türlü tamir edemedim… be usta…

Düşünmedim musallayı, ibret almadım ölü gibi yatan hastayı…
Dedim, olmadı şu dünyadan biraz bende toplayım parsayı…
Duydumki, sudan ucuza veriyorlarmış
bir kaç metrelik arsayı…
Meğer Yolun sonunda, çıplak koyup soyacaklarmış şu soykayı… be usta…

Yolum hiç düz olamadı, yoruldum, hep
yokuş çıkmaktan…
Şu, dilin kemiği yok imiş,
çok gönül kırdım çıktım adamlıktan…
Onca kapı çaldım, açan ha keza
Usandım her gün kovulmaktan…
Şu dünya bir harami imiş,
bıktım her gün soyulmaktan … be usta…

Nice taradım saçı sakalı, adamlığı bunlarla sandım…
Lokmayı gözetmedim, haram hellal ne buldumsa bandım…
Şu dünyayı nice yedim içtim, ne doydum nede kandım…
herkesi kendim gibi yarı aç yarı tok sandım… be usta…

Zaman erketesiz nasılda gizliden çalıp gitmiş onca ömrü…
Geçerken ayıya dayı demediğim kalamadı bir köprü…
Ancak hayelere kurdum dört duvar bir göz evi,
uyandım oda çöktü…
Şu ceketin yırtık cebini diktiimmm, diktim,
kader hep gelip söktü… be usta…

Üç lokmayı ararken dördüncüsünde hayır görmedik…
Ulan Şu kulağın arkası kaldı bir değmedik…
İyi günde tezgah açtık ele, kötü günde ele ağız eğmedik…
Genede bir çift gözde, beğenilmedik…
be usta…

Sabah işci pazarına gittim, cepte suyunu çekmişti metelik…
akşama kadar kum çektim,
sırta ince gömlek ayakta terlik…
İş sonunda elime üş beş kuruş sıkıştırdılar idare et bu seferlik…
Ulan şu alın terinede yapılırmı namertlik…
be usta…

Ne alamanyada bir emmim oldu ne ankarada bir dayı…
Üç yaşında anayı aldı toprak bıyıklarım terlerken babayı…
Üçüm hiç beş olmadı, cemakenlerde hiç aramadım markayı…
Bu gün olmadı, belki yarın, iki araya getirrim şu yakayı ...be usta…

Şu Üç beş kuruşu elimiz görse cebimiz görmüyor…
Zaten şu günlerde ev sahibinden başka kimse bizi sormuyor…
Ulan oda dört nemli duvara habire zam, zam diyor…
Bir kişi bin açı doyururda, bir aç göz bin kişininin elinden doymuyor… be usta…

Gün görmedim, şu dünya yolunda ne yolcu ola bildim ne hancı…
Eğik yürüdüğüme bakma ağrı deyil
belime vuran, içteki sancı…
Hesaba çektim kendimi
hem sanık oldum hem savcı…
Anladımki, bu kendi kendimden yediğim
kazık kaçıncı.. be usta…

Şu zamanda yağmur gibi yağıyor kin, nefret vede hışım…
Çok ıslandım, İçim cellat tezgahı,
insan görünür dışım…
Bakma sakalımdaki bir kaç beyaza,
kırkı çoktan geçti yaşım…
İçime attıklarımı ayak altına alsam
göğe değerdi başım… be usta…

Geçen bizim imamı gördüm sordum nedir bu dünya ,dedi önce iman …
Ulan mahallenin ayyaşına sordum dedi abi varmı cigaran…
Sardım bir tütün Yaktı çekti bir duman…
Gözümün içine baktı, baktı
dedi yalan abi yalan … be usta…

Gün geldi kışın ayazda işimizden olduk…
Gün oldu bela yağdı başa sıktık ağızda dişimizden olduk…
Bir gün gülsek çok sürmezdi, ikinci gün neşemizden olduk…
Kötü günde kaçıp giden dost, eşimizden çookkk olduk… be usta…

Hem şu zananda kalmamış adamın değeri…
Dışta fiyaka, cepte mangırla ölçülüyor insanın ederi…
Biri gelirken öbürü gidiyor nere bu insanoğlunun seferi…
Meğer ömür denen sermayeymiş şu dünyanın gideri… be usta…

Soğumasın, hele son yudumuda çek tazeleyelim çayı…
Derdi sorma, saymaya kalksak hesaba gelmez sayı…
İşine sual olmaz HUDA nın, kimine az kiminide çok etmiş payı…
Tuhaf şey insan akçeyi bulunca azıyor
hayvanda arpayı… be usta…

Şu kırılası Elim kalem celtver tutmadı
yolumu hep eğri çizdim…
Düşman kendi içimde pusudaymış ne gördüm nede sezdim…
Aldım sattım, tezgahı bol insan pazarında çok gezdim…
Şu insan denen bilmeceyi bir türlü çözemedim… be usta…

Vaktiyle birgüzele vuruldum, çok sevdim canı yürekten…
Duygularımı haber verdim ama her seferinde döndü direkten…
Bahanesi malum, çalışıyormuşum kazma kürekten…
Bir türlü geçemedim şu yokluk denen çarkıfelekten… be usta…

Çok düştüm, yukarı baktım hep,
tutup kaldıracak bir el inermi…
Doldu geldi dilime, tuttum, dedim insan kaderine sövermi…
Bu gelenler hep böyle geri habersiz gidermi…
İnsan hiç kendi gölgesinden medet istermi….
be usta…

İçeri bir ah gönderdim, bin vah olarak geri döndü…
Sağı solu hesap ettim, elim kardan çok zarar böldü …
Ne bileyim yolun sonunda kader başıma ne ördü…
Şu gözüm yolun sonunda, uzunca bir eyvaaahhh gördü… be usta

Can çekişen bedende yaşamak umudu ne arar…
Ecel teslimat vaktine geç kalmazmış,
kılmışsa birgünü karar…
Şah olsan garib olsan, Ah vah edip sızlanma neye yarar…
Vardır her hikayenin bir sonu,
bizimkide bura kadar...be usta…

Sorma bu dünyadan ne anladım,
sanki bir çekimlik nefestim…
Çok bağırdığım hiç duyulmadım,
sanki cılız bir sestim…
Zaten kimseden pek anlaşamazdım herkesle terstim…
Daha dinleyip sıkılma, bu hikayeyide burda kısa kestim… be usta…

Onca kaçtık, peşimizden gelip yakaladı hep sefalet…
Felek hep vurdu geçti silleyi, acısını bir gün tadınca hesap et…
Neyse laf uzadı sende şu soruyu hele kendine bir sual et…
Senide benim gibi şu toprak çekiyormu,
, hakkını helal et…Eyvallah… be usta…

Garib Garib
Kayıt Tarihi : 10.8.2024 18:13:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!