Bir oda, bir bina, binlerce evlerde
Bazen her şey üst üste gelirde
Arada neler neler kaynayıp gider:
Farklılığın bile farkına varılamaz
Nerede bütün insanlar ve yüzler!
Minarelerin uzayan gölgelerinde
Kol kola dolaşır geçmişin anıları
Ayak izlerinden aşınmışken yolları
Sonbahar da dökülen yapraklarla
Aynılaşır şehrimin tüm sokakları
Dalgaların üzerinden esen rüzgardan
Yalı yakınından gemi geçer ardından
Ezan duyulur bir martının sesine karışan
Akşamın telaşı çoğalmaz, sabırdır azalan
Sohbetin demlendiği kahvede çaydır şekeriyle karışan…
Köşede bir adam tek başına sandalyede
Sessizce susarken en derinlerde
Elde kalan son yarım bir simitle
Ağızda gevelenirken bazı kelimeler
Dumandan buğulanıverir gözler
Soğuktan büzüşmüş dudaklarda
Ne kadar da yabancı değil mi artık sözler…
Hatırda kalan her bir iyilik yüzünden,
Son silinen yüzdür; ilk iyiliği görülen
Şaşırtıcı olan hep mutlaka şaşırtmaz
Gözlerse güzel bakışı asla unutamaz.
Affetmek ilk kendine gerektiğinden
Unutulur en kötüsü bile bir gülüşlen
Kendine hangi bir yönden dönersen
Asıl yüzündür güne dönmen gereken
Arkanı dönmen geçmiş düne nafile
Bazen her şey üst üste geldiğinde
Arada neler neler kaynayıp gider
Dünle barışamadan bir yerlerde
Zaman her neye çareyse; Zamana ne!
Yılmaz BEKTAŞ
Kpt Yılmaz BektaşKayıt Tarihi : 17.5.2023 19:39:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!