Nerde katibim şimdi, sanki küskün Üsküdar;
Bana kılar dünyayı başımdaki küskü dar!
Karşımda Köprü gibi, göğe çıkan binalar,
Akşam gün batımında yangın yeri aynalar...
Ayasofya örtemez artta Sultan Ahmedi;
Gözler iki güzeli zannım eşit görmedi!
Gökdelenler, sur olmuş, ufkuma çekmiş duvar.
Yanda bir Kız Kulesi, önde bir Çırağan var.
Hani dev homurtuyla çağlayan Akarçeşme?
Sebiller Kerbelâ mı, aman yaramı deşme!
Ey devran, döner elbet beni kahreden sultan,
Ağlayanlara melce Haliçte Eyüp Sultan!
Gemiler siya siya, motorlar dolu dizgin;
Daralmış ya bir kere, görülmez ufuk çizgin! ...
........
İster onu cennet gör, ister bir gülistan bul,
Hudutsuz güzelliğe ekler virgül, İstanbul!
Can vermesi sezâdır elbet Ulubatlının;
Methini hak etmiştir Nedimin, Beyatlının!
Şair sözü gerçeği zikretse de abartır,
Fakat İstanbul başka, yine göğüs kabartır!
Burada ağlayanı Üstad sayar bahtiyar,
Güleni de şüphesiz tamdan ayar bahtiyar!
Yakamozlar nümayan su ve hava ufkunda,
Seyretmeye hazırlan hele şöyle yutkun da...
Kulaklardan nağmesi silinmez Çamlıcanın;
Manzaraya esirsin, elinden çıkar canın.
Almamış mı sanırsın yine bin âh İstanbul?
Sunar sonsuz kurtuluş, bin bir günâh İstanbul!
Ecdâdı şühedanın, ahfadı fatihânın
Remzidir İstanbulda gölgesi Fatih Hanın! ...
Ah İstanbul, İstanbul, taşı altın İstanbul;
Üstünde, derununda taşı altın, İstanbul!
Mümkün mü şu cihanda böyle bir gülistan bul!
Bahattin KaragözKayıt Tarihi : 27.9.2011 17:15:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)