Üşenci Alevlerin Köz Komşusuyum El’az ...

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Üşenci Alevlerin Köz Komşusuyum El’azizem

-Uzakları kavuran yalnızlığın külünden sonra yetişen güllerinin b’ahçıvanıyım. K’özlerin yakıyor yakarışlarımı. Yakılmamış bir ben var, onu da yakar mısın yeniden aşkla.

*Üşüyen alevlerini sunar mısın? Suna olup kına yakar mısın yakılmamış, yaşanmamış aşk demlerimize.
En yakınımsın ezberlerin geçer alt yazıyla yüreğimdeki ekrandan. Gidişini reklam arası olarak görüyorum. Uzun metrajlı bir aşk dizisiydik. Dört yıl sürdü, dört bin alemde izlendi.
*Rolüne çok çalışıyordun,bu yüzden reytinglerin yüksekti bu ruhlar meclisinde.
-Benim işim daha zordu, senarist,yönetmen, sevenkeş, bir de can kırıkçısı.
Bu yüzden rollerim karıştı o güzel sevgi filminin ortasında. Hangi seni unuttum bilemedim. Ya da benimle senaryoyu yazan haz perilerin suçu var.
* Bu günahımın savunulacak tarafını yok ,sevgilim.Delirmiş zamanlara emanet edelim, atalım gayyalara. Beni çıkar huyunun kuyusundan aşkının bulut ülkesine. Yağmurlara yakın gözlerini görmek için sislerini de kaldır.
-Sen his değil, hisler ülkesi. Bu yüzden onca duygunu yaşayacak yaşanırlığımla sana geldim, hep senden kaldım.
-Hiç hazır değilim, senden gitmeye. Hiç hazırlık yapmadım sensizliğe.
Bu imkansız göğün ortasında gözlerin aşk renginde, bulutlar üşütük, sisler hislerine karışmış, baharları saklayan mevsim gibisin.
-Dur biraz beni senden ütülesin aşkın nemleri. Biraz nemli gözlerine yakın kılsın bütün yakınlarını özlemenin sevgisi kadar sıcak demlerle.

hatıralarını yakan hülagiyim bağrımda akar ırmağın
sen yoktun küllerin ve güllerin akar
sen gibi değildi ıslanmış hayatın enleri
diledim sensizliği unutmayı
kesik ve kesif umutların giyotin ağzında
kesiliyorum sana, kanıyorum aşka
aşk k’an oluyor ben aşk

Türkülere ölümsüz kediler ekliyorum.Sen gitmelerin kedisi, sen yüreğindeki peyniri yemeye gelen beyaz denek farelerimin kovalayıcısı Minnoşum.

Nakaratlarıma, hakaretlerine ekleme sakın, dizlerim, dizelerim, düzenlerime izlek eklemesin bahtının sonrasızlığı.
-Yönetmeni sen olan yaramın sözsüz filminde ağlamayı çıkar senaryodan.
Bırak dökülmesin gözyaşların ben ağlayayım. Güvendiğin dağlara kar yağmış, sonra kardelenler yetişmiş.Onları da bensizlik koparmış.
-Bırak kopuşlarımı .Elleme cihanımı. Dertlerime şeker katma. Bırak acılı olsun, bırak çürüsün sensizliğim.

-Cümle cümle bitsin bu bitmezliğin kitabesi. Devrilsin senden gidişimin üstüne Kul Tigin yazıtım.Kul olduğum mecralarda günahımı kapatsın mutlak gerçeğin sayfası.
Kapat yaramın açık kalmış kapısını. Ben bu aşkın İstanbul’u yani elli beş kapım var.
-Mevlevi kapısı,Topkapı,Belgrat kapısı,Unkapı, vs uzar gider elli beş kapıya doğru, her kapının kendine ait aşk gizemi var.
Bu yok şehrin uyanık özlemlerini kahve gözlerin kapat, bir kahve yap şekerli sütlü bol köpüklü olsun.
*Yanında su olmasın, sen su gibi süzül yeter.Yak gecesizliğimin geceliğini, yak beni öylece kal.

Şafağın sözsüz dinletilerine çağır. Seher yeli essin zülfünde. Ellerim gezinsin gezgin hasretlerime iyi gelir.

-Dağınık bir geçmişin üstüne ört bahtsızlığının örtüsünü.Gece lambası yerine gözlerin aydınlatsın ıssız odamı.
Kocam’an desin gülünden beslenen periliğin. Dişiliğinin dişlerini görsün diş geçiremediğim sensizlik.

-Kalakalırdım l’afsız bakışlarının derin manalarına. Aldım elime al sözlüğünü, aklarını görmek için siyah badireler giydim,

Tinlerini soyardı düşlerim. Beni filozof yapardı yanılgıların, gitmelerin, belki de gelmelerin.

Fikri sancıların artar,artan özlemin gerçeğinde mutlak olan gemilerimi yollardım. Islanırdım gerçeğin ortasında. Mutlak olan karşı gereğen bir lal olup, senli gerçeğin reçelini tadırdım.

-Dönerdin. Kendini ayan beyanların aynasında görmezdin belki; ama beni hiç görmezdin. Yanında geçmelerimi bile göremeyecek kadar kör olmuşun.
-Ya da nefretlerin seni gururun şeytan tanına taşımış olmalı.
O nur yüzünden güzel bakışlar akmıyor.Hüznün sonrasızlığı okunuyor, o aşkı da ağaç yapan bakışların nerde?

Çekme gayrı bu öfkenin tetiğini.Kurtlar Vadisi’nde bir bölümlük için oynayan çok önemli bir oyuncu olarak görme. Biraz Polatlığımı görmelisin.
-Her şartta sana ölen, sensizliğe ölen ama film gereği hiç ölmeyen beni görmelisin azizem.

Yaramın üstünde kuruttuğum güllerle azizliğe geçtim. El ne derse desin sen bana el azizim deme. El azizem olarak kalma Harput tarihin közünden senli sevdalar sunarken.
-Yıllardır yüreğindeki sevda ateşine rağmen sensizliğin buzulların kapladığı bedeni çürümeyen ermişliğin son dersi, son aynası, menkıbeler kentinin aşk ermişi Arap Baba benim Nazlıcan.
Zamanın amasız tozlarıyla buz bulanıklığın haline pür melal oldum.
İçimiz bize aşkı arşın arşın ölçerken, bedenin başka türkülere t’el olup
Kedersizliği kader olarak yaşıyor.
Reva mı el ‘azize olarak kalman. Fırat bu kadar yüreğimi temizlerken sen bozkır güzeli olarak inatçı Ankara Tiftik keçiliğini oynuyorsun.
-Meramlarımı mera eyleyip imkansızlığın hayvanlarını salıyorsun.
Evet, senin ve senin çobanım benim.Oysa içsel ormanların aç kurtları saldırıyor boyna senli demlere.
-Yüreğine yakın çoban köpeğin de Kıtmir değil ki seni ve sensizliği savunsun. Senden tükenişleri oynatma bana azizem.

Arzunun gülene kokularım siner. Ben de insanım sözcesi ayaklanır ben gider ben’den el aziz olurum sen yoksan. Başkasının azizi , bambaşkalığın aziz suları olarak akarım bilesin el azizem.

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 14.10.2011 14:17:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayrettin Taylan